En son yazımda ihtiyaç çatışmasından bahsedince, çevremden “Bazen ihtiyacı mı var, yoksa istek mi karıştırıyoruz.” şeklinde yorumlar geldi. O zaman ihtiyaç ve isteklere bakalım.
Türk Dil Kurumu’na göre, ihtiyaç kelimesinin anlamı; gereksinim. İstek kelimesinin anlamı ise; bir şeye duyulan eğilim, talep.
İşin akademik kısmında ise pek çok teori var. Bunlardan en meşhuru sanırım, “Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi.” Bu kurama göre, insanın en temel ihtiyaçları; fizyolojik ihtiyaçlar, güvenlik ihtiyaçları, ait olma ve sevgi ihtiyaçları, değer ihtiyaçları ve kendini gerçekleştirme ihtiyaçlarıdır. Bunlar bizim hayatta kalmamızı ve yaşamımızı doyuma ulaşmış bir şekilde sürdürmemizi sağlayan ihtiyaçlar.
“Bu bizim için ya da senin için neden önemli? Ne işimize yarar?” Bu sorunun cevabı ihtiyacımızdır.
Peki istekler hangi noktada devreye girer? İstekler olmasa ne olur? İstekleri nereye kadar karşılamak doğrudur?
Sanırım isteklerimiz, bireyselleşmeye yani annemizden ayrı biri olduğumuzu keşfetmeye başladığımız andan itibaren şekillenmeye başlıyor. Peki istemek kötü bir şey midir? Tabii ki hayır. Yaşadığımız sürece, ihtiyaçlarımız gibi isteklerimiz de olacak. Bir insanın isteklerinin olmaması, yaşam enerjisinin yok olması gibi bir şey. Ancak istemenin sonu yok, önemli olan dozunu ayarlayabilmek.
Doyumsuz çocuklar kimin eseri
Çoğu zaman çocukların bitmek bilmez isteklerinden dert yanıyoruz. Ancak bu istekleri biraz da biz oluşturmuyor muyuz? İstemeyi, daha çok istemeyi bizden modelliyorlar. Çocuğum beni onlarca ayakkabım varken, elimde yeni ayakkabı kutusu ile eve girerken gördüğünde, ona “Yeterince oyuncağın var, bir tane daha oyuncak alamayız” nasıl diyebilirim?
Ayıramadığımız zamanın, oynayamadığımız oyunun telafisi bahanesiyle, kendi iç sesimizi susturmak için, sebepsiz yere aldığımız hediyelerle, isteklerinin çoğalmasını biz yaratmıyor muyuz? Ya da aman yoksun olmasın, başkasında gördü, onda da olsun diye, iyilik yaptığımızı sanıp, doyumsuz beklentiler oluşturmuyor muyuz? Yemeğini bitirdi, karnesinde takdir belgesi getirdi, sözümüzü dinledi diye verdiğimiz ödüllerle meşrulaştırmıyor muyuz daha çok istemesini?
Ebeveyn olarak bir görevimiz var ise, o da çocukların isteklerini değil, ihtiyaçlarını karşılamak.
Çocuğumda hangi değeri geliştirmek istiyorsam, kendi değerlerimi gözden geçirerek işe başlamalıyım.
İstekleri dengelemek, bekletebilmek neden önemli?
Otokontrol geliştirebilmeleri için,
Hedeflerini belirlemeyi ve hedefleri uğruna odaklı ve sabırlı çalışabilmeleri için,
Hazzı erteleyerek, olgun bir kişilik yapısı oluşturabilmeleri için,
Alternatifler üretebilmeyi öğrenebilmeleri için,
Çabalamayı deneyimleyebilmeleri için,
Duygularını kabul edip, baş edebilmeleri için önemli.
Sanırım istekler konusunda ebeveynlerin en zorlandığı konuların başında oyuncak geliyor. İkinci sıraya da telefon ve ipad kullanımını koyabiliriz. Burada da sınırlar devreye giriyor.
Peki isteklere nasıl sınır koyacağız?
Sınır koyulacak konu üzerinde, eşinizle hem fikir olun.
Çocukla da konuyu konuşup hem fikir olun.
Sınırlar çocuğun yaşı açısından makul, anlaşılır ve net olsun.
Ve en önemlisi kurallara siz de inanın ve uyun!
Öneri: Bu konuda, Walter Mıschel’in “Marshmallow Testi” kitabını okumanızı öneririm. Kitapta; isteklerini bekletebilen, irade gücü yüksek çocukların, hayatta nasıl daha başarılı oldukları anlatılıyor.