Enerji ve Temiz Hava Araştırma Merkezi (Crea) verilerine göre Çin’de hava kirliliği, pandemi öncesi seviyelere geri dönmüş. Uzmanlar diğer ülkeler için de benzer bir durumun seyredeceğini öngörüyor.
Görünen o ki hızla kendini onaran doğayı, aynı hızda eski can çekişen haline getireceğiz! Ne yazık ki doğa için varlığımız zarar, yokluğumuz yarar. Eğer söylenildiği gibi, KOVİD-19 tüm insanlık için yok ettiklerini fark etmede bir ders olacaksa, en başta orman katliamına bir son vermemiz gerekiyor. Çünkü yüzlerce yıldır yaşana salgınların başlıca nedeni, ormanların ve doğal yaşam alanların tahrip edilip, bozulması.
WWF (Doğal Hayatı Koruma Vakfı)’nın hazırladığı ve WWF-Türkiye’nin Türkçeye çevirdiği, “Doğanın Yok Oluşu ve Pandemilerin Yükselişi” raporunu mutlaka okumanızı öneririm. Özetle şöyle diyor rapor:
Virüsler, bakteriler ve diğer mikroorganizmalar 3.8 milyar yıldır yeryüzünde hayati bir rol oynuyor ve bunların çoğunluğu zarar ve insan sağlığı için gereklidir.
Doğal ekosistemlerin tahrip edilmesi, yaban hayvan türlerinin yasa dışı ticareti, virüs gibi patojenlerin hayvan-lardan insanlara geçme ihtimalini yükseltiyor.
İnsan davranışları bu riskleri önemli ölçüde arttırıyor.
Salgınlar 4 yolla olur: ormansızlaşma, türlerin yakalanması ve yasa dışı ticareti, hayvan pazarları ile türlerin bir araya gelip, hayvanlar arasındaki mesafenin azalması ve zoonoz riski (hayvandan hayvana, hayvandan
insana, insandan insana geçiş).
Ormanlar virüs kalkanlarımızdır ve bozulmamış ormanlarda virüsler çevre ve farklı türler ile dengededir.
Yasadışı yaban hayatı ticaretine son vermek, düzensiz yaban hayatı pazarlarını kapatmak, sağlıklı ekosistemleri korumak ve bozulmuş olanları yeniden sağlığına kavuşturmak atılabilecek en önemli adımlardan bazılarıdır.
BM, 2021-2030 dönemini Ekosistemi Onarma On Yılı ilan etmiş. Bunun için de hedef; doğadaki ayak izimizi yarıya indirmek, doğal habitatların kaybını ve canlı türlerinin yok olmasını durdurmak olacak.
Çocuklarımızın geleceği için, ekosistemi korumalıyız
İnsanlığın geleceğinin salgın hastalıklarla geçeceğine dair öngörüler var. Çocuklarımızın bu koşullarda bir hayat sürmesini istemiyorsak, onlara daha yaşanabilir bir gelecek bırakmak için, ekosistemlerimizin nasıl işlediğini, özellikle de hastalıkların yayılmasından bizi nasıl koruduklarını daha iyi anlamamız ve buna göre bir yaşam sürmemiz gerekiyor.
Öğretmenlerin hakkı ödenmez
Normal şartlarda kızımla ödev polemiğine girmem. Ödev ya da ev çalışması, öğretmeniyle onun arasındaki bir konu. Ayrıca benim için ödev, tek başına bir değerlendirme kriteri değil. O nedenle ödev tartışması yapıp, anne-kız ilişkisini germekten yana değilim. Ancak son dönemde matematikte, iki işlemli problemlere başladılar. Eğitim uzaktan olunca, bazı konular çok zorlu oluyor. Hele ki birinci sınıf ise! Benden yardım istedi ve bende gayet kendimden emin anlatmaya başladım. Ama yok, kaç kere anlatırsam anlatayım olmadı. Sonunda ben sinirlendim, o ağladı. Anladım ki bilmek, anlatmak ve öğretmek çok başka beceriler gerektiriyor. Hele ki matematik anlatmak, baş başına bir iş. Sevgili öğretmenlerimiz, hakkınız gerçekten ödenmez. En kısa zamanda ve tabii sağlıkla, yüz yüze kavuşmak dileğiyle…
ZEYNEP İŞMAN