Kanser üzerine buluşlarıyla dünyada çığır açan, ünlü Türk bilim insanı, Harvard Üniversitesi profesörlerinden Mehmet Toner ile bilim ve çocuk konuştuk.
Yaşadığımız kültürde “İnsanın başına ne gelirse meraktan gelir”, “Merak kediyi öldürür” diyerek büyütülüyoruz. Çok soru sormak, sorgulamak ve meraklı olmak olumsuz olarak algılanıyor. Sonra da ülkemizden neden bilim adamı çıkmıyor, yeni icatlar neden yok diye yakınıyoruz. Oysa ki bilim sandığımız kadar uzak değil, bilim hayatın ta kendisi. Bu hafta, uzun yıllardır hayranlıkla takip ettiğim, araştırmaları ve buluşlarıyla tıp bilimine yön veren, YGA (Young Guru Academy) Danışma Kurulu üyesi, Harvard Üniversitesi Profesörü Mehmet Toner ile çocuklara bilimi nasıl sevdiririz hakkında konuştuk.
– Bilimden bu kadar uzak bir toplum olmamızın nedeni ne?
Ben bir bilim insanı olarak, bilimi “meraklı insanın hakikati araması” olarak tanımlıyorum. Her çocuk güçlü bir merak güdüsüyle doğuyor. Yani, her çocuk bir bilim insanı olarak doğuyor. “Açma bozarsın”, “Elleme kırarsın” diyerek içlerindeki merak duygusunu törpülüyoruz. Çocukların merak etmelerine, gerçeği aramalarına, keşfetmelerine izin verdiğimizde, doğal olarak bilime yaklaşıyorlar. Meraklı insan öğrenmesini seviyor ve sürekli bilgisine bilgi katıyor. Hangi meslek olursa olsun bilgili olmak başarıya giden yol için çok önemli bir unsur.
– Bilimden ve matematikten neden bu kadar korkuyoruz?
İnsan uzak ve zor olandan korkar. Bilim insanını, beyaz önlüğü ile laboratuvarlarda çalışan, toplumdan kopuk kişiler olarak görüyoruz. Çalıştıkları konuları da zor ve sıkıcı buluyoruz. Halbuki çocuklarımıza bilimin kitaplarda, laboratuvarlarda değil, hayatın içinde yanı başımızda olduğunu göstermeli; deneyince ne kadar kolay olduğunu keşfetmelerini sağlamalıyız. Bilim adamı soru soran ve soruya doğru cevabı bulmaya çalışan biri; çok keyifli bir yolculuk aslında. O kadar korkmamak, gençleri ürkütmemek lazım!
– Bilimle ilgilenmek için, illa bilim insanı mı olmak gerekli?
Herkesin bilim insanı olması gerekmiyor. Bilimi bir dil gibi düşünebiliriz, nasıl ki Çince konuşan bir insan ile anlaşmak için Çince öğrenmemiz gerekiyor, hayatı daha iyi anlamak için de hayatın dilini konuşabilmemiz gerekiyor. Hayatın dili bilim ve bu dili konuştuğunuzda hangi mesleği yaparsanız, neyle uğraşırsanız o alanda yeni şeyler keşfedebiliyorsunuz.
– Çocuklara / gençlere bilimi nasıl sevdiririz?
Einstein “Oyun, eğlence ve bilgiyi deneyle birleştirin. Denemeyen insan bilmeyen insandır. Bilimin asıl kaynağı deneydir” diyor. Bir deney, bin okumaya bedel. Bu yüzden çocuklar da bilerek, deneyerek, hata yapıp, hatalarından öğrenerek, özgüvenle yetişmeli. Örnek olarak, çantalarda kullanılan cırt cırt bandı, bir köpeğin tüylerine yapışan ‘pıtrak otundan’ ilham alarak ortaya çıkmış. Çocuk etrafına meraklı gözle bakmaya devam ettiğinde ve doğadan ilham aldığında, bilimin ne kadar yakın olduğunu görebiliyor ve sevmeye başlıyor.
– İyi bir bilim insanı olmak için neye ihtiyaç var?
İyi bir bilim insanı, faydalı bilim yapar ve faydalı bilim için sadece akıl yetmez; aklın ve kalbin birlikte olması lazım. Hızlı gitmek isteyenler, kalplerini yolda bırakmayı tercih edebiliyorlar. Kalbi ile karar vermenin kendilerini yavaşlatacağını düşünüyorlar. Oysa dünyayı olumlu yönde değiştiren tüm liderler, yolculukta kalbini bırakmadı ve hem akılları, hem kalpleriyle karar verdiler. 2. Dünya Savaşı döneminde içerisinden gaz sızmayacak odaları inşa edenler o dönemin en iyi bilim insanlarıydı. İşte kalbi kenara koymanın sonuçları bunlar.
– Türkiye’deki gençlere tavsiyeniz ne olur?
Mesleğim gereği kanser araştırmaları üzerine çalışıyorum. Kanser hücrelerini incelediğimizde, vücuttaki trilyonlarca hücrenin arasında bir tanesinin sürekli, “Ben” deyip, işini yapmadığını, bencilce bütün gıdaları kendisine aldığını görüyoruz. Bu hücreler çoğaldıkça önce yaşadıkları organı, sonrasında vücudu öldürüyor. Bununla gençler ve geleceğimiz arasında çok güzel bir analoji var. Ben gençlerle bir araya geldiğimde umutla doluyorum. Gençler artık sadece kendileri için değil, kendilerinden büyük bir amaç için çalışmak istiyorlar. Anlam arayışındaki gençlerin sayısı her geçen gün artıyor. Yeter ki biz ebeveynler olarak onların önüne kendi hırslarımızı, kendi başarı tanımımızı koymayalım. Çünkü ancak kendi küçük çıkarlarını aşabilen insanlar; kanser hücresi gibi ‘ben’ değil, ‘biz’ diyebilenler sürdürülebilir başarıyı yakalayabilir.
YGA BİLİM PROJESİ LİDERİ CEMİL CİHAN ÖZALEVLİ: HEDEF 3 YILDA 2.5 MİLYON ÇOCUĞA ULAŞMAK
– YGA’nın bilim konusunda yaptığı çalışmalar neler?
YGA’da, Nobel Ödüllü bilim insanı Prof. Aziz Sancar, Harvard & MIT’den Prof. Mehmet Toner ve Prof. Doğan Cüceloğlu’nun danışmanlığında, çocuklara bilimi sevdirmek için bazı projeler yürütüyoruz. Bu kapsamda Twin Bilim Setlerini geliştirdik. Twin, özel tasarlanmış kendin yap deneylerden oluşan, çocuklar için öğretici ve eğlenceli bir bilim seti. Mıknatıs yardımı ile kolayca birleştirilebilen elektronik bloklar ile teknolojik cihazların çalışma mantığını anlatıyor. Twin Bilim Setleri ile karmaşık teknolojilerin aslında ne kadar kolay olduğunu anlatarak; çocukların teknolojiyi sadece kullanan değil, aynı zamanda üreten bireyler olarak yetişmesini amaçlıyoruz.
– Bu zamana kadar kaç gence ulaştınız?
5 yıldır Anadolu’nun her köşesinden 5 bin çocukla bilim seansları gerçekleştirdik. Bir yıldır da Türkiye’de öğretmenlere gönderdiğimiz bilim setleriyle 25 bin çocuğa ulaştık. Milli Eğitim Bakanlığı ile imzaladığımız protokol kapsamında, ortaokullara bilim setleri gönderebileceğiz. Hedefimiz 3 yılda 2.5 milyon çocuğa ulaşmak.
– Gençlerin deneylere ve bilime karşı ilk tepkisi nasıl?
Önce mesafeli duruyorlar. Bu mesafe korkularından, kendilerini yetersiz hissetmelerinden kaynaklanıyor. Örneğin onlara Tesla’nın otonom arabalarının bir filmini gösteriyoruz. Hepsi çok heyecanlanıyor. “Peki siz kendi otonom, sürücüsüz arabanızı yapabilir misiniz?” diye soruyoruz. Sonra da Twin modülleri ile otonom arabalar yapıyoruz. Seansın başında “Ben yapamam” diyen çocuklar, seans sonunda “Ben de yapabilirim” diyor ve özgüvenleri artıyor. Çocuklarda bilimin zor ve sıkıcı algısı; bilim sevgisine dönüşüyor.
ZEYNEP İŞMAN