Zeynep İşman
  • Hakkımda
  • Eğitim
  • Yazılar
    • Tümü Röportajlar
      Yazılarım

      DOLU DOLU BİR YAZ

      01/08/2020

      Yazılarım

      “Dünyayı değiştirecek şefkat evde başlar”

      25/07/2020

      Yazılarım

      Sanatla dolu yaz tatili için

      11/07/2020

      Yazılarım

      Bu günleri unutmayalım ama takılıp kalmayalım da…

      28/06/2020

      Yazılarım

      “Dışarısı güvensiz” değil “Evimiz güvenli”

      27/06/2020

      Yazılarım

      Çalışan ebeveynler isyanlarda

      26/06/2020

      Yazılarım

      Her liselinin bir mentoru/koçu olsa…

      25/06/2020

      Yazılarım

      Yolun solunda maske takmak zorunlu, sağında çıkarabilirsin!

      24/06/2020

      Röportajlar

      MEHMET TONER RÖPORTAJI, ‘Bir deney, bin okumaya bedel’

      01/09/2018

      Röportajlar

      JUDİTH MALİKA LİBERMAN RÖPORTAJI, Masal dinleyen çocuk hayata…

      18/08/2018

      Röportajlar

      NASUH MAHRUKİ RÖPORTAJI, ‘Çocukları bağımlılıktan kurtarmanın en iyi…

      04/08/2018

      Röportajlar

      NİLÜFER DEVECİGİL RÖPORTAJI, “Doğal oyun oynamayanlar problemli yetişkinler…

      21/07/2018

      Röportajlar

      FUNDA ARAR RÖPORTAJI,

      07/07/2018

      Röportajlar

      SİNAN CANAN RÖPORTAJI, ‘Pornografi ergen beynini bozuyor’

      23/06/2018

      Röportajlar

      AHMET KEMAL ŞENPOLAT RÖPORTAJI, “HAYVAN KARNE HEDİYESİ DEĞİLDİR”

      09/06/2018

      Röportajlar

      BAHAR ERİŞ RÖPORTAJI, “NASA’da çalışan her iki kişiden…

      02/06/2018

  • Önerdim Gitti
    • Tümü Çocuk – Kitap Yetişkin – Film Yetişkin – Kitap
      Önerdim Gitti

      Kahramanın Sonsuz Yolculuğu

      22/07/2018

      Önerdim Gitti

      Masallarla Yola Çık

      14/07/2018

      Çocuk – Kitap

      Madiba Büyüsü

      10/07/2018

      Çocuk – Kitap

      Ezik Kokarca

      30/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KUMKURDU

      18/06/2018

      Çocuk – Kitap

      HAYVANLAR ALEMİ

      02/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KÜÇÜK PRENS

      20/05/2018

      Çocuk – Kitap

      MOMO

      16/05/2018

      Çocuk – Kitap

      Madiba Büyüsü

      10/07/2018

      Çocuk – Kitap

      Ezik Kokarca

      30/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KUMKURDU

      18/06/2018

      Çocuk – Kitap

      HAYVANLAR ALEMİ

      02/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KÜÇÜK PRENS

      20/05/2018

      Çocuk – Kitap

      MOMO

      16/05/2018

      Çocuk – Kitap

      Boşluk

      14/04/2018

      Çocuk – Kitap

      Denizin Altında

      17/03/2018

      Yetişkin – Film

      The Hunt

      07/04/2018

      Yetişkin – Film

      3 Generations

      10/03/2018

      Yetişkin – Film

      Mucize

      17/02/2018

      Yetişkin – Film

      Aramızda Bebek Var

      10/02/2018

      Yetişkin – Film

      Lion

      30/12/2017

      Yetişkin – Film

      Gifted

      23/12/2017

      Yetişkin – Kitap

      Kahramanın Sonsuz Yolculuğu

      22/07/2018

      Yetişkin – Kitap

      Masallarla Yola Çık

      14/07/2018

      Yetişkin – Kitap

      MOMO

      16/05/2018

      Yetişkin – Kitap

      Doğadaki Son Çocuk

      25/04/2018

      Yetişkin – Kitap

      Aktörlük Sanatı

      01/04/2018

      Yetişkin – Kitap

      Çocuklar için beş sevgi dili

      10/03/2018

      Yetişkin – Kitap

      Bir kurbağa gibi sakin ve dikkatli

      10/03/2018

      Yetişkin – Kitap

      Marshmallow testi

      10/03/2018

  • 2 İleri 1 Geri
    • 2 İleri 1 Geri

      Roma

      10/05/2016

      2 İleri 1 Geri

      Prag

      01/09/2015

      2 İleri 1 Geri

      Paris

      10/09/2013

      2 İleri 1 Geri

      St. Petersburg

      05/03/2012

  • Birlikte Büyüyoruz
  • İletişim
Zeynep İşman
  • Hakkımda
  • Eğitim
  • Yazılar
    • Tümü Röportajlar
      Yazılarım

      DOLU DOLU BİR YAZ

      01/08/2020

      Yazılarım

      “Dünyayı değiştirecek şefkat evde başlar”

      25/07/2020

      Yazılarım

      Sanatla dolu yaz tatili için

      11/07/2020

      Yazılarım

      Bu günleri unutmayalım ama takılıp kalmayalım da…

      28/06/2020

      Yazılarım

      “Dışarısı güvensiz” değil “Evimiz güvenli”

      27/06/2020

      Yazılarım

      Çalışan ebeveynler isyanlarda

      26/06/2020

      Yazılarım

      Her liselinin bir mentoru/koçu olsa…

      25/06/2020

      Yazılarım

      Yolun solunda maske takmak zorunlu, sağında çıkarabilirsin!

      24/06/2020

      Röportajlar

      MEHMET TONER RÖPORTAJI, ‘Bir deney, bin okumaya bedel’

      01/09/2018

      Röportajlar

      JUDİTH MALİKA LİBERMAN RÖPORTAJI, Masal dinleyen çocuk hayata…

      18/08/2018

      Röportajlar

      NASUH MAHRUKİ RÖPORTAJI, ‘Çocukları bağımlılıktan kurtarmanın en iyi…

      04/08/2018

      Röportajlar

      NİLÜFER DEVECİGİL RÖPORTAJI, “Doğal oyun oynamayanlar problemli yetişkinler…

      21/07/2018

      Röportajlar

      FUNDA ARAR RÖPORTAJI,

      07/07/2018

      Röportajlar

      SİNAN CANAN RÖPORTAJI, ‘Pornografi ergen beynini bozuyor’

      23/06/2018

      Röportajlar

      AHMET KEMAL ŞENPOLAT RÖPORTAJI, “HAYVAN KARNE HEDİYESİ DEĞİLDİR”

      09/06/2018

      Röportajlar

      BAHAR ERİŞ RÖPORTAJI, “NASA’da çalışan her iki kişiden…

      02/06/2018

  • Önerdim Gitti
    • Tümü Çocuk – Kitap Yetişkin – Film Yetişkin – Kitap
      Önerdim Gitti

      Kahramanın Sonsuz Yolculuğu

      22/07/2018

      Önerdim Gitti

      Masallarla Yola Çık

      14/07/2018

      Çocuk – Kitap

      Madiba Büyüsü

      10/07/2018

      Çocuk – Kitap

      Ezik Kokarca

      30/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KUMKURDU

      18/06/2018

      Çocuk – Kitap

      HAYVANLAR ALEMİ

      02/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KÜÇÜK PRENS

      20/05/2018

      Çocuk – Kitap

      MOMO

      16/05/2018

      Çocuk – Kitap

      Madiba Büyüsü

      10/07/2018

      Çocuk – Kitap

      Ezik Kokarca

      30/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KUMKURDU

      18/06/2018

      Çocuk – Kitap

      HAYVANLAR ALEMİ

      02/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KÜÇÜK PRENS

      20/05/2018

      Çocuk – Kitap

      MOMO

      16/05/2018

      Çocuk – Kitap

      Boşluk

      14/04/2018

      Çocuk – Kitap

      Denizin Altında

      17/03/2018

      Yetişkin – Film

      The Hunt

      07/04/2018

      Yetişkin – Film

      3 Generations

      10/03/2018

      Yetişkin – Film

      Mucize

      17/02/2018

      Yetişkin – Film

      Aramızda Bebek Var

      10/02/2018

      Yetişkin – Film

      Lion

      30/12/2017

      Yetişkin – Film

      Gifted

      23/12/2017

      Yetişkin – Kitap

      Kahramanın Sonsuz Yolculuğu

      22/07/2018

      Yetişkin – Kitap

      Masallarla Yola Çık

      14/07/2018

      Yetişkin – Kitap

      MOMO

      16/05/2018

      Yetişkin – Kitap

      Doğadaki Son Çocuk

      25/04/2018

      Yetişkin – Kitap

      Aktörlük Sanatı

      01/04/2018

      Yetişkin – Kitap

      Çocuklar için beş sevgi dili

      10/03/2018

      Yetişkin – Kitap

      Bir kurbağa gibi sakin ve dikkatli

      10/03/2018

      Yetişkin – Kitap

      Marshmallow testi

      10/03/2018

  • 2 İleri 1 Geri
    • 2 İleri 1 Geri

      Roma

      10/05/2016

      2 İleri 1 Geri

      Prag

      01/09/2015

      2 İleri 1 Geri

      Paris

      10/09/2013

      2 İleri 1 Geri

      St. Petersburg

      05/03/2012

  • Birlikte Büyüyoruz
  • İletişim
Etiket:

zeynep işman

MEHMET TONER RÖPORTAJI, ‘Bir deney, bin okumaya bedel’

Zeynep İşman 01/09/2018

Kanser üzerine buluşlarıyla dünyada çığır açan, ünlü Türk bilim insanı, Harvard Üniversitesi profesörlerinden Mehmet Toner ile bilim ve çocuk konuştuk.

Yaşadığımız kültürde “İnsanın başına ne gelirse meraktan gelir”, “Merak kediyi öldürür” diyerek büyütülüyoruz. Çok soru sormak, sorgulamak ve meraklı olmak olumsuz olarak algılanıyor. Sonra da ülkemizden neden bilim adamı çıkmıyor, yeni icatlar neden yok diye yakınıyoruz. Oysa ki bilim sandığımız kadar uzak değil, bilim hayatın ta kendisi. Bu hafta, uzun yıllardır hayranlıkla takip ettiğim, araştırmaları ve buluşlarıyla tıp bilimine yön veren, YGA (Young Guru Academy) Danışma Kurulu üyesi, Harvard Üniversitesi Profesörü Mehmet Toner ile çocuklara bilimi nasıl sevdiririz hakkında konuştuk.

– Bilimden bu kadar uzak bir toplum olmamızın nedeni ne?

Ben bir bilim insanı olarak, bilimi “meraklı insanın hakikati araması” olarak tanımlıyorum. Her çocuk güçlü bir merak güdüsüyle doğuyor. Yani, her çocuk bir bilim insanı olarak doğuyor. “Açma bozarsın”, “Elleme kırarsın” diyerek içlerindeki merak duygusunu törpülüyoruz. Çocukların merak etmelerine, gerçeği aramalarına, keşfetmelerine izin verdiğimizde, doğal olarak bilime yaklaşıyorlar. Meraklı insan öğrenmesini seviyor ve sürekli bilgisine bilgi katıyor. Hangi meslek olursa olsun bilgili olmak başarıya giden yol için çok önemli bir unsur.

– Bilimden ve matematikten neden bu kadar korkuyoruz?

İnsan uzak ve zor olandan korkar. Bilim insanını, beyaz önlüğü ile laboratuvarlarda çalışan, toplumdan kopuk kişiler olarak görüyoruz. Çalıştıkları konuları da zor ve sıkıcı buluyoruz. Halbuki çocuklarımıza bilimin kitaplarda, laboratuvarlarda değil, hayatın içinde yanı başımızda olduğunu göstermeli; deneyince ne kadar kolay olduğunu keşfetmelerini sağlamalıyız. Bilim adamı soru soran ve soruya doğru cevabı bulmaya çalışan biri; çok keyifli bir yolculuk aslında. O kadar korkmamak, gençleri ürkütmemek lazım!

– Bilimle ilgilenmek için, illa bilim insanı mı olmak gerekli?

Herkesin bilim insanı olması gerekmiyor. Bilimi bir dil gibi düşünebiliriz, nasıl ki Çince konuşan bir insan ile anlaşmak için Çince öğrenmemiz gerekiyor, hayatı daha iyi anlamak için de hayatın dilini konuşabilmemiz gerekiyor. Hayatın dili bilim ve bu dili konuştuğunuzda hangi mesleği yaparsanız, neyle uğraşırsanız o alanda yeni şeyler keşfedebiliyorsunuz.

– Çocuklara / gençlere bilimi nasıl sevdiririz?

Einstein “Oyun, eğlence ve bilgiyi deneyle birleştirin. Denemeyen insan bilmeyen insandır. Bilimin asıl kaynağı deneydir” diyor. Bir deney, bin okumaya bedel. Bu yüzden çocuklar da bilerek, deneyerek, hata yapıp, hatalarından öğrenerek, özgüvenle yetişmeli. Örnek olarak, çantalarda kullanılan cırt cırt bandı, bir köpeğin tüylerine yapışan ‘pıtrak otundan’ ilham alarak ortaya çıkmış. Çocuk etrafına meraklı gözle bakmaya devam ettiğinde ve doğadan ilham aldığında, bilimin ne kadar yakın olduğunu görebiliyor ve sevmeye başlıyor.

– İyi bir bilim insanı olmak için neye ihtiyaç var?

İyi bir bilim insanı, faydalı bilim yapar ve faydalı bilim için sadece akıl yetmez; aklın ve kalbin birlikte olması lazım. Hızlı gitmek isteyenler, kalplerini yolda bırakmayı tercih edebiliyorlar. Kalbi ile karar vermenin kendilerini yavaşlatacağını düşünüyorlar. Oysa dünyayı olumlu yönde değiştiren tüm liderler, yolculukta kalbini bırakmadı ve hem akılları, hem kalpleriyle karar verdiler. 2. Dünya Savaşı döneminde içerisinden gaz sızmayacak odaları inşa edenler o dönemin en iyi bilim insanlarıydı. İşte kalbi kenara koymanın sonuçları bunlar.

– Türkiye’deki gençlere tavsiyeniz ne olur?

Mesleğim gereği kanser araştırmaları üzerine çalışıyorum. Kanser hücrelerini incelediğimizde, vücuttaki trilyonlarca hücrenin arasında bir tanesinin sürekli, “Ben” deyip, işini yapmadığını, bencilce bütün gıdaları kendisine aldığını görüyoruz. Bu hücreler çoğaldıkça önce yaşadıkları organı, sonrasında vücudu öldürüyor. Bununla gençler ve geleceğimiz arasında çok güzel bir analoji var. Ben gençlerle bir araya geldiğimde umutla doluyorum. Gençler artık sadece kendileri için değil, kendilerinden büyük bir amaç için çalışmak istiyorlar. Anlam arayışındaki gençlerin sayısı her geçen gün artıyor. Yeter ki biz ebeveynler olarak onların önüne kendi hırslarımızı, kendi başarı tanımımızı koymayalım. Çünkü ancak kendi küçük çıkarlarını aşabilen insanlar; kanser hücresi gibi ‘ben’ değil, ‘biz’ diyebilenler sürdürülebilir başarıyı yakalayabilir.

YGA BİLİM PROJESİ LİDERİ CEMİL CİHAN ÖZALEVLİ: HEDEF 3 YILDA 2.5 MİLYON ÇOCUĞA ULAŞMAK

– YGA’nın bilim konusunda yaptığı çalışmalar neler?

YGA’da, Nobel Ödüllü bilim insanı Prof. Aziz Sancar, Harvard & MIT’den Prof. Mehmet Toner ve Prof. Doğan Cüceloğlu’nun danışmanlığında, çocuklara bilimi sevdirmek için bazı projeler yürütüyoruz. Bu kapsamda Twin Bilim Setlerini geliştirdik. Twin, özel tasarlanmış kendin yap deneylerden oluşan, çocuklar için öğretici ve eğlenceli bir bilim seti. Mıknatıs yardımı ile kolayca birleştirilebilen elektronik bloklar ile teknolojik cihazların çalışma mantığını anlatıyor. Twin Bilim Setleri ile karmaşık teknolojilerin aslında ne kadar kolay olduğunu anlatarak; çocukların teknolojiyi sadece kullanan değil, aynı zamanda üreten bireyler olarak yetişmesini amaçlıyoruz.

– Bu zamana kadar kaç gence ulaştınız?

5 yıldır Anadolu’nun her köşesinden 5 bin çocukla bilim seansları gerçekleştirdik. Bir yıldır da Türkiye’de öğretmenlere gönderdiğimiz bilim setleriyle 25 bin çocuğa ulaştık. Milli Eğitim Bakanlığı ile imzaladığımız protokol kapsamında, ortaokullara bilim setleri gönderebileceğiz. Hedefimiz 3 yılda 2.5 milyon çocuğa ulaşmak.

– Gençlerin deneylere ve bilime karşı ilk tepkisi nasıl?

Önce mesafeli duruyorlar. Bu mesafe korkularından, kendilerini yetersiz hissetmelerinden kaynaklanıyor. Örneğin onlara Tesla’nın otonom arabalarının bir filmini gösteriyoruz. Hepsi çok heyecanlanıyor. “Peki siz kendi otonom, sürücüsüz arabanızı yapabilir misiniz?” diye soruyoruz. Sonra da Twin modülleri ile otonom arabalar yapıyoruz. Seansın başında “Ben yapamam” diyen çocuklar, seans sonunda “Ben de yapabilirim” diyor ve özgüvenleri artıyor. Çocuklarda bilimin zor ve sıkıcı algısı; bilim sevgisine dönüşüyor.

ZEYNEP İŞMAN

http://www.milliyet.com.tr/bir-deney-bin-okumaya-bedel-/zeynep-isman/cumartesi/yazardetay/01.09.2018/2733800/default.htm

0 FacebookTwitterPinterestE-posta

JUDİTH MALİKA LİBERMAN RÖPORTAJI, Masal dinleyen çocuk hayata hazırlanır

Zeynep İşman 18/08/2018

15 yıldır Türkiye’de yaşayan Fransız masal anlatıcısı, eğitmeni ve sanat terapisti Judith Malika Liberman ile masalın ve masal anlatmanın çocuklar için önemini konuştuk.

Judith ile tanışana kadar kızıma masal anlatmayı sevdiğim söylenemezdi. Çünkü klasik masallar beni rahatsız ediyordu ve masal üretecek yaratıcılıkta olmadığımı düşünüyordum. Geçen yıl katıldığım “Anlatma Okulu”nda masallar dünyasına harika bir yolculuk yaptım. O zamandan beri masallara bakışım değişti, uyku öncesi zamanlarımız şenlendi, sohbetlerimiz zenginleşti. Anne-babaların masallardan korkmaması gerektiğini, masalların çocukları gerçek hayata hazırlayan korunaklı alanlar olduğunu söyleyen Judith, “Herkes masal anlatabilir çünkü herkesin cebinde bir hikayesi vardır” diyor.

– Anne babalar kitap okuyor ama masal anlatmakta neden zorlanıyor?

Kitap okumak elbette çok değerli, faydası çok. Ama anlatmak bambaşka bir şey ve ikisine de yer açmalı. Masal anlatırken bir metne bağlı kalmadığımız için yaratıcılığımızı kullanıyoruz. Yaratıcılık riske atılmak demek, cesaret istiyor. Bir kalkanın arkasına saklanır gibi kitap okumanın arkasına saklanırsak, yaratıcı cesaret örneği olamayız. Masal anlatarak, yaratıcılığa, cesarete, hata yapmaya, uydurmaya, saçmalamaya izin veriyoruz. Çocuklar kitap okuma ritüeline alıştıysa, masal okunmasından hoşlanmayabiliyor. Ritüeller güven verir, bu nedenle çocuklar her gün aynısını ister. Ebeveyn birdenbire “Bugün sana masal anlatacağım” dediğinde çocuklar korkuyor ve istemiyor. Sonra ebeveynler “Çocuğum masal anlatılmasını sevmiyor” diyor. Halbuki bu doğru değil. Uyku öncesi ritüeli varsa onu bozmadan, anlatmayı hayatın başka bir yerine sokmamız gerekiyor.

– Herkes masal anlatabilir mi?

Anlatmak, kaotik ve karmaşık hayattan bir ip çekerek, sadeleştirmek, bir sıraya oturtmaktır. Her zaman hepimizin cebinde bir hikaye var. Ama önce şunu anlamalıyız. Anlattığımız her hikaye Harry Potter olmak zorunda değil. Anlattığımız hikaye çok sade ama ne kadar hayattan ilham alıyorsa, çocuğa da o kadar ilham verir. Kitap okuyamadığımız zamanlarda -mesela araba kullanırken- hikaye anlatmanın tam zamanıdır. Çocuklar ebeveynlerinin çocukluk hikayelerine bayılırlar. Akşamları fotoğraf albümünü çıkarsınlar ve oradan bir hikaye anlatsınlar. Ortak hikayeleri olan insanlar ailedir. Hikaye anlatmak anlamlandırmaktır. Hayatın yaşadıkların değil, anlattıklarındır.

– Anlatmanın çocuk gelişimi açısından faydaları nedir?

Yaratıcılık, cesaret ve dil gelişimi dışında çocuğu hayata hazırlıyor. Çocuklar için dünya çok kaotik. Hikayeler çocuğu alışılmadık bir dünyaya alıştırabilir. Güvenli olmayan bir durumu güvenli kılabilir. Çünkü bir deneyim yaşamadan önce uçuş simülasyonu gibi bizi buna hazırlıyor. Okula başlayacak çocuk merak eder, biz de okul hakkında hikayelerle çocuğu okula hazırlarız ve okula gittiği ilk gün, onun ilk günü olmaz. Çocuklara öngörebildiğimiz kadar her şeyi önceden anlatabiliriz. Önden bilgilendirmek çocuklara güven verir.

– Ebeveynler neden masallardan korkuyor ve değiştiriyor?

Ebeveynler çocuklarının başına hiçbir şey gelmemesini istiyor. Ama maalesef dünyanın gerçekliği bu değil. Çocuğumuz fakirlik tanımıyor olabilir ama kıtlık her sosyal ortamda yaşanabilen bir şey. Masallarda kahraman kuyunun dibine atılıyor, sevdiğini kaybediyor, adaletsizlik yaşıyor. Ölümden, düşmekten, yokluktan bahsetmemek yerine, bunlar başımıza gelebilir ama biz dirençliyiz, bunların üstesinden gelebiliriz demeliyiz. Çocuğu şimdiden bu dünyaya hazırlamak için çocuklara masal anlatalım. Masalların içinde kötü bir şey olması önemli değil. Önemli olan sonunun iyi bitmesi. Ben sonu kötü biten masal anlatmam. “Kibritçi Kız” anlatmam mesela. Çocuğa aktarmak istediğim; başına kötü bir şey gelir ama sen çözüm bulabilirsin. Hansel ve Gretel dinleyen bir çocuk, bilir ki hayatta kaybolabilirim ama dönüş yolumu bulabilirim. Mesela süpermarkette kaybolduğunda oturup ağlamak yerine, ne yapabileceğini düşünür.

– Masallardaki üvey anne, cadı gibi semboller ne anlama geliyor?

Modern psikoloji iyi anne ve kötü anneden bahseder. İlk 6 ay çocuk ne yaparsa yapsın her şeyi kabul ediyoruz. O dönem anne, iyi anne. Ama büyüyüp bazı kurallar konulunca, ödev yapmalısın, odanı temizlemelisin, ıspanak yemelisin diyen kötü anne. Masallar bu ikilemi anne ve üvey anne olarak simgeliyor. Çocuklarının ona olan öfkesini duymak, annelerin hoşuna gitmeyebiliyor. Ama bir masal anlattığımızda bir karakter yaratabiliriz. Ve bu üvey anne, özgürce nefret edebildiğimiz bir karakter. Bu sayede gün içinde öfke duyduğumuz otorite figürlerine sarılabiliriz. Masallar bir korku var etmez. Var olan bir korkuyu ifade etmek için simgesel bir dil verir. Bu nedenle de şükretmeliyiz.

“Mutlu sonla bitmesi önemli”

– Hangi yaşa hangi masallar anlatılmalı?

4 yaştan önce hayvan masallarını öneriyorum. Ya da günlük hayattan, aileden çıkan hikayeleri tavsiye ediyorum. 4-5 yaştan sonra çocuklar geleneksel masalları dinlemeye başlayabilir. Ama masalların mutlu sonla bitmeleri önemli. 9-10 yaşında çocuklar korku ve bilgelik masalları seviyor. Ergenler için ise mitolojik masallar harika. Daha büyük yaşlara, hayal kurmak dışında gerçek hayatta işine yarayacak hikayeler anlatmak gerekiyor. Kendimizi ve çocuğumuzu iyileştirmek için hikaye anlatmayı bırakmayalım.

“Hikayeler yaralarımızı iyileştiriyor”

– Çocuklar neden hep aynı hikayeyi duymak istiyor?

Çünkü duymak istediği hikaye ona iyi geliyor. Beyin hikayenin içindeki olayları gerçekten yaşıyor. Ya orada çözmeye çalıştığı bir şey var ya da pekiştirmek istediği bir deneyim var. Hikayeler yaralarımızı iyileştiriyor. Biz yetişkinler de yapıyoruz. Acı veren hikayeleri anlatmak istiyoruz. Travma yaratmamak için hikaye anlatmalıyız.

ZEYNEP İŞMAN

https://www.milliyet.com.tr/pembenar/zeynep-isman/masal-dinleyen-cocuk-hayata-hazirlanir-2726190

0 FacebookTwitterPinterestE-posta

NASUH MAHRUKİ RÖPORTAJI, ‘Çocukları bağımlılıktan kurtarmanın en iyi yolu doğa’

Zeynep İşman 04/08/2018

Macera, aksiyon ve başarılarla dolu geçen bir hayatın ardından, eşi Mine Mahruki ile birlikte çocuklara doğayı sevdirmek amacıyla “Doğada Liderlik” kampları düzenleyen Nasuh Mahruki ile çocuk gelişiminde doğanın önemini ve çocuklarıyla ilişkisini konuştuk.

Milli sporcu, profesyonel dağcı, yazar ve fotoğrafçı Nasuh Mahruki’nin evine girdiğimde yaptığı tırmanışlardan, dalışlardan, motorla dünya gezilerinden, AKUT çalışmalarından kalan eşyalardan, çektiği fotoğraflardan gözlerimi alamadım. Evin her köşesi yaşanmışlıklarla dolu. Müzede ise binden fazla ödül ve plaket var. Böylesine dolu geçen bir hayat sonrası, şimdilerde eşi Mine Mahruki ile çocuklar için doğada liderlik temalı kamplar düzenliyor. Beş yaşındaki oğlu Barlas, üç yaşındaki kızı Bilge, köpekleri, bahçedeki kaplumbağaları, tavukları ve kuşlarıyla evlerinde beni ağırlayan Mahruki çifti ile sıcacık bir sohbet gerçekleştirdik.

– “Nasuh Mahruki Doğada Liderlik Okulu” ile neler yapıyorsunuz?

Doğa sporlarına çok genç yaşta başladım ve uzun zamandır böyle bir proje aklımdaydı. Çocuk sahibi olduktan sonra haliyle hayatımızın merkezi çocuk oldu. Eşim Mine ile artık hayalimizi gerçekleştirelim dedik ve 2 yıl önce kamplara başladık. Durusupark’ta çok güzel bir yerimiz var. Bu kamplarla çocuklara doğa ve doğa sporları bilincini aktarmaya, doğayı sevmeyi ve korumayı göstermeye çalışıyoruz. Kampçılık, doğada yön bulma, iple düğüm teknikleri, barınak yapma, çadır ve uyku tulumu hazırlama, doğada ne, nasıl kullanılır, nelere dikkat etmeli gibi çok temel kampçılık eğitimi veriyoruz. Doğada Liderlik Okulu’nun altında farklı kamplar var. 7-15 yaş arası çocuklar için, 4 gece-5 günlük kamplar var. Bir de anne-çocuk ve baba-çocuk kampları var. Ebeveynler çocuklarıyla birebir vakit geçiriyor. Bu paha biçilemez.

– Doğada olmanın çocuğa faydası ne?

Her şeyden önce asıl özüne, gerçek benliğine yakınlaşmasını sağlıyor. Çünkü hepimiz doğanın çocuğuyuz. Uzun yıllar avcı-toplayıcı idik. Modern hayat çok yeni. Doğanın her koşulunu çok iyi biliyoruz aslında. Etrafımıza ördüğümüz beton kentler bizi özümüzden uzaklaştırıyor. Biz insanları özüne yaklaştırmaya çalışıyoruz. Doğadan ne kadar koparsanız o kadar kendinize yabancılaşırsınız. Doğayı ve şehir hayatını dengeli yaşamak zorundayız.

– Malum hem koşullarımız hem kültür gereği doğayla çok iç içe olamıyoruz. Anne-çocuk ve baba-çocuk kamplarındaki gözlemleriniz nasıl?

Bizim kamplara gelenler genelde daha önce kamp deneyimi olan insanlar. Sonuçta doğa bizim kontrolümüz dışında, riskli alanlardan oluşuyor. İşin kitabına, kuralına uygun hareket etmek gerekiyor; biz de onu uygulamaya çalışıyoruz. Temel bazı farkındalıklar yaratıyoruz. Devam etmek isteyenler bir ileri seviyeye geçiyor. Mesela takım oyunları yapıyoruz. İş birliği ve uyum ile yapabilecekleri aktiviteler oluyor. Bu da ayrı bir beceri. Her kafadan bir ses çıkarsa kimse bir şey yapamıyor. Ama bunu hemen fark ediyorlar. Liderler ön plana çıkıyor. Birbirlerini keşfediyorlar.

“Çocuklarla hayata yeniden başlıyorsunuz”

– Macera ve aksiyon dolu bir hayat yaşadınız. Şimdi çocuklu hayat nasıl?

Ben hep çocuk istiyordum. Geç baba oldum ama zaten yaşam planım buna göreydi. Her sağlıklı kadının ve erkeğin çocuk deneyimi yaşaması gerekli diyorum. Hayatta başka hiçbir şeyle kıyaslanamaz. Hayata yeniden başlıyorsunuz ve kendi çocukluğunuzla ilgili de pek çok şeyi yeniden deneyimliyorsunuz.

– Çocuklarınızla birlikte nasıl vakit geçiriyorsunuz?

Ben onları bol bol bahçeye çıkarıyorum. Hayvanlarımız var. Bunların bakımı çok vakit alıyor. Her gün kaplumbağa ve tavuklara yemek organize etmek bile bir sorumluluk. Ben çocukluğumda hayvanlara çok düşkündüm. Hâlâ çoğu şeyle uğraşıyorum. Bu duyguyu Barlas ve Bilge ile de paylaşmaya çalışıyorum.

– Çocuklarınızın teknoloji ile arası nasıl?

Çocuklarımız dijital dünyanın içine doğdu. Analog dünyayı bilmiyorlar bile. Tabii ki bundan mahrum bırakmak doğru değil. Çünkü gelecek böyle bir gelecek. Ama doğadan kopmamak şartıyla. Biz her kampa Barlas ve Bilge ile gidiyoruz. Onlara da çok iyi geliyor. Barlas’la iPad konusunda mücadele halindeyiz. Okuldan gelince bir zamanı var ama kısıtlı. Günümüzde her şeye sınırsızca ulaşabiliyorlar. Bağımlılık jenerasyonu oluştu. Her şey elinin altında ve bir tuş ile ulaşabilir. Çocukların özgür iradeleri ile bundan kaçınmayı öğrenmeleri çok önemli. Bunun da en kolay yolu doğa.

“Potansiyeli erken yaşta keşfetmeliyiz”

– Başarılarla dolu bir hikayeniz var. Baba Nasuh Mahruki olarak, başarı, liderlik gibi konularda ne düşünüyorsunuz?

Herkes bir kere geliyor hayata. Herkesin kendine özgü bir yeteneği var. Allah vergisi bir şey. Önemli olan onu bulmak. Çocukları da yeteneklerine göre yönlendirmeli. Gelişmiş ülkeler, çocuklara birbirleriyle değil, kendileriyle yarışacak bir eğitim modeli sağlıyor. Bizde ise herkes aynı borudan geçecek. Halbuki biri şişman, biri zayıf, biri güçsüz. Bunu değiştirmek gerek. Türkiye’nin yaş ortalaması çok genç. Geleceğimiz için bunu doğru kullanmak çok kıymetli. Gençlerin içindeki potansiyeli erken yaşta keşfetmeliyiz. Türk gencini ve sporcusunu başarıya ulaştırmak için desteklemeliyiz. El birliğiyle dünya çapında başarılara imza atmak çok basit.

Benim notum:

Doğanın öneminin hepimiz farkındayız, ihtiyacımız olan kendimize ve çocuğumuza bu alanları yaratabilmek. Bu konuda bana yol gösteren Richard Louv’un “Doğadaki Son Çocuk” kitabını, tüm anne-babalara öneririm.

ZEYNEP İŞMAN

https://www.milliyet.com.tr/pembenar/zeynep-isman/cocuklari-bagimliliktan-kurtarmanin-en-iyi-yolu-doga-2718067

0 FacebookTwitterPinterestE-posta

NİLÜFER DEVECİGİL RÖPORTAJI, “Doğal oyun oynamayanlar problemli yetişkinler oluyor”

Zeynep İşman 21/07/2018

Doğal ebeveynlik, bağlanma ve mindfulness eğitimleri ve oyun terapileriyle pek çok ailenin yoluna ışık olan psikolog Nilüfer Devecigil ile oyunun önemini konuştuk.

Nilüfer Devecigil, pek çok anne-baba gibi bana da şifa olan bir terapist. İki yıl önce oyun terapilerini yaptığı odasına girdiğimde, oyun oynamaya dair bildiğim her şey yerle bir oldu ve sıfırdan başladım. Peki ebeveynler olarak oyun oynamakta neden zorlanıyoruz? Oyunun önemi ve gücü ne? Oyun oynamayı bilirsek ne kazanırız? Doğduğumuz andan itibaren oyun oynamayı bilen varlıklar olduğumuzu söyleyen Devecigil, “Çocukların başarılı, kendine güvenen, sosyal yetişkinler olmaları için oyun oynayacak zamanlar yaratmalıyız. Oyun bir zaman kaybı değildir” diyor.

– Çocuk gelişimi için oyun neden bu kadar önemli?

Oyun çocuğun dilidir ve daha doğduğu andan itibaren başlar. Çocuklar başka türlü iletişim kurmayı bilmezler. Çocuğun kendini ifade edebilmesi, sinir sisteminin gelişimi, dış dünyaya uyumlanabilmesi, ilişki kurabilmesi, ebeveynine güvenli bağlanabilmesi için oyun çok önemlidir. Biz farkında olmadan, “Ah canım burdayım, hanimiş, burnu burda” gibi söz ve hareketlerle çocuğa uyumlanıyoruz. Sonra bunlar yavaş yavaş diyaloğa dönüyor, ayaklarını öpmek, fış fış kayıkçı, ce-ee oyunu… Bunlar gelişim süreçleri içerisinde çocuğun ebeveyninden ayrılmayı, kendi kendini sakinleştirmeyi, geçişleri öğrenmesi açısından inanılmaz değerli. Eğer ebeveynlerimiz bizle oynamadıysa, yapamıyoruz. Ama bunu öğrenebiliriz. Emzirirken bile ilişki ve oyun var. “Çok mu acıkmış kuzum” diyoruz, o sırada karnı acıkmış ve sinir sistemi uyarılmış bebeğimizin farkında olmadan sinir sistemini sakinleştiriyoruz.

– Günümüzde sokak oyunlarının yerini oyun merkezleri aldı, bunların etkileri neler?

Spontan yani kendiliğinden oyunu mahvettik. Çocuğu hep yapılandırılmış şeylere sokuyoruz. Aktiviteler, kurslar spontan şeyler değil. Doğal oyun kalmadığı için bugün pek çok çocukta regülasyon problemi yaşıyoruz. Sokak oyununda doğal olarak regülasyonu pratik ederdik. Yaratıcılık, öğrenme, dikkat becerisi doğal oyunlarla öğrenilirdi. Ama şimdi kapalı kapılar altında, bilgisayar başında ya da oyun ablalarıyla söyleneni yapmayı pratik ediyor. Sonra da diyoruz ki bu çocuk neden sıkılıyor, oturamıyor bir türlü. Çünkü hareketsiz oturma müthiş bir regülasyon becerisi gerektirir. Bir travma yaşamış ve hiç spontan oyun oynayamamış çocuklar problemli yetişkinler oluyor. Ama tabii travma yaşamış çocuğun spontan oyun oynamasını da beklemiyoruz.

– Duyu bütünleme bozukluğunun bu kadar çok olmasında bunun bir etkisi var mı?

Hiçbir şeyin tek bir nedeni olamaz. Ama mesela bebekler artık yüzükoyun yere konmuyor. Battaniye falan koyuyorlar. Onu yapma bunu yapma, oyun alanı yaratamıyoruz sonrasında da duyusal alanlarda sorun yaşıyoruz. Teknolojiyi çok kullandırarak bu hakkı çocukların elinden alıyoruz. Oyun oynamadığı için duyusalı gelişmiyor. Can sıkıntısı ile başa çıkamadığı için regülasyonu gelişmiyor. Hepsi birbiri ile bağlantılı.

– Ebeveynler doğal oyun oynamakta zorlanıyorlar ama?

Oyunun anlamını bilmek çok önemli değil. Çocuk etraftaki her şeyi oyunla pratik ediyor. Sürekli oyunla bir şeyler anlatıyor bize. Anlattığı şeyi anlamasak da anlatmasına izin vermek inanılmaz değerli. Diyelim ki annesinin işe gitmesinde zorlanıyor. Kendi anne oluyor, annesi bebek. İşe gidiyor ve annesine ağla diyor. Ebeveynin yapacağı şey, ağlamak ve çocuğun duygusunu hissettirmek. Ama ebeveynler çocuğu sakinleştirip öğreten pozisyona geçiyor. Ya da çocuk oyunda kötü şeyler yapıyor, yalan söylüyor diye ebeveyn korkuyor. Halbuki oyunda öğrenmeye, deneyimlemeye çalışıyor. Oyunun içerisinde güç çocukta ve ben ebeveyn olarak sadece çocuğumun bana verdiği rolü oynamalıyım. Müdahale edince çocuk hiçbir şey anlatamıyor.

– Oyun oynamakta zorlanmanın üstesinden nasıl gelebiliriz?

Güvenli bağlanma, çocuğun ebeveynin gözlerinde istendiğini ve sevildiğini hissetmesidir. Eğer oyunda sınır koymazsam o sevgiyi hissedemiyor çocuk. Ebeveyn olarak sistemim ne kadar izin veriyorsa, oyun zamanını çocuğumla planlayabilirim. Her hareketimin, günü kurtarmasına değil, uzun vadede neye hizmet ettiğine bakmalıyım. İçine stres koyduğum her şey çocuğa sorun olarak geri dönüyor. Diş fırçalaması için devamlı hadi hadi dersem davranışı değiştiremem ama yavru aslanın sırtıma atlaması ve diş fırçalama avına çıkmamız kadar eğlenceli ve başarılı bir şey olamaz. Ebeveynler genelde “Ben oyuncu değilim” diyor. Zaten olmasınlar, oyuncu olan çocuktur. Sadece oyun oynamaya izin versinler. Hiç fikir bulamıyorlarsa evde komik danslar, en çirkin olma gibi doğaçlama bir sürü şey var. Çok büyütmemeliyiz gözümüzde. Eve gelir gelmez çocuğumla 3 saat oynayacağım diye bir şey yok.

– Oyun oynamanın yaşı var mı?

Ergenliğe kadar doğal oyun kapasitesi var. Terapide 11-12 yaşa kadar kullanılıyoruz. Ergenlikte bile sessiz sinema, dans gibi araçlarla devam ediyor. İnsanın kendi çocuğuyla oyun oynaması hiç kolay değil. Hele ki ebeveynim benle oyun oynamadıysa çok zor. Orada da kendine şefkat vermek önemli. Kendi oyun oynama kapasitemi bilip ona göre planlayabilirim. Biz bunu becerdikçe, çocuklarımız kendi çocukları olduğunda bunu baştan becerebilecek.

“Stresle baş etmeyi öğretiyor”

– Ce-ee ve saklambaç sinir sistemi için önemli mi?

Bebeklikten itibaren oynanmaya başlayan ce-ee oyunu ile çocuklar ebeveyninden ayrılmayı ve sonra buluşmayı öğreniyor. Sinir sistemimiz hayata geldiğimiz andan itibaren esnek halde başlamıyor. Dışardan gelen uyaranlarla ve ilişkilerin içinde öğreniyoruz esnetmeyi. Saklanma anında çocuk strese giriyor, heyecanlanıyor sonra yeniden sakinleşmeyi yaşıyor. Oyunla sinir sistemini regüle etmeyen çocuk büyüdüğünde sınav stresi, meslek seçimi, ilişkiler, depresyon vs ile baş edemiyor.

ZEYNEP İŞMAN

https://www.milliyet.com.tr/pembenar/zeynep-isman/dogal-oyun-oynamayanlar-problemli-yetiskinler-oluyor-2709861

0 FacebookTwitterPinterestE-posta

Masallarla Yola Çık

Zeynep İşman 14/07/2018

Bu sabah niyet ettim kitap okumaya ve bahtıma sevgili Judith’in @judith_malika_liberman “Masallarla Yola Çık” kitabı geldi. Gözümü kapatıp, rastgele bir sayfa açtım ve Jakob’un Hazinesi masalını okudum. Ardından şöyle yazmış Judith: “Yaratıcı tarafın hep çocuktur ve çocukların borcu olmaz. Sürekli değişirler; kıyafetlerine sığmazlar, beğeni ve ilgileri durmadan farklılık gösterir. Çocuğun görevi, şimdi/şu anda, kendisinedir. Senin yaratıcı tarafın için de bu böyledir…” Her masalda başka bir dünyaya açılan kapılar var. Her güne bir masal rutini yapabilirsiniz. Hem kendiniz, hem çocuğunuz için bu haftaki önerim olsun🌸.

0 FacebookTwitterPinterestE-posta

FUNDA ARAR RÖPORTAJI,

Zeynep İşman 07/07/2018

esi, müziği, duruşu, aile hayatı ile yıllardır hayranlıkla takip ettiğimiz bir sanatçı Funda Arar. Geçtiğimiz günlerde oğlu Aras’ın 5. yaş gününü kutlayan Funda Arar’la nasıl bir anne ve nasıl bir çocuk olduğunu konuştum.

Hayranı olduğum insanlara bakarken, hep nasıl bir çocuk olduklarını, bugün geldikleri noktaya gelmelerinde nelerin etkili olduğunu düşünürüm. Ve tabii eğer çocukları varsa, nasıl bir anne ya da baba olduklarını… Sevdiğimiz sanatçıları, kameralar aracılığıyla çok yakından tanıyoruz. Peki ya kameraların arkasında anne, baba, evlat, eş rolleriyle nasıl bir hayatları var? Yıllardır büyük bir sevgi ve saygı ile dinlediğimiz Funda Arar’a nasıl bir anne ve nasıl bir çocuk olduğunu sordum.

– Annelik hayatınızda neleri değiştirdi?

Yaşamımda bana verilen en büyük ödül çocuğum. Aşk neymiş evlat sahibi olunca anlıyor insan. Ne yapsam onu düşünüyorum. Anne olduktan sonra daha çok çalışıp, daha çok üretmem gerektiğini anladım.

– ‘Anneliği 3 kelime ile anlatın’ desem, nasıl tanımlardınız?

Aşk, koruma, fedakarlık.

– Biz sanatçı Funda Arar’ı tanıyoruz. Ebeveyn Funda Arar nasıl biri?

Her fırsatı oğlumla geçirmek istiyorum. İşten eve büyük bir özlemle geliyorum. Onun gözünden bakmaya çalışıyorum dünyaya. Ama bir çocuğu büyütürken büyük sabır gerekiyor. İyiyi, kötüyü, varı, yoğu elimden geldiğince anlatmaya çalışıyorum. Tabii daha çok öğreneceği şey var. En önemlisi mutlu bir çocuk olması…

– Anne olarak kendinizde en beğendiğiniz özelliğiniz ne?

Çok zor bir soru. Aras’a sevgiyi aşılamaya çalışıyorum. Bence dünyada sevgi zamanla azalıyor. Çocuklarımıza sevgiyi aşılamamız gerek.

– Annelikte en zorlandığınız konular neler?

Annelik çok sabır gerektiriyor. Çocuklar bazen istediklerini ağlayarak yaptırmaya çalışıyorlar. Dik durmak ve sabırlı davranmak gerekiyor.

– Konserler, albümler çok yoğun bir tempodasınız. Bu tempoyu ve Aras’la olan ilişkinizi nasıl dengeliyorsunuz?

Özellikle turne dönemleri özlem oluyor tabii. Ama iş dışındaki zamanlarımı hep onunla geçirmeye çalışıyorum. Artık yaptığım işin bilincinde olduğu için konsere veya stüdyoya girmem gerektiğini biliyor. Bazen “Ben de geleyim” diyor ama ikna edebiliyorum.

“Ağaç tepelerinde, sürekli şarkı söyleyen bir çocuktum”

– Birlikte oyun oynamayı seviyor musunuz? En çok hangi oyunları oynuyorsunuz?

Onunla oynamak çok eğlenceli. Zaten stresli bir işim var. Oyunla her şeyi unutuyorum. Aktivite yapmayı çok seviyor. Kesme, yapıştırma gibi. Erkek çocuk olduğu için top oynama, hoplama, zıplama gibi oyunları çok seviyor. Bir de öğretmencilik oynamayı çok seviyor. Hep o öğretmen oluyor tabii.

– Çocuklar model alarak öğrenir diyoruz. Sizin evde bu durum nasıl? Mesela Aras’ın müziğe ilgisi nasıl?

Aras evde bütün enstrümanlarla ilgileniyor. Şarkı söylemeyi de çok seviyor. Ama ileride müziği meslek olarak seçer mi bilmiyorum.

– Müziğin, sanatın çocuk gelişimine katkısı nedir?

Sosyal açıdan büyük katkı sağladığını düşünüyorum. Aynı zamanda da kültürel. Müzik bir anlatım biçimi olduğu için çocuğun kendini ifade etmesinde de büyük rol oynuyor. Aslında en saf haliyle sanatın bir köşesinde olan her insan biraz başka bakar hayata. Daha derin, daha sevgi dolu…

– Peki siz nasıl bir çocuktunuz?

Ağaç tepelerinde, sportif, aktif bir çocuktum. Tabii sürekli şarkı söyleyen.

– Müziğe ilginiz nasıl başladı?

Ben kendimi bildim bileli müzik hep hayatımda vardı. Şarkı söylemeyi o kadar çok seviyordum ki duyduğum ne varsa hepsini öğrenmeye çalışıyordum. Radyoda, televizyonda bir şarkı çalsa hemen sözlerini yazar, söylemeye başlardım. Sonra ilkokulda müzik dersleri başladı ve sonra konservatuvar…

– Şu anki Funda Arar olmanızda, çocukluğunuza dair en etkili şey ya da kişi kim?

Tabii ki ailem. Bana çok destek oldular. Çoğu aile çocuğunun müzisyen olmasını istemez. Ama benim ailem gerçek bir sanatsever. Kardeşim de güzel sanatlar okudu.

– Sizce etkili bir anne-baba nasıl olmalı?

Anne baba olmayı ciddiye almak gerek. Bir insanın geleceği sizin ellerinizde. Armut dibine düşer. Önce biz güzel ve doğru olacağız ki çocuk da gördüğünü yapsın. Çocuğumuzun isteklerine tabii ki saygı duyacağız ama her istediğini de yapmak ona faydadan çok zarar verir. Kuralların olması şart bence. Benim naçizane fikirlerim tabii.

Benim notum:

Dünyanın neresinde ya da kim olursak olalım, anne-baba olmak zor. Kültürler, yaşantı, çevre bambaşka olsa da anne-baba olunca aynı kaygılarda, aynı çabalarda, aynı hatalarda, aynı heyecanlarda ve mutluluklarda buluşuyor insan. Hata yapmaktan korkmamak, mükemmel olmaya çalışmamak, sevgiyi ve saygıyı temel alıp çocuğumuzla birlikte büyümek en güzeli diye düşünüyorum.

ZEYNEP İŞMAN

https://www.milliyet.com.tr/pembenar/zeynep-isman/cocuklarimiza-sevgiyi-asilamaliyiz-2701544

0 FacebookTwitterPinterestE-posta

Ezik Kokarca

Zeynep İşman 30/06/2018

Maalesef her tarafımızın şiddet ve zorbalıkla çevrili olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Çocukların yaşadığı akran zorbalığı da bunlardan biri. Sürekli korumaya çalışarak, zorbalıkla başa çıkmalarına yardımcı olamayız. Kendilerini nasıl koruyabileceklerini ve yapılabilecekleri göstermek zorundayız. Tabii ki kilit nokta, aradaki güven ilişkisi. Sevgili @okuyankoalam ekibi, Ezik Kokarca kitabını yollamış. Çok teşekkürler, hemen okudum. Her ebeveynin önce kendi okuması, sonra da çocuğuyla okuması gereken bir kitap. Bu haftaki önerim olsun.

0 FacebookTwitterPinterestE-posta

AHMET KEMAL ŞENPOLAT RÖPORTAJI, “HAYVAN KARNE HEDİYESİ DEĞİLDİR”

Zeynep İşman 09/06/2018

Okulların kapanma, karnelerin alınma zamanı geldi çattı. Karne hediyesi doğru mu, değil mi tartışmaları sürse de pek çok aile çocuğuna karne hediyesi alacak. Çocuğunuza karne hediyesi ne alırsınız bilmem ama ne almamanız gerektiğini biliyorum. Bir kedi, köpek ya da farklı bir hayvan karne hediyesi olamaz.

Avrupa’da herhangi bir ülkeye gittiyseniz, eminim siz de aynı soruyu kendinize sormuşsunuzdur. “Nasıl oluyor da sokaklarda bir tane bile sahipsiz hayvan bulunmuyor?”

Resmi olmayan rakamlara göre İstanbul’da 200 bine yakın sokak hayvanı var. Bu rakam her yaz sonu biraz daha artıyor. Çünkü karne hediyesi olarak alınan hayvanlar, çocuğun hevesi kaçınca, tuvaletini eve yapınca, havlayınca ya da büyüdü diye sokağa terk ediliyor. Yarısından fazlası da bir yılı geçmeden sokaklarda ölüyor.

Avrupa’nın yaptığı ama bizim yapamadığımız nedir diyerek, aklımdakileri HAYTAP (Hayvan Hakları Federasyonu) Genel Başkanı Ahmet Kemal Şenpolat’a sordum. Şenpolat, sokağa terk etmenin ve kaçak hayvan ticaretinin önüne geçilmediği sürece, sokaktaki hayvan sayısının daha da artacağını söylüyor ve ekliyor: “Sokak hayvanları sorunu diye bir şey yok. Sokak hayvanlarının sorunu var. Sorunu da biz insanlar yaratıyoruz.”

– Sokak hayvanları sorunu nasıl çözülecek?

Sokak hayvanları sorunu dediğimiz zaman sanki ortadan kaldırılması gerekli bir durum olarak algılanıyor. Bir kısmı öldürülüyor, bir kısmı ormana atılıyor ama çare olmuyor. Sokak hayvanları sorunu diye bir şey yok. Sokak hayvanlarının sorunu var. Sorunu da biz insanlar yaratıyoruz.

Orman ve Su İşleri Bakanlığı bu işten sorumlu ama elimizde envanter yok. HAYTAP’ın tahminlerine göre sadece İstanbul’da 200 bine yakın sokak hayvanı var. İBB’ye göre bu sayı 30 bin. Sayılar tutarlı olmadığı için de teknik ekip, personel, ambulans, malzeme, bütçe gibi konular hep sıkıntılı.

Türkiye’ye sokak hayvanı ithal olarak gümrüklerden geliyor. Cins olan hayvanların yüzde 80’i Moldova, Azerbaycan, Bulgaristan, Romanya, Ermenistan, Rusya gibi ülkelerden kaçak giriyor. Hapis cezası var ama caydırmıyor. Yakalanamayanlar pet shoplara geliyor.

Her dönem farklı bir kedi köpek türü moda oluyor ve onlar doluyor ülkeye. İnsanlar bunu kartvizit niyetine alıyor. İlla şu cins olacak, yavru olacak, ağzı yüzü güzel olacak. Kel, kör, topal kimse istemiyor. Yurtdışına yaralı veya sakat hayvan sahiplendiriyoruz ama burada kimse almıyor. Yurt dışından gelmiyorsa üretim çiftliklerinde üretiliyor.

Karayolları Genel Müdürlüğü’nün bize vermiş olduğu rakama göre, sadece bir hafta içinde İstanbul’da trafik kazası geçiren hayvan sayısı 400’e yakın. Bu derece bir kıyımda, sokakta hayvan kalmaması lazım ama sayı hiç değişmiyor çünkü musluk hiç kapanmıyor. İstanbul’da 40 tane bakımevi var ve bunların hepsi ağzına kadar dolu. Önümüzdeki 6 yıl içinde tahmini 60 bin hayvan girişi olacak. Sürekli yurt dışından hayvan geliyor ya da üretiliyor. O yüzden tek çözüm yukardan akan vanayı kapatmak.

“Tıpkı evlat edinmek gibi ”

– Vana nasıl kapatılacak peki?

Sahiplendirerek, bakımevine koyarak, zehirleyerek bu hayvanları yok edemezsiniz. Yurtdışından kaçak giriş durdurulmalı, üretim çiftlikleri ve pet shop’lar kapatılmalı. Aynı uygar ülkelerde olduğu gibi.

– Avrupa’da neden sokaklarda hiç hayvan görmüyoruz?

Bugün Almanya, Fransa, İngiltere’ye kendi hayvanınızı bile belli bir sayıda, pasaportu ile götürebilirsiniz. Bir de yurtdışında sahiplenme oranı çok yüksek. İklim de izin vermiyor sokakta hayvan yaşamasına. AB standartlarında hayvan sahiplendirirken uzmanlar eve bakıyor, ailenin durumuna bakıyor, ara ara ev ziyaretleri yapıyor. Tıpkı evlat edinmek gibi. Onlar da bir can çünkü.

– Aileler karne hediyesi diye çocuklarına hayvan alıyorlar sonra da sıkılıp bakamayınca sokağa atıyorlar. Bu konuda farkındalık nasıl kazandırılır?

Eylül dönemi sokağa bırakılan hayvan sayısı artıyor. Tatil bitiyor, yazlıklardan dönülüyor. Bakamıyorlar, çocuğun hevesi kaçıyor, alerji çıktı deniliyor, tüyü döküldü, salyası aktı, büyüdü sevimliliği kaçtı diye bahanelerle terk ediyorlar.

Adalar, Moda, Zekeriyaköy, Kemerburgaz, Bodrum, Marmaris, Dalaman, Muğla, Kuşadası, Ayvalık gibi yerler yazlıkçıların terk ettiği cins hayvanlarla dolu. Bunlar sokakta yaşamasını bilmiyorlar, büyük bir kısmı trafik kazalarında telef oluyor. Mikroçip sistemi olsa, aşısı var mı, kim bırakmış görebiliriz.

Aileler çocuğum sorumluluk alsın diye hayvan alıyor ama böyle sorumluluk kazandırılmaz. Sonra o hayvanlar ailenin başına kalıyor. Nerede yaşadıkları, evlerinin durumu, koşulları hayvan sahiplenmesi için önemli. Bakamayacaksanız almayın. Hep diyoruz hayvan bir hediye olamaz. Çocuklara karne hediyesi diye hayvan almayın.

Benim notum: Röportaj sonrası yolda şunları düşündüm: Çocuk istedi diye bir canlı alınması ve sonra sıkıldı ya da bakamadı diye o canlının sokağa terk edilmesi, o canlıya olduğu kadar, çocuğa da çok büyük kötülük. Çünkü bu şekilde değer sistemini en baştan çökertiyorsunuz. Kıymet vermek, önemsemek, emek vermek, empati, fedakarlık, şefkat gibi pek çok değeri, çocuğun dünyasında yok ediyorsunuz. Sonra toplumda, kendinden başka kimseye önem vermeyen, saygı duymayan yetişkinler olarak yer alıyorlar. Kimsenin böyle bir hakkı yok. Aileler konuya bir de bu açıdan bakmalı diye düşünüyorum.

Aileler önce bu soruları cevaplamalı!

– Tüm aile evde bir hayvan istiyor mu?
– Nasıl bir evde yaşıyorlar?
– Ömür boyu o hayvanla yaşamaya gönüllü müyüm?
– Tatilimden, dinlenmemden fedakarlık yapacak mıyım?
– Salyası, tuvaleti, tüyü sorun olur mu?
– Deneme olarak her hafta bir barınakta bir hayvanı gezdirmeye gitsinler, bakalım her hafta gidebilecekler mi?

ZEYNEP İŞMAN

https://www.milliyet.com.tr/pembenar/zeynep-isman/hayvan-karne-hediyesi-degildir-2684759

0 FacebookTwitterPinterestE-posta

Zeynep İşman

Köşe Yazarı / İletişimci / Etkili Anne Baba Okulu Eğitmeni ... daha fazlası için tıklayın.

INSTAGRAM

birliktebuyuyoruz

“Enflasyon oranındaki %1’lik her artış, suça sürüklenen çocuk sayısını yaklaşık 1029 kişi artırıyor.” 
Bu bilgiyi geçtiğimiz günlerde TBMM’de katıldığım Çocuk Hareketi toplantısında öğrendim. TÜİK verileri. 2024 yılı yok içinde. Ben sayının çok daha yüksek olduğunu düşünüyorum.

Evet enflasyonun artışının ve eğitime ayrılan bütçenin azalmasının, suça karışan çocuk konusuyla direk ilgisi var.

Suçun içinde büyüyen çocukların, herhangi bir suça karışma ihtimalleri de çok ciddi yükseliyor. 

Son dönemde neden çok sık, bilmem kaç sabıkası olan ve sokaklarda dolaşan çocuk haberleri okuyoruz nedeni belli. Şu yaşımda, iki üniversite bitirmiş ve epeyce sosyal çevresi olan biri olarak, ‘Bana bir silah bul’ deseniz nereye gideceğimi bilemem. Ama bu çocuklar her tür maddeyi peynir ekmek gibi buluyor. 

Tek bir çocuğun bile güvende olmadığı bir toplumda, hiçbirimizin çocuğu güvende değil. Çocukları korumak sadece anne babaların görevi değil.

#çocuk #suçakarışançocuklar
Momtalks ailemiz genişliyor. Bu sefer de Adana’ Momtalks ailemiz genişliyor. Bu sefer de Adana’daydık. 2017 yılından beri ülkenin dört bir yanında binlerce ebeveyn ve eğitimci ile buluşuyoruz🧿.
Dün sadece Adana’dan değil, Hatay’dan, Mersin’den, Gaziantep’ten, Kahramanmaraş’tan, Adıyaman’dan, Kayseri’den gelenler de vardı. Eğitim sevdalısı hepinize teşekkür ederiz. Ülkemizde eğitime verilen değer ortada, o nedenle sizleri gördükçe umutla yolumuza devam edebiliyoruz 🙏🏻.

Dün bizlerle olan ve konuşmacı olmak dışında tüm heyecanımıza da ortak olan dostlarımıza tekrar teşekkürler. İyi ki varsınız💕

22 Aralık’ta Ankara’da görüşmek üzere. Bu sefer online da katılabileceksiniz. @momtalkstr 

#birliktebüyüyoruz #gelecekailedenbaşlar #momtalkstr #momtalksadana #eğitim #aile #çocuk #ebeveyn
İlham dolu bir röportaj ile karşınızdayım bu İlham dolu bir röportaj ile karşınızdayım bu pazar sayfamda ✨ 

Fizyoterapist Zeynep Büyükardıç’ın @zeynepbuyukardc hikâyesi tam anlamıyla bir yaşama azmi ve kararlılık örneği. Büyükardıç, 6 Şubat depremlerinde Kahramanmaraş’taki kliniğindeydi. Enkazdan 2 gün sonra kurtarılabildi. Sağ kolunu ve bacağını kaybetti. Uzun bir tedavi sürecinden sonra, vazgeçmek ve köşesine çekilmek yerine mesleğine devam etmeyi ve kendisi gibi ampute hastalarına umut olmayı tercih etti. Hayattaki en büyük tutkusu mesleği olan Büyükardıç, bu tutkunun ve güçlü yapısının kendisini ayağa kaldırdığını söylüyor. 
3 Aralık Dünya Engelliler Günü öncesinde GBB Ortez-Protez merkezinde çalışan fizyoterapist Zeynep Büyükardıç ile konuştuk. Kendisine çok teşekkür ediyorum 🙏🏻

Yazının tamamı Milliyet Pazar’da ve profilimde …

#birliktebüyüyoruz #milliyetpazar #3aralıkdünyaengellilergünü #engeltanımayanlar
Yorulduk morulduk ama değdi be Adana 💕 Emeği Yorulduk morulduk ama değdi be Adana 💕
Emeği geçen, bizle birlikte haftalardır koşuşturan tüm dostlarımıza, çok değerli konuşmacılarımıza ve salonu dolduran Adana ve çevre illerden gelen sizlere sonsuz teşekkürler 🙏🏻 Biz kocaman bir aileyiz 🫶🏻 @momtalkstr 

#gelecekailedenbaşlar #momtalkstr #momtalksadana #birliktebüyüyoruz
Sevgili Ahmet Baran @baranahmet ile muhteşem bir Sevgili Ahmet Baran @baranahmet ile muhteşem bir Momtalks Adana ❤️🙏🏻 @momtalkstr 
Başladık… 

Babacım çok sevdiğini biliyorum. Senin için 💕 @mehmethalilisman 

#gelecekailedenbaşlar #birliktebüyüyoruz #momtalkstr
Evet Adana! Biz geldik, siz nerdesiniz? 😁 
Yarın sabah 09:30 itibarıyla tam burada, Orhan Kemal Kültür Merkezi’ndeyiz @momtalkstr @dr.bahareris 

#gelecekailedenbaşlar #momtalkstr #momtalksadana #aile #eğitim #çocuk #ebeveyn #ergen #birliktebüyüyoruz #işbirliği
Böyle kucaklaşmalara hazır mısınız sevgili A Böyle kucaklaşmalara hazır mısınız sevgili Adanalılar? 
30 Kasım Cumartesi oradayız. Yerinizi alın 👉🏻 @momtalkstr 

Çukurova Belediyesi Orhan Kemal Kültür Merkezi
Program:
09.30 Karşılama ve kayıt
 
09.45​ Zeynep İşman-MomTalks Partner
10.00 ​Dr. Bahar Eriş- MomTalks Fikir Annesi
​​
“İlham Verenler”
10.15​​ “Nasıl Başardım?”
Nesrin Olgun Arslan / Yüzücü

10.55​ “Başarının Sol Anahtarı”
Ahmet Baran / Kanun Sanatçısı

11.45 ​​Kahve Molası
 
12.00 ​“Çocuklarda Matematiksel Düşünme Becerisi”
Burcu Haboğlu Baba / Matematikçi-Eğitim Girişimcisi

12.40​ “Sınavlarda Başarı İçin Etkili Çalışma Yöntemleri”
Emre Dalkılıç / Yazar
Filiz Özdemir / Eğitim Danışmanı
 
13:30​ Öğle Arası
 
14.30 “Rağmenci Olmak“
Mümin Sekman / Başarı Uzmanı - Yazar

15.15​ “Akran Zorbalığı”
Yasemin Meriç Kazdal / Klinik Psikolog

15.50​​ Kahve molası

16.15​ “Hocam Ne Olacak Bu Çocuğun Hali?”
Ferhat Aydın / Psikolog

#momtalkstr #momtalksadana #gelecekailedenbaşlar #birliktebüyüyoruz
Bugün @gelecegedokunananneler ve Başkent Üniver Bugün @gelecegedokunananneler ve Başkent Üniversitesi ev sahipliğinde, Çocuklukta Duygusal İhmal konusunda çok değerli paylaşımlar dinledim. @prof.dr.ferhundeoktem hocamın anlattığı bir olay ilgimi çekti ve paylaşmak istiyorum.

Yıllar önce Susam Sokağı dizisinde bir karakter ölmüş ve Amerika’daki tüm ekip, çocuk psikologlarıyla toplanıp, bu durumu çocuklara nasıl anlatacaklarını konuşmuşlar. Bir kısım karakteri tatile çıkaralım dese de çoğunluk bunun yanlış olduğunu, çocukların güvenini kaybedemeyeceklerini söylemiş. Sonunda ölümle ilgili kısmın gösterileceği bölüm bir tatil dönemine denk getirilmiş çünkü çocukların aileleriyle izlemeleri isteniyormuş. Bu sırada okul öncesi dönemde çocuğu olan aileler izinli sayılmış ve ailelere çocuklarıyla ölümü nasıl konuşabileceklerine dair bilgilendirilme yapılmış.

Ülkemizde ise yine geçmiş yıllarda bir öğretmen sınıfta çocuklara öldüklerinde kendi cenazelerinin nasıl olacağını tüm detayına kadar tarif edip, ahirete hazırlık adı altında ders (!) anlatmıştı. O dönem o okuldaki çocuklar titreme, ağlama, kusma belirtileri ile hastaneye getirilmiş.

İki yaklaşım arasında nasıl farklar görüyorsunuz? Çocukluk özen gerektirir. Bu hassas dönem emek ister. 
Çocuk istismarı sandığımızdan çok daha kapsamlı bir konu. Çocukları ihmal etmek ve istismar etmek arasındaki geniş çizgide gidip geliyoruz. En çok da en yakınlardan geliyor bu durum ne yazık ki.

#çocukluktaduygusalihmal #ihmal #istismar #birliktebüyüyoruz
Soğuk Ankara’dan günaydın ❄️ Poz vereyim Soğuk Ankara’dan günaydın ❄️ 
Poz vereyim diye bir artistlik yaptım önce ama son fotoda görüldüğü gibi dondum:)

Bugün @gelecegedokunananneler ile “Duygusal İhmal Sempozyumu”ndayım. Konu görünmeyen/fark edilmeyen ama çok yaygın bir durum olduğundan çok mühim. Notlarımı paylaşacağım.

#birliktebüyüyoruz #çocukluktaduygusalihmal #duygusalihmal
Adana’da büyüyen ve bunun psikolog olmasında Adana’da büyüyen ve bunun psikolog olmasında çok etkisi olduğunu söyleyen @barpsikologu Ferhat Aydın, “Hocam ne olacak bu çocuğun hali?” başlıklı psiko-gösteriyle Momtalks Adana’nın kapanışını yapacak. ☺️

Dopdolu bir gün sizleri bekliyor. Tadı damağınızda kalacak. Ayrıntılar @momtalkstr sayfasında ve profilimde…

#momtalkstr #momtalksadana #adana #adanaetkinlik #gelecekailedenbaşlar #birliktebüyüyoruz #eğitim #aile #çocuk #ebeveyn
Daha Fazla... Instagramda takip edin

Menü

  • Hakkımda
  • Eğitim
  • Yazılar
    • Tümü Röportajlar
      Yazılarım

      DOLU DOLU BİR YAZ

      01/08/2020

      Yazılarım

      “Dünyayı değiştirecek şefkat evde başlar”

      25/07/2020

      Yazılarım

      Sanatla dolu yaz tatili için

      11/07/2020

      Yazılarım

      Bu günleri unutmayalım ama takılıp kalmayalım da…

      28/06/2020

      Yazılarım

      “Dışarısı güvensiz” değil “Evimiz güvenli”

      27/06/2020

      Yazılarım

      Çalışan ebeveynler isyanlarda

      26/06/2020

      Yazılarım

      Her liselinin bir mentoru/koçu olsa…

      25/06/2020

      Yazılarım

      Yolun solunda maske takmak zorunlu, sağında çıkarabilirsin!

      24/06/2020

      Röportajlar

      MEHMET TONER RÖPORTAJI, ‘Bir deney, bin okumaya bedel’

      01/09/2018

      Röportajlar

      JUDİTH MALİKA LİBERMAN RÖPORTAJI, Masal dinleyen çocuk hayata…

      18/08/2018

      Röportajlar

      NASUH MAHRUKİ RÖPORTAJI, ‘Çocukları bağımlılıktan kurtarmanın en iyi…

      04/08/2018

      Röportajlar

      NİLÜFER DEVECİGİL RÖPORTAJI, “Doğal oyun oynamayanlar problemli yetişkinler…

      21/07/2018

      Röportajlar

      FUNDA ARAR RÖPORTAJI,

      07/07/2018

      Röportajlar

      SİNAN CANAN RÖPORTAJI, ‘Pornografi ergen beynini bozuyor’

      23/06/2018

      Röportajlar

      AHMET KEMAL ŞENPOLAT RÖPORTAJI, “HAYVAN KARNE HEDİYESİ DEĞİLDİR”

      09/06/2018

      Röportajlar

      BAHAR ERİŞ RÖPORTAJI, “NASA’da çalışan her iki kişiden…

      02/06/2018

  • Önerdim Gitti
    • Tümü Çocuk – Kitap Yetişkin – Film Yetişkin – Kitap
      Önerdim Gitti

      Kahramanın Sonsuz Yolculuğu

      22/07/2018

      Önerdim Gitti

      Masallarla Yola Çık

      14/07/2018

      Çocuk – Kitap

      Madiba Büyüsü

      10/07/2018

      Çocuk – Kitap

      Ezik Kokarca

      30/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KUMKURDU

      18/06/2018

      Çocuk – Kitap

      HAYVANLAR ALEMİ

      02/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KÜÇÜK PRENS

      20/05/2018

      Çocuk – Kitap

      MOMO

      16/05/2018

      Çocuk – Kitap

      Madiba Büyüsü

      10/07/2018

      Çocuk – Kitap

      Ezik Kokarca

      30/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KUMKURDU

      18/06/2018

      Çocuk – Kitap

      HAYVANLAR ALEMİ

      02/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KÜÇÜK PRENS

      20/05/2018

      Çocuk – Kitap

      MOMO

      16/05/2018

      Çocuk – Kitap

      Boşluk

      14/04/2018

      Çocuk – Kitap

      Denizin Altında

      17/03/2018

      Yetişkin – Film

      The Hunt

      07/04/2018

      Yetişkin – Film

      3 Generations

      10/03/2018

      Yetişkin – Film

      Mucize

      17/02/2018

      Yetişkin – Film

      Aramızda Bebek Var

      10/02/2018

      Yetişkin – Film

      Lion

      30/12/2017

      Yetişkin – Film

      Gifted

      23/12/2017

      Yetişkin – Kitap

      Kahramanın Sonsuz Yolculuğu

      22/07/2018

      Yetişkin – Kitap

      Masallarla Yola Çık

      14/07/2018

      Yetişkin – Kitap

      MOMO

      16/05/2018

      Yetişkin – Kitap

      Doğadaki Son Çocuk

      25/04/2018

      Yetişkin – Kitap

      Aktörlük Sanatı

      01/04/2018

      Yetişkin – Kitap

      Çocuklar için beş sevgi dili

      10/03/2018

      Yetişkin – Kitap

      Bir kurbağa gibi sakin ve dikkatli

      10/03/2018

      Yetişkin – Kitap

      Marshmallow testi

      10/03/2018

  • 2 İleri 1 Geri
    • 2 İleri 1 Geri

      Roma

      10/05/2016

      2 İleri 1 Geri

      Prag

      01/09/2015

      2 İleri 1 Geri

      Paris

      10/09/2013

      2 İleri 1 Geri

      St. Petersburg

      05/03/2012

  • Birlikte Büyüyoruz
  • İletişim

İlgi Görenler

  • 1

    Bir kurbağa gibi sakin ve dikkatli

    10/03/2018
  • 2

    Lion

    30/12/2017
  • 3

    Doğadaki Son Çocuk

    25/04/2018

Bülten

"Birlikte Büyüyoruz" bültenimize abone olarak, makaleler, bilgilendirmeler ve fotoğrafları doğrudan e-posta adresinize alabilirsiniz.

Gizlilik Politikası            Kullanım Şartları

  • Instagram
  • E-posta

Zeynep İşman - Birlikte Büyüyoruz®. Tüm hakları saklıdır. İzin almadan kullanılamaz. Geliştirme: W Dijital


Başa Dön