Zeynep İşman
  • Hakkımda
  • Eğitim
  • Yazılar
    • Tümü Röportajlar
      Yazılarım

      DOLU DOLU BİR YAZ

      01/08/2020

      Yazılarım

      “Dünyayı değiştirecek şefkat evde başlar”

      25/07/2020

      Yazılarım

      Sanatla dolu yaz tatili için

      11/07/2020

      Yazılarım

      Bu günleri unutmayalım ama takılıp kalmayalım da…

      28/06/2020

      Yazılarım

      “Dışarısı güvensiz” değil “Evimiz güvenli”

      27/06/2020

      Yazılarım

      Çalışan ebeveynler isyanlarda

      26/06/2020

      Yazılarım

      Her liselinin bir mentoru/koçu olsa…

      25/06/2020

      Yazılarım

      Yolun solunda maske takmak zorunlu, sağında çıkarabilirsin!

      24/06/2020

      Röportajlar

      MEHMET TONER RÖPORTAJI, ‘Bir deney, bin okumaya bedel’

      01/09/2018

      Röportajlar

      JUDİTH MALİKA LİBERMAN RÖPORTAJI, Masal dinleyen çocuk hayata…

      18/08/2018

      Röportajlar

      NASUH MAHRUKİ RÖPORTAJI, ‘Çocukları bağımlılıktan kurtarmanın en iyi…

      04/08/2018

      Röportajlar

      NİLÜFER DEVECİGİL RÖPORTAJI, “Doğal oyun oynamayanlar problemli yetişkinler…

      21/07/2018

      Röportajlar

      FUNDA ARAR RÖPORTAJI,

      07/07/2018

      Röportajlar

      SİNAN CANAN RÖPORTAJI, ‘Pornografi ergen beynini bozuyor’

      23/06/2018

      Röportajlar

      AHMET KEMAL ŞENPOLAT RÖPORTAJI, “HAYVAN KARNE HEDİYESİ DEĞİLDİR”

      09/06/2018

      Röportajlar

      BAHAR ERİŞ RÖPORTAJI, “NASA’da çalışan her iki kişiden…

      02/06/2018

  • Önerdim Gitti
    • Tümü Çocuk – Kitap Yetişkin – Film Yetişkin – Kitap
      Önerdim Gitti

      Kahramanın Sonsuz Yolculuğu

      22/07/2018

      Önerdim Gitti

      Masallarla Yola Çık

      14/07/2018

      Çocuk – Kitap

      Madiba Büyüsü

      10/07/2018

      Çocuk – Kitap

      Ezik Kokarca

      30/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KUMKURDU

      18/06/2018

      Çocuk – Kitap

      HAYVANLAR ALEMİ

      02/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KÜÇÜK PRENS

      20/05/2018

      Çocuk – Kitap

      MOMO

      16/05/2018

      Çocuk – Kitap

      Madiba Büyüsü

      10/07/2018

      Çocuk – Kitap

      Ezik Kokarca

      30/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KUMKURDU

      18/06/2018

      Çocuk – Kitap

      HAYVANLAR ALEMİ

      02/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KÜÇÜK PRENS

      20/05/2018

      Çocuk – Kitap

      MOMO

      16/05/2018

      Çocuk – Kitap

      Boşluk

      14/04/2018

      Çocuk – Kitap

      Denizin Altında

      17/03/2018

      Yetişkin – Film

      The Hunt

      07/04/2018

      Yetişkin – Film

      3 Generations

      10/03/2018

      Yetişkin – Film

      Mucize

      17/02/2018

      Yetişkin – Film

      Aramızda Bebek Var

      10/02/2018

      Yetişkin – Film

      Lion

      30/12/2017

      Yetişkin – Film

      Gifted

      23/12/2017

      Yetişkin – Kitap

      Kahramanın Sonsuz Yolculuğu

      22/07/2018

      Yetişkin – Kitap

      Masallarla Yola Çık

      14/07/2018

      Yetişkin – Kitap

      MOMO

      16/05/2018

      Yetişkin – Kitap

      Doğadaki Son Çocuk

      25/04/2018

      Yetişkin – Kitap

      Aktörlük Sanatı

      01/04/2018

      Yetişkin – Kitap

      Çocuklar için beş sevgi dili

      10/03/2018

      Yetişkin – Kitap

      Bir kurbağa gibi sakin ve dikkatli

      10/03/2018

      Yetişkin – Kitap

      Marshmallow testi

      10/03/2018

  • 2 İleri 1 Geri
    • 2 İleri 1 Geri

      Roma

      10/05/2016

      2 İleri 1 Geri

      Prag

      01/09/2015

      2 İleri 1 Geri

      Paris

      10/09/2013

      2 İleri 1 Geri

      St. Petersburg

      05/03/2012

  • Birlikte Büyüyoruz
  • İletişim
Zeynep İşman
  • Hakkımda
  • Eğitim
  • Yazılar
    • Tümü Röportajlar
      Yazılarım

      DOLU DOLU BİR YAZ

      01/08/2020

      Yazılarım

      “Dünyayı değiştirecek şefkat evde başlar”

      25/07/2020

      Yazılarım

      Sanatla dolu yaz tatili için

      11/07/2020

      Yazılarım

      Bu günleri unutmayalım ama takılıp kalmayalım da…

      28/06/2020

      Yazılarım

      “Dışarısı güvensiz” değil “Evimiz güvenli”

      27/06/2020

      Yazılarım

      Çalışan ebeveynler isyanlarda

      26/06/2020

      Yazılarım

      Her liselinin bir mentoru/koçu olsa…

      25/06/2020

      Yazılarım

      Yolun solunda maske takmak zorunlu, sağında çıkarabilirsin!

      24/06/2020

      Röportajlar

      MEHMET TONER RÖPORTAJI, ‘Bir deney, bin okumaya bedel’

      01/09/2018

      Röportajlar

      JUDİTH MALİKA LİBERMAN RÖPORTAJI, Masal dinleyen çocuk hayata…

      18/08/2018

      Röportajlar

      NASUH MAHRUKİ RÖPORTAJI, ‘Çocukları bağımlılıktan kurtarmanın en iyi…

      04/08/2018

      Röportajlar

      NİLÜFER DEVECİGİL RÖPORTAJI, “Doğal oyun oynamayanlar problemli yetişkinler…

      21/07/2018

      Röportajlar

      FUNDA ARAR RÖPORTAJI,

      07/07/2018

      Röportajlar

      SİNAN CANAN RÖPORTAJI, ‘Pornografi ergen beynini bozuyor’

      23/06/2018

      Röportajlar

      AHMET KEMAL ŞENPOLAT RÖPORTAJI, “HAYVAN KARNE HEDİYESİ DEĞİLDİR”

      09/06/2018

      Röportajlar

      BAHAR ERİŞ RÖPORTAJI, “NASA’da çalışan her iki kişiden…

      02/06/2018

  • Önerdim Gitti
    • Tümü Çocuk – Kitap Yetişkin – Film Yetişkin – Kitap
      Önerdim Gitti

      Kahramanın Sonsuz Yolculuğu

      22/07/2018

      Önerdim Gitti

      Masallarla Yola Çık

      14/07/2018

      Çocuk – Kitap

      Madiba Büyüsü

      10/07/2018

      Çocuk – Kitap

      Ezik Kokarca

      30/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KUMKURDU

      18/06/2018

      Çocuk – Kitap

      HAYVANLAR ALEMİ

      02/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KÜÇÜK PRENS

      20/05/2018

      Çocuk – Kitap

      MOMO

      16/05/2018

      Çocuk – Kitap

      Madiba Büyüsü

      10/07/2018

      Çocuk – Kitap

      Ezik Kokarca

      30/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KUMKURDU

      18/06/2018

      Çocuk – Kitap

      HAYVANLAR ALEMİ

      02/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KÜÇÜK PRENS

      20/05/2018

      Çocuk – Kitap

      MOMO

      16/05/2018

      Çocuk – Kitap

      Boşluk

      14/04/2018

      Çocuk – Kitap

      Denizin Altında

      17/03/2018

      Yetişkin – Film

      The Hunt

      07/04/2018

      Yetişkin – Film

      3 Generations

      10/03/2018

      Yetişkin – Film

      Mucize

      17/02/2018

      Yetişkin – Film

      Aramızda Bebek Var

      10/02/2018

      Yetişkin – Film

      Lion

      30/12/2017

      Yetişkin – Film

      Gifted

      23/12/2017

      Yetişkin – Kitap

      Kahramanın Sonsuz Yolculuğu

      22/07/2018

      Yetişkin – Kitap

      Masallarla Yola Çık

      14/07/2018

      Yetişkin – Kitap

      MOMO

      16/05/2018

      Yetişkin – Kitap

      Doğadaki Son Çocuk

      25/04/2018

      Yetişkin – Kitap

      Aktörlük Sanatı

      01/04/2018

      Yetişkin – Kitap

      Çocuklar için beş sevgi dili

      10/03/2018

      Yetişkin – Kitap

      Bir kurbağa gibi sakin ve dikkatli

      10/03/2018

      Yetişkin – Kitap

      Marshmallow testi

      10/03/2018

  • 2 İleri 1 Geri
    • 2 İleri 1 Geri

      Roma

      10/05/2016

      2 İleri 1 Geri

      Prag

      01/09/2015

      2 İleri 1 Geri

      Paris

      10/09/2013

      2 İleri 1 Geri

      St. Petersburg

      05/03/2012

  • Birlikte Büyüyoruz
  • İletişim
Etiket:

koçu

Kızımla korona günleri / Birlikte iyileşeceğiz

Zeynep İşman 11/05/2020

Dün bu sayfada içten mesajları ile yer alan tüm annelere bir kez daha teşekkür ederim. Öyle güzel mesajlar aldım ki. Samimiyetiniz ve güveniniz için minnettarım. Hepimiz çok benzer duygular yaşıyoruz. Bazen çok güçlü, bazen çok zayıf, bazen duygusal, bazen öfkeli, bazen fazlasıyla endişeli, bazen aşırı bunalmış, bazen şefkat dolu, bazen yapayalnız hissediyoruz. Bunları bilsek de, insan en çok kendine haksızlık etmeye meyilli. Bir çemberde buluşup, içimizi açtığımızda ise hem biz iyileşiyoruz, hem de etrafımızdakiler. Yetersizlik hissi yakamızı bırakmasa da, hepimiz olabildiğimiz hallerimizle yeterince iyiyiz ve birlikte iyileşeceğiz.

Uzaktan çocuk bakıcılığı

Geçenlerde, “Forbes ve Washington Post raporlarına göre, ebeveynlerin işine ve kendilerine odaklanabilmesi için FaceTime ve Zoom oturumları düzenleyen bakıcı talebi yüzde 700 artış gösterdi.” diye bir haber okudum. Türkiye’de böyle bir uygulama başladı mı bilmiyorum ama bana gayet mantıklı geldi. Evde çocukla ilgilenebilecek kimsenin olmadığı ve ebeveynlerin mesai saatleri içinde bilgisayar başında olmak zorunda olduğu evlerde, çocuklarla etkinlik yapmak, keyifli oyunlar oynamak, iyi hissettirmek açısından faydalı olabilir.

(Okumak isteyenler için link: https://www.washingtonpost.com/technology/2020/04/30/zoom-virtual-babysitters pandemic/?utm_campaign=The%20Interface&utm_medium=email&utm_source=Revue%20newsletter#comments-wrapper)

Dünya nereye gidiyor?

Dünyanın dört bir yanından çok enteresan haberler geliyor. Yıllarca filmlerde izlediklerimiz bir bir gerçek oluyor. Çin’deki okullardan gelen görüntüler dudak uçuklatan cinsten.

Küçücük çocuklar, astronot gibi giydirilip, onlarca aşamadan ve dezenfektasyondan sonra okula giriş yapabiliyor.

Bizim okullarda bu mümkün olur mu emin değilim. Olsa bile çocukları sabah 5’te falan okula yollamak lazım. Hele ki devlet okullarında, 50-60 kişilik sınıfları düşünecek olursak!

Başka neler mi oluyor?

Singapur’da bir parka, insanlara sosyal mesafe kurallarına uymaları gerektiğini hatırlatmak için, Spot olarak bilinen robot bir bekçi köpeği yerleştirilmiş. Görüntüleri izledim, gerçekten tüyler ürpertici!

Almanya, Danimarka gibi Avrupa ülkelerinde, konserler ve festivaller arabaların içinden çıkmadan yapılmaya başlandı.

Dünyanın ilk tek masalı restoranı İsveç’te açıldı. Bir masa ve bir sandalyenin olacağı restorana servis bir sepet aracılığıyla yapılacakmış. Konuklar 6 saat aralıklarla alınacakmış.

Marketlerde, parklarda, sokaklarda mesafeler genişletiliyor. İnsanlar birbirine yaklaştığında uyarı verecek sistemler geliştiriliyor.

Bunların dışında hemen her sektörde sosyal mesafeyi korumak için yeni uygulamalar devreye alınıyor. Giderek daha uzak ve daha yalnız bir dünyaya doğru ilerliyoruz. Nasıl bir gelecek bizi bekliyor tahmin etmesi gerçekten zor olsa da, insan gibi sosyal bir varlığın, yaşamak için her koşulda bir yol bulacağı kesin.

Sokak hayvanlarına destek

İnsanların evlere kapandığı günlerde, açlıkla mücadele eden sokak hayvanlarına yardım etmeyi unutmayalım.

Bu konuda hem bireysel hem de kurumsal çok güzel projeler var. Biri de Haytap ve Getir iş birliği ile başlatılan mama yardımı projesi.

Getir uygulamasından aldığınız her yardım maması ile sokak hayvanlarının beslenmesine katkı sağlıyorsunuz.

NE YAPSAK?

Kendi bulmacanızı ve hikâyenizi oluşturun

Bulmaca çözmenin hafızaya faydasını hepimiz biliyoruz. Çocuğunuzla beraber bulmaca pratikleri yapabilirsiniz. Hatta evde kendi bulmacanızı oluşturabilirsiniz. Yaşına uygun soruların sorulduğu, kareli defter üzerine, küçük bir bulmaca hazırlamak çok keyifli ve öğretici olabilir.

ZEYNEP İŞMAN

https://www.milliyet.com.tr/yazarlar/zeynep-isman/kizimla-korona-gunleri-birlikte-iyilesecegiz-6209492

0 FacebookTwitterPinterestE-posta

GEL TEZKERE GEL TEZKERE

Zeynep İşman 27/03/2020

Okullara verilen aranın 30 Nisan’a kadar uzatıldığı haberi ile bir kez daha sarsıldık.
Elbette önceliğimiz çocuklarımızın sağlığı ve güvenliği.
Ancak sürecin oldukça zorlayıcı geçeceğini her gün biraz daha anlıyorum. Asker gibi gün saymaya başlamıştık ama tezkere için daha çok beklememiz gerekecek anlaşılan. Bu hazırlıksız yakalandığımız, mecburi süreç, okulsuz eğitim ve eğitimin yeniden yapılandırılması gibi tartışmaları daha bilinçli bir şekilde gözden geçirmemize yarar umarım. Bizim de ebeveyn olarak önceliğimiz, çocuğumuzla ilişkimize öncelik vermek ve evin içinde kusursuz değil, yeterince iyi bir eğitim ortamı yaratmak olmalı.

Görüntülü oyun dönemi
Dün okulun açılışının biraz daha geç olacağını kızıma söylediğimde çok üzüldü ve hemen birkaç arkadaşı ile görüntülü konuşmak istediğini söyledi. Son 10 günde,
10 yılda yüklemediğim uygulamayı bilgisayarıma yüklediğim için, birini açtık ve arkadaşlarını aramaya başladı. Bir süre sonra baktım ki, ekranlar aracılığı ile, oyuncaklarını parmaklarına takıp konuşturarak, karşılıklı oyun oynuyorlar. ‘Çocuklarımız neden bunları yaşıyor?
Nasıl günlerden geçiyoruz?’ diye hem gözlerim doldu, hem de iyi ki teknoloji var ve bu sayede birbirimize uzaktan da olsa destek olabiliyoruz diye şükrettim. Arkadaşlarıyla konuştuktan sonra enerjisinin nasıl da yükseldiğini ve keyfinin yerine geldiğini görünce ben de keyiflendim. O yüzden imkan oldukça çocukları bu şekilde buluşturmak gerekli. İçe kapanmak ve yalnızlaşmak tehlikeli.

Haftalık program yapıp, asın
İşe ya’da okula gitmek gibi sorumlulukların ortadan kalktığı bu günlerde, iç disiplini sağlamak hepimiz için çok zor. O nedenle biz haftalık program yaptık.
Okuldan gelen program ile birleştirip, odasının duvarına astık. Programı yaparken mutlaka çocuğunuzla ortak kararlar alın. Çocuğunuzun yaşına, ailenizin düzenine göre, adil ve uygulanabilir olsun. Örneğin hafta içi sabahlar yatağını toplamak, dişlerini fırçalamak, müzik eşliğinde pijamalarını kaldırıp, üstünü giyinmekle başlıyor. Ev hayatına çocukları ne kadar dahil edersek, iş birliği ve öğrenme de o kadar artıyor. Çünkü anlatarak ya da göstererek öğrenmek kalıcı olmuyor. Ne zaman ki çocukları sürece dahil ederiz, işte o zaman öğrenirler ve alışkanlık haline gelir.
En temel alışkanlık ve sorumluluklar da erken yaşlarda kazanılıyor. O nedenle bu dönemi bir fırsat olarak görmeye çalışıyorum.
Hafta sonları ise yatakta tembellik yapmak, tüm gün pijama ile dolaşmak serbest.

Kimi arasam evde çocuk çığlıkları
Sanırım bu zorunlu sosyal izolasyonun en sevimli tarafı, evlerden çalışanların sürekli maruz kaldığı çocuk çığlıklarının artık hoş görülür olması oldu. İş için ya da sohbet amaçlı kimi arasam, arkadan bir çocuk çığlığı yükseliyor. Görüntülü iş toplantılarını çocuklar basıyor. Kimse “aa çocuğa bak” diye ayıplamıyor, çocuk sahibi de utanıp, sıkılmıyor, empati tavan yaptı bu konuda yani.

Birkaç oyun önerisi
Bu aralar en çok ihtiyaç duyulan şey oyun önerileri ise, severek oynadığımız, sadece kağıt ve kaleme ihtiyaç duyacağınız, birkaç basit oyundan örnek vererek bitireyim. Biz bu ara çok nostaljiğiz.
“İsim, şehir, hayvan”, “Kim, kiminle, nerede, ne yapıyor?”, “Adam Asmaca”, “Tuzluk” (kağıttan tuzluk yapıp, içine canınızın istediği eğlenceli şeyleri yazdığınız oyun)

0 FacebookTwitterPinterestE-posta

JUDİTH MALİKA LİBERMAN RÖPORTAJI, Masal dinleyen çocuk hayata hazırlanır

Zeynep İşman 18/08/2018

15 yıldır Türkiye’de yaşayan Fransız masal anlatıcısı, eğitmeni ve sanat terapisti Judith Malika Liberman ile masalın ve masal anlatmanın çocuklar için önemini konuştuk.

Judith ile tanışana kadar kızıma masal anlatmayı sevdiğim söylenemezdi. Çünkü klasik masallar beni rahatsız ediyordu ve masal üretecek yaratıcılıkta olmadığımı düşünüyordum. Geçen yıl katıldığım “Anlatma Okulu”nda masallar dünyasına harika bir yolculuk yaptım. O zamandan beri masallara bakışım değişti, uyku öncesi zamanlarımız şenlendi, sohbetlerimiz zenginleşti. Anne-babaların masallardan korkmaması gerektiğini, masalların çocukları gerçek hayata hazırlayan korunaklı alanlar olduğunu söyleyen Judith, “Herkes masal anlatabilir çünkü herkesin cebinde bir hikayesi vardır” diyor.

– Anne babalar kitap okuyor ama masal anlatmakta neden zorlanıyor?

Kitap okumak elbette çok değerli, faydası çok. Ama anlatmak bambaşka bir şey ve ikisine de yer açmalı. Masal anlatırken bir metne bağlı kalmadığımız için yaratıcılığımızı kullanıyoruz. Yaratıcılık riske atılmak demek, cesaret istiyor. Bir kalkanın arkasına saklanır gibi kitap okumanın arkasına saklanırsak, yaratıcı cesaret örneği olamayız. Masal anlatarak, yaratıcılığa, cesarete, hata yapmaya, uydurmaya, saçmalamaya izin veriyoruz. Çocuklar kitap okuma ritüeline alıştıysa, masal okunmasından hoşlanmayabiliyor. Ritüeller güven verir, bu nedenle çocuklar her gün aynısını ister. Ebeveyn birdenbire “Bugün sana masal anlatacağım” dediğinde çocuklar korkuyor ve istemiyor. Sonra ebeveynler “Çocuğum masal anlatılmasını sevmiyor” diyor. Halbuki bu doğru değil. Uyku öncesi ritüeli varsa onu bozmadan, anlatmayı hayatın başka bir yerine sokmamız gerekiyor.

– Herkes masal anlatabilir mi?

Anlatmak, kaotik ve karmaşık hayattan bir ip çekerek, sadeleştirmek, bir sıraya oturtmaktır. Her zaman hepimizin cebinde bir hikaye var. Ama önce şunu anlamalıyız. Anlattığımız her hikaye Harry Potter olmak zorunda değil. Anlattığımız hikaye çok sade ama ne kadar hayattan ilham alıyorsa, çocuğa da o kadar ilham verir. Kitap okuyamadığımız zamanlarda -mesela araba kullanırken- hikaye anlatmanın tam zamanıdır. Çocuklar ebeveynlerinin çocukluk hikayelerine bayılırlar. Akşamları fotoğraf albümünü çıkarsınlar ve oradan bir hikaye anlatsınlar. Ortak hikayeleri olan insanlar ailedir. Hikaye anlatmak anlamlandırmaktır. Hayatın yaşadıkların değil, anlattıklarındır.

– Anlatmanın çocuk gelişimi açısından faydaları nedir?

Yaratıcılık, cesaret ve dil gelişimi dışında çocuğu hayata hazırlıyor. Çocuklar için dünya çok kaotik. Hikayeler çocuğu alışılmadık bir dünyaya alıştırabilir. Güvenli olmayan bir durumu güvenli kılabilir. Çünkü bir deneyim yaşamadan önce uçuş simülasyonu gibi bizi buna hazırlıyor. Okula başlayacak çocuk merak eder, biz de okul hakkında hikayelerle çocuğu okula hazırlarız ve okula gittiği ilk gün, onun ilk günü olmaz. Çocuklara öngörebildiğimiz kadar her şeyi önceden anlatabiliriz. Önden bilgilendirmek çocuklara güven verir.

– Ebeveynler neden masallardan korkuyor ve değiştiriyor?

Ebeveynler çocuklarının başına hiçbir şey gelmemesini istiyor. Ama maalesef dünyanın gerçekliği bu değil. Çocuğumuz fakirlik tanımıyor olabilir ama kıtlık her sosyal ortamda yaşanabilen bir şey. Masallarda kahraman kuyunun dibine atılıyor, sevdiğini kaybediyor, adaletsizlik yaşıyor. Ölümden, düşmekten, yokluktan bahsetmemek yerine, bunlar başımıza gelebilir ama biz dirençliyiz, bunların üstesinden gelebiliriz demeliyiz. Çocuğu şimdiden bu dünyaya hazırlamak için çocuklara masal anlatalım. Masalların içinde kötü bir şey olması önemli değil. Önemli olan sonunun iyi bitmesi. Ben sonu kötü biten masal anlatmam. “Kibritçi Kız” anlatmam mesela. Çocuğa aktarmak istediğim; başına kötü bir şey gelir ama sen çözüm bulabilirsin. Hansel ve Gretel dinleyen bir çocuk, bilir ki hayatta kaybolabilirim ama dönüş yolumu bulabilirim. Mesela süpermarkette kaybolduğunda oturup ağlamak yerine, ne yapabileceğini düşünür.

– Masallardaki üvey anne, cadı gibi semboller ne anlama geliyor?

Modern psikoloji iyi anne ve kötü anneden bahseder. İlk 6 ay çocuk ne yaparsa yapsın her şeyi kabul ediyoruz. O dönem anne, iyi anne. Ama büyüyüp bazı kurallar konulunca, ödev yapmalısın, odanı temizlemelisin, ıspanak yemelisin diyen kötü anne. Masallar bu ikilemi anne ve üvey anne olarak simgeliyor. Çocuklarının ona olan öfkesini duymak, annelerin hoşuna gitmeyebiliyor. Ama bir masal anlattığımızda bir karakter yaratabiliriz. Ve bu üvey anne, özgürce nefret edebildiğimiz bir karakter. Bu sayede gün içinde öfke duyduğumuz otorite figürlerine sarılabiliriz. Masallar bir korku var etmez. Var olan bir korkuyu ifade etmek için simgesel bir dil verir. Bu nedenle de şükretmeliyiz.

“Mutlu sonla bitmesi önemli”

– Hangi yaşa hangi masallar anlatılmalı?

4 yaştan önce hayvan masallarını öneriyorum. Ya da günlük hayattan, aileden çıkan hikayeleri tavsiye ediyorum. 4-5 yaştan sonra çocuklar geleneksel masalları dinlemeye başlayabilir. Ama masalların mutlu sonla bitmeleri önemli. 9-10 yaşında çocuklar korku ve bilgelik masalları seviyor. Ergenler için ise mitolojik masallar harika. Daha büyük yaşlara, hayal kurmak dışında gerçek hayatta işine yarayacak hikayeler anlatmak gerekiyor. Kendimizi ve çocuğumuzu iyileştirmek için hikaye anlatmayı bırakmayalım.

“Hikayeler yaralarımızı iyileştiriyor”

– Çocuklar neden hep aynı hikayeyi duymak istiyor?

Çünkü duymak istediği hikaye ona iyi geliyor. Beyin hikayenin içindeki olayları gerçekten yaşıyor. Ya orada çözmeye çalıştığı bir şey var ya da pekiştirmek istediği bir deneyim var. Hikayeler yaralarımızı iyileştiriyor. Biz yetişkinler de yapıyoruz. Acı veren hikayeleri anlatmak istiyoruz. Travma yaratmamak için hikaye anlatmalıyız.

ZEYNEP İŞMAN

https://www.milliyet.com.tr/pembenar/zeynep-isman/masal-dinleyen-cocuk-hayata-hazirlanir-2726190

0 FacebookTwitterPinterestE-posta

AHMET KEMAL ŞENPOLAT RÖPORTAJI, “HAYVAN KARNE HEDİYESİ DEĞİLDİR”

Zeynep İşman 09/06/2018

Okulların kapanma, karnelerin alınma zamanı geldi çattı. Karne hediyesi doğru mu, değil mi tartışmaları sürse de pek çok aile çocuğuna karne hediyesi alacak. Çocuğunuza karne hediyesi ne alırsınız bilmem ama ne almamanız gerektiğini biliyorum. Bir kedi, köpek ya da farklı bir hayvan karne hediyesi olamaz.

Avrupa’da herhangi bir ülkeye gittiyseniz, eminim siz de aynı soruyu kendinize sormuşsunuzdur. “Nasıl oluyor da sokaklarda bir tane bile sahipsiz hayvan bulunmuyor?”

Resmi olmayan rakamlara göre İstanbul’da 200 bine yakın sokak hayvanı var. Bu rakam her yaz sonu biraz daha artıyor. Çünkü karne hediyesi olarak alınan hayvanlar, çocuğun hevesi kaçınca, tuvaletini eve yapınca, havlayınca ya da büyüdü diye sokağa terk ediliyor. Yarısından fazlası da bir yılı geçmeden sokaklarda ölüyor.

Avrupa’nın yaptığı ama bizim yapamadığımız nedir diyerek, aklımdakileri HAYTAP (Hayvan Hakları Federasyonu) Genel Başkanı Ahmet Kemal Şenpolat’a sordum. Şenpolat, sokağa terk etmenin ve kaçak hayvan ticaretinin önüne geçilmediği sürece, sokaktaki hayvan sayısının daha da artacağını söylüyor ve ekliyor: “Sokak hayvanları sorunu diye bir şey yok. Sokak hayvanlarının sorunu var. Sorunu da biz insanlar yaratıyoruz.”

– Sokak hayvanları sorunu nasıl çözülecek?

Sokak hayvanları sorunu dediğimiz zaman sanki ortadan kaldırılması gerekli bir durum olarak algılanıyor. Bir kısmı öldürülüyor, bir kısmı ormana atılıyor ama çare olmuyor. Sokak hayvanları sorunu diye bir şey yok. Sokak hayvanlarının sorunu var. Sorunu da biz insanlar yaratıyoruz.

Orman ve Su İşleri Bakanlığı bu işten sorumlu ama elimizde envanter yok. HAYTAP’ın tahminlerine göre sadece İstanbul’da 200 bine yakın sokak hayvanı var. İBB’ye göre bu sayı 30 bin. Sayılar tutarlı olmadığı için de teknik ekip, personel, ambulans, malzeme, bütçe gibi konular hep sıkıntılı.

Türkiye’ye sokak hayvanı ithal olarak gümrüklerden geliyor. Cins olan hayvanların yüzde 80’i Moldova, Azerbaycan, Bulgaristan, Romanya, Ermenistan, Rusya gibi ülkelerden kaçak giriyor. Hapis cezası var ama caydırmıyor. Yakalanamayanlar pet shoplara geliyor.

Her dönem farklı bir kedi köpek türü moda oluyor ve onlar doluyor ülkeye. İnsanlar bunu kartvizit niyetine alıyor. İlla şu cins olacak, yavru olacak, ağzı yüzü güzel olacak. Kel, kör, topal kimse istemiyor. Yurtdışına yaralı veya sakat hayvan sahiplendiriyoruz ama burada kimse almıyor. Yurt dışından gelmiyorsa üretim çiftliklerinde üretiliyor.

Karayolları Genel Müdürlüğü’nün bize vermiş olduğu rakama göre, sadece bir hafta içinde İstanbul’da trafik kazası geçiren hayvan sayısı 400’e yakın. Bu derece bir kıyımda, sokakta hayvan kalmaması lazım ama sayı hiç değişmiyor çünkü musluk hiç kapanmıyor. İstanbul’da 40 tane bakımevi var ve bunların hepsi ağzına kadar dolu. Önümüzdeki 6 yıl içinde tahmini 60 bin hayvan girişi olacak. Sürekli yurt dışından hayvan geliyor ya da üretiliyor. O yüzden tek çözüm yukardan akan vanayı kapatmak.

“Tıpkı evlat edinmek gibi ”

– Vana nasıl kapatılacak peki?

Sahiplendirerek, bakımevine koyarak, zehirleyerek bu hayvanları yok edemezsiniz. Yurtdışından kaçak giriş durdurulmalı, üretim çiftlikleri ve pet shop’lar kapatılmalı. Aynı uygar ülkelerde olduğu gibi.

– Avrupa’da neden sokaklarda hiç hayvan görmüyoruz?

Bugün Almanya, Fransa, İngiltere’ye kendi hayvanınızı bile belli bir sayıda, pasaportu ile götürebilirsiniz. Bir de yurtdışında sahiplenme oranı çok yüksek. İklim de izin vermiyor sokakta hayvan yaşamasına. AB standartlarında hayvan sahiplendirirken uzmanlar eve bakıyor, ailenin durumuna bakıyor, ara ara ev ziyaretleri yapıyor. Tıpkı evlat edinmek gibi. Onlar da bir can çünkü.

– Aileler karne hediyesi diye çocuklarına hayvan alıyorlar sonra da sıkılıp bakamayınca sokağa atıyorlar. Bu konuda farkındalık nasıl kazandırılır?

Eylül dönemi sokağa bırakılan hayvan sayısı artıyor. Tatil bitiyor, yazlıklardan dönülüyor. Bakamıyorlar, çocuğun hevesi kaçıyor, alerji çıktı deniliyor, tüyü döküldü, salyası aktı, büyüdü sevimliliği kaçtı diye bahanelerle terk ediyorlar.

Adalar, Moda, Zekeriyaköy, Kemerburgaz, Bodrum, Marmaris, Dalaman, Muğla, Kuşadası, Ayvalık gibi yerler yazlıkçıların terk ettiği cins hayvanlarla dolu. Bunlar sokakta yaşamasını bilmiyorlar, büyük bir kısmı trafik kazalarında telef oluyor. Mikroçip sistemi olsa, aşısı var mı, kim bırakmış görebiliriz.

Aileler çocuğum sorumluluk alsın diye hayvan alıyor ama böyle sorumluluk kazandırılmaz. Sonra o hayvanlar ailenin başına kalıyor. Nerede yaşadıkları, evlerinin durumu, koşulları hayvan sahiplenmesi için önemli. Bakamayacaksanız almayın. Hep diyoruz hayvan bir hediye olamaz. Çocuklara karne hediyesi diye hayvan almayın.

Benim notum: Röportaj sonrası yolda şunları düşündüm: Çocuk istedi diye bir canlı alınması ve sonra sıkıldı ya da bakamadı diye o canlının sokağa terk edilmesi, o canlıya olduğu kadar, çocuğa da çok büyük kötülük. Çünkü bu şekilde değer sistemini en baştan çökertiyorsunuz. Kıymet vermek, önemsemek, emek vermek, empati, fedakarlık, şefkat gibi pek çok değeri, çocuğun dünyasında yok ediyorsunuz. Sonra toplumda, kendinden başka kimseye önem vermeyen, saygı duymayan yetişkinler olarak yer alıyorlar. Kimsenin böyle bir hakkı yok. Aileler konuya bir de bu açıdan bakmalı diye düşünüyorum.

Aileler önce bu soruları cevaplamalı!

– Tüm aile evde bir hayvan istiyor mu?
– Nasıl bir evde yaşıyorlar?
– Ömür boyu o hayvanla yaşamaya gönüllü müyüm?
– Tatilimden, dinlenmemden fedakarlık yapacak mıyım?
– Salyası, tuvaleti, tüyü sorun olur mu?
– Deneme olarak her hafta bir barınakta bir hayvanı gezdirmeye gitsinler, bakalım her hafta gidebilecekler mi?

ZEYNEP İŞMAN

https://www.milliyet.com.tr/pembenar/zeynep-isman/hayvan-karne-hediyesi-degildir-2684759

0 FacebookTwitterPinterestE-posta

BAHAR ERİŞ RÖPORTAJI, “NASA’da çalışan her iki kişiden biri dislektik”

Zeynep İşman 02/06/2018

Dislektik olan ünlüler arasında kimler yok ki… Einstein’den, Muhammed Ali’ye, Stephen Spielberg’den, Picasso’ya pek çok deha dislektik. Çocuklarda üstün zeka ve yetenek eğitimi üzerine çalışmalar yapan akademisyen ve yazar Dr. Bahar Eriş, literatürde “öğrenme güçlüğü” olarak tanımlanan disleksinin, “öğrenme farklılığı” olduğunun altını çiziyor. Alfa Yayınları‘ndan çıkan son kitabı “Gölgedeki Yıldızlar“da disleksi hakkında bilinmeyenleri ya da doğru sanılan yanlışları gözler önüne seren Eriş, “Bu çocuklar tembel ya da geri olarak etiketleniyor. Halbuki sadece beyinleri farklı çalışıyor. Eğitim sistemine uyum sağlayamadıkları için bir ülkenin insan kaynağı boşa harcanıyor” diyor.

– Disleksinin tanımı ve yaygınlık oranı nedir?

Disleksi, bütünü görme, güçlü sezgi, hayal gücü, yaratıcı düşünce, problemlere farklı açıdan bakabilme, güçlü görsel hafıza, üç boyutlu düşünme gibi güçlü yönleri olan bir beyin farklılığıdır. Bu farklılık nedeniyle çocuklar belli şeyleri rahatlıkla yaparken, en basit ifadesiyle okumakta güçlük yaşarlar. Benim şahsi tanımım yetenek odaklı. Literatürde “özgül öğrenme güçlüğü” olarak tanımlanıyor. Oysa ortada ne hastalık var ne zekada bir gerilik. Bilakis, zeki çocuklar… Ancak sözcük ya da sayıları okuma ve çözümleme hızı, çocuğun zekasının gerisinde seyrediyor. Bir çocuk bunu çok güzel anlatmış: “Gözlerim beynimden beş kelime geride!” Disleksinin toplumlarda görülme oranının yüzde 10-20 arasında değiştiği belirtiliyor. Bu çok yüksek bir rakam! Türkiye’de disleksi oranıyla ilgili sistematik ve kapsamlı bir çalışma yok ama ben daha yüksek olduğunu düşünüyorum. Genetik olarak geçiş oranı ise yüzde 25-50 arası.

– Aileler çocuklarının dislektik olup olmadığını nasıl anlar?

Genellikle okula başlayıncaya kadar belli olmuyor. Ön işaretler; emeklemeden yürümek, harflerin yerlerini karıştırmak, yönleri anlamakta sıkıntı, sakarlık, saati okuyamama, kelimeleri yanlış telaffuz etmek, ödevin başına oturmamak için her şeyi yapma, harflere ilgi göstermeme, okuyamama, okumaktan kaçma, üç boyutlu şeyleri takıp, çıkarmaya ilgi duyma olarak sıralayabiliriz. Ama bunların hiçbirine tek başına bakılıp karar verilemez. Hikâyenin bütününe bakmak gerek.

“Sağ beyin odaklılar“

– Diyelim ki çocuğumuz dislektik, ne yapacağız?

Öğretmenlerle, psikologlarla ya da çocuk doktorlarıyla koordine olmak gerekli. Ailenin bilinçli olması çok önemli. Tüm bu insanlar çocuğu desteklemeli. İlgi alanlarına göre yönlendirilmeli. Okuma konusunda baskı yapılmamalı, tahtaya çıkarıp okumaya zorlanmamalı. Hükümet, eğitim, sağlık camiası el ele vermeli.

– Bir dönem modaydı, “Bizim çocuğun sol beyni gelişkin, fazla zeki” diye! Şimdi de sağ beyni gelişkinler için mi aynı şey söylenecek?

Mantıklı bir tespit. Geleceği sağ beyin odaklı bireylerin şekillendireceği savunuluyor. Neden? Sol beynin yaptığı mantıksal işlemlerin hepsini artık bilgisayarlar yapıyor. Bilgisayarın yapamadığı şey büyük resmi görmek ve bağlamı anlamak. Bugünün dünyasında bir adım öne çıkan bireylerin sanat, empati, sezgi, bağlamı görme gibi sağ beyin odaklı özelliklere sahip insanlar olduğu belirtiliyor. Dislektik bireyler sıralı, kurallı, adım adım mantık yürütme gerektiren işlerde zorluk yaşıyorlar. Bir teoriye göre, sol beyin işlevlerinde yaşadıkları bu zorluklar, sağ beyin işlevlerini çok daha ileri boyutlara taşıyor. Bunların hepsi büyük avantaj çünkü devir girişim, yaratıcılık, 3 boyutlu tasarımlar ve ‘big data’ devri.

– Disleksinin varlığından haberdar mı insanlar?

Ya hiç bilmiyor ya da sadece güçlük perspektifinden biliyor. Eğitim sisteminin odağında okuma faaliyeti olunca dislektikler gibi sağ beyin odaklılar hezimete uğruyor. Halbuki bu ayrı bir özellik. Hatta belli noktalarda avantaj. Mesela şu an NASA’da çalışan her iki kişiden biri dislektik. BBC’nin araştırmasına göre, sıfırdan milyoner olanların yüzde 40’ı dislektik. Güzel sanatlarda disleksi oranı 3 kat fazla.

Dislektikler hangi alanlara daha yatkınlar?

En iyi tasarımcılar, peyzaj mimarları, marangozlar, aşçılar, yazılım geliştiriciler, radyologlar, cerrahlar, ortodonti uzmanları, grafik tasarımcılar, fotoğrafçılar, ressamlar, kaptanlar, pilotlar dislektikler arasından çıkıyor. Bunlar “disleksiden zengin” alanlar olarak biliniyor. Çünkü bütün resmi görebiliyorlar.

Dislektik olan ünlüler

Albert Einstein, Thomas Edison, Leonardo da Vinci, Agatha Christie, Richard Branson, Jamie Oliver, Muhammed Ali, Steven Spielberg, Magic Johnson, Tommy Hilfiger, Walt Disney, John Lennon, Pablo Picasso, Henry Ford, Ingvar Kamprad

Aileler neler yapabilir?

– Çocuğa yüksek sesle kitap okumak

– Dikkatle dinlemek

– Bol bol kelime oyunu oynamak

– Hikaye anlattırmak

– Konuşmak istemediğinde zorlamamak

– Kısa ve net yönergeler vermek

– Kıyaslamamak

– Yapamazsın dememek

– İlgi alanlarına yönlendirmek

– Öğretmen ve okul ile konuşmak

ZEYNEP İŞMAN

https://www.milliyet.com.tr/pembenar/zeynep-isman/nasa-da-calisan-her-iki-kisiden-biri-dislektik-2680766

0 FacebookTwitterPinterestE-posta

YASEMİN PAKKAN RÖPORTAJI, “Öğretmen öğreten değil, birlikte öğrenen olmalı”

Zeynep İşman 20/05/2018

Tam 43 yılda sayısız öğrencinin hayatına dokunan Yasemin Pakkan, şu sıralar tarifi zor bir heyecan içinde… 2018-2019 Eğitim-Öğretim yılında İstanbul Beykoz’da açacağı yeni okulu için eğitim kadrosunu oluşturan Yasemin Hoca, “Bu ülkeye borcum var, şimdi onu ödeme zamanı” diyor.

Yasemin Pakkan yaşamının 43 yılını eğitime ve öğrencilerine adamış, kendi alanında efsane bir öğretmen. Bugüne kadar hem pek çok devlet okulunda hem özel okullarda binlerce öğrenciye öğrenme ortağı olmuş. Öyle ki, “Öğretmenliği öğrencilerimden öğrendim” diyor. Birikimlerini aktarabilmek, hâlâ ilk günkü heyecanı ile çocuklarla buluşmaya devam etmek ve bu ülkeye bir borcu olduğuna inandığı için bir okul açmaya karar vermiş. Şu günlerde 2018-2019 Eğitim-Öğretim yılında yeni açacağı okulunun heyecanı ile yaşayan Yasemin Hoca ile doğru okul seçiminden, verimli öğrenmeye kadar pek çok konuda konuştuk. Söylediklerinin anne-babalar hatta eğitimciler için yol gösterici olacağına inanıyorum.

– Anne-babalar okul seçerken nelere dikkat etmeli?

Okul seçiminde tamamen ekibin seçilmesinden yanayım. Birincil olarak çocuğunuzu kime teslim ettiğiniz önemli. Okul bir yaşam yeri. O nedenle orada sıfır hata olmalı. Servis şoföründen ablaya, yemek personelinden hizmetlisine kadar çok önemli. Ve tabii ki öğretmen kadrosunun nasıl olduğuna bakılmalı. Güvenlik çok önemli. Az da olsa açık alanı ve yeşilliğinin olması gerekli. Diğer önemli konu okulun kadrosunun öğrenmeye açık olması ve sürekli eğitim alması. Kendini ve bakış açısını yenilemesi. Tüm bunları yaparken de tevazu sahibi bir okul olması önemli. Okulların yerleri, binaları ve fiziki koşulları elbette ki önemli ama buna çok da takılmamak gerekli. Yani süse püse, vitrine çok da aldanmamalı. Hiçbir fiziki imkanı olmayan ama muhteşem öğrenciler yetiştiren okullar var.

“Çocuğun okuldan hangi duyguyla geldiği size ipuçlarını verir”

Veliler çocuklarının okuldan eve nasıl geldiklerine baksınlar. Mutsuz, bıkkın, yorgun mu geliyor? Bazısı hâlâ enerjik oluyor ve o günü heyecanla anlatıyor. Bazısı elinde kocaman bir kitapla geliyor ve merakla onu incelemeye başlıyor. Bunlar anne babalar için çocuğun okulu sevip sevmediğine dair en büyük ipucu.

“İlkokul ve lise ayrı olmalı”

Yuva ve ilkokulun çok büyük olmamasından yanayım. Büyüdükçe aynı kalitede eğitimi vermek güçleşiyor. Okul öncesinde binalar küçük olmalı, bolca yabancı dil ve aktivite olmalı. Lisenin de ayrı olması gerektiğini düşünüyorum. Lise başka bir dünya. İlgi alanları, hayata bakışları farklı. Aynı bünyede bulunması okulu akademik olarak zayıflatıyor çünkü lisede başarı ve sınav kaygısı oluyor.

– Öğretmen kadrosu nasıl olmalı?

“Ben öğretmenim, kimseden öğrenecek bir şeyim yok” bakış açısına sahip öğretmenler olmamalı. Öğrenmeye açık öğretmenler olmalı. Dünya gelişiyor, değişiyor. Öğreten değil, birlikte öğrenen, çocuğa deneyimleme imkanı sunan, merak eden ve ettiren öğretmenler olmalı. Öğrenen okul, öğrenen öğretmen seçimi yapmalıyız.

– Verimli bir öğrenme nasıl olur?

Merak uyandırarak. Örneğin elektrik konusunu işliyoruz. Çocuğun gördüğü, hissettiği ihtiyaçtan yola çıkıldığında öğrenme daha kalıcı, verimli olur. Sınıftaki lambanın ışığı nasıl, nereden geliyor? Duvardaki kablolar, binadaki sigorta, mahalledeki trafo, şehir dışında yüksek gerilim hatları ve barajlar gibi. Ezber buz üzerine yazı yazmaktır. Boşuna bir uğraştır. Konuyu açacak ilginç birkaç cümle ile sonucu onların bulmasını sağlamalıyız.

– 17 Mayıs Okul Dışarıda Günü idi. Açık havada eğitimi desteklediğinizi her zaman söylüyorsunuz, bunun eğitime katkısı neler?

Öğrenme ortamını sınıfla sınırlandıramayız. Fırsat eğitimi her yerde ve her zaman yapılabilir. Öğretimi sınıf duvarlarının arasına hapsettiğimizde yaşam alanı olan okulu değerlendirmemiş oluruz. Doğada ve açık havada öğretim çok daha keyifli ve kalıcı olur. Öğretmenliğe başladığım ilk yıllarda günün yarısını bahçede geçirirdik. Özelikle yazma etkinliğine gerek duyulmayan derslerin tamamını hava koşulları uygun ise çimenlerde yapardık.

Akademik dersler arasında on dakika bile olsa bahçe oyunları, yarışmalar düzenlerdik. Dünya öğrenmeyi kalıcı ve kolay bir hale getirmek için uğraş veren eğitim bilimcilerle dolu. Bu konuda öğretmen eğitimleri vererek öğretmenleri sınıf dışına alıştırmamız gerekiyor. Deneylerimizi bahçede yapabiliriz. Çamurlu suyun içindeki planktonları yerinde gözlemleyebiliriz. Kurbağanın başkalaşımını her gün izleyebiliriz. Mevsimlere göre bitkilerin ve hayvanların değişimlerini gözlemleyebiliriz.

– Çocuğa sorumluluk nasıl kazandırılır?

Yapabileceği işleri ellerinden almayarak. Kendi işini kendisinin yapması konusunda fırsat yaratarak. Yatağını kapatabilir, tabağını mutfağa taşıyabilir, kurabiyeye şekil verebilir. Çorabını kendi giyip, giysilerini katlayabilir. Ona ihtiyacınız olduğunu hissettirmek çok önemli. Yardım istemeliyiz ondan. Yardım etmenin yüceliğini, kendine yetmenin sağladığı özgüveni hissetmeli.

“Yaramazlık diye bir şey yok”

Çocukları yaramaz diye etiketlemeyi son derece yanlış buluyorum. Yaramazlık diye bir şey yok, merak var. Çocukla aynı frekansta olursak yaramazlık falan da olmaz. Çocuk bir şey yaptığında siz de dahil olun ona. Çocuklarla konuşurken onları incitmemeli. O zaman her şey normale dönüyor. Baskısız, yaptırımsız, otokontrolle yaşanan bir okul mümkün.

Aileler fedakarlıklar yapıyor ama aile bütçesini de göz önünde bulundurmak şart. Bütçeleri kısıtlıysa, iyi öğretmeni olan devlet okulu araştırsınlar. Öğretmenlerin, velilerin inisiyatif aldığı çok iyi devlet okulları var. Dediğim gibi önemli olan öğretmen ve okul kadrosu.

ZEYNEP İŞMAN

https://www.milliyet.com.tr/pazar/ogretmen-ogreten-degil-birlikte-ogrenen-olmali-2672015

0 FacebookTwitterPinterestE-posta

Ben Ne Söylüyorum, Çocuğum Ne Duyuyor?

Zeynep İşman 11/03/2018
Geçen akşam eve geldiğimde, kızımın montu ve beresi holün ortasında yerde duruyordu. Ben de anında, içimden çıkan “anne Zeynep” rolümle, “Eşyalarını hep yere atıyorsun Derin” dedim. Onun bana cevabı da geç gelmedi: “Atmıyorum, koyuyorum anne!”
Bu cevap karşısında beynimden vurulmuşa döndüm. Evet, demek ki onun dünyasında eşyalarını atmıyordu, yere koyuyordu ve iki kelime arasında dağlar kadar fark vardı. Çocuklarla iletişimde algılarımız çok farklı çalışıyor. Algılar farklı çalışınca, kendimizi ifade ediş şeklimizde değişiyor. Ama işte bütün sır da burada yatıyor. Kendimizi nasıl ifade ettiğimizde!
Kendimizi ifade ederken, duygularımızın tuzağına düşüp, yargılayıcı, küçümseyici, etiketleyici ve eleştirel bir tavır takınınca mesaj asla yerine ulaşmıyor. Ulaşmadığı gibi, çocuğumuzla çok daha büyük krizlere sebep oluyor. Bir kelime, amacını aşıp, çok başka yerlere gidebiliyor. Yani biz söylüyoruz ama çocuğumuz duymuyor. Peki yok mu bunun doğru bir yolu?
Sihirli formül
Sihirli formül öncelikle sorunun kime ait olduğunu bulmak. Yani sorun çocuğun mu yoksa ebeveynin mi? Bu neden önemli? Çünkü çoğu zaman anne-babalar çocuğun olan bir sorunu, kendi sorunu gibi sahipleniyor. (Örneğin ödev yapmak) Benim örneğimde, eşyaların ortalıkta kalması benim sorunum, kızımın değil. Benim için dağınıklık olan şey, onun için değil. Benim gözüme batan şeyleri, o fark etmiyor bile. Peki bu durumda ne yapmalıyım? Olumlu bir şekilde kendimi ifade etmeliyim. Yani:
Davranış (suçlama içermeyen tanımı) + Duygu + Etki
Eve gelir gelmez çocuğumu etiketlememin ve “eşyalarını hep yere atıyorsun” dememin altında bir duygu var aslında. O da kızgınlık. Peki neden o manzarayı görünce kızıyorum? Çünkü eşyalarını ben toplamak istemiyorum. Kendi sorumluluklarını bilmesini istiyorum. Evin ortak alanlarında ayak altında eşyaların olmasını istemiyorum. Yani evde işbirliği benim ihtiyacım aynı zamanda. Peki o bu ihtiyacımın farkında mı? Hayır. Çünkü ona ihtiyacımı ve ihtiyacım karşılanmadığında bende olan etkisini söylemedim hiç. Onun yerine sinirli ve tahammülsüz bir tavırla, yargılayıcı bir iletişim kullandım.
Sağlıklı bir iletişim kurup, sonuca ulaşmak için yapmam gereken neydi?
Davranışı dürüstçe tanımlamam: montunu ve beresini dolabına değil, holdeki halıya koyması.
Duygum ne: Kızgınlık.
Bendeki etkisi ne: Evde herkesin eşyalarını toplamak zorunda kalmam.
Peki bu durumda kendimi ifade ediş şeklim nasıl olabilir:
“Eşyalarını dolabına koymak yerine hole bıraktığın zaman sinirleniyorum çünkü evdeki vaktimi eşya toplamaya ayırmak istemiyorum. Ortak alanlarda herkesin kendi eşyalarını kaldırmasına ihtiyacım var.”
Bu cümle kulağınıza nasıl geliyor? Herhangi bir yargı var mı? Etiketleme, aşağılama, emir verme, nasihatte bulunma var mı? Yok. Sadece davranışının bende yarattığı duyguyu ve etkisini söylüyorum ona. Bu sayede çoğu zaman günlük basit dialoglar, krize dönüşmeden, çözüme kavuşuyor. Üstelik çocuk da duygularını, ihtiyaçlarını söylemeyi öğreniyor.
Bu tabii ki bir matematik formülü gibi her probleme işlemiyor. Bazen krizler çok farklı nedenlerden olabiliyor. Anne-babaların kendilerini ifade edecek tahammülleri kalmamış oluyor. Sorun her zaman ebeveynin değil bazen her iki tarafın da oluyor. Ama anne-baba olmanın zorluğu da burada zaten. Kişiye, zamana, duruma göre değişmesi. Yine de denemeye değer.
0 FacebookTwitterPinterestE-posta

Roma

Zeynep İşman 10/05/2016

Roma benim için baş döndürücü güzellikte bir şehir. Bin kere gitsem bıkmam. Her sokağı, her binası başka bir zenginlik. Bu kadar çok sevdiğim bir kente, annem ve kızımla birlikte gitmek inanılmaz güzel bir deneyimdi.

0 FacebookTwitterPinterestE-posta

Paris

Zeynep İşman 10/09/2013

Annem-kızım ve ben… Derin’in 2013 yılında aramıza katılışından sonra, 3 kuşak bir arada gezilere devam ettik. İşte bu yüzden bu bölümün adı “2 ileri 1 geri geziler.” Çünkü annem ve kızım arasında senkronizasyonu ancak bu şekilde tutturabildim. Mehter takımı gibi 2 ileri giderek kızımı, 1 geri gelerek annemi kontrol ettim. Ve gittiğimiz her şehri, karış karış bu şekilde gezdikJ Yanımda bir küçük çocuk bir de 60 yaş üstü bir ebeveyn ile ritmi tutturmak oldukça güç oluyor. Zorlandığım zamanlar çok oldu ama keyfi zorluğundan çok daha baskın.

0 FacebookTwitterPinterestE-posta

St. Petersburg

Zeynep İşman 05/03/2012

2011 yılında annemin hayatta görmeyi en çok istediği yer olan St. Petersburg ile başladık gezilere. Ne mutlu bana.. ve bin şükür bunu yapabildiğimiz için.

Her anlamda çok keyifli bir gezi idi. Annem tüm şehri, binaları, müzeleri hayranlıkla gezerken, ben de hiçbir şekilde önceliğim olmayan bir ülkenin kültürel dokusuna tanıklık etme şansına sahip oldum.

0 FacebookTwitterPinterestE-posta
  • 1
  • …
  • 3
  • 4
  • 5

Zeynep İşman

Köşe Yazarı / İletişimci / Etkili Anne Baba Okulu Eğitmeni ... daha fazlası için tıklayın.

INSTAGRAM

birliktebuyuyoruz

“Enflasyon oranındaki %1’lik her artış, suça sürüklenen çocuk sayısını yaklaşık 1029 kişi artırıyor.” 
Bu bilgiyi geçtiğimiz günlerde TBMM’de katıldığım Çocuk Hareketi toplantısında öğrendim. TÜİK verileri. 2024 yılı yok içinde. Ben sayının çok daha yüksek olduğunu düşünüyorum.

Evet enflasyonun artışının ve eğitime ayrılan bütçenin azalmasının, suça karışan çocuk konusuyla direk ilgisi var.

Suçun içinde büyüyen çocukların, herhangi bir suça karışma ihtimalleri de çok ciddi yükseliyor. 

Son dönemde neden çok sık, bilmem kaç sabıkası olan ve sokaklarda dolaşan çocuk haberleri okuyoruz nedeni belli. Şu yaşımda, iki üniversite bitirmiş ve epeyce sosyal çevresi olan biri olarak, ‘Bana bir silah bul’ deseniz nereye gideceğimi bilemem. Ama bu çocuklar her tür maddeyi peynir ekmek gibi buluyor. 

Tek bir çocuğun bile güvende olmadığı bir toplumda, hiçbirimizin çocuğu güvende değil. Çocukları korumak sadece anne babaların görevi değil.

#çocuk #suçakarışançocuklar
Momtalks ailemiz genişliyor. Bu sefer de Adana’ Momtalks ailemiz genişliyor. Bu sefer de Adana’daydık. 2017 yılından beri ülkenin dört bir yanında binlerce ebeveyn ve eğitimci ile buluşuyoruz🧿.
Dün sadece Adana’dan değil, Hatay’dan, Mersin’den, Gaziantep’ten, Kahramanmaraş’tan, Adıyaman’dan, Kayseri’den gelenler de vardı. Eğitim sevdalısı hepinize teşekkür ederiz. Ülkemizde eğitime verilen değer ortada, o nedenle sizleri gördükçe umutla yolumuza devam edebiliyoruz 🙏🏻.

Dün bizlerle olan ve konuşmacı olmak dışında tüm heyecanımıza da ortak olan dostlarımıza tekrar teşekkürler. İyi ki varsınız💕

22 Aralık’ta Ankara’da görüşmek üzere. Bu sefer online da katılabileceksiniz. @momtalkstr 

#birliktebüyüyoruz #gelecekailedenbaşlar #momtalkstr #momtalksadana #eğitim #aile #çocuk #ebeveyn
İlham dolu bir röportaj ile karşınızdayım bu İlham dolu bir röportaj ile karşınızdayım bu pazar sayfamda ✨ 

Fizyoterapist Zeynep Büyükardıç’ın @zeynepbuyukardc hikâyesi tam anlamıyla bir yaşama azmi ve kararlılık örneği. Büyükardıç, 6 Şubat depremlerinde Kahramanmaraş’taki kliniğindeydi. Enkazdan 2 gün sonra kurtarılabildi. Sağ kolunu ve bacağını kaybetti. Uzun bir tedavi sürecinden sonra, vazgeçmek ve köşesine çekilmek yerine mesleğine devam etmeyi ve kendisi gibi ampute hastalarına umut olmayı tercih etti. Hayattaki en büyük tutkusu mesleği olan Büyükardıç, bu tutkunun ve güçlü yapısının kendisini ayağa kaldırdığını söylüyor. 
3 Aralık Dünya Engelliler Günü öncesinde GBB Ortez-Protez merkezinde çalışan fizyoterapist Zeynep Büyükardıç ile konuştuk. Kendisine çok teşekkür ediyorum 🙏🏻

Yazının tamamı Milliyet Pazar’da ve profilimde …

#birliktebüyüyoruz #milliyetpazar #3aralıkdünyaengellilergünü #engeltanımayanlar
Yorulduk morulduk ama değdi be Adana 💕 Emeği Yorulduk morulduk ama değdi be Adana 💕
Emeği geçen, bizle birlikte haftalardır koşuşturan tüm dostlarımıza, çok değerli konuşmacılarımıza ve salonu dolduran Adana ve çevre illerden gelen sizlere sonsuz teşekkürler 🙏🏻 Biz kocaman bir aileyiz 🫶🏻 @momtalkstr 

#gelecekailedenbaşlar #momtalkstr #momtalksadana #birliktebüyüyoruz
Sevgili Ahmet Baran @baranahmet ile muhteşem bir Sevgili Ahmet Baran @baranahmet ile muhteşem bir Momtalks Adana ❤️🙏🏻 @momtalkstr 
Başladık… 

Babacım çok sevdiğini biliyorum. Senin için 💕 @mehmethalilisman 

#gelecekailedenbaşlar #birliktebüyüyoruz #momtalkstr
Evet Adana! Biz geldik, siz nerdesiniz? 😁 
Yarın sabah 09:30 itibarıyla tam burada, Orhan Kemal Kültür Merkezi’ndeyiz @momtalkstr @dr.bahareris 

#gelecekailedenbaşlar #momtalkstr #momtalksadana #aile #eğitim #çocuk #ebeveyn #ergen #birliktebüyüyoruz #işbirliği
Böyle kucaklaşmalara hazır mısınız sevgili A Böyle kucaklaşmalara hazır mısınız sevgili Adanalılar? 
30 Kasım Cumartesi oradayız. Yerinizi alın 👉🏻 @momtalkstr 

Çukurova Belediyesi Orhan Kemal Kültür Merkezi
Program:
09.30 Karşılama ve kayıt
 
09.45​ Zeynep İşman-MomTalks Partner
10.00 ​Dr. Bahar Eriş- MomTalks Fikir Annesi
​​
“İlham Verenler”
10.15​​ “Nasıl Başardım?”
Nesrin Olgun Arslan / Yüzücü

10.55​ “Başarının Sol Anahtarı”
Ahmet Baran / Kanun Sanatçısı

11.45 ​​Kahve Molası
 
12.00 ​“Çocuklarda Matematiksel Düşünme Becerisi”
Burcu Haboğlu Baba / Matematikçi-Eğitim Girişimcisi

12.40​ “Sınavlarda Başarı İçin Etkili Çalışma Yöntemleri”
Emre Dalkılıç / Yazar
Filiz Özdemir / Eğitim Danışmanı
 
13:30​ Öğle Arası
 
14.30 “Rağmenci Olmak“
Mümin Sekman / Başarı Uzmanı - Yazar

15.15​ “Akran Zorbalığı”
Yasemin Meriç Kazdal / Klinik Psikolog

15.50​​ Kahve molası

16.15​ “Hocam Ne Olacak Bu Çocuğun Hali?”
Ferhat Aydın / Psikolog

#momtalkstr #momtalksadana #gelecekailedenbaşlar #birliktebüyüyoruz
Bugün @gelecegedokunananneler ve Başkent Üniver Bugün @gelecegedokunananneler ve Başkent Üniversitesi ev sahipliğinde, Çocuklukta Duygusal İhmal konusunda çok değerli paylaşımlar dinledim. @prof.dr.ferhundeoktem hocamın anlattığı bir olay ilgimi çekti ve paylaşmak istiyorum.

Yıllar önce Susam Sokağı dizisinde bir karakter ölmüş ve Amerika’daki tüm ekip, çocuk psikologlarıyla toplanıp, bu durumu çocuklara nasıl anlatacaklarını konuşmuşlar. Bir kısım karakteri tatile çıkaralım dese de çoğunluk bunun yanlış olduğunu, çocukların güvenini kaybedemeyeceklerini söylemiş. Sonunda ölümle ilgili kısmın gösterileceği bölüm bir tatil dönemine denk getirilmiş çünkü çocukların aileleriyle izlemeleri isteniyormuş. Bu sırada okul öncesi dönemde çocuğu olan aileler izinli sayılmış ve ailelere çocuklarıyla ölümü nasıl konuşabileceklerine dair bilgilendirilme yapılmış.

Ülkemizde ise yine geçmiş yıllarda bir öğretmen sınıfta çocuklara öldüklerinde kendi cenazelerinin nasıl olacağını tüm detayına kadar tarif edip, ahirete hazırlık adı altında ders (!) anlatmıştı. O dönem o okuldaki çocuklar titreme, ağlama, kusma belirtileri ile hastaneye getirilmiş.

İki yaklaşım arasında nasıl farklar görüyorsunuz? Çocukluk özen gerektirir. Bu hassas dönem emek ister. 
Çocuk istismarı sandığımızdan çok daha kapsamlı bir konu. Çocukları ihmal etmek ve istismar etmek arasındaki geniş çizgide gidip geliyoruz. En çok da en yakınlardan geliyor bu durum ne yazık ki.

#çocukluktaduygusalihmal #ihmal #istismar #birliktebüyüyoruz
Soğuk Ankara’dan günaydın ❄️ Poz vereyim Soğuk Ankara’dan günaydın ❄️ 
Poz vereyim diye bir artistlik yaptım önce ama son fotoda görüldüğü gibi dondum:)

Bugün @gelecegedokunananneler ile “Duygusal İhmal Sempozyumu”ndayım. Konu görünmeyen/fark edilmeyen ama çok yaygın bir durum olduğundan çok mühim. Notlarımı paylaşacağım.

#birliktebüyüyoruz #çocukluktaduygusalihmal #duygusalihmal
Adana’da büyüyen ve bunun psikolog olmasında Adana’da büyüyen ve bunun psikolog olmasında çok etkisi olduğunu söyleyen @barpsikologu Ferhat Aydın, “Hocam ne olacak bu çocuğun hali?” başlıklı psiko-gösteriyle Momtalks Adana’nın kapanışını yapacak. ☺️

Dopdolu bir gün sizleri bekliyor. Tadı damağınızda kalacak. Ayrıntılar @momtalkstr sayfasında ve profilimde…

#momtalkstr #momtalksadana #adana #adanaetkinlik #gelecekailedenbaşlar #birliktebüyüyoruz #eğitim #aile #çocuk #ebeveyn
Daha Fazla... Instagramda takip edin

Menü

  • Hakkımda
  • Eğitim
  • Yazılar
    • Tümü Röportajlar
      Yazılarım

      DOLU DOLU BİR YAZ

      01/08/2020

      Yazılarım

      “Dünyayı değiştirecek şefkat evde başlar”

      25/07/2020

      Yazılarım

      Sanatla dolu yaz tatili için

      11/07/2020

      Yazılarım

      Bu günleri unutmayalım ama takılıp kalmayalım da…

      28/06/2020

      Yazılarım

      “Dışarısı güvensiz” değil “Evimiz güvenli”

      27/06/2020

      Yazılarım

      Çalışan ebeveynler isyanlarda

      26/06/2020

      Yazılarım

      Her liselinin bir mentoru/koçu olsa…

      25/06/2020

      Yazılarım

      Yolun solunda maske takmak zorunlu, sağında çıkarabilirsin!

      24/06/2020

      Röportajlar

      MEHMET TONER RÖPORTAJI, ‘Bir deney, bin okumaya bedel’

      01/09/2018

      Röportajlar

      JUDİTH MALİKA LİBERMAN RÖPORTAJI, Masal dinleyen çocuk hayata…

      18/08/2018

      Röportajlar

      NASUH MAHRUKİ RÖPORTAJI, ‘Çocukları bağımlılıktan kurtarmanın en iyi…

      04/08/2018

      Röportajlar

      NİLÜFER DEVECİGİL RÖPORTAJI, “Doğal oyun oynamayanlar problemli yetişkinler…

      21/07/2018

      Röportajlar

      FUNDA ARAR RÖPORTAJI,

      07/07/2018

      Röportajlar

      SİNAN CANAN RÖPORTAJI, ‘Pornografi ergen beynini bozuyor’

      23/06/2018

      Röportajlar

      AHMET KEMAL ŞENPOLAT RÖPORTAJI, “HAYVAN KARNE HEDİYESİ DEĞİLDİR”

      09/06/2018

      Röportajlar

      BAHAR ERİŞ RÖPORTAJI, “NASA’da çalışan her iki kişiden…

      02/06/2018

  • Önerdim Gitti
    • Tümü Çocuk – Kitap Yetişkin – Film Yetişkin – Kitap
      Önerdim Gitti

      Kahramanın Sonsuz Yolculuğu

      22/07/2018

      Önerdim Gitti

      Masallarla Yola Çık

      14/07/2018

      Çocuk – Kitap

      Madiba Büyüsü

      10/07/2018

      Çocuk – Kitap

      Ezik Kokarca

      30/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KUMKURDU

      18/06/2018

      Çocuk – Kitap

      HAYVANLAR ALEMİ

      02/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KÜÇÜK PRENS

      20/05/2018

      Çocuk – Kitap

      MOMO

      16/05/2018

      Çocuk – Kitap

      Madiba Büyüsü

      10/07/2018

      Çocuk – Kitap

      Ezik Kokarca

      30/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KUMKURDU

      18/06/2018

      Çocuk – Kitap

      HAYVANLAR ALEMİ

      02/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KÜÇÜK PRENS

      20/05/2018

      Çocuk – Kitap

      MOMO

      16/05/2018

      Çocuk – Kitap

      Boşluk

      14/04/2018

      Çocuk – Kitap

      Denizin Altında

      17/03/2018

      Yetişkin – Film

      The Hunt

      07/04/2018

      Yetişkin – Film

      3 Generations

      10/03/2018

      Yetişkin – Film

      Mucize

      17/02/2018

      Yetişkin – Film

      Aramızda Bebek Var

      10/02/2018

      Yetişkin – Film

      Lion

      30/12/2017

      Yetişkin – Film

      Gifted

      23/12/2017

      Yetişkin – Kitap

      Kahramanın Sonsuz Yolculuğu

      22/07/2018

      Yetişkin – Kitap

      Masallarla Yola Çık

      14/07/2018

      Yetişkin – Kitap

      MOMO

      16/05/2018

      Yetişkin – Kitap

      Doğadaki Son Çocuk

      25/04/2018

      Yetişkin – Kitap

      Aktörlük Sanatı

      01/04/2018

      Yetişkin – Kitap

      Çocuklar için beş sevgi dili

      10/03/2018

      Yetişkin – Kitap

      Bir kurbağa gibi sakin ve dikkatli

      10/03/2018

      Yetişkin – Kitap

      Marshmallow testi

      10/03/2018

  • 2 İleri 1 Geri
    • 2 İleri 1 Geri

      Roma

      10/05/2016

      2 İleri 1 Geri

      Prag

      01/09/2015

      2 İleri 1 Geri

      Paris

      10/09/2013

      2 İleri 1 Geri

      St. Petersburg

      05/03/2012

  • Birlikte Büyüyoruz
  • İletişim

İlgi Görenler

  • 1

    Bir kurbağa gibi sakin ve dikkatli

    10/03/2018
  • 2

    Lion

    30/12/2017
  • 3

    Doğadaki Son Çocuk

    25/04/2018

Bülten

"Birlikte Büyüyoruz" bültenimize abone olarak, makaleler, bilgilendirmeler ve fotoğrafları doğrudan e-posta adresinize alabilirsiniz.

Gizlilik Politikası            Kullanım Şartları

  • Instagram
  • E-posta

Zeynep İşman - Birlikte Büyüyoruz®. Tüm hakları saklıdır. İzin almadan kullanılamaz. Geliştirme: W Dijital


Başa Dön