Zeynep İşman
  • Hakkımda
  • Eğitim
  • Yazılar
    • Tümü Röportajlar
      Yazılarım

      DOLU DOLU BİR YAZ

      01/08/2020

      Yazılarım

      “Dünyayı değiştirecek şefkat evde başlar”

      25/07/2020

      Yazılarım

      Sanatla dolu yaz tatili için

      11/07/2020

      Yazılarım

      Bu günleri unutmayalım ama takılıp kalmayalım da…

      28/06/2020

      Yazılarım

      “Dışarısı güvensiz” değil “Evimiz güvenli”

      27/06/2020

      Yazılarım

      Çalışan ebeveynler isyanlarda

      26/06/2020

      Yazılarım

      Her liselinin bir mentoru/koçu olsa…

      25/06/2020

      Yazılarım

      Yolun solunda maske takmak zorunlu, sağında çıkarabilirsin!

      24/06/2020

      Röportajlar

      MEHMET TONER RÖPORTAJI, ‘Bir deney, bin okumaya bedel’

      01/09/2018

      Röportajlar

      JUDİTH MALİKA LİBERMAN RÖPORTAJI, Masal dinleyen çocuk hayata…

      18/08/2018

      Röportajlar

      NASUH MAHRUKİ RÖPORTAJI, ‘Çocukları bağımlılıktan kurtarmanın en iyi…

      04/08/2018

      Röportajlar

      NİLÜFER DEVECİGİL RÖPORTAJI, “Doğal oyun oynamayanlar problemli yetişkinler…

      21/07/2018

      Röportajlar

      FUNDA ARAR RÖPORTAJI,

      07/07/2018

      Röportajlar

      SİNAN CANAN RÖPORTAJI, ‘Pornografi ergen beynini bozuyor’

      23/06/2018

      Röportajlar

      AHMET KEMAL ŞENPOLAT RÖPORTAJI, “HAYVAN KARNE HEDİYESİ DEĞİLDİR”

      09/06/2018

      Röportajlar

      BAHAR ERİŞ RÖPORTAJI, “NASA’da çalışan her iki kişiden…

      02/06/2018

  • Önerdim Gitti
    • Tümü Çocuk – Kitap Yetişkin – Film Yetişkin – Kitap
      Önerdim Gitti

      Kahramanın Sonsuz Yolculuğu

      22/07/2018

      Önerdim Gitti

      Masallarla Yola Çık

      14/07/2018

      Çocuk – Kitap

      Madiba Büyüsü

      10/07/2018

      Çocuk – Kitap

      Ezik Kokarca

      30/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KUMKURDU

      18/06/2018

      Çocuk – Kitap

      HAYVANLAR ALEMİ

      02/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KÜÇÜK PRENS

      20/05/2018

      Çocuk – Kitap

      MOMO

      16/05/2018

      Çocuk – Kitap

      Madiba Büyüsü

      10/07/2018

      Çocuk – Kitap

      Ezik Kokarca

      30/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KUMKURDU

      18/06/2018

      Çocuk – Kitap

      HAYVANLAR ALEMİ

      02/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KÜÇÜK PRENS

      20/05/2018

      Çocuk – Kitap

      MOMO

      16/05/2018

      Çocuk – Kitap

      Boşluk

      14/04/2018

      Çocuk – Kitap

      Denizin Altında

      17/03/2018

      Yetişkin – Film

      The Hunt

      07/04/2018

      Yetişkin – Film

      3 Generations

      10/03/2018

      Yetişkin – Film

      Mucize

      17/02/2018

      Yetişkin – Film

      Aramızda Bebek Var

      10/02/2018

      Yetişkin – Film

      Lion

      30/12/2017

      Yetişkin – Film

      Gifted

      23/12/2017

      Yetişkin – Kitap

      Kahramanın Sonsuz Yolculuğu

      22/07/2018

      Yetişkin – Kitap

      Masallarla Yola Çık

      14/07/2018

      Yetişkin – Kitap

      MOMO

      16/05/2018

      Yetişkin – Kitap

      Doğadaki Son Çocuk

      25/04/2018

      Yetişkin – Kitap

      Aktörlük Sanatı

      01/04/2018

      Yetişkin – Kitap

      Çocuklar için beş sevgi dili

      10/03/2018

      Yetişkin – Kitap

      Bir kurbağa gibi sakin ve dikkatli

      10/03/2018

      Yetişkin – Kitap

      Marshmallow testi

      10/03/2018

  • 2 İleri 1 Geri
    • 2 İleri 1 Geri

      Roma

      10/05/2016

      2 İleri 1 Geri

      Prag

      01/09/2015

      2 İleri 1 Geri

      Paris

      10/09/2013

      2 İleri 1 Geri

      St. Petersburg

      05/03/2012

  • Birlikte Büyüyoruz
  • İletişim
Zeynep İşman
  • Hakkımda
  • Eğitim
  • Yazılar
    • Tümü Röportajlar
      Yazılarım

      DOLU DOLU BİR YAZ

      01/08/2020

      Yazılarım

      “Dünyayı değiştirecek şefkat evde başlar”

      25/07/2020

      Yazılarım

      Sanatla dolu yaz tatili için

      11/07/2020

      Yazılarım

      Bu günleri unutmayalım ama takılıp kalmayalım da…

      28/06/2020

      Yazılarım

      “Dışarısı güvensiz” değil “Evimiz güvenli”

      27/06/2020

      Yazılarım

      Çalışan ebeveynler isyanlarda

      26/06/2020

      Yazılarım

      Her liselinin bir mentoru/koçu olsa…

      25/06/2020

      Yazılarım

      Yolun solunda maske takmak zorunlu, sağında çıkarabilirsin!

      24/06/2020

      Röportajlar

      MEHMET TONER RÖPORTAJI, ‘Bir deney, bin okumaya bedel’

      01/09/2018

      Röportajlar

      JUDİTH MALİKA LİBERMAN RÖPORTAJI, Masal dinleyen çocuk hayata…

      18/08/2018

      Röportajlar

      NASUH MAHRUKİ RÖPORTAJI, ‘Çocukları bağımlılıktan kurtarmanın en iyi…

      04/08/2018

      Röportajlar

      NİLÜFER DEVECİGİL RÖPORTAJI, “Doğal oyun oynamayanlar problemli yetişkinler…

      21/07/2018

      Röportajlar

      FUNDA ARAR RÖPORTAJI,

      07/07/2018

      Röportajlar

      SİNAN CANAN RÖPORTAJI, ‘Pornografi ergen beynini bozuyor’

      23/06/2018

      Röportajlar

      AHMET KEMAL ŞENPOLAT RÖPORTAJI, “HAYVAN KARNE HEDİYESİ DEĞİLDİR”

      09/06/2018

      Röportajlar

      BAHAR ERİŞ RÖPORTAJI, “NASA’da çalışan her iki kişiden…

      02/06/2018

  • Önerdim Gitti
    • Tümü Çocuk – Kitap Yetişkin – Film Yetişkin – Kitap
      Önerdim Gitti

      Kahramanın Sonsuz Yolculuğu

      22/07/2018

      Önerdim Gitti

      Masallarla Yola Çık

      14/07/2018

      Çocuk – Kitap

      Madiba Büyüsü

      10/07/2018

      Çocuk – Kitap

      Ezik Kokarca

      30/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KUMKURDU

      18/06/2018

      Çocuk – Kitap

      HAYVANLAR ALEMİ

      02/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KÜÇÜK PRENS

      20/05/2018

      Çocuk – Kitap

      MOMO

      16/05/2018

      Çocuk – Kitap

      Madiba Büyüsü

      10/07/2018

      Çocuk – Kitap

      Ezik Kokarca

      30/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KUMKURDU

      18/06/2018

      Çocuk – Kitap

      HAYVANLAR ALEMİ

      02/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KÜÇÜK PRENS

      20/05/2018

      Çocuk – Kitap

      MOMO

      16/05/2018

      Çocuk – Kitap

      Boşluk

      14/04/2018

      Çocuk – Kitap

      Denizin Altında

      17/03/2018

      Yetişkin – Film

      The Hunt

      07/04/2018

      Yetişkin – Film

      3 Generations

      10/03/2018

      Yetişkin – Film

      Mucize

      17/02/2018

      Yetişkin – Film

      Aramızda Bebek Var

      10/02/2018

      Yetişkin – Film

      Lion

      30/12/2017

      Yetişkin – Film

      Gifted

      23/12/2017

      Yetişkin – Kitap

      Kahramanın Sonsuz Yolculuğu

      22/07/2018

      Yetişkin – Kitap

      Masallarla Yola Çık

      14/07/2018

      Yetişkin – Kitap

      MOMO

      16/05/2018

      Yetişkin – Kitap

      Doğadaki Son Çocuk

      25/04/2018

      Yetişkin – Kitap

      Aktörlük Sanatı

      01/04/2018

      Yetişkin – Kitap

      Çocuklar için beş sevgi dili

      10/03/2018

      Yetişkin – Kitap

      Bir kurbağa gibi sakin ve dikkatli

      10/03/2018

      Yetişkin – Kitap

      Marshmallow testi

      10/03/2018

  • 2 İleri 1 Geri
    • 2 İleri 1 Geri

      Roma

      10/05/2016

      2 İleri 1 Geri

      Prag

      01/09/2015

      2 İleri 1 Geri

      Paris

      10/09/2013

      2 İleri 1 Geri

      St. Petersburg

      05/03/2012

  • Birlikte Büyüyoruz
  • İletişim
Etiket:

ebeveyn

Çocuğa “Özelsin” Demek Doğru mu?

Zeynep İşman 01/05/2018

Etrafımda sıklıkla çocuklara “sen çok özelsin”, “sen teksin”, “sen harikasın” denildiğini duyuyorum. Sağlıklı bir kişilik gelişimi açısından acaba bu ne kadar doğru?

Elbette her insanın özel olduğu doğru. Hepimiz tek ve özeliz. Bizden bir tane daha yok. Çocuklarımız da bizim için çok kıymetli ve özeller şüphesiz. Ancak edindiğim pek çok kaynakta, büyüme çağında sürekli biricikliği vurgulanıp, yaptığı her şey övülen çocukların, ego gelişimlerindeki dengesizlikten bahsediyor. Bu da büyüdüklerinde ikili ilişkilerden, okul başarısına, iş bulmaktan, evliliğe kadar pek çok konuda sıkıntı yaşamalarına neden olma riski taşıyor.

Ebeveynlik anlayışı değişti
Bizden önceki nesil daha kalabalık ailelerde, daha çok kardeşle ve daha az imkanlarla büyüdü. Özel olmak, biricik olmak gibi kavramları duymadık. Bizler herkes gibi çocuklardık. Son 15 yılda ise Türkiye’de pek çok şey gibi aile yapıları da değişti. Aile büyükleri artık ayrı yaşıyor. Tek çocuklu ailelerin sayısı arttı. Teknolojiye ve bilgiye erişim çok kolay. İmkanlar geniş. Kadının çalışma hayatında yeri giderek artıyor. Ebeveynlik anlayışı değişti, gelişti.

Tüm bunlar zaman içinde bireyselliği ön plana çıkardı. Kolektif hayatlardan, yalnızlığın arttığı yaşamlara geçtik. İnsana yani kendimize ve çocuğumuza verdiğimiz önem arttı. Daha çok öğrenip, gelişmeye odaklıyız. Buraya kadar her şey çok güzel. Ancak çocuklarımıza verdiğimiz mesajların ayarı kaçtı sanki.

Çocuklara özgüvenleri gelişsin, kendileriyle barışık olsunlar, sevildiklerini bilsinler diye söylediğimiz “özelsin”, “teksin”, “harikasın” mesajları, aşırı şişirilmiş egolu, kendini evrendeki en bilge ve özel kişi sanan ama gerçek hayata düştüğü zaman öyle olmadığını görüp, bunalıma giren genç nesiller yarattı. Psikolojik danışmanlık merkezleri, “farkındalığı çok yüksek” diye getirilen ve zeka testi yaptırılan çocuklarla dolu. Zeka testlerinin yeniden düzenlenmesi gündemde. Çünkü artık herkesin çocuğu çok zeki, çok başarılı, çok farkındalıklı.

Öyle ki bu çocuklar büyüyüp okula başladıklarında öğretmenlerine saygı duymuyorlar. Tek bir sözleri ile ailelerini okula getirtip, istediklerini yaptıracaklarını biliyorlar. (Tabii bunda eğitim sistemindeki yanlışların da payı var) İş hayatına başlıyorlar, şirket beğenmiyorlar ya da ilk girdikleri işte anında müdür olmak istiyorlar. İlk iş günü biri “Şu dosyaları arşivler misin?” dediğinde, dünyalar başlarına yıkılıyor ve istifayı basıyorlar. Ya da bir hayat arkadaşı bulma konusunda sıkıntı yaşıyorlar çünkü kimsenin kendilerine layık olmadığını düşünüyorlar.

Özetle; kendinden başkasına değer vermeyi, bir şeye emek vermeyi, sabretmeyi, düşe kalka başarmayı, zorluklar karşısında mücadele etmeyi bilmiyorlar. Bilmedikleri için de gelişemiyorlar.

Son dönemde pek çok öğretmen ve psikolojik danışman ile sohbet etme fırsatım oldu. Ne yazık ki okullar böyle çocuklarla dolu. Sağlıklı bir insanda ego gelişimi tabii ki önemlidir. Kafasına vura vura büyütülen çocuklar, gün geliyor kendine güvensiz yetişkinler oluyorlar. Ama her şeyin bir dengesi olmalı. Çocuklarımız bizler için çok özeller ama hayatlarının sadece bizden ibaret olmadığını hatırlamalı ve büyüdüklerinde zorlanmamaları için gereksiz övgülerden kaçınmalıyız. Çabalarını görelim ve yargısız bir şekilde onaylayalım ama attıkları her adımın mükemmel olmak zorunda olmadığını da bilsinler. Bu şekilde iyilik yapalım derken, kötülük yapıyoruz.

https://www.instagram.com/birliktebuyuyoruz/

zeynep@birliktebuyuyoruz.com

0 FacebookTwitterPinterestE-posta

Çocukla İletişimde Sihirli Değnek Var mı?

Zeynep İşman 14/04/2018

Bazı olayların bizdeki karşılığı ile çocuk dünyasındaki karşılığı bambaşkadır. Refleksif olarak çocuklarımız bir şey söylediğinde anında tepki ya da cevap verme zorunluluğu hissediyoruz. Bir sorunu olduğunda derhal çözüm bulmak ya da tavsiyemizi paylaşmak istiyoruz. Farkında olmadan tepkisel yaklaşıyoruz. Genellikle çocuğumuzu bazen de karşı tarafı savunmaya geçiyoruz. Tüm bunlar iletişimi ya başlamadan bitiriyor ya da sekteye uğratıyor.

Halbuki biz ne istiyoruz?
Çocuğumuz bizle konuşsun, dertleşsin, hem en iyi arkadaşı olalım (ki böyle bir şey yok) hem de annesi babası olduğumuzu unutmasın, hem her şeyini anlatsın hem de çok özele girip bize kalp krizi geçirtmesin, hem döner olsun hem dönmesin. Böyle bir dünya yok tabii. Ama yapılacak şeyler var.

Birkaç dialog örneği yazacağım, bizim söylediklerimizin çocuk dünyasındaki mealini anlamamız açısından:

Çocuk: Anne, arkadaşımın kardeşini hiç sevmedim.
Anne: Aaa neden ki, ne sevimli çocuk halbuki?
Çocuk: İşte sevmedim, o hiç iyi bir çocuk değil, bir daha gelmesin bize.
Anne: Aman sen de ne şımarık çocuksun, kimseyi beğenmiyorsun!

Veya

Ç: Anne, arkadaşımın kardeşini hiç sevmedim.
A: Hıımm öyle mi?
Ç: Evet, yani aslında sevdim ama oyunumuzu bozuyor.
A: Anladım bu seni sinirlendirmiş olmalı…
Ç: Evet sinirlenmiştim biraz, o yüzden öyle söyledim. Aslında tatlı bir çocuk. Küçük olduğu için anlaşamadık. Galiba bizle oynamak istiyordu.
A: Yaş farkından dolayı uyum sağlayamadınız sanırım birbirinize. Doğru mu anladım?
Ç: Evet doğru. Aslında ona oyalanabileceği şeyler verseydik, bu sorunu yaşamazdık.

Minicik bir soru değişikliği ya da bazen soru sormamak nasıl da sohbetin akışını değiştiriyor değil mi? İlk örnekte konuşma çok kısa sürdü ve ebeveynin çocuğa hakaret etmesiyle sonlandı. Alternatifinde ise bir olay üzerine uzun bir sohbet başladı ve çocuğun kendi çözümünü bulmasına kadar sürdü. Hatta belki arkadaşlık, uyum gibi konular üzerine de devam edebilir bir konuşma olabilir.

Başka bir örnek:

Çocuk: Tatilde kayak kampına gitmekten vazgeçtim baba.
Baba: Ne demek vazgeçtim? Dalga mı geçiyorsun sen?
Çocuk: Hayır dalga geçmiyorum. Gitmek istemiyorum kampa.
Baba: Senin keyfine göre hareket edemeyiz. Gitmek istediğin için kayıt ettirdik seni. Çocuk oyuncağı değil, vazgeçemezsin. Haftaya gidiyorsun tabii ki, konu kapanmıştır.

Ya da

Ç: Tatilde kayak kampına gitmekten vazgeçtim baba.
B: Sahiden mi? Bu kampa gitmeyi çok istediğini sanıyordum.
Ç: Evet çok istiyordum ama artık gidemem.
B: Hıım anlıyorum, bu kadar çok istediğin bir şeyden vazgeçtiğine göre, önemli şeyler olmuş olmalı!
Ç:….. Aslında öyle sayılır. Okulda arkadaşlar ne kadar uzun süredir kaydıklarını anlattılar bugün. O takımın içinde olursam rezil olurum, herkes benimle alay eder. Bunu istemiyorum.
B: Anlıyorum, senin için çok zor olmalı bu. Peki bu duruma bir çözüm bulursan yine gitmek ister misin kampa?
Ç: Evet kesinlikle.
B: O zaman neler yapabileceğimizi düşünelim mi?
Ç: Olur.
B: Aklına gelen bir şeyler var mı?
Ç: Öğretmenimle konuşsak ve bulunduğum takımı değiştirsek olur mu?

Gördünüz mü nasıl da değişiyor konuşmanın seyri.

Bazen çocuğun sıkıntısı, bize göre çok saçma ya da küçücük, önemsiz bir konu olabilir. Ama çocuğu aşağılamak, küçümsemek, derdi ile alay etmek iletişimin katillerindendir. Bunun yerine sabır ve saygı ile sorununu dinlemek, istediği anlarda destek olmak aradaki ilişkiyi canlı tutar.

Özetle; çocukla iletişimde sihirli değnek yok. Az konuşan, hemen heyecanlanıp konuya atlamayan, her şeye öneri getirmeyen ebeveyn var.

https://www.instagram.com/birliktebuyuyoruz/

zeynep@birliktebuyuyoruz.com

 

0 FacebookTwitterPinterestE-posta

Yol Göstermeden Yol Göstermek

Zeynep İşman 11/04/2018

Geriye dönüp baktığınızda, hayatınızda etkisi olan en önemli insan kim?

Benim babaannem. Aslında biyolojik olmayan, babamı çok küçükken evlatlık alan öz teyzesi, nam-ı diğer Saliş. İstanbul’un İstanbul olduğu zamanlarda, aşık olup evlendiği kocası ile Beyoğlu’nda yaşayan, Kudüs doğumlu, babası saray aşçısı, dünyada en çok anne olmayı hak edip, hiç olamayan ama ablasının oğluna anadan öte analık eden, gencecik yaşta dul kalan, elinden Türk kahvesi ve Maltepe sigarası düşmeyen, balık pazarının Madam’ı, sokak hayvanlarının koruyucusu, içinden hayat enerjisi fışkıran yüce kadın! Ne çok emeği var bende.

Sıklıkla düşünüyorum; hayatımı bu kadar etkilemesinin nedeni ne diye? Aramızdan ayrıldığında bir lise öğrencisiydim. Üniversiteden mezun olduğum, meslek sahibi olduğum, aşık olduğum, anne olduğum, dostlar edindiğim, kazıklar yediğim, en yoğun duyguları yaşadığım zamanların pek çoğunda yanımda olamadı. O zaman neden başkası değil de o diye düşünürüm hep.

Sanırım cevap şu: Hayatın belki de en kolay, dertsiz-tasasız, stabil dönemi sandığımız ama aslında en mühim dönemi olan çocukluk döneminde, hiçbir şey yapmaya çalışmadan, sadece yanımda durduğu ve beni ne yaparsam yapayım hep sevdiği için!

Bana hiçbir zaman bir şeyler öğretmeye çabalamadı. Ama ben en çok ondan öğrendim.
Nasihatlerde bulunup, akıl verdiğini hatırlamıyorum. Ama söylediği pek çok söz hala kulaklarımda çınlar.
Hiç öfkelendiğini, bağırdığını hatırlamam. Ama kalbini kıracağım diye ödüm patlardı.
Beni eleştirdiğini, aşağıladığını, küçümsediğini duymadım, görmedim.
“Ben bu evin büyüğüyüm, saygıda kusur istemem” kaygısı ve baskısı hiç olmadı bizim evde. Yanında ne kadar özgür olduğumu hatırlıyorum. Ama hayatımda tanıdığım en saygı değer insanlardandı.
Yasak diye bir kelime onun kitabında yazmazdı. Belki 10 yaşındaydım sigarasından bir nefes çektiğimde. Ama bir daha hiç merakım olmadı.

Tüm bunları düşündüğümde, aile büyüklerinin (anneanne-babaanne-dede) rollerinin ne kadar özel ve önemli olduğunu görüyorum. Onlar belki de çocukların anne-babalarından daha önce model alabileceği figürler. Çünkü özellikle ergenlikte, insan gelişiminin doğası gereği ve sağlıklı olarak ebeveynlerle iletişim zayıflıyor, ebeveyne itibar azalıyor, sosyal çevre önem kazanıyor. İşte tam bu noktada nine-torun, dede-torun ilişkisi çok kritik.

Sadece tek taraflı bir saygı ve ilgi bekleyen, saygıyı el öpmekte, bacak bacak üstüne atmamakta arayan, dediklerinin dinlenmesini ve yapılmasını isteyen, kendi bildiklerine ters düşen bir hareket yapınca şımarık yaftasını yapıştıran, varlık nedenlerinin tecrübelerini anlatıp, nasihat vermek olduğunu sanan bir nine/dede/torun ilişkisi, formalite bir ilişki olmaktan öteye geçemiyor.

Belki de çatışma anlarında çocuğun tarafında olarak, anne-babaya karşı durarak, masum oyunlarla, şefkat ve sabırlarıyla, aradaki yıllara, değişen zamana saygı duyarak, karşılarındaki kendinden çok farklı o genç insanı merakla tanımaya çalışarak torunlarının hayatında en önemli isim olabilirler. Bunun da formülü, yol göstermeye çalışmadan yol göstermekten geçiyor.

Yol göstermeden yol gösterilir mi? Gösterilir. Torunlarını dinleyerek, baskı yapmadan, nasihat ve öğütlere boğmadan, sürekli akıl veren, eleştiren, kızan, engeller koyan olmadan yol gösterilir. Bu yol her zaman doğru yol olmaz belki. Ama sevgiyi güçlü kılan da bu değil mi? Yanlış yollara girsen de, güvendiğin insanın hep yanında durması. Sen istediğin zaman elini uzatıp, seni çekip çıkarması…

https://www.instagram.com/birliktebuyuyoruz/

zeynep@birliktebuyuyoruz.com

0 FacebookTwitterPinterestE-posta

Bitmeyen Ergenlik Yapmışlar

Zeynep İşman 08/04/2018

 

Başlık komik olsa da, konu vahim.

Bu aralar ergenlik ile yatıp, ergenlik ile kalkıyorum. Okulda ergenlik dönemini konuşuyoruz. Ergenlikle ilgili araştırma ödevi hazırlıyorum. Çevremdeki ebeveynlerden ergenlikle ilgili çok soru alıyorum ve eğitim içerikleri toparlıyorum. Hal böyle olunca bir ergenlik yazısı yazmanın da zamanı diye düşündüm.

Siz de farkında mısınız, ergenlik dönemi iyice uzadı. Eskiden 12-18 yaş aralığı ergenlik süreci olarak tanımlanırdı. 18 dedin mi ergenlik biterdi, bitmediyse de bir güzel çıkartırlardı. Ancak günümüzde ergenlik başlangıç yaşı iyice düştü, bitiş yaşı da iyice uzadı. Hatta ucu açık! Peki neden?

Ergenlik hayatın olağan bir dönemi
Öncelikle şu kavramları netleştirelim: Ergenlik dediğimiz şey, her insanın mutlaka yaşadığı, topluma, kültüre, çocuğun mizacına ve aile yapısına bağlı olarak farklılık gösterebilen, hayatın bir dönemidir. Tıpkı, çocukluk, yetişkinlik ya da yaşlılık gibi. Erinlik ise çocukların fiziksel olarak, bizi şok edecek şekilde bir hızla büyüme atağı geçirdikleri (buluğ çağı da dediğimiz), ergenliğin başları olarak tanımlanan kısa zaman dilimidir. Ergenlik öncesi döneme, ön ergenlik deniliyor. Bu da 8 ila 12 yaş arasını kapsıyor. Ve evet artık pek çok çocuk bu yaşlarda ergenliğe girdi gözüyle bakılıyor. Ergenliğin bitişi olarak bakılan 18 yaş ise çoktan tarih oldu ve 20’li yaşlarını süren gençler de halen ergen olarak tanımlanıyor. Gelişim psikologlarının bazıları bu ara döneme “genç yetişkinlik” diyor ama yakın zamanda gelişim dönemlerinde bir revizyona gidilirse şaşırmam.

Geçenlerde bir arkadaşım, biri 6 diğeri 10 yaşında olan oğullarının çok dirençli olduğundan, hiçbir sözünü dinletemediğinden ve evde sürekli çatışma ortamı olduğundan bahsetti. 10 yaşındaki oğlunun ön ergenlik sürecinde olduğunu, küçük oğlunun ise 2 yaş sendromundan hala çıkamadığını, bir süre sonra büyük oğlunun gerçek ergenliğe gireceğini, küçük oğlunun ise ön ergenliğe, sonra küçük oğlunun gerçek ergenliğe, büyüğünün ileri ergenliğe ve bu sürecin hiç bitmeyeceğinden dert yandı. Epey bir gülüştük bu duruma. Ama tabii ki aile bireyleri açısından oldukça sancılı bir dönem.

Peki ergenlik dönemi neden bu kadar uzadı?
Gelin bunun nedenlerini hep birlikte düşünelim:

Aşırı çevresel uyarana maruz kalma
Cinsellikle ilgili uyaran fazlalığı
Gıdalar üzerinden alınan hormonlar
İklim değişiklikleri
Eğitim sürelerinin uzaması
Toplumsal yaşamdaki rol ve sorumlulukların değişmesi
Toplumsal değerlerin değişmesi
Sorumluluk almalarını engelleyen ebeveyn tutumları
Hiçbir zorluğa maruz bırakılmama
Başkalarının sürekli onun adına düşünmesi ilk aklıma gelenler diyebilirim. Bunların bir kısmı elimizde olmayan çevresel ve toplumsal nedenler ama çoğunluğu ebeveyn tutumlarıyla ilgili.

Cinsel uyaran konusu çağımızın problemi. Öyle ki, henüz ilköğretimi yeni bitirmiş çocuklar cinsel içerikli pek çok video ve görsele çok kolay bir şekilde ulaşabiliyor. Sosyal medya pek çok bilgiye sınırsızca ve her yerden ulaşma imkanı sağlıyor. Bu noktada ebeveyn denetimi çok kritik. Ek olarak çocuğumuzun neyi bilip, neyi bilmediğinin farkında olmalı, doğru bilgilendirmeyi ona bizler yapmalıyız. Küçük yaştan itibaren kurulan sağlıklı bir güven ilişkisi, bu kritik dönemde çocuklarımızın bize karşı açık olmasına yardımcı olur.

Helikopter ebeveynler
Bir diğeri de sorumluluk meselesi. Maalesef günümüzde, ebeveynler olarak ergen çocuklarımızın kendi davranışlarının sorumluluğunu almalarını, kararlarının arkasında durmalarını sıklıkla engelliyoruz. Çocuklar, sürekli kendi adına düşünen, tüm olasılıkları öngörüp, sorunları ortadan kaldıran, yaptığı her şey üzerinde söz hakkı iddia eden, helikopter misali sürekli tepesinde dolaşan birilerinin varlığı olduğunda; sorumluluk almayı, kimlik geliştirmeyi, değerlerini belirlemeyi, kendi gibi olup, hayata kendi penceresinden başlamayı beceremiyor.

Bu döngü nasıl kırılacak bilmiyorum ama bu şekilde çocuklara kötülük ediyoruz. Büyüdüklerinde, hayatın farkında olmayan, hiçbir şeyi ciddiye almayan, sorumluluk almayan, mutsuz, tatminsiz ve yetişkin-miş gibi görünen ergenler olarak kalıyorlar.

zeynep@birliktebuyuyoruz.com

https://www.instagram.com/birliktebuyuyoruz/

0 FacebookTwitterPinterestE-posta

The Hunt

Zeynep İşman 07/04/2018

Bu hafta #önerdimgitti paylaşımım The Hunt (Onur Savaşı) filmi olacak. Bu filmi “Çocuk ve Suç” dersimde hocam önermişti. Gerçekten çok etkilendim. Çocuk istismarı, önyargılar, bir insanın hayatının nasıl bir anda tepetaklak olabileceği, çocuk gelişimi ve toplumsal linç konularında inanılmaz etkileyici mesajlar veriyor. Mutlaka izlemenizi tavsiye ederim. Ama izlerken dikkat, insanın nefesi kesiliyor‼

0 FacebookTwitterPinterestE-posta

İhtiyaç mı? İstek mi?

Zeynep İşman 04/04/2018

En son yazımda ihtiyaç çatışmasından bahsedince, çevremden “Bazen ihtiyacı mı var, yoksa istek mi karıştırıyoruz.” şeklinde yorumlar geldi. O zaman ihtiyaç ve isteklere bakalım.

Türk Dil Kurumu’na göre, ihtiyaç kelimesinin anlamı; gereksinim. İstek kelimesinin anlamı ise; bir şeye duyulan eğilim, talep.

İşin akademik kısmında ise pek çok teori var. Bunlardan en meşhuru sanırım, “Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi.” Bu kurama göre, insanın en temel ihtiyaçları; fizyolojik ihtiyaçlar, güvenlik ihtiyaçları, ait olma ve sevgi ihtiyaçları, değer ihtiyaçları ve kendini gerçekleştirme ihtiyaçlarıdır. Bunlar bizim hayatta kalmamızı ve yaşamımızı doyuma ulaşmış bir şekilde sürdürmemizi sağlayan ihtiyaçlar.

“Bu bizim için ya da senin için neden önemli? Ne işimize yarar?” Bu sorunun cevabı ihtiyacımızdır.

Peki istekler hangi noktada devreye girer? İstekler olmasa ne olur? İstekleri nereye kadar karşılamak doğrudur?

Sanırım isteklerimiz, bireyselleşmeye yani annemizden ayrı biri olduğumuzu keşfetmeye başladığımız andan itibaren şekillenmeye başlıyor. Peki istemek kötü bir şey midir? Tabii ki hayır. Yaşadığımız sürece, ihtiyaçlarımız gibi isteklerimiz de olacak. Bir insanın isteklerinin olmaması, yaşam enerjisinin yok olması gibi bir şey. Ancak istemenin sonu yok, önemli olan dozunu ayarlayabilmek.

Doyumsuz çocuklar kimin eseri
Çoğu zaman çocukların bitmek bilmez isteklerinden dert yanıyoruz. Ancak bu istekleri biraz da biz oluşturmuyor muyuz? İstemeyi, daha çok istemeyi bizden modelliyorlar. Çocuğum beni onlarca ayakkabım varken, elimde yeni ayakkabı kutusu ile eve girerken gördüğünde, ona “Yeterince oyuncağın var, bir tane daha oyuncak alamayız” nasıl diyebilirim?

Ayıramadığımız zamanın, oynayamadığımız oyunun telafisi bahanesiyle, kendi iç sesimizi susturmak için, sebepsiz yere aldığımız hediyelerle, isteklerinin çoğalmasını biz yaratmıyor muyuz? Ya da aman yoksun olmasın, başkasında gördü, onda da olsun diye, iyilik yaptığımızı sanıp, doyumsuz beklentiler oluşturmuyor muyuz? Yemeğini bitirdi, karnesinde takdir belgesi getirdi, sözümüzü dinledi diye verdiğimiz ödüllerle meşrulaştırmıyor muyuz daha çok istemesini?

Ebeveyn olarak bir görevimiz var ise, o da çocukların isteklerini değil, ihtiyaçlarını karşılamak.

Çocuğumda hangi değeri geliştirmek istiyorsam, kendi değerlerimi gözden geçirerek işe başlamalıyım.

İstekleri dengelemek, bekletebilmek neden önemli?
Otokontrol geliştirebilmeleri için,
Hedeflerini belirlemeyi ve hedefleri uğruna odaklı ve sabırlı çalışabilmeleri için,
Hazzı erteleyerek, olgun bir kişilik yapısı oluşturabilmeleri için,
Alternatifler üretebilmeyi öğrenebilmeleri için,
Çabalamayı deneyimleyebilmeleri için,
Duygularını kabul edip, baş edebilmeleri için önemli.

Sanırım istekler konusunda ebeveynlerin en zorlandığı konuların başında oyuncak geliyor. İkinci sıraya da telefon ve ipad kullanımını koyabiliriz. Burada da sınırlar devreye giriyor.

Peki isteklere nasıl sınır koyacağız?
Sınır koyulacak konu üzerinde, eşinizle hem fikir olun.
Çocukla da konuyu konuşup hem fikir olun.
Sınırlar çocuğun yaşı açısından makul, anlaşılır ve net olsun.
Ve en önemlisi kurallara siz de inanın ve uyun!

Öneri: Bu konuda, Walter Mıschel’in “Marshmallow Testi” kitabını okumanızı öneririm. Kitapta; isteklerini bekletebilen, irade gücü yüksek çocukların, hayatta nasıl daha başarılı oldukları anlatılıyor.

zeynep@birliktebuyuyoruz.com

https://www.instagram.com/birliktebuyuyoruz/

0 FacebookTwitterPinterestE-posta

Mutlu Sonla Biten Çatışma Olur mu?

Zeynep İşman 27/03/2018

İnsan davranışlarının temelini, karşılanmış ya da karşılanmamış ihtiyaçlar oluşturur. En temel ihtiyaçlarımızı, fiziksel ve sosyal ihtiyaçlar olarak ikiye ayırabiliriz ki ben sosyal ihtiyaçlardan bahsedeceğim. Sevgi (sevme ve sevilme) ihtiyacı, ait olma (kabul görme) ihtiyacı ve ifade etme ihtiyacı bunlardan bazıları.

Özellikle küçük çocuklar, ihtiyaçlarını dile getirmeyi bilmedikleri için, farklı davranışlarla dışarı yansıtırlar. Gerçi biz yetişkinlerin de bu konuda iyi olduğumuz söylenemez! Mesela kızınızın, yeterli beslenmiyor olmasının nedeni, sizin yaptığınız yemekleri sevmemesi ya da size gıcıklık yapması değil, fazla kilolu olduğunu düşünüp, okuldaki arkadaşları tarafından kabul görmeye çalışması olabilir. Erken yaştan itibaren çocuklara ihtiyaçlarını ifade etmelerini öğretirsek, davranışlarını anlamlandırmamız da daha kolay olabilir.

Peki herkesin aynı anda bir ihtiyacı olduğunda ne yapacağız? Sonuç illa çatışmaya dönmek zorunda mı?

Öncelikle çatışmadan korkmak, kaçmak anlamsız. Çünkü yaşamın olduğu yerde çatışma da vardır. Üstelik sağlıklı çatışmalar, ilerlemeyi ve yeni fikirleri sağlar, ilişkileri geliştirir.

Ben dinlenmek istiyorum, çocuğum oyun istiyor
Ailede sorun olan konulara önce ihtiyaç çatışması mı, yoksa bir tarafın isteğini diretmesi mi diye bakmak, çözüm bulmayı kolaylaştırabilir. Örneğin, işten eve geldiniz. Çok yorgun ve halsizsiniz. Kısa bir süre sessizliğe ve ayaklarınızı uzatıp, kafanızı boşaltmaya ihtiyacınız var. Çocuğunuz ise tüm gün sizi beklemiş. Enerji dolu. Ve sizinle vakit geçirip, oyun oynamaya ihtiyacı var. Böyle bir durumda, sonuç genelde ne olur. Ya çatışma yaşanır ya da bir taraf kendi ihtiyacını göz ardı etmek zorunda kalır. Yani her koşulda mutsuzluk.

Peki sonu mutlu biten ihtiyaç çatışması olur mu?

Olur.

İlk adım; her iki tarafında ihtiyacının olduğunu fark etmek ve kabul etmekle başlamak.

İkinci adım; karşılıklı ihtiyaçları ifade etmek. (Çocuğun yaşı küçük ise ihtiyacını onun adına biz ifade edebiliriz.) Çocuğa karşı dürüst ve açık olmak.

Üçüncü adım; mevcut durumu, koşulları analiz etmek. (Eve geldim, saat 19:00. Ben dinlenmek istiyorum, çocuğum oyun istiyor, akşam yemeğini hazırlamalıyım, uyku saatini geçirmeden yatmalı gibi)

Dördüncü adım; en kolay çözülebilecek ihtiyacı öne almak ve bunda hem fikir olmak. (Ne oynayacağımıza karar verip, o hazırlık yaparken, dinlenmek için 15 dakika izin istemek veya oyun için süre koymak ve sonra dinleneceğimi söylemek gibi)

Beşinci adım; seçenekleri çeşitlendirmek. Yani farklı bir bakış açısı getirmek. (Örneğin, yemeği hazırlarken bir oyun geliştirelim mi? Müziği açalım, mutfak bir restoran olsun ve biz de şefler. Zamanla yarışıyor olalım ve hızlıca yemekleri hazırlayalım ne dersin? gibi…)

Sonuç; ihtiyaçları karşılanan iki taraf ve mutlu son.

Peki tüm bu süreç ne işimize yarayacak?

Her iki tarafın da ihtiyaçlarının karşılanmasına destek olmayı,
Demokratik bir aile ortamı yaratmayı,
Çocuğun da ihtiyaçlarını rahatlıkla ifade etmesini sağlamayı,
Çocuğun size güvenini pekiştirmeyi,
Her iki tarafın da kendini önemsenmiş hissetmesini,
Çocuğun farklı çözüm önerileri getirme kapasitesinin artmasını sağlayacak.

Denemek isteyenlerin, yorumlarını merakla bekliyorum…

zeynep@birliktebuyuyoruz.com

https://www.instagram.com/birliktebuyuyoruz/

0 FacebookTwitterPinterestE-posta

Bugün Bir Milat Olsa…

Zeynep İşman 23/03/2018

Bugün bir milat olsa ve kendine şu soruyu sorsan, cevabı ne olurdu?

“Çocuğumla ilişkimde neyi farklı yapsam, bazı şeyleri değiştirebilirim?”

Eksikliğe değil var olana odaklanmak
Bu soruyu kendime sıklıkla sorarım. Ama bunu neleri beceremediğim, neleri eksik yaptığım ya da yapamadığımı görmek için değil, elimde olanları nasıl çoğaltabilirim, güçlü taraflarımı nasıl geliştirebilirim diye görmek için yaparım.

Çünkü zaten çevremizdeki tüm uyaranlar, neleri beceremediğimizi bize fazlasıyla gösteriyor. Eksikliklerimizi gözümüze sokuyor. Kültür olarak da hep elimizde olmayanlar için söylenip, sızlanmayı öğrendiğimiz için, kendimizi de başkalarını da yerden yere vurmak konusunda oldukça yetenekliyiz.

O nedenle sizden ricam, lütfen ebeveyn olarak güçlü yanlarınız neler sorun kendinize?

Herkesin farklı güçlü yanları var
Mesela kimimiz çok yaratıcıyız, çocuğumuzla acayip farklı ve eğlenceli aktiviteler üretiyor, oyunlar oynuyoruz. Kimimiz tam bir sevgi kelebeğiyiz, sabır ve şefkatle sarıp sarmalıyoruz çocuğumuzu. Kimimizin akademik tarafı çok güçlü, eğitim hayatında ideal bir rehberiz, kimimiz ise ondan daha çok iflah olmaz bir çocuğuz. Bazılarımızın çok geniş bir kabul alanı var, bazılarımızın ise dar.

Herkes her şeyi süper yapamaz, bazı konularda daha iyidir. Böyle bakınca kendine de acımasız olmayı bırakıyor insan.

Ayrıca sadece bizim değil, çocuğumuzun mizacı da onla olan ilişkimizi şekillendiriyor. Nelerden hoşlandığı, nelere ilgi duyduğu, sevgi dili, sevgiyi ifade edişi, yatkınlıkları, güçlü tarafları…  Tüm bunların farkında olup, önce kendimizi sonra da çocuğumuzu tanımaya çabalayınca ve olmayana değil, olana odaklanınca, yukarıdaki sorunun cevabı da anlamlı oluyor.

Ödev Zamanı
Var mısınız bugünün ödevi çocuğunuzun değil, sizin olsun?

Bir kağıt ve kalem alın:

Sizi siz yapan değerlerinizi düşünün.
Güçlü yanlarınız neler?
Neye anlam veriyorsunuz ve neye anlam veren bir çocuk yetiştirmek istiyorsunuz?
Bunları ebeveynliğinizde nasıl kullanıyorsunuz ya da nasıl daha çok kullanabilirsiniz?
Çocuğunuz sizinle en çok ne yapmaktan hoşlanıyor?
Asla kabul edemem dediğiniz neler var?
Esnek olabileceğiniz noktalar neler?
Esneyebileceğiniz alanlar da krizleri başlamadan, çözebilir misiniz?
Duygularınızı çocuğunuza ne kadar anlatıyorsunuz?
Çocuğunuzu düşündüğünüz kadar, kendinizi de düşünüyor musunuz?

Sonra da çocuğunuzun mizacını düşünün.
Nelerden hoşlanıyor?
Sevgiyi nasıl kabul ediyor?
Size kendini nasıl ifade ediyor?
En çok hangi kelimeleri kullanıyor?
Öğrenme şekli nasıl?
İlgi alanları neler?
En çok hangi konularda çatışma yaşıyorsunuz?
İlişkinizde en çok zorlandığınız konularda sorun gerçekten kimde?
Neyi farklı yapsanız, ilişkiniz keyifli bir hal alır?

Tüm bunları yazıp üzerine bir süre düşünün. Kimseyle paylaşmanıza gerek yok. Kendinize sorun tüm bu soruları. Ve dürüstçe cevaplayın. Eminim pek çok farkındalık ve yapılacaklar listesi çıkacak.

Haydi o zaman, ödev zamanı…

zeynep@birliktebuyuyoruz.com

https://www.instagram.com/birliktebuyuyoruz/

0 FacebookTwitterPinterestE-posta

Danstan Keyif Almak İstiyorsan, Müziğin Ritmine Bırak Kendini

Zeynep İşman 18/03/2018

Eşli yapılan bir dansa benzetiyorum ebeveyn-çocuk ilişkisini. Uyum sağlayamazsan ya ritim bozuluyor, ya biri birinin ayağına basıyor, ya eşlerden biri ya da ikisi düşüyor. Sonuç olarak o dans akışında devam edemiyor.

Ama önden biraz çalışıp, hareketleri öğrendiğinde ve daha önemlisi gözlerini kapayıp, müziğe kendini, aklını, kalbini, bedenini bıraktığında, uyum ve akışla birlikte keyif de kendiliğinden geliyor.

Zaman değişiyor, yaşam tarzları dönüşüyor. Dolayısıyla ebeveynlik biçimleri de çok değişti. Anne-babalar artık çok bilinçli ve öğrenmeye açık. Etrafta inanılmaz bir bilgi bombardımanı var ve sürekli yapılması ve yapılmaması gerekenler anlatılıyor. Hal böyle olunca da, anne-babalar (özellikle anneler) kendilerini hep doğruyu yapma, mükemmel olma baskısı altında ezilmiş hissediyor. Ama çok iyi, hatasız bir dansçı olmalıyım deyip, gece gündüz çalışan ama yaptığı dansın farkında bile olmayan, hissetmeden dans eden bir dansçı ile dansın mantığını öğrenip, büyük bir keyif ve tutku ile içinden geldiği gibi dans eden dansçı bir olur mu?

Doğru ve Yanlış,
Kime ve Neye Göre
Doğru ve yanlışın tek bir cevabı yoktur. Doğrularınız, yanlışlarınız, onaylayıp, onaylamadıklarınız yani kabul çizginiz; zamana, mekana, kişiye ve duruma göre değişir. Değişmeli. Çünkü esneklik, hayat kalitesini de beraberinde getiriyor.

Genel geçer kabul gören doğrular var mıdır? Elbette. Nedir bunlar? Ve ne anlama gelmezler? Birkaç örnek vereyim:

Normal doğum yapmak hem anne hem bebek sağlığı açısından çok önemlidir. (Doğru. Ama normal doğum yapamadım ya da korktum diye ayıplanmamı, küçümsenmemi gerektirmez. Hele anneliğimle ilgili etiketleme yapmak kimseye düşmez.)

Anne sütü bebek için faydalıdır. (Ama sütümün gelmemiş olması sağlıksız bir çocuğum olacağı anlamına gelmez ya da emzirmekten hoşlanmıyor olmam kötü bir anne olduğum anlamına hiç gelmez.)

Uyku, çocuğun zihinsel ve fiziksel gelişimi için kritik öneme sahiptir. (Çok doğru. Ama düzenli uyku alışkanlığı kazandıramadım diye dünyanın sonu geldi demek değildir. Uyutacağım diye katı kurallar içine girmem, kendime yabancılaşmam, çocuğumla iletişimsiz kalmam kadar kötü olamaz.)

Yoğun internet kullanımı çocuğun gelişimi ve ebeveyn-çocuk iletişimi için zararlıdır. (Doğru. Ama kontrollü bir şekilde çocuğuma ipad verdim diye ya da bir kafede çok bunaldım, 10 dakika eline telefon verdim diye kimse bana tu kaka yapamaz, anneliğimi de sorgulayamaz.)

Bu Herkesin Kendi Olma Yolu
Özetle, bu herkesin kendi yolu. Doğru yapma baskısı ve stresi bizi kendi yolumuzdan ve doğallığımızdan alıkoyuyor. Kimse anasının karnından anne ya da baba olarak doğmuyor. Ve söz konusu bir insan yavrusu. İnanılmaz bir hızla büyüyor ve gelişiyor. Tam bir şeyleri öğrendim derken bir bakıyorum kızım 5 yaşına gelmiş. Ve ben daha önce 5 yaşında bir çocuğun annesi olmadım. Dolayısıyla bu bilinmezliklerle dolu bir yolculuk. Esas olan temelinde sevgi, şefkat ve merakla bir çocuğun büyümesine tanıklık etmek ve hislerimize güvenmek.

Önce kendi sorularını cevapla
Ben kimim? Kim olmak istiyorum?
Bana ne iyi gelir?
Değerlerim neler? Ve bunları yaşatmak için neler yapıyorum?
Çocuğuma aktarmak istediklerim neler?
Bunlar için neler yapıyorum?
Yaratmak istediğim ne?

Eğer kafamızda bu ve benzeri soruların cevabını verebiliyorsak, en azından bir fikrimiz varsa çocuğumuzla ilişki de kendi doğallığında ve akışında ilerliyor. Tıpkı bir dans gibi. Onun ihtiyacı olduğunda ben devreye giriyorum, benim ihtiyacım olduğunda o devreye giriyor. Yoksa ikimiz birlikte düşeriz. Gözlerimizi kapatıyoruz ve müziği duyarak, aşkla dans ediyoruz.

zeynep@birliktebuyuyoruz.com

https://www.instagram.com/birliktebuyuyoruz/

0 FacebookTwitterPinterestE-posta

Korkuta Korkuta Çocuk Büyütmek

Zeynep İşman 11/03/2018
Şimdi yazacağım örneği konuyu anlatabilmek için veriyorum. Yoksa kimsenin anne-babalığını eleştirmek benim haddime değil. Hatta koşulları, olayları bilmeden sadece görünen üzerinden başka anne-babaları eleştiren anne-babaları da onaylamam.
Geçenlerde oturduğum bir restoranda, yan masada oturan bir anne-oğul vardı, yanlarında da muhtemelen anneanne. Birlikte yemek yiyorlardı. Erkek çocuk tahminimce 4 ya da 5 yaşlarında idi. Anne sürekli ama sürekli çocuğun ağzına bir şeyler sokuşturuyordu. Sokuşturuyordu diyorum çünkü çocuk telefonda oyun oynuyordu ve yemekle ilgili herhangi bir ilgisi ya da ne yediğine dair bir fikri yoktu. Tüm bunlara rağmen halen yemek yemek istemediği için, annesi her lokmada başka bir korkutma (tehdit) yöntemi deniyordu. Birinde “bak garson abiyi çağırıyorum” dedi ve çağırdı. Garson da çocuğa “ama yemeğini yemek zorundasın yoksa oyunu oynayamazsın” gibi bir şeyler söylemek zorunda hissetti kendini. Ve çocuk o lokmayı yuttu. Bir diğer lokmada yine reddedince, anne bu sefer “babanı arıyorum yemezsen” dedi. Çocuk hemen o lokmayı da attı ağzına. Bu süreç bir süre böyle devam etti. Aralarında herhangi bir etkileşim yoktu korkutarak yemek yedirmeye çalışmaktan başka!
Sevgili anne babalar! Lütfen ama lütfen çocuklarınıza korkutarak bir şeyler yaptırmayın. İstediklerinizi yapmıyor diye hemen tehdite başvurmayın.

    Yemek yemezsen dondurma yiyemezsin,
Hırkanı giyinmezsen hastalanırsın, doktor iğne yapar,
Elimi bırakırsan seni kaçırırlar,
Kemerini takmazsan polis hapse atar,
Ödevini yapmazsan, öğretmen ceza verir…
Bu liste böyle uzar gider.

Evet hayatta hepimizin belli rol ve sorumlulukları var. Çocuklarımızın da sorumluluk alanları var ve bazen bunları yaptırmak çok zor olabiliyor biliyorum. Ama inanın çare korkutmak değil. Doğruyu öğreteyim derken, çok büyük kötülük yapıyoruz.
Yetişkin bedeninde ürkek çocuklar
Sürekli birilerinin ceza vereceği, kızacağı, döveceği korkusuyla hareket eden çocuk, büyüyünce her şeyi başkaları için yapar hale geliyor. Çünkü aslında birey olarak neyi gerçekten istediğini ya da istemediğini bilmiyor. Birey olamıyor. Büyüyemiyor. Yetişkin bedeninde ama hala anne-babasının sürekli korkuttuğu çocuk olarak kalıyor.
HAYIR diyememek
Daha da tehlikelisi ne biliyor musunuz? Sürekli korku ve tehditle yetişen çocuk, büyüdüğünde “HAYIR” demeyi bilmez. Çünkü her hayır dediğinde geri püskürtülmüştür. Hayır demesinin hiç önemi olmamıştır. O yüzden hayır demenin yanlış bir şey olduğunu, hayır dediğinde birilerini üzdüğünü ya da hayır dese de bir şeyin değişmediğini öğrenir. Ve genç bir kadın ya da erkek olduğunda, kimseye hayır diyemez.
İnanın o kadar çok hayır diyememekten şikayetçi olan, hayatını hep başkalarının söylediklerini yapmak zorunda hissederek geçiren mutsuz yetişkinler var ki… Temelinde hep bu çocukluğumuzdan getirdiğimiz, aslında çok küçük gibi duran ama etkisi kocaman öğretiler var.
Hayır diyememek sadece kendini başkalarına adamakla sınırlı kalmıyor. Etrafımız çocuk istismarı haberleriyle kaynıyor. Hiçbirimizin yüreği dayanmıyor okumaya bile. Kendinden büyük bir adama ya da kadına hayır demenin yanlış ya da cezaya yol açan bir davranış olduğunu öğrenerek büyümüş bir çocuk, istismara uğradığında nasıl hayır diyebilir? Korkuta korkuta yemek yedirdiğimiz, ödevini yaptırdığımız çocuğumuz, biraz büyüdüğünde “biri sana dokunursa hayır de ona” dememizden ne anlayabilir?! Bir de bu açıdan bakalım lütfen…
https://www.instagram.com/birliktebuyuyoruz/
zeynep@birliktebuyuyoruz.com
0 FacebookTwitterPinterestE-posta
  • 1
  • …
  • 5
  • 6
  • 7
  • 8

Zeynep İşman

Köşe Yazarı / İletişimci / Etkili Anne Baba Okulu Eğitmeni ... daha fazlası için tıklayın.

INSTAGRAM

birliktebuyuyoruz

“Enflasyon oranındaki %1’lik her artış, suça sürüklenen çocuk sayısını yaklaşık 1029 kişi artırıyor.” 
Bu bilgiyi geçtiğimiz günlerde TBMM’de katıldığım Çocuk Hareketi toplantısında öğrendim. TÜİK verileri. 2024 yılı yok içinde. Ben sayının çok daha yüksek olduğunu düşünüyorum.

Evet enflasyonun artışının ve eğitime ayrılan bütçenin azalmasının, suça karışan çocuk konusuyla direk ilgisi var.

Suçun içinde büyüyen çocukların, herhangi bir suça karışma ihtimalleri de çok ciddi yükseliyor. 

Son dönemde neden çok sık, bilmem kaç sabıkası olan ve sokaklarda dolaşan çocuk haberleri okuyoruz nedeni belli. Şu yaşımda, iki üniversite bitirmiş ve epeyce sosyal çevresi olan biri olarak, ‘Bana bir silah bul’ deseniz nereye gideceğimi bilemem. Ama bu çocuklar her tür maddeyi peynir ekmek gibi buluyor. 

Tek bir çocuğun bile güvende olmadığı bir toplumda, hiçbirimizin çocuğu güvende değil. Çocukları korumak sadece anne babaların görevi değil.

#çocuk #suçakarışançocuklar
Momtalks ailemiz genişliyor. Bu sefer de Adana’ Momtalks ailemiz genişliyor. Bu sefer de Adana’daydık. 2017 yılından beri ülkenin dört bir yanında binlerce ebeveyn ve eğitimci ile buluşuyoruz🧿.
Dün sadece Adana’dan değil, Hatay’dan, Mersin’den, Gaziantep’ten, Kahramanmaraş’tan, Adıyaman’dan, Kayseri’den gelenler de vardı. Eğitim sevdalısı hepinize teşekkür ederiz. Ülkemizde eğitime verilen değer ortada, o nedenle sizleri gördükçe umutla yolumuza devam edebiliyoruz 🙏🏻.

Dün bizlerle olan ve konuşmacı olmak dışında tüm heyecanımıza da ortak olan dostlarımıza tekrar teşekkürler. İyi ki varsınız💕

22 Aralık’ta Ankara’da görüşmek üzere. Bu sefer online da katılabileceksiniz. @momtalkstr 

#birliktebüyüyoruz #gelecekailedenbaşlar #momtalkstr #momtalksadana #eğitim #aile #çocuk #ebeveyn
İlham dolu bir röportaj ile karşınızdayım bu İlham dolu bir röportaj ile karşınızdayım bu pazar sayfamda ✨ 

Fizyoterapist Zeynep Büyükardıç’ın @zeynepbuyukardc hikâyesi tam anlamıyla bir yaşama azmi ve kararlılık örneği. Büyükardıç, 6 Şubat depremlerinde Kahramanmaraş’taki kliniğindeydi. Enkazdan 2 gün sonra kurtarılabildi. Sağ kolunu ve bacağını kaybetti. Uzun bir tedavi sürecinden sonra, vazgeçmek ve köşesine çekilmek yerine mesleğine devam etmeyi ve kendisi gibi ampute hastalarına umut olmayı tercih etti. Hayattaki en büyük tutkusu mesleği olan Büyükardıç, bu tutkunun ve güçlü yapısının kendisini ayağa kaldırdığını söylüyor. 
3 Aralık Dünya Engelliler Günü öncesinde GBB Ortez-Protez merkezinde çalışan fizyoterapist Zeynep Büyükardıç ile konuştuk. Kendisine çok teşekkür ediyorum 🙏🏻

Yazının tamamı Milliyet Pazar’da ve profilimde …

#birliktebüyüyoruz #milliyetpazar #3aralıkdünyaengellilergünü #engeltanımayanlar
Yorulduk morulduk ama değdi be Adana 💕 Emeği Yorulduk morulduk ama değdi be Adana 💕
Emeği geçen, bizle birlikte haftalardır koşuşturan tüm dostlarımıza, çok değerli konuşmacılarımıza ve salonu dolduran Adana ve çevre illerden gelen sizlere sonsuz teşekkürler 🙏🏻 Biz kocaman bir aileyiz 🫶🏻 @momtalkstr 

#gelecekailedenbaşlar #momtalkstr #momtalksadana #birliktebüyüyoruz
Sevgili Ahmet Baran @baranahmet ile muhteşem bir Sevgili Ahmet Baran @baranahmet ile muhteşem bir Momtalks Adana ❤️🙏🏻 @momtalkstr 
Başladık… 

Babacım çok sevdiğini biliyorum. Senin için 💕 @mehmethalilisman 

#gelecekailedenbaşlar #birliktebüyüyoruz #momtalkstr
Evet Adana! Biz geldik, siz nerdesiniz? 😁 
Yarın sabah 09:30 itibarıyla tam burada, Orhan Kemal Kültür Merkezi’ndeyiz @momtalkstr @dr.bahareris 

#gelecekailedenbaşlar #momtalkstr #momtalksadana #aile #eğitim #çocuk #ebeveyn #ergen #birliktebüyüyoruz #işbirliği
Böyle kucaklaşmalara hazır mısınız sevgili A Böyle kucaklaşmalara hazır mısınız sevgili Adanalılar? 
30 Kasım Cumartesi oradayız. Yerinizi alın 👉🏻 @momtalkstr 

Çukurova Belediyesi Orhan Kemal Kültür Merkezi
Program:
09.30 Karşılama ve kayıt
 
09.45​ Zeynep İşman-MomTalks Partner
10.00 ​Dr. Bahar Eriş- MomTalks Fikir Annesi
​​
“İlham Verenler”
10.15​​ “Nasıl Başardım?”
Nesrin Olgun Arslan / Yüzücü

10.55​ “Başarının Sol Anahtarı”
Ahmet Baran / Kanun Sanatçısı

11.45 ​​Kahve Molası
 
12.00 ​“Çocuklarda Matematiksel Düşünme Becerisi”
Burcu Haboğlu Baba / Matematikçi-Eğitim Girişimcisi

12.40​ “Sınavlarda Başarı İçin Etkili Çalışma Yöntemleri”
Emre Dalkılıç / Yazar
Filiz Özdemir / Eğitim Danışmanı
 
13:30​ Öğle Arası
 
14.30 “Rağmenci Olmak“
Mümin Sekman / Başarı Uzmanı - Yazar

15.15​ “Akran Zorbalığı”
Yasemin Meriç Kazdal / Klinik Psikolog

15.50​​ Kahve molası

16.15​ “Hocam Ne Olacak Bu Çocuğun Hali?”
Ferhat Aydın / Psikolog

#momtalkstr #momtalksadana #gelecekailedenbaşlar #birliktebüyüyoruz
Bugün @gelecegedokunananneler ve Başkent Üniver Bugün @gelecegedokunananneler ve Başkent Üniversitesi ev sahipliğinde, Çocuklukta Duygusal İhmal konusunda çok değerli paylaşımlar dinledim. @prof.dr.ferhundeoktem hocamın anlattığı bir olay ilgimi çekti ve paylaşmak istiyorum.

Yıllar önce Susam Sokağı dizisinde bir karakter ölmüş ve Amerika’daki tüm ekip, çocuk psikologlarıyla toplanıp, bu durumu çocuklara nasıl anlatacaklarını konuşmuşlar. Bir kısım karakteri tatile çıkaralım dese de çoğunluk bunun yanlış olduğunu, çocukların güvenini kaybedemeyeceklerini söylemiş. Sonunda ölümle ilgili kısmın gösterileceği bölüm bir tatil dönemine denk getirilmiş çünkü çocukların aileleriyle izlemeleri isteniyormuş. Bu sırada okul öncesi dönemde çocuğu olan aileler izinli sayılmış ve ailelere çocuklarıyla ölümü nasıl konuşabileceklerine dair bilgilendirilme yapılmış.

Ülkemizde ise yine geçmiş yıllarda bir öğretmen sınıfta çocuklara öldüklerinde kendi cenazelerinin nasıl olacağını tüm detayına kadar tarif edip, ahirete hazırlık adı altında ders (!) anlatmıştı. O dönem o okuldaki çocuklar titreme, ağlama, kusma belirtileri ile hastaneye getirilmiş.

İki yaklaşım arasında nasıl farklar görüyorsunuz? Çocukluk özen gerektirir. Bu hassas dönem emek ister. 
Çocuk istismarı sandığımızdan çok daha kapsamlı bir konu. Çocukları ihmal etmek ve istismar etmek arasındaki geniş çizgide gidip geliyoruz. En çok da en yakınlardan geliyor bu durum ne yazık ki.

#çocukluktaduygusalihmal #ihmal #istismar #birliktebüyüyoruz
Soğuk Ankara’dan günaydın ❄️ Poz vereyim Soğuk Ankara’dan günaydın ❄️ 
Poz vereyim diye bir artistlik yaptım önce ama son fotoda görüldüğü gibi dondum:)

Bugün @gelecegedokunananneler ile “Duygusal İhmal Sempozyumu”ndayım. Konu görünmeyen/fark edilmeyen ama çok yaygın bir durum olduğundan çok mühim. Notlarımı paylaşacağım.

#birliktebüyüyoruz #çocukluktaduygusalihmal #duygusalihmal
Adana’da büyüyen ve bunun psikolog olmasında Adana’da büyüyen ve bunun psikolog olmasında çok etkisi olduğunu söyleyen @barpsikologu Ferhat Aydın, “Hocam ne olacak bu çocuğun hali?” başlıklı psiko-gösteriyle Momtalks Adana’nın kapanışını yapacak. ☺️

Dopdolu bir gün sizleri bekliyor. Tadı damağınızda kalacak. Ayrıntılar @momtalkstr sayfasında ve profilimde…

#momtalkstr #momtalksadana #adana #adanaetkinlik #gelecekailedenbaşlar #birliktebüyüyoruz #eğitim #aile #çocuk #ebeveyn
Daha Fazla... Instagramda takip edin

Menü

  • Hakkımda
  • Eğitim
  • Yazılar
    • Tümü Röportajlar
      Yazılarım

      DOLU DOLU BİR YAZ

      01/08/2020

      Yazılarım

      “Dünyayı değiştirecek şefkat evde başlar”

      25/07/2020

      Yazılarım

      Sanatla dolu yaz tatili için

      11/07/2020

      Yazılarım

      Bu günleri unutmayalım ama takılıp kalmayalım da…

      28/06/2020

      Yazılarım

      “Dışarısı güvensiz” değil “Evimiz güvenli”

      27/06/2020

      Yazılarım

      Çalışan ebeveynler isyanlarda

      26/06/2020

      Yazılarım

      Her liselinin bir mentoru/koçu olsa…

      25/06/2020

      Yazılarım

      Yolun solunda maske takmak zorunlu, sağında çıkarabilirsin!

      24/06/2020

      Röportajlar

      MEHMET TONER RÖPORTAJI, ‘Bir deney, bin okumaya bedel’

      01/09/2018

      Röportajlar

      JUDİTH MALİKA LİBERMAN RÖPORTAJI, Masal dinleyen çocuk hayata…

      18/08/2018

      Röportajlar

      NASUH MAHRUKİ RÖPORTAJI, ‘Çocukları bağımlılıktan kurtarmanın en iyi…

      04/08/2018

      Röportajlar

      NİLÜFER DEVECİGİL RÖPORTAJI, “Doğal oyun oynamayanlar problemli yetişkinler…

      21/07/2018

      Röportajlar

      FUNDA ARAR RÖPORTAJI,

      07/07/2018

      Röportajlar

      SİNAN CANAN RÖPORTAJI, ‘Pornografi ergen beynini bozuyor’

      23/06/2018

      Röportajlar

      AHMET KEMAL ŞENPOLAT RÖPORTAJI, “HAYVAN KARNE HEDİYESİ DEĞİLDİR”

      09/06/2018

      Röportajlar

      BAHAR ERİŞ RÖPORTAJI, “NASA’da çalışan her iki kişiden…

      02/06/2018

  • Önerdim Gitti
    • Tümü Çocuk – Kitap Yetişkin – Film Yetişkin – Kitap
      Önerdim Gitti

      Kahramanın Sonsuz Yolculuğu

      22/07/2018

      Önerdim Gitti

      Masallarla Yola Çık

      14/07/2018

      Çocuk – Kitap

      Madiba Büyüsü

      10/07/2018

      Çocuk – Kitap

      Ezik Kokarca

      30/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KUMKURDU

      18/06/2018

      Çocuk – Kitap

      HAYVANLAR ALEMİ

      02/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KÜÇÜK PRENS

      20/05/2018

      Çocuk – Kitap

      MOMO

      16/05/2018

      Çocuk – Kitap

      Madiba Büyüsü

      10/07/2018

      Çocuk – Kitap

      Ezik Kokarca

      30/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KUMKURDU

      18/06/2018

      Çocuk – Kitap

      HAYVANLAR ALEMİ

      02/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KÜÇÜK PRENS

      20/05/2018

      Çocuk – Kitap

      MOMO

      16/05/2018

      Çocuk – Kitap

      Boşluk

      14/04/2018

      Çocuk – Kitap

      Denizin Altında

      17/03/2018

      Yetişkin – Film

      The Hunt

      07/04/2018

      Yetişkin – Film

      3 Generations

      10/03/2018

      Yetişkin – Film

      Mucize

      17/02/2018

      Yetişkin – Film

      Aramızda Bebek Var

      10/02/2018

      Yetişkin – Film

      Lion

      30/12/2017

      Yetişkin – Film

      Gifted

      23/12/2017

      Yetişkin – Kitap

      Kahramanın Sonsuz Yolculuğu

      22/07/2018

      Yetişkin – Kitap

      Masallarla Yola Çık

      14/07/2018

      Yetişkin – Kitap

      MOMO

      16/05/2018

      Yetişkin – Kitap

      Doğadaki Son Çocuk

      25/04/2018

      Yetişkin – Kitap

      Aktörlük Sanatı

      01/04/2018

      Yetişkin – Kitap

      Çocuklar için beş sevgi dili

      10/03/2018

      Yetişkin – Kitap

      Bir kurbağa gibi sakin ve dikkatli

      10/03/2018

      Yetişkin – Kitap

      Marshmallow testi

      10/03/2018

  • 2 İleri 1 Geri
    • 2 İleri 1 Geri

      Roma

      10/05/2016

      2 İleri 1 Geri

      Prag

      01/09/2015

      2 İleri 1 Geri

      Paris

      10/09/2013

      2 İleri 1 Geri

      St. Petersburg

      05/03/2012

  • Birlikte Büyüyoruz
  • İletişim

İlgi Görenler

  • 1

    Bir kurbağa gibi sakin ve dikkatli

    10/03/2018
  • 2

    Lion

    30/12/2017
  • 3

    Doğadaki Son Çocuk

    25/04/2018

Bülten

"Birlikte Büyüyoruz" bültenimize abone olarak, makaleler, bilgilendirmeler ve fotoğrafları doğrudan e-posta adresinize alabilirsiniz.

Gizlilik Politikası            Kullanım Şartları

  • Instagram
  • E-posta

Zeynep İşman - Birlikte Büyüyoruz®. Tüm hakları saklıdır. İzin almadan kullanılamaz. Geliştirme: W Dijital


Başa Dön