Çocuğunuzun içinde bulunduğu sorunda kalmasına ne kadar dayanabilirsiniz?
Ya da şöyle sorayım.
Çocuğunuzun bir sorunla boğuştuğunu görüp, hiç müdahale etmeden, sıkıntı çekmesine ve sonunda kendi çözümünü bulmasına izin verebilir misiniz?
Ebeveynler, bu soruya genellikle “dayanamam, hemen yardımcı olurum” ya da “Ben onun annesiyim/babasıyım, tabii ki sorununu çözmesine yardımcı olacağım” yanıtını veriyor.
Haksızlar mı? Elbette hayır. Ancak burada altını çizmek istediğim şey, müdahalelerimizin sınırı! Her şeyde olduğu burada da asıl olan denge! Elbette çocuğumuzun güvenliğini tehdit edecek, hayati sorunlardan bahsetmiyorum. Örneğin; bebeğimiz uzanmaya çalıştığı nesneyi almaya çalışırken, küçük çocuğumuz oyunda birinci olamadım diye ağlarken, oğlumuz proje ödevini zamanında yapmadığı için evin içinde kıvranırken, genç kızımız ‘neden benim erkek arkadaşım yok’ diye bunalımlardayken müdahale etmeden, sadece yanında olarak ve kabul ederek ne kadar durabiliyoruz?
Yapılan araştırmalara göre, ergenlik dönemini anne/babasından uzakta geçiren (yatılı okulda, yurt dışında vs.) çocukların, kimlik geliştirme konusunda daha rahat bir gelişim gösterdiği izlenmiş. Bu tabii ki genellenemez. Ailenin varlığı ve önemi yadsınamaz. Ailesinin sevgisi ve güvenini arkasında hisseden çocukların, hayata 1-0 önde başladığı da başka bir gerçek. Ancak burada kritik olan, varlığımızla çocuklarımızın yanında iken, onların doğal gelişimlerini nasıl desteklediğimiz ve ihtiyaç duydukları özerkliği ne kadar verebildiğimiz.
Müdahalelerimizin sınırı olmalı
Özellikle ergenlik döneminde anne babadan ayrılma ve yeni insanlar tarafından kabul görme çok önemli bir hal alıyor. Yine bu dönem hormonlardaki yoğun dalgalanımlar, risk alma davranışlarını da arttırıyor. Risk almak anne/babalar için korkutucu. Risk demek tehlikelere gebe olmak demek aynı zamanda. Oysa diğer taraftan risk almak başarı ve gelişimi de tetikleyen bir şey. Dolayısıyla herhangi bir engellenme yaşamayan çocuklar risk almaktan kaçınmıyorlar. Ve bu da kendi doğrularını, deneme-yanılma yoluyla kendilerinin bulmasını sağlıyor. Gelişimleri de bu doğrultuda daha hızlı oluyor.
Sürekli kontrol edilen, sorunları ebeveynleri tarafından çözülen, sorunla uğraşma, çözüm seçenekleri üretme şansına sahip olmayan çocukların dayanıklılıkları da daha zayıf oluyor. Böyle büyüyen çocuklar, büyüdüklerinde de çevrelerinde sorunlarını çözecek birilerini arıyorlar.
Sorunu çözmek değil, çözebilmesine destek olmak
Ebeveyn olmak demek çocuklarımızın sorunlarını çözmek zorunda olmak demek değil. Bu aynı zamanda bizler için çok büyük bir yük. Etkili ebeveynlik, çocuğa sorununu çözebilecek bakış açısı, öngörü, alternatif çözümler üretebilme kapasitesi, zihinsel esneklik ve uyum kabiliyeti kazandırabilmek demek.
Kapanışı Dr. Thomas Gordon’un Etkili Anne Baba Eğitimi kitabından bir alıntı ile yapmak istiyorum:
“Çocuk bir şeyler ile uğraşırken ona karışmamanız, kabullendiğinizi sözsüz olarak ileten güçlü bir iletişim yoludur. Çoğu anne ve baba çocuklarına sürekli müdahale ederek, karışarak, onları kontrol ederek ve yapmakta oldukları şeylere katılarak ne kadar çok kabul etmeme mesajı verdiklerini fark etmiyorlar. Çocuklarının ayrı bir birey olmalarına izin vermeyi reddederek, onların odalarının ya da kişisel ve özel düşüncelerinin mahremiyetini ihlal ederler. Bu genellikle kendi güvensizliklerinin , ebeveynsel kaygıların ve korkuların bir sonucudur.”
https://www.instagram.com/birliktebuyuyoruz/