Zeynep İşman
  • Hakkımda
  • Eğitim
  • Yazılar
    • Tümü Röportajlar
      Yazılarım

      DOLU DOLU BİR YAZ

      01/08/2020

      Yazılarım

      “Dünyayı değiştirecek şefkat evde başlar”

      25/07/2020

      Yazılarım

      Sanatla dolu yaz tatili için

      11/07/2020

      Yazılarım

      Bu günleri unutmayalım ama takılıp kalmayalım da…

      28/06/2020

      Yazılarım

      “Dışarısı güvensiz” değil “Evimiz güvenli”

      27/06/2020

      Yazılarım

      Çalışan ebeveynler isyanlarda

      26/06/2020

      Yazılarım

      Her liselinin bir mentoru/koçu olsa…

      25/06/2020

      Yazılarım

      Yolun solunda maske takmak zorunlu, sağında çıkarabilirsin!

      24/06/2020

      Röportajlar

      MEHMET TONER RÖPORTAJI, ‘Bir deney, bin okumaya bedel’

      01/09/2018

      Röportajlar

      JUDİTH MALİKA LİBERMAN RÖPORTAJI, Masal dinleyen çocuk hayata…

      18/08/2018

      Röportajlar

      NASUH MAHRUKİ RÖPORTAJI, ‘Çocukları bağımlılıktan kurtarmanın en iyi…

      04/08/2018

      Röportajlar

      NİLÜFER DEVECİGİL RÖPORTAJI, “Doğal oyun oynamayanlar problemli yetişkinler…

      21/07/2018

      Röportajlar

      FUNDA ARAR RÖPORTAJI,

      07/07/2018

      Röportajlar

      SİNAN CANAN RÖPORTAJI, ‘Pornografi ergen beynini bozuyor’

      23/06/2018

      Röportajlar

      AHMET KEMAL ŞENPOLAT RÖPORTAJI, “HAYVAN KARNE HEDİYESİ DEĞİLDİR”

      09/06/2018

      Röportajlar

      BAHAR ERİŞ RÖPORTAJI, “NASA’da çalışan her iki kişiden…

      02/06/2018

  • Önerdim Gitti
    • Tümü Çocuk – Kitap Yetişkin – Film Yetişkin – Kitap
      Önerdim Gitti

      Kahramanın Sonsuz Yolculuğu

      22/07/2018

      Önerdim Gitti

      Masallarla Yola Çık

      14/07/2018

      Çocuk – Kitap

      Madiba Büyüsü

      10/07/2018

      Çocuk – Kitap

      Ezik Kokarca

      30/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KUMKURDU

      18/06/2018

      Çocuk – Kitap

      HAYVANLAR ALEMİ

      02/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KÜÇÜK PRENS

      20/05/2018

      Çocuk – Kitap

      MOMO

      16/05/2018

      Çocuk – Kitap

      Madiba Büyüsü

      10/07/2018

      Çocuk – Kitap

      Ezik Kokarca

      30/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KUMKURDU

      18/06/2018

      Çocuk – Kitap

      HAYVANLAR ALEMİ

      02/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KÜÇÜK PRENS

      20/05/2018

      Çocuk – Kitap

      MOMO

      16/05/2018

      Çocuk – Kitap

      Boşluk

      14/04/2018

      Çocuk – Kitap

      Denizin Altında

      17/03/2018

      Yetişkin – Film

      The Hunt

      07/04/2018

      Yetişkin – Film

      3 Generations

      10/03/2018

      Yetişkin – Film

      Mucize

      17/02/2018

      Yetişkin – Film

      Aramızda Bebek Var

      10/02/2018

      Yetişkin – Film

      Lion

      30/12/2017

      Yetişkin – Film

      Gifted

      23/12/2017

      Yetişkin – Kitap

      Kahramanın Sonsuz Yolculuğu

      22/07/2018

      Yetişkin – Kitap

      Masallarla Yola Çık

      14/07/2018

      Yetişkin – Kitap

      MOMO

      16/05/2018

      Yetişkin – Kitap

      Doğadaki Son Çocuk

      25/04/2018

      Yetişkin – Kitap

      Aktörlük Sanatı

      01/04/2018

      Yetişkin – Kitap

      Çocuklar için beş sevgi dili

      10/03/2018

      Yetişkin – Kitap

      Bir kurbağa gibi sakin ve dikkatli

      10/03/2018

      Yetişkin – Kitap

      Marshmallow testi

      10/03/2018

  • 2 İleri 1 Geri
    • 2 İleri 1 Geri

      Roma

      10/05/2016

      2 İleri 1 Geri

      Prag

      01/09/2015

      2 İleri 1 Geri

      Paris

      10/09/2013

      2 İleri 1 Geri

      St. Petersburg

      05/03/2012

  • Birlikte Büyüyoruz
  • İletişim
Zeynep İşman
  • Hakkımda
  • Eğitim
  • Yazılar
    • Tümü Röportajlar
      Yazılarım

      DOLU DOLU BİR YAZ

      01/08/2020

      Yazılarım

      “Dünyayı değiştirecek şefkat evde başlar”

      25/07/2020

      Yazılarım

      Sanatla dolu yaz tatili için

      11/07/2020

      Yazılarım

      Bu günleri unutmayalım ama takılıp kalmayalım da…

      28/06/2020

      Yazılarım

      “Dışarısı güvensiz” değil “Evimiz güvenli”

      27/06/2020

      Yazılarım

      Çalışan ebeveynler isyanlarda

      26/06/2020

      Yazılarım

      Her liselinin bir mentoru/koçu olsa…

      25/06/2020

      Yazılarım

      Yolun solunda maske takmak zorunlu, sağında çıkarabilirsin!

      24/06/2020

      Röportajlar

      MEHMET TONER RÖPORTAJI, ‘Bir deney, bin okumaya bedel’

      01/09/2018

      Röportajlar

      JUDİTH MALİKA LİBERMAN RÖPORTAJI, Masal dinleyen çocuk hayata…

      18/08/2018

      Röportajlar

      NASUH MAHRUKİ RÖPORTAJI, ‘Çocukları bağımlılıktan kurtarmanın en iyi…

      04/08/2018

      Röportajlar

      NİLÜFER DEVECİGİL RÖPORTAJI, “Doğal oyun oynamayanlar problemli yetişkinler…

      21/07/2018

      Röportajlar

      FUNDA ARAR RÖPORTAJI,

      07/07/2018

      Röportajlar

      SİNAN CANAN RÖPORTAJI, ‘Pornografi ergen beynini bozuyor’

      23/06/2018

      Röportajlar

      AHMET KEMAL ŞENPOLAT RÖPORTAJI, “HAYVAN KARNE HEDİYESİ DEĞİLDİR”

      09/06/2018

      Röportajlar

      BAHAR ERİŞ RÖPORTAJI, “NASA’da çalışan her iki kişiden…

      02/06/2018

  • Önerdim Gitti
    • Tümü Çocuk – Kitap Yetişkin – Film Yetişkin – Kitap
      Önerdim Gitti

      Kahramanın Sonsuz Yolculuğu

      22/07/2018

      Önerdim Gitti

      Masallarla Yola Çık

      14/07/2018

      Çocuk – Kitap

      Madiba Büyüsü

      10/07/2018

      Çocuk – Kitap

      Ezik Kokarca

      30/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KUMKURDU

      18/06/2018

      Çocuk – Kitap

      HAYVANLAR ALEMİ

      02/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KÜÇÜK PRENS

      20/05/2018

      Çocuk – Kitap

      MOMO

      16/05/2018

      Çocuk – Kitap

      Madiba Büyüsü

      10/07/2018

      Çocuk – Kitap

      Ezik Kokarca

      30/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KUMKURDU

      18/06/2018

      Çocuk – Kitap

      HAYVANLAR ALEMİ

      02/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KÜÇÜK PRENS

      20/05/2018

      Çocuk – Kitap

      MOMO

      16/05/2018

      Çocuk – Kitap

      Boşluk

      14/04/2018

      Çocuk – Kitap

      Denizin Altında

      17/03/2018

      Yetişkin – Film

      The Hunt

      07/04/2018

      Yetişkin – Film

      3 Generations

      10/03/2018

      Yetişkin – Film

      Mucize

      17/02/2018

      Yetişkin – Film

      Aramızda Bebek Var

      10/02/2018

      Yetişkin – Film

      Lion

      30/12/2017

      Yetişkin – Film

      Gifted

      23/12/2017

      Yetişkin – Kitap

      Kahramanın Sonsuz Yolculuğu

      22/07/2018

      Yetişkin – Kitap

      Masallarla Yola Çık

      14/07/2018

      Yetişkin – Kitap

      MOMO

      16/05/2018

      Yetişkin – Kitap

      Doğadaki Son Çocuk

      25/04/2018

      Yetişkin – Kitap

      Aktörlük Sanatı

      01/04/2018

      Yetişkin – Kitap

      Çocuklar için beş sevgi dili

      10/03/2018

      Yetişkin – Kitap

      Bir kurbağa gibi sakin ve dikkatli

      10/03/2018

      Yetişkin – Kitap

      Marshmallow testi

      10/03/2018

  • 2 İleri 1 Geri
    • 2 İleri 1 Geri

      Roma

      10/05/2016

      2 İleri 1 Geri

      Prag

      01/09/2015

      2 İleri 1 Geri

      Paris

      10/09/2013

      2 İleri 1 Geri

      St. Petersburg

      05/03/2012

  • Birlikte Büyüyoruz
  • İletişim
Etiket:

gelişim

Doğadaki Son Çocuk

Zeynep İşman 25/04/2018

 

“Doğadaki çocuk soyu tehlike altında olan bir türdür” diyor Richard Louv.
İmkanlar, teknoloji, ulaşılabilirlik sürekli artıyor ama bizler giderek daralan mekanlarda sürdürüyoruz yaşamlarımızı. Çocuklar okul, ev arasında büyüyor. Teknoloji bağımlığı, obezite, hiperaktivite giderek artıyor. Doğa bizim özümüz, koptukça kendimize yabancılaşıyoruz. Daha önce okuduğum Doğadaki Son Çocuk kitabına yeniden bakma ihtiyacı hissettim bu aralar. Okumadıysanız tavsiye ederim. Her çocuklu evde olmalı…

0 FacebookTwitterPinterestE-posta

Çocuğum Ne Diyor, Ben Ne Anlıyorum?

Zeynep İşman 21/04/2018

Kelimelerin gücünü ve ifade etmenin önemini “Ben Ne Söylüyorum, Çocuğum Ne Duyuyor?” yazımda paylaşmıştım. (*)

Şimdi ise tersten bakmak ve çocuklarımızın söylediklerinin, biz anne-babalar tarafından nasıl anlaşıldığından bahsetmek istiyorum.

İletişim kavramını, en teknik tanımıyla bir kaynak ve bir alıcı arasındaki mesaj alışverişi olarak açıklayabiliriz. Bir ortamda birileriyle konuşurken, saniyeden daha kısa sürede bir iletişim ortamı oluşur. Nefes almak gibi bir şey yani. Ama arka planda oldukça karmaşık bir süreç var. Neden mi?

İletişim zor bir süreç
Öncelikle beni iletişime geçirecek bir uyaranın olması gerekiyor. Benim duyu organlarım aracılığıyla onu fark edebilmem, bilişsel kapasitem ölçüsünde anlayabilmem, geçmişten getirdiklerimle oluşmuş algı dünyamda anlamlandırabilmem, dilsel yeteneklerim doğrultusunda ifade edebilmem gerekiyor. İfade ederken içinde bulunduğum duygu durumu da ifade edişimi etkiliyor. Bir de karşı taraf var yani alıcı. Aynı süreç alıcı tarafında da işliyor ve mesajım karşı bir mesajla, bana geri dönüyor.

Böyle bakınca doğru bir iletişimin hiç kolay olmadığını anlayabiliriz. Üstelik durum çocuklarda daha zor. Çünkü çocukların verdiği kodlar, her zaman mesajın kendisi olmuyor. Yani gerçekte söylemek istediklerini söylemiyorlar. Ebeveyni olarak bizim bu kodları çözmemiz gerekiyor. Evet maalesef adil olmayan bir ilişki. Ancak hepimiz bu yollardan geçtik çünkü bu insan gelişiminin bir parçası.

Bilişsel kapasite geliştikçe dil gelişir
Özellikle 12 yaşa kadar olan süreçte çocuklar soyut ve somut kavramları ayrıştıramıyorlar. Mecazi anlamlar, kinayeler, kelime oyunları, gerçek yalanlar, hipotetik düşünme (olasılıkları düşünme) gibi konularda yetenekli değiller. Çünkü dil gelişimi bilişsel bir süreç. Ve büyüyüp bilişsel kapasitemiz geliştikçe, dil becerimiz de artıyor ve kendimizi daha iyi ifade eder hale geliyoruz.

Tüm bu nedenlerden ötürü, çocuğumuz bir şey der, biz başka bir şey anlarız. Ve genelde hoşumuza gitmeyen durumların kendimizle ilgili olduğunu varsayarız. Çünkü çocuğumuz gerçek nedeni ilk etapta söylemez/söyleyemez. Bunu bilmez ve konuyu sahiplenip, üstümüze alırsak, iletişim süreci de gerçek yolundan sapar ve bambaşka bir noktaya gider.

“Gerçek neden”i anlamak bizim işimiz
Örneğin, küçük kızınız okula gitmemek için bin bir taklalar atıyor, ağlıyor, bağırıyor ya da “okul çok kötü”, “okuldan korkuyorum” gibi şeyler söylüyor olabilir. Ve siz de buna anlam veremiyor hatta sinirlenip, şımarıklıktan yapıyor sanabilirsiniz. Oysa ki bazen anneye olan özlem, anneyle olan vaktin kısıtlı olması, bu kısıtlı zamanda yeterince birlikte vakit geçirememek veya okulda arkadaşıyla yaşadığı bir sorun olabilir gerçek neden. Ve çocuğunuz size gelip: “Anne ben gün içinde seni çok özlüyorum, sana hiç doyamıyorum, okula gitmezsem seni daha çok görebilirim diye düşünüyorum. Okulla bir sorunum yok aslında” demez.

Ya da “Anne/baba okulda bir çocuk var. Sürekli beni rahatsız ediyor. Arkadaşlarımın yanında benimle alay ediyor. Kendimi çok kötü hissediyorum. Onunla başa çıkamadığım için de okula gitmekten kaçıyorum” demez. Tüm bu gerçek nedenleri anlamak bizim işimizdir. Bir nevi müneccimlik.

Dinlemek iletişimin olmazsa olmazı
Peki bu gerçek nedeni anlamayı nasıl yapacağız? Tabii ki çocuğumuzu dinleyerek! Dinlemenin öneminden daha önce de bahsetmiştim. Dinlemek iletişimin yarısıdır. Dinlediğimiz zaman, buz dağının altını görebiliriz. Dinlediğimiz zaman çocuğumuzu yönlendirmeden, kendi sorununu bulmasını ve ifade edebilmesini teşvik ederiz. Dinlediğimiz zaman anlarız. Anladığımız zaman kabul ederiz. Kabul ettiğimiz zaman, kızmayız, küçümsemeyiz, yargılamayız, yok saymayız.

Biz ne kadar çocuklarımızı dinlersek, onlar da kendilerini açmaya ve bizden gelen mesajları almaya o kadar meyilli olurlar.

https://www.instagram.com/birliktebuyuyoruz/

zeynep@birliktebuyuyoruz.com

0 FacebookTwitterPinterestE-posta

Bitmeyen Ergenlik Yapmışlar

Zeynep İşman 08/04/2018

 

Başlık komik olsa da, konu vahim.

Bu aralar ergenlik ile yatıp, ergenlik ile kalkıyorum. Okulda ergenlik dönemini konuşuyoruz. Ergenlikle ilgili araştırma ödevi hazırlıyorum. Çevremdeki ebeveynlerden ergenlikle ilgili çok soru alıyorum ve eğitim içerikleri toparlıyorum. Hal böyle olunca bir ergenlik yazısı yazmanın da zamanı diye düşündüm.

Siz de farkında mısınız, ergenlik dönemi iyice uzadı. Eskiden 12-18 yaş aralığı ergenlik süreci olarak tanımlanırdı. 18 dedin mi ergenlik biterdi, bitmediyse de bir güzel çıkartırlardı. Ancak günümüzde ergenlik başlangıç yaşı iyice düştü, bitiş yaşı da iyice uzadı. Hatta ucu açık! Peki neden?

Ergenlik hayatın olağan bir dönemi
Öncelikle şu kavramları netleştirelim: Ergenlik dediğimiz şey, her insanın mutlaka yaşadığı, topluma, kültüre, çocuğun mizacına ve aile yapısına bağlı olarak farklılık gösterebilen, hayatın bir dönemidir. Tıpkı, çocukluk, yetişkinlik ya da yaşlılık gibi. Erinlik ise çocukların fiziksel olarak, bizi şok edecek şekilde bir hızla büyüme atağı geçirdikleri (buluğ çağı da dediğimiz), ergenliğin başları olarak tanımlanan kısa zaman dilimidir. Ergenlik öncesi döneme, ön ergenlik deniliyor. Bu da 8 ila 12 yaş arasını kapsıyor. Ve evet artık pek çok çocuk bu yaşlarda ergenliğe girdi gözüyle bakılıyor. Ergenliğin bitişi olarak bakılan 18 yaş ise çoktan tarih oldu ve 20’li yaşlarını süren gençler de halen ergen olarak tanımlanıyor. Gelişim psikologlarının bazıları bu ara döneme “genç yetişkinlik” diyor ama yakın zamanda gelişim dönemlerinde bir revizyona gidilirse şaşırmam.

Geçenlerde bir arkadaşım, biri 6 diğeri 10 yaşında olan oğullarının çok dirençli olduğundan, hiçbir sözünü dinletemediğinden ve evde sürekli çatışma ortamı olduğundan bahsetti. 10 yaşındaki oğlunun ön ergenlik sürecinde olduğunu, küçük oğlunun ise 2 yaş sendromundan hala çıkamadığını, bir süre sonra büyük oğlunun gerçek ergenliğe gireceğini, küçük oğlunun ise ön ergenliğe, sonra küçük oğlunun gerçek ergenliğe, büyüğünün ileri ergenliğe ve bu sürecin hiç bitmeyeceğinden dert yandı. Epey bir gülüştük bu duruma. Ama tabii ki aile bireyleri açısından oldukça sancılı bir dönem.

Peki ergenlik dönemi neden bu kadar uzadı?
Gelin bunun nedenlerini hep birlikte düşünelim:

Aşırı çevresel uyarana maruz kalma
Cinsellikle ilgili uyaran fazlalığı
Gıdalar üzerinden alınan hormonlar
İklim değişiklikleri
Eğitim sürelerinin uzaması
Toplumsal yaşamdaki rol ve sorumlulukların değişmesi
Toplumsal değerlerin değişmesi
Sorumluluk almalarını engelleyen ebeveyn tutumları
Hiçbir zorluğa maruz bırakılmama
Başkalarının sürekli onun adına düşünmesi ilk aklıma gelenler diyebilirim. Bunların bir kısmı elimizde olmayan çevresel ve toplumsal nedenler ama çoğunluğu ebeveyn tutumlarıyla ilgili.

Cinsel uyaran konusu çağımızın problemi. Öyle ki, henüz ilköğretimi yeni bitirmiş çocuklar cinsel içerikli pek çok video ve görsele çok kolay bir şekilde ulaşabiliyor. Sosyal medya pek çok bilgiye sınırsızca ve her yerden ulaşma imkanı sağlıyor. Bu noktada ebeveyn denetimi çok kritik. Ek olarak çocuğumuzun neyi bilip, neyi bilmediğinin farkında olmalı, doğru bilgilendirmeyi ona bizler yapmalıyız. Küçük yaştan itibaren kurulan sağlıklı bir güven ilişkisi, bu kritik dönemde çocuklarımızın bize karşı açık olmasına yardımcı olur.

Helikopter ebeveynler
Bir diğeri de sorumluluk meselesi. Maalesef günümüzde, ebeveynler olarak ergen çocuklarımızın kendi davranışlarının sorumluluğunu almalarını, kararlarının arkasında durmalarını sıklıkla engelliyoruz. Çocuklar, sürekli kendi adına düşünen, tüm olasılıkları öngörüp, sorunları ortadan kaldıran, yaptığı her şey üzerinde söz hakkı iddia eden, helikopter misali sürekli tepesinde dolaşan birilerinin varlığı olduğunda; sorumluluk almayı, kimlik geliştirmeyi, değerlerini belirlemeyi, kendi gibi olup, hayata kendi penceresinden başlamayı beceremiyor.

Bu döngü nasıl kırılacak bilmiyorum ama bu şekilde çocuklara kötülük ediyoruz. Büyüdüklerinde, hayatın farkında olmayan, hiçbir şeyi ciddiye almayan, sorumluluk almayan, mutsuz, tatminsiz ve yetişkin-miş gibi görünen ergenler olarak kalıyorlar.

zeynep@birliktebuyuyoruz.com

https://www.instagram.com/birliktebuyuyoruz/

0 FacebookTwitterPinterestE-posta

The Hunt

Zeynep İşman 07/04/2018

Bu hafta #önerdimgitti paylaşımım The Hunt (Onur Savaşı) filmi olacak. Bu filmi “Çocuk ve Suç” dersimde hocam önermişti. Gerçekten çok etkilendim. Çocuk istismarı, önyargılar, bir insanın hayatının nasıl bir anda tepetaklak olabileceği, çocuk gelişimi ve toplumsal linç konularında inanılmaz etkileyici mesajlar veriyor. Mutlaka izlemenizi tavsiye ederim. Ama izlerken dikkat, insanın nefesi kesiliyor‼

0 FacebookTwitterPinterestE-posta

Mutlu Sonla Biten Çatışma Olur mu?

Zeynep İşman 27/03/2018

İnsan davranışlarının temelini, karşılanmış ya da karşılanmamış ihtiyaçlar oluşturur. En temel ihtiyaçlarımızı, fiziksel ve sosyal ihtiyaçlar olarak ikiye ayırabiliriz ki ben sosyal ihtiyaçlardan bahsedeceğim. Sevgi (sevme ve sevilme) ihtiyacı, ait olma (kabul görme) ihtiyacı ve ifade etme ihtiyacı bunlardan bazıları.

Özellikle küçük çocuklar, ihtiyaçlarını dile getirmeyi bilmedikleri için, farklı davranışlarla dışarı yansıtırlar. Gerçi biz yetişkinlerin de bu konuda iyi olduğumuz söylenemez! Mesela kızınızın, yeterli beslenmiyor olmasının nedeni, sizin yaptığınız yemekleri sevmemesi ya da size gıcıklık yapması değil, fazla kilolu olduğunu düşünüp, okuldaki arkadaşları tarafından kabul görmeye çalışması olabilir. Erken yaştan itibaren çocuklara ihtiyaçlarını ifade etmelerini öğretirsek, davranışlarını anlamlandırmamız da daha kolay olabilir.

Peki herkesin aynı anda bir ihtiyacı olduğunda ne yapacağız? Sonuç illa çatışmaya dönmek zorunda mı?

Öncelikle çatışmadan korkmak, kaçmak anlamsız. Çünkü yaşamın olduğu yerde çatışma da vardır. Üstelik sağlıklı çatışmalar, ilerlemeyi ve yeni fikirleri sağlar, ilişkileri geliştirir.

Ben dinlenmek istiyorum, çocuğum oyun istiyor
Ailede sorun olan konulara önce ihtiyaç çatışması mı, yoksa bir tarafın isteğini diretmesi mi diye bakmak, çözüm bulmayı kolaylaştırabilir. Örneğin, işten eve geldiniz. Çok yorgun ve halsizsiniz. Kısa bir süre sessizliğe ve ayaklarınızı uzatıp, kafanızı boşaltmaya ihtiyacınız var. Çocuğunuz ise tüm gün sizi beklemiş. Enerji dolu. Ve sizinle vakit geçirip, oyun oynamaya ihtiyacı var. Böyle bir durumda, sonuç genelde ne olur. Ya çatışma yaşanır ya da bir taraf kendi ihtiyacını göz ardı etmek zorunda kalır. Yani her koşulda mutsuzluk.

Peki sonu mutlu biten ihtiyaç çatışması olur mu?

Olur.

İlk adım; her iki tarafında ihtiyacının olduğunu fark etmek ve kabul etmekle başlamak.

İkinci adım; karşılıklı ihtiyaçları ifade etmek. (Çocuğun yaşı küçük ise ihtiyacını onun adına biz ifade edebiliriz.) Çocuğa karşı dürüst ve açık olmak.

Üçüncü adım; mevcut durumu, koşulları analiz etmek. (Eve geldim, saat 19:00. Ben dinlenmek istiyorum, çocuğum oyun istiyor, akşam yemeğini hazırlamalıyım, uyku saatini geçirmeden yatmalı gibi)

Dördüncü adım; en kolay çözülebilecek ihtiyacı öne almak ve bunda hem fikir olmak. (Ne oynayacağımıza karar verip, o hazırlık yaparken, dinlenmek için 15 dakika izin istemek veya oyun için süre koymak ve sonra dinleneceğimi söylemek gibi)

Beşinci adım; seçenekleri çeşitlendirmek. Yani farklı bir bakış açısı getirmek. (Örneğin, yemeği hazırlarken bir oyun geliştirelim mi? Müziği açalım, mutfak bir restoran olsun ve biz de şefler. Zamanla yarışıyor olalım ve hızlıca yemekleri hazırlayalım ne dersin? gibi…)

Sonuç; ihtiyaçları karşılanan iki taraf ve mutlu son.

Peki tüm bu süreç ne işimize yarayacak?

Her iki tarafın da ihtiyaçlarının karşılanmasına destek olmayı,
Demokratik bir aile ortamı yaratmayı,
Çocuğun da ihtiyaçlarını rahatlıkla ifade etmesini sağlamayı,
Çocuğun size güvenini pekiştirmeyi,
Her iki tarafın da kendini önemsenmiş hissetmesini,
Çocuğun farklı çözüm önerileri getirme kapasitesinin artmasını sağlayacak.

Denemek isteyenlerin, yorumlarını merakla bekliyorum…

zeynep@birliktebuyuyoruz.com

https://www.instagram.com/birliktebuyuyoruz/

0 FacebookTwitterPinterestE-posta

Bugün Bir Milat Olsa…

Zeynep İşman 23/03/2018

Bugün bir milat olsa ve kendine şu soruyu sorsan, cevabı ne olurdu?

“Çocuğumla ilişkimde neyi farklı yapsam, bazı şeyleri değiştirebilirim?”

Eksikliğe değil var olana odaklanmak
Bu soruyu kendime sıklıkla sorarım. Ama bunu neleri beceremediğim, neleri eksik yaptığım ya da yapamadığımı görmek için değil, elimde olanları nasıl çoğaltabilirim, güçlü taraflarımı nasıl geliştirebilirim diye görmek için yaparım.

Çünkü zaten çevremizdeki tüm uyaranlar, neleri beceremediğimizi bize fazlasıyla gösteriyor. Eksikliklerimizi gözümüze sokuyor. Kültür olarak da hep elimizde olmayanlar için söylenip, sızlanmayı öğrendiğimiz için, kendimizi de başkalarını da yerden yere vurmak konusunda oldukça yetenekliyiz.

O nedenle sizden ricam, lütfen ebeveyn olarak güçlü yanlarınız neler sorun kendinize?

Herkesin farklı güçlü yanları var
Mesela kimimiz çok yaratıcıyız, çocuğumuzla acayip farklı ve eğlenceli aktiviteler üretiyor, oyunlar oynuyoruz. Kimimiz tam bir sevgi kelebeğiyiz, sabır ve şefkatle sarıp sarmalıyoruz çocuğumuzu. Kimimizin akademik tarafı çok güçlü, eğitim hayatında ideal bir rehberiz, kimimiz ise ondan daha çok iflah olmaz bir çocuğuz. Bazılarımızın çok geniş bir kabul alanı var, bazılarımızın ise dar.

Herkes her şeyi süper yapamaz, bazı konularda daha iyidir. Böyle bakınca kendine de acımasız olmayı bırakıyor insan.

Ayrıca sadece bizim değil, çocuğumuzun mizacı da onla olan ilişkimizi şekillendiriyor. Nelerden hoşlandığı, nelere ilgi duyduğu, sevgi dili, sevgiyi ifade edişi, yatkınlıkları, güçlü tarafları…  Tüm bunların farkında olup, önce kendimizi sonra da çocuğumuzu tanımaya çabalayınca ve olmayana değil, olana odaklanınca, yukarıdaki sorunun cevabı da anlamlı oluyor.

Ödev Zamanı
Var mısınız bugünün ödevi çocuğunuzun değil, sizin olsun?

Bir kağıt ve kalem alın:

Sizi siz yapan değerlerinizi düşünün.
Güçlü yanlarınız neler?
Neye anlam veriyorsunuz ve neye anlam veren bir çocuk yetiştirmek istiyorsunuz?
Bunları ebeveynliğinizde nasıl kullanıyorsunuz ya da nasıl daha çok kullanabilirsiniz?
Çocuğunuz sizinle en çok ne yapmaktan hoşlanıyor?
Asla kabul edemem dediğiniz neler var?
Esnek olabileceğiniz noktalar neler?
Esneyebileceğiniz alanlar da krizleri başlamadan, çözebilir misiniz?
Duygularınızı çocuğunuza ne kadar anlatıyorsunuz?
Çocuğunuzu düşündüğünüz kadar, kendinizi de düşünüyor musunuz?

Sonra da çocuğunuzun mizacını düşünün.
Nelerden hoşlanıyor?
Sevgiyi nasıl kabul ediyor?
Size kendini nasıl ifade ediyor?
En çok hangi kelimeleri kullanıyor?
Öğrenme şekli nasıl?
İlgi alanları neler?
En çok hangi konularda çatışma yaşıyorsunuz?
İlişkinizde en çok zorlandığınız konularda sorun gerçekten kimde?
Neyi farklı yapsanız, ilişkiniz keyifli bir hal alır?

Tüm bunları yazıp üzerine bir süre düşünün. Kimseyle paylaşmanıza gerek yok. Kendinize sorun tüm bu soruları. Ve dürüstçe cevaplayın. Eminim pek çok farkındalık ve yapılacaklar listesi çıkacak.

Haydi o zaman, ödev zamanı…

zeynep@birliktebuyuyoruz.com

https://www.instagram.com/birliktebuyuyoruz/

0 FacebookTwitterPinterestE-posta

Danstan Keyif Almak İstiyorsan, Müziğin Ritmine Bırak Kendini

Zeynep İşman 18/03/2018

Eşli yapılan bir dansa benzetiyorum ebeveyn-çocuk ilişkisini. Uyum sağlayamazsan ya ritim bozuluyor, ya biri birinin ayağına basıyor, ya eşlerden biri ya da ikisi düşüyor. Sonuç olarak o dans akışında devam edemiyor.

Ama önden biraz çalışıp, hareketleri öğrendiğinde ve daha önemlisi gözlerini kapayıp, müziğe kendini, aklını, kalbini, bedenini bıraktığında, uyum ve akışla birlikte keyif de kendiliğinden geliyor.

Zaman değişiyor, yaşam tarzları dönüşüyor. Dolayısıyla ebeveynlik biçimleri de çok değişti. Anne-babalar artık çok bilinçli ve öğrenmeye açık. Etrafta inanılmaz bir bilgi bombardımanı var ve sürekli yapılması ve yapılmaması gerekenler anlatılıyor. Hal böyle olunca da, anne-babalar (özellikle anneler) kendilerini hep doğruyu yapma, mükemmel olma baskısı altında ezilmiş hissediyor. Ama çok iyi, hatasız bir dansçı olmalıyım deyip, gece gündüz çalışan ama yaptığı dansın farkında bile olmayan, hissetmeden dans eden bir dansçı ile dansın mantığını öğrenip, büyük bir keyif ve tutku ile içinden geldiği gibi dans eden dansçı bir olur mu?

Doğru ve Yanlış,
Kime ve Neye Göre
Doğru ve yanlışın tek bir cevabı yoktur. Doğrularınız, yanlışlarınız, onaylayıp, onaylamadıklarınız yani kabul çizginiz; zamana, mekana, kişiye ve duruma göre değişir. Değişmeli. Çünkü esneklik, hayat kalitesini de beraberinde getiriyor.

Genel geçer kabul gören doğrular var mıdır? Elbette. Nedir bunlar? Ve ne anlama gelmezler? Birkaç örnek vereyim:

Normal doğum yapmak hem anne hem bebek sağlığı açısından çok önemlidir. (Doğru. Ama normal doğum yapamadım ya da korktum diye ayıplanmamı, küçümsenmemi gerektirmez. Hele anneliğimle ilgili etiketleme yapmak kimseye düşmez.)

Anne sütü bebek için faydalıdır. (Ama sütümün gelmemiş olması sağlıksız bir çocuğum olacağı anlamına gelmez ya da emzirmekten hoşlanmıyor olmam kötü bir anne olduğum anlamına hiç gelmez.)

Uyku, çocuğun zihinsel ve fiziksel gelişimi için kritik öneme sahiptir. (Çok doğru. Ama düzenli uyku alışkanlığı kazandıramadım diye dünyanın sonu geldi demek değildir. Uyutacağım diye katı kurallar içine girmem, kendime yabancılaşmam, çocuğumla iletişimsiz kalmam kadar kötü olamaz.)

Yoğun internet kullanımı çocuğun gelişimi ve ebeveyn-çocuk iletişimi için zararlıdır. (Doğru. Ama kontrollü bir şekilde çocuğuma ipad verdim diye ya da bir kafede çok bunaldım, 10 dakika eline telefon verdim diye kimse bana tu kaka yapamaz, anneliğimi de sorgulayamaz.)

Bu Herkesin Kendi Olma Yolu
Özetle, bu herkesin kendi yolu. Doğru yapma baskısı ve stresi bizi kendi yolumuzdan ve doğallığımızdan alıkoyuyor. Kimse anasının karnından anne ya da baba olarak doğmuyor. Ve söz konusu bir insan yavrusu. İnanılmaz bir hızla büyüyor ve gelişiyor. Tam bir şeyleri öğrendim derken bir bakıyorum kızım 5 yaşına gelmiş. Ve ben daha önce 5 yaşında bir çocuğun annesi olmadım. Dolayısıyla bu bilinmezliklerle dolu bir yolculuk. Esas olan temelinde sevgi, şefkat ve merakla bir çocuğun büyümesine tanıklık etmek ve hislerimize güvenmek.

Önce kendi sorularını cevapla
Ben kimim? Kim olmak istiyorum?
Bana ne iyi gelir?
Değerlerim neler? Ve bunları yaşatmak için neler yapıyorum?
Çocuğuma aktarmak istediklerim neler?
Bunlar için neler yapıyorum?
Yaratmak istediğim ne?

Eğer kafamızda bu ve benzeri soruların cevabını verebiliyorsak, en azından bir fikrimiz varsa çocuğumuzla ilişki de kendi doğallığında ve akışında ilerliyor. Tıpkı bir dans gibi. Onun ihtiyacı olduğunda ben devreye giriyorum, benim ihtiyacım olduğunda o devreye giriyor. Yoksa ikimiz birlikte düşeriz. Gözlerimizi kapatıyoruz ve müziği duyarak, aşkla dans ediyoruz.

zeynep@birliktebuyuyoruz.com

https://www.instagram.com/birliktebuyuyoruz/

0 FacebookTwitterPinterestE-posta

Ben Ne Söylüyorum, Çocuğum Ne Duyuyor?

Zeynep İşman 11/03/2018
Geçen akşam eve geldiğimde, kızımın montu ve beresi holün ortasında yerde duruyordu. Ben de anında, içimden çıkan “anne Zeynep” rolümle, “Eşyalarını hep yere atıyorsun Derin” dedim. Onun bana cevabı da geç gelmedi: “Atmıyorum, koyuyorum anne!”
Bu cevap karşısında beynimden vurulmuşa döndüm. Evet, demek ki onun dünyasında eşyalarını atmıyordu, yere koyuyordu ve iki kelime arasında dağlar kadar fark vardı. Çocuklarla iletişimde algılarımız çok farklı çalışıyor. Algılar farklı çalışınca, kendimizi ifade ediş şeklimizde değişiyor. Ama işte bütün sır da burada yatıyor. Kendimizi nasıl ifade ettiğimizde!
Kendimizi ifade ederken, duygularımızın tuzağına düşüp, yargılayıcı, küçümseyici, etiketleyici ve eleştirel bir tavır takınınca mesaj asla yerine ulaşmıyor. Ulaşmadığı gibi, çocuğumuzla çok daha büyük krizlere sebep oluyor. Bir kelime, amacını aşıp, çok başka yerlere gidebiliyor. Yani biz söylüyoruz ama çocuğumuz duymuyor. Peki yok mu bunun doğru bir yolu?
Sihirli formül
Sihirli formül öncelikle sorunun kime ait olduğunu bulmak. Yani sorun çocuğun mu yoksa ebeveynin mi? Bu neden önemli? Çünkü çoğu zaman anne-babalar çocuğun olan bir sorunu, kendi sorunu gibi sahipleniyor. (Örneğin ödev yapmak) Benim örneğimde, eşyaların ortalıkta kalması benim sorunum, kızımın değil. Benim için dağınıklık olan şey, onun için değil. Benim gözüme batan şeyleri, o fark etmiyor bile. Peki bu durumda ne yapmalıyım? Olumlu bir şekilde kendimi ifade etmeliyim. Yani:
Davranış (suçlama içermeyen tanımı) + Duygu + Etki
Eve gelir gelmez çocuğumu etiketlememin ve “eşyalarını hep yere atıyorsun” dememin altında bir duygu var aslında. O da kızgınlık. Peki neden o manzarayı görünce kızıyorum? Çünkü eşyalarını ben toplamak istemiyorum. Kendi sorumluluklarını bilmesini istiyorum. Evin ortak alanlarında ayak altında eşyaların olmasını istemiyorum. Yani evde işbirliği benim ihtiyacım aynı zamanda. Peki o bu ihtiyacımın farkında mı? Hayır. Çünkü ona ihtiyacımı ve ihtiyacım karşılanmadığında bende olan etkisini söylemedim hiç. Onun yerine sinirli ve tahammülsüz bir tavırla, yargılayıcı bir iletişim kullandım.
Sağlıklı bir iletişim kurup, sonuca ulaşmak için yapmam gereken neydi?
Davranışı dürüstçe tanımlamam: montunu ve beresini dolabına değil, holdeki halıya koyması.
Duygum ne: Kızgınlık.
Bendeki etkisi ne: Evde herkesin eşyalarını toplamak zorunda kalmam.
Peki bu durumda kendimi ifade ediş şeklim nasıl olabilir:
“Eşyalarını dolabına koymak yerine hole bıraktığın zaman sinirleniyorum çünkü evdeki vaktimi eşya toplamaya ayırmak istemiyorum. Ortak alanlarda herkesin kendi eşyalarını kaldırmasına ihtiyacım var.”
Bu cümle kulağınıza nasıl geliyor? Herhangi bir yargı var mı? Etiketleme, aşağılama, emir verme, nasihatte bulunma var mı? Yok. Sadece davranışının bende yarattığı duyguyu ve etkisini söylüyorum ona. Bu sayede çoğu zaman günlük basit dialoglar, krize dönüşmeden, çözüme kavuşuyor. Üstelik çocuk da duygularını, ihtiyaçlarını söylemeyi öğreniyor.
Bu tabii ki bir matematik formülü gibi her probleme işlemiyor. Bazen krizler çok farklı nedenlerden olabiliyor. Anne-babaların kendilerini ifade edecek tahammülleri kalmamış oluyor. Sorun her zaman ebeveynin değil bazen her iki tarafın da oluyor. Ama anne-baba olmanın zorluğu da burada zaten. Kişiye, zamana, duruma göre değişmesi. Yine de denemeye değer.
0 FacebookTwitterPinterestE-posta

Güne Bir Kutlama ile Başlayalım mı?

Zeynep İşman 11/03/2018

Geçtiğimiz aylarda çok severek takip ettiğim, Şiddetsiz İletişim Derneği’nin “Ebeveynliğin Kalbi” eğitimini tamamladım. Çok değerli farkındalıklar yaşadım elbette ama Şiddetsiz İletişim öğretisinden bana kalan en büyük değer, “kutlama” kültürü.

Nedir kutlama? Başta kendimizi ve sevdiklerimizi; çabalarından, emeklerinden, kat ettikleri yoldan, değişip/dönüştürdüklerinden ve gerçekleştirdiklerinden ötürü kutlamak. Kutlama yapabilmek için, bir an olsun yavaşlayıp, bunu görebilecek şekilde bakmak gerekiyor. Bu da sürekli eksiklikleri görmeye ve eleştirmeye alıştığımız toplumsal kültürümüzde hiç kolay değil.

Peki kutlama yapmak neden kıymetli? Çünkü bence beraberinde sevgiyi getiriyor. Eleştiriyi, yargılamayı, şikayeti ve diğer tatsız duyguları hafifletip, var olan gelişimi ve ilerlemeyi gösteriyor. Bu da iyi geliyor insana. Kendini değerli hisseden ve seven insan, kendine güveniyor, etrafına da şükranla yaklaşıyor. Çocuğunu, eşini, arkadaşını şükranla kutladığında, sevgi dalgası gitgide çoğalıyor.

O nedenle ben izninizle kızım Derin’i kutlayarak bugüne başlamak istiyorum.

Duyusal hassasiyeti olan çocuklar
Derin, duyusal hassasiyetleri yüksek olan bir çocuk. Bebekliğinden beri yüksek seslerden, kalabalık ortamlardan, ani hareketlerden hep çok rahatsız oldu. Tabii bu da pek çok sosyal ortamdan uzak kalmasına neden oldu. Doğum günlerine ya da çocukların bayıldığı oyun ve aktivite merkezlerine gitmeyi asla istemezdi çünkü oralarda aşırı uyarılır ve kendini sakinleştiremediği, ben de onu sakinleştirmeyi bilemediğim için gidemezdik. Gitsek de sonuç hüsran, gözyaşı ve gerilim oluyordu.

Kendine kör olmak
İlk başlarda bunun nedenini anlayamıyordum.  Tüm çocuklar oyun merkezlerinde acayip eğlenirken, doğum günlerine gitmeye can atarken, benim çocuğum neden istemiyordu? Neden oralara gidince korkup, ağlıyordu? Neden? İnsan kendine kör oluyor bu süreçlerde ve çocuğundan büyük beklenti içine giriyor. Ne zamanki sabırsızlığı, kendini baskılamayı bırakıyor, sakince gözlemleme yapıyor, o zaman süreci görmeye başlıyor.

Benim duyduğum bir çocuk çığlığını, etrafımdaki kalabalığı kızımın 10 katı şeklinde duyduğunu fark edince, onun o küçücük bedenindeki çaresizliği ve o durumla nasıl başa çıkabileceğini bilememesini içimde hissedince, onu anlamaya başladım. İhtiyaçlarını gördüm. Bununla baş etmeyi ben bilemiyorsam, trafikte dörtlüleri yakıp yolumu ihlal eden bir sürücüye karşı içimde yükselen duyguları kontrol etmeyi bilemiyorsam, ona nasıl rehber olacaktım? İçten içe ona kızmaya, sinirlenmeye ya da üzülmeye ne hakkım vardı?

Son 2 yıldır bu konuda çok çalıştık. Neler mi deneyimledik?

*Bir yere gitmeden önce ona hep bilgi verdim. Nasıl bir yere gittiğimizi, nasıl bir ortam olacağını anlattım. Önceden bilmek hep rahatlattı.
*Zorlandığı zamanlarda hep yanında olacağımızı, istemediği hiçbir şeye dahil olmak zorunda olmadığını söyledik. Buna inancı tam artık.
*Yeni gittiğimiz bir yerde hemen herkesle kaynaşma ya da hemen oyuna girme baskısı yaşamıyor artık. Çözümleri birlikte buluyoruz. Örneğin 5 dakika benim kucağımda oturmak, 5 dakika benle uzaktan izlemek, 5 dakika yakınlaşıp gözlemlemek gibi… zaten sonrası çorap söküğü gibi geliyor, bir bakmışım oyunun baş kahramanı.
*Sakız çiğnemenin sakinleştirme konusundaki etkisini öğrendik. Rahatsız olup, aşırı uyarıldığında sakız istemeyi öğrendi.
*Çok rahatsız olduğu zamanlarda aramızda bir bakışma modeli belirledik, bana öyle bakarsa gidelim demek oluyor.
*Ve tüm bunların yanında en önemlisi, onu anladığımı, çok zor olduğunu ve onunla birlikte bu süreci deneyimlediğimi hissettirmeye çalışıyorum hep. Böyle şeyler yaşadığı için normal dışı olmadığını.
*Duygularını ve hissettiklerini ona söylüyorum ki, konuşarak ifade edebilsin kendini bana.

Tüm bunlar kolay olmadı. Hiçbir şey kolay değil. Bir evlat yetiştiriyoruz. Ve onunla birlikte her gün biz de yeniden deneyimliyoruz. Ve hayatın kendisi gibi bu süreçte hep değişiyor, bildiğimiz ezberler bozuluyor. Derin bugün 5 yaşında ve bu süreçte kat ettiği yolu düşündüm. Tek kelime ile inanılmaz! Küçücük bir çocuğun büyüme yolculuğu inanılmaz.

Hadi sizde güne bir kutlama ile başlayın!

0 FacebookTwitterPinterestE-posta

Bir kurbağa gibi sakin ve dikkatli

Zeynep İşman 10/03/2018

Eline Snel bir terapist ve çocuklara yönelik geliştirdiği meditasyon metodu ile Hollanda’da pek çok okulda eğitim veriyor. Kitabı “Bir Kurbağa Gibi Sakin Ve Dikkatli”de bu yöntemi çok güzel özetlemiş. Kitap öyle yalın, öyle dingin ki okurken bile huzur veriyor insana. 🍀Çocuklarımıza duygularını tanımayı, onları hissetmeyi ve herşey gibi duyguların da değiştiğini ve geçici olduğunu öğrettiğimizde, onlara çok önemli bir beceri kazandırmış oluruz. 🍀Duygular bastırılmamalı, ifade edilmesine izin verilmeli ki, bir zaman sonra daha acı bir şekilde patlamasın. 🍀Bazı duygulara dayanmak zordur ama o duyguların bizi yönetip, yönetmemesini sağlamak bizim elimizdedir.
Önce kendinize, sonra çocuğunuza bir iyilik yapın ve bu kitabı okuyun derim😉 İyi hafta sonları…

1 FacebookTwitterPinterestE-posta
  • 1
  • 2
  • 3

Zeynep İşman

Köşe Yazarı / İletişimci / Etkili Anne Baba Okulu Eğitmeni ... daha fazlası için tıklayın.

INSTAGRAM

birliktebuyuyoruz

“Enflasyon oranındaki %1’lik her artış, suça sürüklenen çocuk sayısını yaklaşık 1029 kişi artırıyor.” 
Bu bilgiyi geçtiğimiz günlerde TBMM’de katıldığım Çocuk Hareketi toplantısında öğrendim. TÜİK verileri. 2024 yılı yok içinde. Ben sayının çok daha yüksek olduğunu düşünüyorum.

Evet enflasyonun artışının ve eğitime ayrılan bütçenin azalmasının, suça karışan çocuk konusuyla direk ilgisi var.

Suçun içinde büyüyen çocukların, herhangi bir suça karışma ihtimalleri de çok ciddi yükseliyor. 

Son dönemde neden çok sık, bilmem kaç sabıkası olan ve sokaklarda dolaşan çocuk haberleri okuyoruz nedeni belli. Şu yaşımda, iki üniversite bitirmiş ve epeyce sosyal çevresi olan biri olarak, ‘Bana bir silah bul’ deseniz nereye gideceğimi bilemem. Ama bu çocuklar her tür maddeyi peynir ekmek gibi buluyor. 

Tek bir çocuğun bile güvende olmadığı bir toplumda, hiçbirimizin çocuğu güvende değil. Çocukları korumak sadece anne babaların görevi değil.

#çocuk #suçakarışançocuklar
Momtalks ailemiz genişliyor. Bu sefer de Adana’ Momtalks ailemiz genişliyor. Bu sefer de Adana’daydık. 2017 yılından beri ülkenin dört bir yanında binlerce ebeveyn ve eğitimci ile buluşuyoruz🧿.
Dün sadece Adana’dan değil, Hatay’dan, Mersin’den, Gaziantep’ten, Kahramanmaraş’tan, Adıyaman’dan, Kayseri’den gelenler de vardı. Eğitim sevdalısı hepinize teşekkür ederiz. Ülkemizde eğitime verilen değer ortada, o nedenle sizleri gördükçe umutla yolumuza devam edebiliyoruz 🙏🏻.

Dün bizlerle olan ve konuşmacı olmak dışında tüm heyecanımıza da ortak olan dostlarımıza tekrar teşekkürler. İyi ki varsınız💕

22 Aralık’ta Ankara’da görüşmek üzere. Bu sefer online da katılabileceksiniz. @momtalkstr 

#birliktebüyüyoruz #gelecekailedenbaşlar #momtalkstr #momtalksadana #eğitim #aile #çocuk #ebeveyn
İlham dolu bir röportaj ile karşınızdayım bu İlham dolu bir röportaj ile karşınızdayım bu pazar sayfamda ✨ 

Fizyoterapist Zeynep Büyükardıç’ın @zeynepbuyukardc hikâyesi tam anlamıyla bir yaşama azmi ve kararlılık örneği. Büyükardıç, 6 Şubat depremlerinde Kahramanmaraş’taki kliniğindeydi. Enkazdan 2 gün sonra kurtarılabildi. Sağ kolunu ve bacağını kaybetti. Uzun bir tedavi sürecinden sonra, vazgeçmek ve köşesine çekilmek yerine mesleğine devam etmeyi ve kendisi gibi ampute hastalarına umut olmayı tercih etti. Hayattaki en büyük tutkusu mesleği olan Büyükardıç, bu tutkunun ve güçlü yapısının kendisini ayağa kaldırdığını söylüyor. 
3 Aralık Dünya Engelliler Günü öncesinde GBB Ortez-Protez merkezinde çalışan fizyoterapist Zeynep Büyükardıç ile konuştuk. Kendisine çok teşekkür ediyorum 🙏🏻

Yazının tamamı Milliyet Pazar’da ve profilimde …

#birliktebüyüyoruz #milliyetpazar #3aralıkdünyaengellilergünü #engeltanımayanlar
Yorulduk morulduk ama değdi be Adana 💕 Emeği Yorulduk morulduk ama değdi be Adana 💕
Emeği geçen, bizle birlikte haftalardır koşuşturan tüm dostlarımıza, çok değerli konuşmacılarımıza ve salonu dolduran Adana ve çevre illerden gelen sizlere sonsuz teşekkürler 🙏🏻 Biz kocaman bir aileyiz 🫶🏻 @momtalkstr 

#gelecekailedenbaşlar #momtalkstr #momtalksadana #birliktebüyüyoruz
Sevgili Ahmet Baran @baranahmet ile muhteşem bir Sevgili Ahmet Baran @baranahmet ile muhteşem bir Momtalks Adana ❤️🙏🏻 @momtalkstr 
Başladık… 

Babacım çok sevdiğini biliyorum. Senin için 💕 @mehmethalilisman 

#gelecekailedenbaşlar #birliktebüyüyoruz #momtalkstr
Evet Adana! Biz geldik, siz nerdesiniz? 😁 
Yarın sabah 09:30 itibarıyla tam burada, Orhan Kemal Kültür Merkezi’ndeyiz @momtalkstr @dr.bahareris 

#gelecekailedenbaşlar #momtalkstr #momtalksadana #aile #eğitim #çocuk #ebeveyn #ergen #birliktebüyüyoruz #işbirliği
Böyle kucaklaşmalara hazır mısınız sevgili A Böyle kucaklaşmalara hazır mısınız sevgili Adanalılar? 
30 Kasım Cumartesi oradayız. Yerinizi alın 👉🏻 @momtalkstr 

Çukurova Belediyesi Orhan Kemal Kültür Merkezi
Program:
09.30 Karşılama ve kayıt
 
09.45​ Zeynep İşman-MomTalks Partner
10.00 ​Dr. Bahar Eriş- MomTalks Fikir Annesi
​​
“İlham Verenler”
10.15​​ “Nasıl Başardım?”
Nesrin Olgun Arslan / Yüzücü

10.55​ “Başarının Sol Anahtarı”
Ahmet Baran / Kanun Sanatçısı

11.45 ​​Kahve Molası
 
12.00 ​“Çocuklarda Matematiksel Düşünme Becerisi”
Burcu Haboğlu Baba / Matematikçi-Eğitim Girişimcisi

12.40​ “Sınavlarda Başarı İçin Etkili Çalışma Yöntemleri”
Emre Dalkılıç / Yazar
Filiz Özdemir / Eğitim Danışmanı
 
13:30​ Öğle Arası
 
14.30 “Rağmenci Olmak“
Mümin Sekman / Başarı Uzmanı - Yazar

15.15​ “Akran Zorbalığı”
Yasemin Meriç Kazdal / Klinik Psikolog

15.50​​ Kahve molası

16.15​ “Hocam Ne Olacak Bu Çocuğun Hali?”
Ferhat Aydın / Psikolog

#momtalkstr #momtalksadana #gelecekailedenbaşlar #birliktebüyüyoruz
Bugün @gelecegedokunananneler ve Başkent Üniver Bugün @gelecegedokunananneler ve Başkent Üniversitesi ev sahipliğinde, Çocuklukta Duygusal İhmal konusunda çok değerli paylaşımlar dinledim. @prof.dr.ferhundeoktem hocamın anlattığı bir olay ilgimi çekti ve paylaşmak istiyorum.

Yıllar önce Susam Sokağı dizisinde bir karakter ölmüş ve Amerika’daki tüm ekip, çocuk psikologlarıyla toplanıp, bu durumu çocuklara nasıl anlatacaklarını konuşmuşlar. Bir kısım karakteri tatile çıkaralım dese de çoğunluk bunun yanlış olduğunu, çocukların güvenini kaybedemeyeceklerini söylemiş. Sonunda ölümle ilgili kısmın gösterileceği bölüm bir tatil dönemine denk getirilmiş çünkü çocukların aileleriyle izlemeleri isteniyormuş. Bu sırada okul öncesi dönemde çocuğu olan aileler izinli sayılmış ve ailelere çocuklarıyla ölümü nasıl konuşabileceklerine dair bilgilendirilme yapılmış.

Ülkemizde ise yine geçmiş yıllarda bir öğretmen sınıfta çocuklara öldüklerinde kendi cenazelerinin nasıl olacağını tüm detayına kadar tarif edip, ahirete hazırlık adı altında ders (!) anlatmıştı. O dönem o okuldaki çocuklar titreme, ağlama, kusma belirtileri ile hastaneye getirilmiş.

İki yaklaşım arasında nasıl farklar görüyorsunuz? Çocukluk özen gerektirir. Bu hassas dönem emek ister. 
Çocuk istismarı sandığımızdan çok daha kapsamlı bir konu. Çocukları ihmal etmek ve istismar etmek arasındaki geniş çizgide gidip geliyoruz. En çok da en yakınlardan geliyor bu durum ne yazık ki.

#çocukluktaduygusalihmal #ihmal #istismar #birliktebüyüyoruz
Soğuk Ankara’dan günaydın ❄️ Poz vereyim Soğuk Ankara’dan günaydın ❄️ 
Poz vereyim diye bir artistlik yaptım önce ama son fotoda görüldüğü gibi dondum:)

Bugün @gelecegedokunananneler ile “Duygusal İhmal Sempozyumu”ndayım. Konu görünmeyen/fark edilmeyen ama çok yaygın bir durum olduğundan çok mühim. Notlarımı paylaşacağım.

#birliktebüyüyoruz #çocukluktaduygusalihmal #duygusalihmal
Adana’da büyüyen ve bunun psikolog olmasında Adana’da büyüyen ve bunun psikolog olmasında çok etkisi olduğunu söyleyen @barpsikologu Ferhat Aydın, “Hocam ne olacak bu çocuğun hali?” başlıklı psiko-gösteriyle Momtalks Adana’nın kapanışını yapacak. ☺️

Dopdolu bir gün sizleri bekliyor. Tadı damağınızda kalacak. Ayrıntılar @momtalkstr sayfasında ve profilimde…

#momtalkstr #momtalksadana #adana #adanaetkinlik #gelecekailedenbaşlar #birliktebüyüyoruz #eğitim #aile #çocuk #ebeveyn
Daha Fazla... Instagramda takip edin

Menü

  • Hakkımda
  • Eğitim
  • Yazılar
    • Tümü Röportajlar
      Yazılarım

      DOLU DOLU BİR YAZ

      01/08/2020

      Yazılarım

      “Dünyayı değiştirecek şefkat evde başlar”

      25/07/2020

      Yazılarım

      Sanatla dolu yaz tatili için

      11/07/2020

      Yazılarım

      Bu günleri unutmayalım ama takılıp kalmayalım da…

      28/06/2020

      Yazılarım

      “Dışarısı güvensiz” değil “Evimiz güvenli”

      27/06/2020

      Yazılarım

      Çalışan ebeveynler isyanlarda

      26/06/2020

      Yazılarım

      Her liselinin bir mentoru/koçu olsa…

      25/06/2020

      Yazılarım

      Yolun solunda maske takmak zorunlu, sağında çıkarabilirsin!

      24/06/2020

      Röportajlar

      MEHMET TONER RÖPORTAJI, ‘Bir deney, bin okumaya bedel’

      01/09/2018

      Röportajlar

      JUDİTH MALİKA LİBERMAN RÖPORTAJI, Masal dinleyen çocuk hayata…

      18/08/2018

      Röportajlar

      NASUH MAHRUKİ RÖPORTAJI, ‘Çocukları bağımlılıktan kurtarmanın en iyi…

      04/08/2018

      Röportajlar

      NİLÜFER DEVECİGİL RÖPORTAJI, “Doğal oyun oynamayanlar problemli yetişkinler…

      21/07/2018

      Röportajlar

      FUNDA ARAR RÖPORTAJI,

      07/07/2018

      Röportajlar

      SİNAN CANAN RÖPORTAJI, ‘Pornografi ergen beynini bozuyor’

      23/06/2018

      Röportajlar

      AHMET KEMAL ŞENPOLAT RÖPORTAJI, “HAYVAN KARNE HEDİYESİ DEĞİLDİR”

      09/06/2018

      Röportajlar

      BAHAR ERİŞ RÖPORTAJI, “NASA’da çalışan her iki kişiden…

      02/06/2018

  • Önerdim Gitti
    • Tümü Çocuk – Kitap Yetişkin – Film Yetişkin – Kitap
      Önerdim Gitti

      Kahramanın Sonsuz Yolculuğu

      22/07/2018

      Önerdim Gitti

      Masallarla Yola Çık

      14/07/2018

      Çocuk – Kitap

      Madiba Büyüsü

      10/07/2018

      Çocuk – Kitap

      Ezik Kokarca

      30/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KUMKURDU

      18/06/2018

      Çocuk – Kitap

      HAYVANLAR ALEMİ

      02/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KÜÇÜK PRENS

      20/05/2018

      Çocuk – Kitap

      MOMO

      16/05/2018

      Çocuk – Kitap

      Madiba Büyüsü

      10/07/2018

      Çocuk – Kitap

      Ezik Kokarca

      30/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KUMKURDU

      18/06/2018

      Çocuk – Kitap

      HAYVANLAR ALEMİ

      02/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KÜÇÜK PRENS

      20/05/2018

      Çocuk – Kitap

      MOMO

      16/05/2018

      Çocuk – Kitap

      Boşluk

      14/04/2018

      Çocuk – Kitap

      Denizin Altında

      17/03/2018

      Yetişkin – Film

      The Hunt

      07/04/2018

      Yetişkin – Film

      3 Generations

      10/03/2018

      Yetişkin – Film

      Mucize

      17/02/2018

      Yetişkin – Film

      Aramızda Bebek Var

      10/02/2018

      Yetişkin – Film

      Lion

      30/12/2017

      Yetişkin – Film

      Gifted

      23/12/2017

      Yetişkin – Kitap

      Kahramanın Sonsuz Yolculuğu

      22/07/2018

      Yetişkin – Kitap

      Masallarla Yola Çık

      14/07/2018

      Yetişkin – Kitap

      MOMO

      16/05/2018

      Yetişkin – Kitap

      Doğadaki Son Çocuk

      25/04/2018

      Yetişkin – Kitap

      Aktörlük Sanatı

      01/04/2018

      Yetişkin – Kitap

      Çocuklar için beş sevgi dili

      10/03/2018

      Yetişkin – Kitap

      Bir kurbağa gibi sakin ve dikkatli

      10/03/2018

      Yetişkin – Kitap

      Marshmallow testi

      10/03/2018

  • 2 İleri 1 Geri
    • 2 İleri 1 Geri

      Roma

      10/05/2016

      2 İleri 1 Geri

      Prag

      01/09/2015

      2 İleri 1 Geri

      Paris

      10/09/2013

      2 İleri 1 Geri

      St. Petersburg

      05/03/2012

  • Birlikte Büyüyoruz
  • İletişim

İlgi Görenler

  • 1

    Bir kurbağa gibi sakin ve dikkatli

    10/03/2018
  • 2

    Lion

    30/12/2017
  • 3

    Doğadaki Son Çocuk

    25/04/2018

Bülten

"Birlikte Büyüyoruz" bültenimize abone olarak, makaleler, bilgilendirmeler ve fotoğrafları doğrudan e-posta adresinize alabilirsiniz.

Gizlilik Politikası            Kullanım Şartları

  • Instagram
  • E-posta

Zeynep İşman - Birlikte Büyüyoruz®. Tüm hakları saklıdır. İzin almadan kullanılamaz. Geliştirme: W Dijital


Başa Dön