Zeynep İşman
  • Hakkımda
  • Eğitim
  • Yazılar
    • Tümü Röportajlar
      Yazılarım

      DOLU DOLU BİR YAZ

      01/08/2020

      Yazılarım

      “Dünyayı değiştirecek şefkat evde başlar”

      25/07/2020

      Yazılarım

      Sanatla dolu yaz tatili için

      11/07/2020

      Yazılarım

      Bu günleri unutmayalım ama takılıp kalmayalım da…

      28/06/2020

      Yazılarım

      “Dışarısı güvensiz” değil “Evimiz güvenli”

      27/06/2020

      Yazılarım

      Çalışan ebeveynler isyanlarda

      26/06/2020

      Yazılarım

      Her liselinin bir mentoru/koçu olsa…

      25/06/2020

      Yazılarım

      Yolun solunda maske takmak zorunlu, sağında çıkarabilirsin!

      24/06/2020

      Röportajlar

      MEHMET TONER RÖPORTAJI, ‘Bir deney, bin okumaya bedel’

      01/09/2018

      Röportajlar

      JUDİTH MALİKA LİBERMAN RÖPORTAJI, Masal dinleyen çocuk hayata…

      18/08/2018

      Röportajlar

      NASUH MAHRUKİ RÖPORTAJI, ‘Çocukları bağımlılıktan kurtarmanın en iyi…

      04/08/2018

      Röportajlar

      NİLÜFER DEVECİGİL RÖPORTAJI, “Doğal oyun oynamayanlar problemli yetişkinler…

      21/07/2018

      Röportajlar

      FUNDA ARAR RÖPORTAJI,

      07/07/2018

      Röportajlar

      SİNAN CANAN RÖPORTAJI, ‘Pornografi ergen beynini bozuyor’

      23/06/2018

      Röportajlar

      AHMET KEMAL ŞENPOLAT RÖPORTAJI, “HAYVAN KARNE HEDİYESİ DEĞİLDİR”

      09/06/2018

      Röportajlar

      BAHAR ERİŞ RÖPORTAJI, “NASA’da çalışan her iki kişiden…

      02/06/2018

  • Önerdim Gitti
    • Tümü Çocuk – Kitap Yetişkin – Film Yetişkin – Kitap
      Önerdim Gitti

      Kahramanın Sonsuz Yolculuğu

      22/07/2018

      Önerdim Gitti

      Masallarla Yola Çık

      14/07/2018

      Çocuk – Kitap

      Madiba Büyüsü

      10/07/2018

      Çocuk – Kitap

      Ezik Kokarca

      30/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KUMKURDU

      18/06/2018

      Çocuk – Kitap

      HAYVANLAR ALEMİ

      02/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KÜÇÜK PRENS

      20/05/2018

      Çocuk – Kitap

      MOMO

      16/05/2018

      Çocuk – Kitap

      Madiba Büyüsü

      10/07/2018

      Çocuk – Kitap

      Ezik Kokarca

      30/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KUMKURDU

      18/06/2018

      Çocuk – Kitap

      HAYVANLAR ALEMİ

      02/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KÜÇÜK PRENS

      20/05/2018

      Çocuk – Kitap

      MOMO

      16/05/2018

      Çocuk – Kitap

      Boşluk

      14/04/2018

      Çocuk – Kitap

      Denizin Altında

      17/03/2018

      Yetişkin – Film

      The Hunt

      07/04/2018

      Yetişkin – Film

      3 Generations

      10/03/2018

      Yetişkin – Film

      Mucize

      17/02/2018

      Yetişkin – Film

      Aramızda Bebek Var

      10/02/2018

      Yetişkin – Film

      Lion

      30/12/2017

      Yetişkin – Film

      Gifted

      23/12/2017

      Yetişkin – Kitap

      Kahramanın Sonsuz Yolculuğu

      22/07/2018

      Yetişkin – Kitap

      Masallarla Yola Çık

      14/07/2018

      Yetişkin – Kitap

      MOMO

      16/05/2018

      Yetişkin – Kitap

      Doğadaki Son Çocuk

      25/04/2018

      Yetişkin – Kitap

      Aktörlük Sanatı

      01/04/2018

      Yetişkin – Kitap

      Çocuklar için beş sevgi dili

      10/03/2018

      Yetişkin – Kitap

      Bir kurbağa gibi sakin ve dikkatli

      10/03/2018

      Yetişkin – Kitap

      Marshmallow testi

      10/03/2018

  • 2 İleri 1 Geri
    • 2 İleri 1 Geri

      Roma

      10/05/2016

      2 İleri 1 Geri

      Prag

      01/09/2015

      2 İleri 1 Geri

      Paris

      10/09/2013

      2 İleri 1 Geri

      St. Petersburg

      05/03/2012

  • Birlikte Büyüyoruz
  • İletişim
Zeynep İşman
  • Hakkımda
  • Eğitim
  • Yazılar
    • Tümü Röportajlar
      Yazılarım

      DOLU DOLU BİR YAZ

      01/08/2020

      Yazılarım

      “Dünyayı değiştirecek şefkat evde başlar”

      25/07/2020

      Yazılarım

      Sanatla dolu yaz tatili için

      11/07/2020

      Yazılarım

      Bu günleri unutmayalım ama takılıp kalmayalım da…

      28/06/2020

      Yazılarım

      “Dışarısı güvensiz” değil “Evimiz güvenli”

      27/06/2020

      Yazılarım

      Çalışan ebeveynler isyanlarda

      26/06/2020

      Yazılarım

      Her liselinin bir mentoru/koçu olsa…

      25/06/2020

      Yazılarım

      Yolun solunda maske takmak zorunlu, sağında çıkarabilirsin!

      24/06/2020

      Röportajlar

      MEHMET TONER RÖPORTAJI, ‘Bir deney, bin okumaya bedel’

      01/09/2018

      Röportajlar

      JUDİTH MALİKA LİBERMAN RÖPORTAJI, Masal dinleyen çocuk hayata…

      18/08/2018

      Röportajlar

      NASUH MAHRUKİ RÖPORTAJI, ‘Çocukları bağımlılıktan kurtarmanın en iyi…

      04/08/2018

      Röportajlar

      NİLÜFER DEVECİGİL RÖPORTAJI, “Doğal oyun oynamayanlar problemli yetişkinler…

      21/07/2018

      Röportajlar

      FUNDA ARAR RÖPORTAJI,

      07/07/2018

      Röportajlar

      SİNAN CANAN RÖPORTAJI, ‘Pornografi ergen beynini bozuyor’

      23/06/2018

      Röportajlar

      AHMET KEMAL ŞENPOLAT RÖPORTAJI, “HAYVAN KARNE HEDİYESİ DEĞİLDİR”

      09/06/2018

      Röportajlar

      BAHAR ERİŞ RÖPORTAJI, “NASA’da çalışan her iki kişiden…

      02/06/2018

  • Önerdim Gitti
    • Tümü Çocuk – Kitap Yetişkin – Film Yetişkin – Kitap
      Önerdim Gitti

      Kahramanın Sonsuz Yolculuğu

      22/07/2018

      Önerdim Gitti

      Masallarla Yola Çık

      14/07/2018

      Çocuk – Kitap

      Madiba Büyüsü

      10/07/2018

      Çocuk – Kitap

      Ezik Kokarca

      30/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KUMKURDU

      18/06/2018

      Çocuk – Kitap

      HAYVANLAR ALEMİ

      02/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KÜÇÜK PRENS

      20/05/2018

      Çocuk – Kitap

      MOMO

      16/05/2018

      Çocuk – Kitap

      Madiba Büyüsü

      10/07/2018

      Çocuk – Kitap

      Ezik Kokarca

      30/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KUMKURDU

      18/06/2018

      Çocuk – Kitap

      HAYVANLAR ALEMİ

      02/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KÜÇÜK PRENS

      20/05/2018

      Çocuk – Kitap

      MOMO

      16/05/2018

      Çocuk – Kitap

      Boşluk

      14/04/2018

      Çocuk – Kitap

      Denizin Altında

      17/03/2018

      Yetişkin – Film

      The Hunt

      07/04/2018

      Yetişkin – Film

      3 Generations

      10/03/2018

      Yetişkin – Film

      Mucize

      17/02/2018

      Yetişkin – Film

      Aramızda Bebek Var

      10/02/2018

      Yetişkin – Film

      Lion

      30/12/2017

      Yetişkin – Film

      Gifted

      23/12/2017

      Yetişkin – Kitap

      Kahramanın Sonsuz Yolculuğu

      22/07/2018

      Yetişkin – Kitap

      Masallarla Yola Çık

      14/07/2018

      Yetişkin – Kitap

      MOMO

      16/05/2018

      Yetişkin – Kitap

      Doğadaki Son Çocuk

      25/04/2018

      Yetişkin – Kitap

      Aktörlük Sanatı

      01/04/2018

      Yetişkin – Kitap

      Çocuklar için beş sevgi dili

      10/03/2018

      Yetişkin – Kitap

      Bir kurbağa gibi sakin ve dikkatli

      10/03/2018

      Yetişkin – Kitap

      Marshmallow testi

      10/03/2018

  • 2 İleri 1 Geri
    • 2 İleri 1 Geri

      Roma

      10/05/2016

      2 İleri 1 Geri

      Prag

      01/09/2015

      2 İleri 1 Geri

      Paris

      10/09/2013

      2 İleri 1 Geri

      St. Petersburg

      05/03/2012

  • Birlikte Büyüyoruz
  • İletişim
Etiket:

anne baba

İki liseli gençten dijital kadın hakları zirvesi

Zeynep İşman 16/05/2020

Blossom Together adını verdikleri oluşumla Dijital Kadın Hakları Zirvesi’ni düzenleyen Ayça Gürses, birlikte yola çıktığı arkadaşı Ada Uçar’la hedeflerinin çok büyük değişimler yaratmak olduğunu söylüyor

Kovid – 19 tedbirleri kapsamında haftalardır evlerinden çıkamayan ergenler genelde gergin ve mutsuz. Onlar ebeveynlerinin uyarılarından rahatsız, ebeveynler ise kafalarını ekrandan kaldırmayan gençlerden şikayetçi! Oysa evde olduğu zamanı fayda sağlayabilecek projeler üretmekle değerlendiren gençler de var. 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı öncesinde, sizi harika iki gençle tanıştırmak istedim. Koç Özel Lisesi öğrencisi 11. sınıf öğrencisi Ayça Gürses (17) ve 9. sınıf öğrencisi Ada Uçar (15), pandemi döneminde artış gösteren kadına şiddet haberlerinin üzerine kafa kafaya verdi ve 9 Mayıs’ta Türkiye’nin İlk Dijital Kadın Hakları Zirvesi’ni düzenledi. Blossom Together adını verdikleri oluşum Türkiye genelinde uzmanları ve gençleri buluşturdu.

Blossom Together nasıl bir oluşum? Bu fikir nasıl ortaya çıktı?

Geçen yaz Hindistan’a gidip, kızların erken yaşta evlendirilmesini ve çaresizliğini gördüğümüzde bu konuda bir şeyler yapılması gerektiğini hissettik. Bunlar gerçekten can acıtan gerçekler. Hedefimiz çok büyük değişimler yaratmak. Ancak büyük değişimler için öncelikle küçük adımlar atmak gerekiyor. Bu anlamda Blossom Together’ı kurduk ve bu konuda ilgisi olan, bir şeyler yapmak isteyenlerin bize ulaşmasından ve kadın hakları hareketimize katılmalarından memnuniyet duyarız.

“Konfor alanımızdan çıktık”

Hindistan’a gitme fikri nereden çıktı?

Yaz tatilimizi boş geçirmek istemediğimizden yapabileceğimiz aktiviteleri, gidebileceğimiz yaz okullarını araştırdık ve fark ettik ki hiçbiri bizlere konfor alanımızdan çıkma imkanı tanımıyor. Belirli standartlarda yaşamınıza devam ediyorsunuz. Bununla beraber insanların bütününe fayda sağlamaktan çok sadece bizlere fayda sağlıyor, yani bizlere insanlara dokunma imkanı vermiyordu. Bu yüzden de Hindistan’a gitmek bize çok cazip geldi. Oradaki hijyen durumu ve salgın hastalıklar başta ailelerimizi endişelendirse de onları ikna etmeyi başardık.

Hindistan’a gidince gördük ki halk, ciddi yokluk içerisinde hayatını devam ettirmeye çalışıyor. Orada kaldığımız süre boyunca öğrencilere İngilizce öğretmenin yanı sıra onlarla oyunlar oynayarak hayatın tüm zorluklarına rağmen önce çocuk olduklarını hissettirdik. Verdiğimiz dil eğitimi ve etkinliklerin yanı sıra daha bilinçli bireyler olabilmeleri için cinsiyet eşitliği ve cinsiyet rolleri üzerine atölyeler düzenledik.

Bu tecrübe sizde neleri değiştirdi?

Hindistan’daki projemizin ardından ülkemizde de özellikle ilkokul ve ortaokul çağındaki öğrencilerin vizyonunu geliştirmek, cinsiyet eşitliğine dikkat çekmek için bazı projeler geliştirdik. Milli Eğitim Müdürlüğü’nün yönlendirmesiyle Esenler’de Kazım Karabekir İlkokulu’nda çalışmaya başladık. Projemiz kapsamında bir eğitim dönemi boyunca her cumartesi günü 09.00-14.00 saatleri arasında ilkokul öğrencileriyle eğitici oyunlar oynadık, onlara İngilizce öğrettik ve hayatı her zaman sorgulayarak öğrenmelerinin gerekliliğini anlattık. Bu da bizim için harika bir tecrübe oldu.

9 Mayıs’ta Türkiye’nin ilk dijital kadın hakları zirvesini yaptınız. Amaç neydi?

Dijital bir kadın hakları zirvesi düzenlerken amacımız, konusunda uzman büyüklerimizi ve gençlerimizi bir araya getirerek, birlik olursak neleri başarabileceğimizi göstermekti. Kadına şiddet ve çocuk istismarı vakalarının önüne geçebilmek için değişime ihtiyacımız var ve değişimin formülü biziz. Yetişkinler ve gençler arasındaki ön yargıları kaldırarak gençlerin enerjisini, büyüklerin de bilgisini sentezlemek gerekiyor. Çoğu zaman iki grup arasında birbiriyle çalışmak konusunda ön yargılar olabiliyor. Ancak görüyoruz ki aslında her şey bu ikili bir araya geldiğinde mümkün oluyor.

Bundan sonrası için planlarınız nedir?

Yine hayatlara dokunmak. Bu noktadan sonra Blossom Together’ı organizasyon haline dönüştürüp bunu tüm gençler arasında bir kadın hakları hareketine çevirmek istiyoruz. Çünkü bizce gençler olarak ne kadar kenetlenirsek sesimiz o kadar yüksek çıkar. Ayrıca Türkiye içindeki faaliyetlerimizi artırmak istiyoruz ve bunun için şu an görüştüğümüz bazı sivil toplum kuruluşları var. Hayat adil değil ve bu noktada gençler olarak bize çok iş düşüyor. Yapmamız gereken, olabildiğince çok akranımızın, kardeşimizin bizim sahip olduğumuz imkanlara sahip olmasını sağlamak.

Yaşıtınız gençlerin çoğu evde olmaktan şikayetçi. Yaşıtlarınıza neler söyleyebilirsiniz?

Bizce en önemli şey konfor alanından dışarı çıkabilmek. İnsanlara yardım etmenin, onlara dokunmanın verdiği mutluluğu bir kere yaşadığınızda bu duygular artık sizin hayatınızda vazgeçemeyeceğiniz bir öneme sahip oluyor. Hayatı yaşarken haberdar olmadığımız ama zor şartlar altında yaşanan bir sürü farklı hayat var. Bu hayatları fark etmek, bu hayatlara dokunarak devam etmek, bu hayatların bir parçası olmak bazen çok donanımlı bir genç olarak yetişmekten çok daha önemli.

Evde geçen süreç zorlayıcı oluyor mu? Ailenizle bir arada sorun yaşıyor musunuz?

Dürüst olmak gerekirse evde geçen süreç bizim için hiç zor değil. Bu süreçte derslerimiz devam ederken projemizle alakalı araştırmalarımız da yoğun bir şekilde sürüyor. Daha fazla kitap okuma, daha fazla araştırma fırsatımız oldu ve bu yönden bize çok iyi geldi. Bizce insanın hayatını yeniden gözden geçirmesi, bazı şeyleri sorgulaması ve ailemizle beraber olabilmek için harika bir fırsat.

0 FacebookTwitterPinterestE-posta

Kızımla korona günleri | Okullar Çin’deki gibi açılacaksa hiç açılmasın!

Zeynep İşman 15/05/2020

Çin’den gelen, okulların açıldığı ve çocukların ders başı yaptığı görüntüleri görmüşsünüzdür. Küçük çocukların astronot gibi giydirildiği, kapıda türlü dezenfektasyon işlemlerinden geçtiği, birbirleriyle kesinlikle temas etmediği, maske ile dolaştığı, hiçbir yere dokunamadığı, öğretmenlerin çocuklara yaklaşamadığı görüntüler. Sanki oyuncak bebek gibi, son derece sakin ve tepkisiz sıralarında oturuyorlar. Bu ne kadar gerçekçi ve ne kadar sağlıklı? Özellikle okul öncesi ve ilköğretim çağındaki, en büyük ihtiyacın hareket ve oyun olduğu çocuklar için, bu tarz bir düzen, doğru mu? Böyle olacaksa, hiç olmaması, olmasından iyi mi?

Şimdi tam zamanı

Dün İsviçre’nin Zug bölgesinde yaşayan aile dostumuz Kerem Demirkol ile sohbet etme fırsatımız oldu. İsviçre genelinde de, nüfusun ve vaka sayısının oranına bağlı, haftanın belli günleri/kademeli olarak okullar açılıyor. Ancak arada önemli bir fark var. Çocuklara maske taktırmıyorlar ve birbirlerinden ayırmıyorlarmış. Çocukların okul içindeki en büyük ihtiyacının sosyalleşme ve oyun olduğunun bilinci ile, çocuklara kalıcı travmalar yaşatmamak adına normal kıyafetleri ile okula geliyor ve istedikleri gibi bir arada olup, oyun oynayabiliyorlarmış. Dikkat edilen nokta ise, okulların temizliği ve öğretmenlerin öğrencilere bir buçuk metreden fazla yaklaşmıyor oluşu.

Elbette ülkelerin coğrafi koşulları ve nüfusu, bu gibi düzenlemelerde oldukça belirleyici. Ancak söz konusu çocuklarımız ise tüm seçenekleri masaya yatırıp, koşulları zorlayarak, zaten duygusal olarak oldukça zor bir dönemden geçen çocuklarımız için yeni bir düzene geçmenin tam zamanı.

Korona virüs, okulların mekânsal ihtiyaçlarını, öğrenim ortamlarını yeniden düzenlemek için bulunmaz bir fırsat oldu. Verimli bir öğrenim ortamı için açık hava şart. Eğitim Bakanımız Ziya Selçuk da, bunu fazlasıyla destekliyor ve hem aileleri hem öğretmenleri bu yönde motive ediyor. Açık havada, doğaya yakın, toprakta yuvarlanan, ağaca tırmanan, teneffüs ve serbest zamanı bol olan çocukların konsantrasyonu, akademik başarıları ve sosyal uyum becerileri daha yüksek oluyor. Bunu biliyoruz. Çocukları okul binaları içinde, birbirlerinden uzak tutmak, oyun oynamalarını engellemek neredeyse imkansız. Bunu da hepimiz biliyoruz. O halde okulları açmadan ve eğitim yılını başlatmadan önce, tüm bu gerçeklikleri gözden geçirmek ve buna göre adım atmak gerekli.

Uzaktan eğitimde verimliliği sağlamak için pratik öneriler

Dünya genelinde pek çok teknoloji şirketi, evden çalışma süresini uzatıyor. Görünen o ki, evden çalışma yeni ‘normal’imiz olacak. Ancak çocuklu, özellikle çok çocuklu evlerde, bu sanıldığı kadar kolay değil. Ebeveynlerin vaktinin çoğunu, çocukların uzaktan eğitim sürecini desteklemek alıyor. Mimar Esen Akyar Karoğlu, uzaktan eğitimde verimlilik için bazı pratik öneriler verdi:

Çocuk odasındaki çalışma bölümünü uyuma ve oyun köşelerinden ayrıştırın.

Çalışma bölümü, uyku ve oyun bölümlerinden araya bir kütüphane koyarak ayrılabilir. Yatağın merdivenle çıkılacak şekilde üstte olup, altında çalışma masasının olduğu çözümler de uygundur.

Özellikle birkaç çocuğun veya ebeveyn ve çocuğun aynı odada çalışması durumlarında masalar arasına bir paravan veya bir perde çekilerek kişisel çalışma alanları yaratılabilir.

Çalışılan odanın rengi çok önemli. Çocuğun sakin ya da hareketli olmasına göre farklı renk seçimleri yapılabilir. Mavi konsantrasyon artırıcı ve sakinleştirici, kırmızı ise konsantrasyon arttıran ve uyarıcı bir renktir. Daha büyük yaştaki çocuklar için koyu füme rengi kullanılabilir.

Çocuklar için saatlerce oturmak çok zor o nedenle öğrenmeyi zevkli kılacak çalışma ortamı oluşturulmalı.

Çalışma masası mutlaka gün ışığı alan bir noktaya yerleştirilmeli.

Özellikle ilkokul çağında olan çocuklar için aktivite zamanları da düşünülmeli. Koridora stickerlarla sek sek alanı yapmak, bir duvarı yazılıp silinebilir boyalarla renklendirip sadece eğlence ve oyun için ayırmak hem çocuklarınızın hem de sizin ruh halinizi yükseltecektir. Evin ortak kullanılan bir noktasında seçeceğiniz bu duvarı, paylaşılacak sorumlulukları listelemek ve günlük plan yapmak için de kullanabilirsiniz.

ZEYNEP İŞMAN

https://instagram.com/birliktebuyuyoruz

0 FacebookTwitterPinterestE-posta

Kızımla korona günleri / Sokaklarda çocuk çığlıklarını özlemişiz

Zeynep İşman 14/05/2020

Dün neredeyse 9 hafta sonra, kızımla birlikte dışarı çıktık. Çocuklar için sokağa çıkma yasağının dört saatliğine kaldırılmasını duyduğundan beri, dışarı çıkmayı bekliyordu. Açıkçası içimden bir ses, “Gerek var mı ki? Biraz daha evde kalabilir aslında. Ne yapsak acaba?” diye pek çok soru sorsa da, onu kaygılandırmak, cesaretini kırmak istemediğim için dışarı çıktık. Elbette her çocuk farklı. Bazı çocuklar da, ebeveynleri çıkalım demesine rağmen, dışarı çıkmak istemedi. Bu çocuğun mizacı ile çok ilgili. O nedenle çocuğumuzu tanımak ve mizacına uygun bir dille, korkutmadan, sakin ve güven veren açıklamalar yapmak gerekiyor. Hazır olmayan çocukları zorlamamalı ama evdeki konfor alanlarını da biraz bozmak gerekiyor.

Çıkmadan önce neler yapıp, neler yapamayacağımızı konuştuk. Maske takması gerektiğini, artık yeni bir düzen ve kurallar olduğunu anlattım. Kalabalık yerlere gidemeyeceğimizi söyledim. Oturduğumuz mahallede biraz yürüyüş yaptık, yapabileceği seçenekler arasından dondurma almak istediğini söylemişti. Sosyal mesafe kurallarına uyarak, açık olan mahalle dondurmacısından dondurma aldık. Sonra ormana gidip, biraz yürüyüş, biraz oyun ve biraz da bitki topladıktan sonra eve döndük. Bence haftada bir izinler, yavaş yavaş esneyerek, yeni düzene alışma provası yapmak açısından çocuklar için iyi oldu.

İnsanlar pandemi varken neden alışveriş yapar?

Dün Alışveriş Merkezleri ve Yatırımcıları Derneği’nden yapılan açıklamaya göre, pazartesi günü Türkiye genelinde 1 milyon 226 bin kişi alışveriş merkezlerine giriş yapmış. Normalde bu rakam günde 6,5 milyon imiş. Ama dün giriş sayısı yüzde 23 olmasına rağmen, cirolarda yüzde 40’lara yakın bir oran yakalanmış. Geçen ay Çin’de mağazalar açılmaya başladığında da, lüks segmentteki markaların, tarihin en büyük cirosunu yaptığına dair haberler vardı. Bu konuyu, “İnsan denen varlık çok acayip. Bu dert arasında bile alışveriş yapmaktan geri kalmıyor.” diye açıklamak yeterli olmaz. Bu ve bunun gibi konulara sosyolojik açıdan bakmak gerekir. Sosyal Psikoloji insanı anlamak için harika bir bilim dalıdır. Yaptığımız pek çok eylemin ardında, hayatta kalma güdüleri var. Alışveriş yaparak da, ‘hayattayım’ mesajını kendimize hatırlıyor olabiliriz. Buradaki tek fark, bazı insanlar ‘hayatta kal’ mesajı ile bizi sürekli uyaran ilkel beyin bölgesini daha çok geliştirir, bazı insanlar genetik ya da çevresel faktörlerden ötürü geliştiremez. Olaya geniş bir çerçeveden bakmak gerekli diye düşünüyorum.

Çocuklar da içsel motivasyon ile dışsal motivasyonun farkı

Kızım birinci sınıfa başladığından beri (geçen eylülden) piyano çalıyor. Henüz yolun çok başında ancak öğretmeninin de desteği ile epey ilerleme kaydetti. Tam ‘ne de güzel çalmaya başladı’ dediğimiz noktada, koronavirüs hayatımıza girdi ve evlere kapandık. Uzaktan piyano dersleri yapmaya başlasalar da, yeni başlayan 7 yaşında bir çocuk için hiç kolay değil ve motivasyonu ciddi oranda düştü. Son günlerde sıklıkla prova yapmasını, parçaları tekrar etmesini hatırlatıp duruyordum. Geçen hafta anneler günü öncesinde, bir sürpriz yapmaya ve Beatles’ın en sevdiğim parçası “Hey Jude”u öğrenip, bana çalmaya karar vermiş. Benim tek bir hatırlatmama yapmama gerek kalmadan, neredeyse her gün odasına kapandı ve bu parçayı çalıştı. Büyük bir heyecanla öğretmeni ile görüşmeler yaptı. Kendi planını kendisi belirledi ve anneler gününde bu parçayı çaldı. Kendi kararı ile hareket ettiği, emek verdiği ve koşulları zorladığı için, aldığım en güzel anneler günü hediyesi idi. Bu bana çocuklarda içsel ve dışsal motivasyonun farkını hatırlattı. İçsel motivasyonu sağlamak için, çocuğun ilgisi, yeteneği, çalışma isteği, uygun koşullar, verimli ortam ve aile desteği gerekiyor. Buradan da anlayacağımız gibi, koşulları ve desteği sağlayabiliriz ama gerisi çocuğa kalmış!

Ne yapsak?

Mayıs ayı çilek ve dut zamanı. Pek çok çocuk da bu meyvelere bayılır. Hormonsuz ve doğal olanını bulabilirseniz, mutfağa girip çocuklarla çilek reçeli ya da çilekli veya dutlu turta yapabilirsiniz. (Alerjisi olanlar başka meyve tercih etsin tabii!)

ZEYNEP İŞMAN

https://instagram.com/birliktebuyuyoruz

1 FacebookTwitterPinterestE-posta

Kızımla Korona günleri | Sokağa dönüş sancılı olacak

Zeynep İşman 13/05/2020

Hafta başı itibariyle ‘nor-malleşme süreci’ başladı. Kuaförler, AVM’ler açıldı. Haftalardır evden çalışan şirketler de, yavaş yavaş kapılarını açmaya başladı. Dün haberlerde izlediğimiz kadarıyla, sokaklar, AVM önleri, berberler epey dolu idi. Bu manzaraları görmek hem içimde iyileşmeye dair umut ışığı oluyor hem de korku ve kaygımı artırıyor. Benim gibi sürecin başından beri evde olanlar için, normalleşme ve sokağa dönüş daha sancılı olacak sanırım. Prof. Dr. Nesrin Dilbaz’ın önderliğinde gerçekleştirilen ‘Türkiye’nin Kovid-19 Ruh Sağlık Barometresi’ araştırmasına göre toplumun yüzde 78’i kaygılı imiş ve yaşam sevinci yüzde 39 azalmış.

Daha önce de yazmıştım. Evlere girmekte zorlanmıştık ama sokaklara dönüş daha zor olacak. Güvenli duvarlar arasından çıkmak, çocuğumuzu çıkarmak ve kontrol alanımız dışındakilerle başa çıkmak daha zor. O nedenle bu geçiş sürecinde kendimize dikkat edelim. Duygu durumumuza, bedensel sağlığımıza dikkat verelim. İçimizde neler oluyor, neye ihtiyacımız var farkında olalım. Gerekirse destek alalım. Ancak bu şekilde daha kontrollü ve az hasarlı geçer bu normalleşme.

İş birliği kültüründe büyüyen çocuklar, sorumlu vatandaşlar olur

Ailede iş birliği ve dayanışma kültürü ile büyüyen çocuklar, toplumsal hayatta sosyal sorumlu vatandaşlar oluyorlar. Bu ne demek? Yani küçük yaştan itibaren, ailede bir birey olarak kabul edilen, sözü dinlenen, fikri sorulan, her kararda adı geçen, sorumluluk verilen ve kararlarının bedelini yaşamasına da izin verilen çocuklar, kendilerini daha değerli hissediyor ve başka insanlara da değer veriyor. Empati becerileri yüksek oluyor ve iyi/mutlu bir yaşam sürmek için, sadece kendini değil, birlikte yaşadığı herkesin değerlerini ve önceliklerini düşünmesi gerektiğini biliyor. Bunun sonucunda da, sadece kendi kapısının önünü değil, sokağını da temizleyen, sokağa çıkma yasağı bitti ve canı çikolata çekti diye başkalarının sağlığını tehlikeye atmayan sosyal sorumlu vatandaşlar oluyorlar.

İyi/kötü, doğru/yanlış yoktur!

Hayatı, insanları, olayları iyi ya da kötü, doğru ya da yanlış olarak yorumlamak, insanın kendisine yapacağı en büyük kötülük. Çünkü hayatta hiçbir şey, tek bir kelime ile özetlenecek kadar basit değildir. Korona virüs başladığından beri, her gün yeni vaka ve ölüm sayılarını öğreniyoruz. İlk ölümün gerçekleştiği 17 Mart’ta, tüm ülke nefesini tutmuş, korku ve yasa boğulmuştu. Sonra rakamlar giderek arttı. Bugün geldiğimiz noktada, her gün düşen ölüm oranlarını takip ediyoruz. Ve buna seviniyoruz! Hatta bazılarımız çoktan takip etmeyi bıraktı. Haftalardır her gün buna maruz kalmak, ölümü bile normalleştirdi! Çok acı da olsa, insan zihni böyle çalışıyor. Belki bir hayatta kalma mekanizması. Sürekli olan her şey eskiyor ve sıradanlaşıyor. Bu sıradanlaşmanın önüne geçmek için, değerlerimizi bilmek, onlara sıkıca tutunmak, anlamlı bir hayat sürmek için hayatı nasıl yaşadığımızı ve ne istediğimizi sıklıkla kendimize hatırlatmak gerekiyor.

Ne yapsak?

Kelime çağrışım oyunu

Çocuklarla kelime çağrışım oyunu oynayabilirsiniz. Ben bu oyuna bayılıyorum çünkü kızımın iç dünyasını anlamam, değerlerini keşfetmem için harika bir kaynak. Birbirinize bir kelime söylüyorsunuz ve karşı taraf o kelimenin kendisinde yarattığı çağrışımı söylüyor. Mesela kızıma ‘aile’ dedim, ‘sevgi’ dedi ve çok mutlu oldum.

ZEYNEP İŞMAN

https://instagram.com/birliktebuyuyoruz

0 FacebookTwitterPinterestE-posta

Kızımla korona günleri | Birbirinizi konuşma yastığı ile dinleyin

Zeynep İşman 12/05/2020

Evlerde yaşanan çatışmaların en temel sebebi, aile bireylerinin birbirini gerçekten dinlememesi. Çünkü sağlıklı bir iletişimin temel prensibi, etkin bir dinlemedir. Birbirimizi dinlediğimizi sanıyoruz ama dinlemiyoruz. Karşımızdaki konuşurken, ya dinliyorum deyip başka işlerle uğraşıyor, yemek yapıyor, telefona bakıyor, ya sözünü kesip kendimiz konuşmaya başlıyor ya da o konuşurken, biz kendi söyleyeceklerimizi düşünüyoruz. Yani dikkatimiz karşı tarafta değil, kendimizde oluyor. Oysaki etkin bir dinleme, beden duruşu ve göz teması ile tüm dikkatin karşı tarafta olduğu, sözcüklerin arkasındaki ihtiyaçların ve duyguların da duyulduğu bir dinleme halidir.

Evde olduğumuz bu süreçte çatışmalar artmış olabilir ama bence birbirimizi dinlemeyi öğrenmek için de çok güzel bir fırsat. Hiç olmadığımız kadar bir aradayız ve koşullarımıza bağlı olarak, tüm ailenin bir araya gelip birbirini dinlediği zaman dilimleri yaratabiliriz. Bunu yapmak size zor mu geliyor? Çok basit ve pratik bir öneri vereceğim. Evdeki bir yastığı ‘dinleme yastığı’ olarak kullanın. Konuşma sırası gelen, yastığı kucağına alsın. Ve yastık kimde ise, o kişinin sözü bitene kadar başka hiç kimse konuşamasın. Söz hakkı da, yastıkla birlikte elden ele dolaşsın. Basit bir obje ile olayı sevimli bir hale getirebilir, sonra da bunu alışkanlık haline dönüştürebilirsiniz.

Çocuklar için değil, çocuklarla yaşamalı

Aynı çatı altında yan yana olmakla, beraber yaşamak birbirinden çok farklı şeyler. Korona günlerinin bize en büyük armağanı, beraber yaşamayı öğretmek oldu. Bir kez daha anladım ki, çocuklar hayata dahil olmak istiyor. Evdeki her an, birlikte yapılabilecek bir paylaşım alanı. Oysa genelde çocuklar için yemek yapıyor, çocuklar için para kazanıyor, çocuklar için ev temizliyoruz. Küçük yaşlardan itibaren çocuklara sorumluluk vermeli, hayatı birlikte yaşamalıyız. Bu sayede onlar da kabul gördüklerini, değer verildiklerini hissediyor. İşte o zaman da direnç, iş birliğine dönüşüyor. Hayat daha keyifli akıyor. Evimizin dışındaki hayatı yönetemeyiz ama dört duvar arasındaki hayatlarımızı nasıl yaşayacağımız bizim tutumlarımıza bağlı.

Ekmek yapmak, görüntülü görüşme yapmayı geçti!

IPSOS’un Milliyet için derlediği araştırmaya göre, evde en çok yapılan aktivitelerde, görüntülü görüşme yapmak ile ekmek yapmak başa baş gidiyor. Biz de o evlerden biriyiz. Ramazan pidesi denedik, başarılı olamadık. Pide başka bir uzmanlık gerektiriyor. Ama ekmek yapmaya devam. Sizde durumlar nasıl? Halen ekmek ve hamur işi yapım çalışmaları devam ediyor mu? Yoksa havaların ısınmasıyla daha hafif gıdalar tüketilmeye başlandı mı?

Ne yapsak?

Çocuğunuzdan okuduğu ve çok sevdiği bir kitaptan isteğine göre 3 ya da 4 kelime seçmesini isteyin. Seçtiği kelimelerle, bir hikaye yazmasını önerin. Okuma-yazmasını geliştirmesi, daha da önemlisi dil gelişimi için harika bir etkinlik. Siz de eşlik edip, kendi hikayenizi oluşturabilirsiniz.

ZEYNEP İŞMAN

https://www.milliyet.com.tr/yazarlar/zeynep-isman/kizimla-korona-gunleri-birbirinizi-konusma-yastigi-ile-dinleyin-6210352

0 FacebookTwitterPinterestE-posta

Kızımla korona günleri / Birlikte iyileşeceğiz

Zeynep İşman 11/05/2020

Dün bu sayfada içten mesajları ile yer alan tüm annelere bir kez daha teşekkür ederim. Öyle güzel mesajlar aldım ki. Samimiyetiniz ve güveniniz için minnettarım. Hepimiz çok benzer duygular yaşıyoruz. Bazen çok güçlü, bazen çok zayıf, bazen duygusal, bazen öfkeli, bazen fazlasıyla endişeli, bazen aşırı bunalmış, bazen şefkat dolu, bazen yapayalnız hissediyoruz. Bunları bilsek de, insan en çok kendine haksızlık etmeye meyilli. Bir çemberde buluşup, içimizi açtığımızda ise hem biz iyileşiyoruz, hem de etrafımızdakiler. Yetersizlik hissi yakamızı bırakmasa da, hepimiz olabildiğimiz hallerimizle yeterince iyiyiz ve birlikte iyileşeceğiz.

Uzaktan çocuk bakıcılığı

Geçenlerde, “Forbes ve Washington Post raporlarına göre, ebeveynlerin işine ve kendilerine odaklanabilmesi için FaceTime ve Zoom oturumları düzenleyen bakıcı talebi yüzde 700 artış gösterdi.” diye bir haber okudum. Türkiye’de böyle bir uygulama başladı mı bilmiyorum ama bana gayet mantıklı geldi. Evde çocukla ilgilenebilecek kimsenin olmadığı ve ebeveynlerin mesai saatleri içinde bilgisayar başında olmak zorunda olduğu evlerde, çocuklarla etkinlik yapmak, keyifli oyunlar oynamak, iyi hissettirmek açısından faydalı olabilir.

(Okumak isteyenler için link: https://www.washingtonpost.com/technology/2020/04/30/zoom-virtual-babysitters pandemic/?utm_campaign=The%20Interface&utm_medium=email&utm_source=Revue%20newsletter#comments-wrapper)

Dünya nereye gidiyor?

Dünyanın dört bir yanından çok enteresan haberler geliyor. Yıllarca filmlerde izlediklerimiz bir bir gerçek oluyor. Çin’deki okullardan gelen görüntüler dudak uçuklatan cinsten.

Küçücük çocuklar, astronot gibi giydirilip, onlarca aşamadan ve dezenfektasyondan sonra okula giriş yapabiliyor.

Bizim okullarda bu mümkün olur mu emin değilim. Olsa bile çocukları sabah 5’te falan okula yollamak lazım. Hele ki devlet okullarında, 50-60 kişilik sınıfları düşünecek olursak!

Başka neler mi oluyor?

Singapur’da bir parka, insanlara sosyal mesafe kurallarına uymaları gerektiğini hatırlatmak için, Spot olarak bilinen robot bir bekçi köpeği yerleştirilmiş. Görüntüleri izledim, gerçekten tüyler ürpertici!

Almanya, Danimarka gibi Avrupa ülkelerinde, konserler ve festivaller arabaların içinden çıkmadan yapılmaya başlandı.

Dünyanın ilk tek masalı restoranı İsveç’te açıldı. Bir masa ve bir sandalyenin olacağı restorana servis bir sepet aracılığıyla yapılacakmış. Konuklar 6 saat aralıklarla alınacakmış.

Marketlerde, parklarda, sokaklarda mesafeler genişletiliyor. İnsanlar birbirine yaklaştığında uyarı verecek sistemler geliştiriliyor.

Bunların dışında hemen her sektörde sosyal mesafeyi korumak için yeni uygulamalar devreye alınıyor. Giderek daha uzak ve daha yalnız bir dünyaya doğru ilerliyoruz. Nasıl bir gelecek bizi bekliyor tahmin etmesi gerçekten zor olsa da, insan gibi sosyal bir varlığın, yaşamak için her koşulda bir yol bulacağı kesin.

Sokak hayvanlarına destek

İnsanların evlere kapandığı günlerde, açlıkla mücadele eden sokak hayvanlarına yardım etmeyi unutmayalım.

Bu konuda hem bireysel hem de kurumsal çok güzel projeler var. Biri de Haytap ve Getir iş birliği ile başlatılan mama yardımı projesi.

Getir uygulamasından aldığınız her yardım maması ile sokak hayvanlarının beslenmesine katkı sağlıyorsunuz.

NE YAPSAK?

Kendi bulmacanızı ve hikâyenizi oluşturun

Bulmaca çözmenin hafızaya faydasını hepimiz biliyoruz. Çocuğunuzla beraber bulmaca pratikleri yapabilirsiniz. Hatta evde kendi bulmacanızı oluşturabilirsiniz. Yaşına uygun soruların sorulduğu, kareli defter üzerine, küçük bir bulmaca hazırlamak çok keyifli ve öğretici olabilir.

ZEYNEP İŞMAN

https://www.milliyet.com.tr/yazarlar/zeynep-isman/kizimla-korona-gunleri-birlikte-iyilesecegiz-6209492

0 FacebookTwitterPinterestE-posta

JUDİTH MALİKA LİBERMAN RÖPORTAJI, Masal dinleyen çocuk hayata hazırlanır

Zeynep İşman 18/08/2018

15 yıldır Türkiye’de yaşayan Fransız masal anlatıcısı, eğitmeni ve sanat terapisti Judith Malika Liberman ile masalın ve masal anlatmanın çocuklar için önemini konuştuk.

Judith ile tanışana kadar kızıma masal anlatmayı sevdiğim söylenemezdi. Çünkü klasik masallar beni rahatsız ediyordu ve masal üretecek yaratıcılıkta olmadığımı düşünüyordum. Geçen yıl katıldığım “Anlatma Okulu”nda masallar dünyasına harika bir yolculuk yaptım. O zamandan beri masallara bakışım değişti, uyku öncesi zamanlarımız şenlendi, sohbetlerimiz zenginleşti. Anne-babaların masallardan korkmaması gerektiğini, masalların çocukları gerçek hayata hazırlayan korunaklı alanlar olduğunu söyleyen Judith, “Herkes masal anlatabilir çünkü herkesin cebinde bir hikayesi vardır” diyor.

– Anne babalar kitap okuyor ama masal anlatmakta neden zorlanıyor?

Kitap okumak elbette çok değerli, faydası çok. Ama anlatmak bambaşka bir şey ve ikisine de yer açmalı. Masal anlatırken bir metne bağlı kalmadığımız için yaratıcılığımızı kullanıyoruz. Yaratıcılık riske atılmak demek, cesaret istiyor. Bir kalkanın arkasına saklanır gibi kitap okumanın arkasına saklanırsak, yaratıcı cesaret örneği olamayız. Masal anlatarak, yaratıcılığa, cesarete, hata yapmaya, uydurmaya, saçmalamaya izin veriyoruz. Çocuklar kitap okuma ritüeline alıştıysa, masal okunmasından hoşlanmayabiliyor. Ritüeller güven verir, bu nedenle çocuklar her gün aynısını ister. Ebeveyn birdenbire “Bugün sana masal anlatacağım” dediğinde çocuklar korkuyor ve istemiyor. Sonra ebeveynler “Çocuğum masal anlatılmasını sevmiyor” diyor. Halbuki bu doğru değil. Uyku öncesi ritüeli varsa onu bozmadan, anlatmayı hayatın başka bir yerine sokmamız gerekiyor.

– Herkes masal anlatabilir mi?

Anlatmak, kaotik ve karmaşık hayattan bir ip çekerek, sadeleştirmek, bir sıraya oturtmaktır. Her zaman hepimizin cebinde bir hikaye var. Ama önce şunu anlamalıyız. Anlattığımız her hikaye Harry Potter olmak zorunda değil. Anlattığımız hikaye çok sade ama ne kadar hayattan ilham alıyorsa, çocuğa da o kadar ilham verir. Kitap okuyamadığımız zamanlarda -mesela araba kullanırken- hikaye anlatmanın tam zamanıdır. Çocuklar ebeveynlerinin çocukluk hikayelerine bayılırlar. Akşamları fotoğraf albümünü çıkarsınlar ve oradan bir hikaye anlatsınlar. Ortak hikayeleri olan insanlar ailedir. Hikaye anlatmak anlamlandırmaktır. Hayatın yaşadıkların değil, anlattıklarındır.

– Anlatmanın çocuk gelişimi açısından faydaları nedir?

Yaratıcılık, cesaret ve dil gelişimi dışında çocuğu hayata hazırlıyor. Çocuklar için dünya çok kaotik. Hikayeler çocuğu alışılmadık bir dünyaya alıştırabilir. Güvenli olmayan bir durumu güvenli kılabilir. Çünkü bir deneyim yaşamadan önce uçuş simülasyonu gibi bizi buna hazırlıyor. Okula başlayacak çocuk merak eder, biz de okul hakkında hikayelerle çocuğu okula hazırlarız ve okula gittiği ilk gün, onun ilk günü olmaz. Çocuklara öngörebildiğimiz kadar her şeyi önceden anlatabiliriz. Önden bilgilendirmek çocuklara güven verir.

– Ebeveynler neden masallardan korkuyor ve değiştiriyor?

Ebeveynler çocuklarının başına hiçbir şey gelmemesini istiyor. Ama maalesef dünyanın gerçekliği bu değil. Çocuğumuz fakirlik tanımıyor olabilir ama kıtlık her sosyal ortamda yaşanabilen bir şey. Masallarda kahraman kuyunun dibine atılıyor, sevdiğini kaybediyor, adaletsizlik yaşıyor. Ölümden, düşmekten, yokluktan bahsetmemek yerine, bunlar başımıza gelebilir ama biz dirençliyiz, bunların üstesinden gelebiliriz demeliyiz. Çocuğu şimdiden bu dünyaya hazırlamak için çocuklara masal anlatalım. Masalların içinde kötü bir şey olması önemli değil. Önemli olan sonunun iyi bitmesi. Ben sonu kötü biten masal anlatmam. “Kibritçi Kız” anlatmam mesela. Çocuğa aktarmak istediğim; başına kötü bir şey gelir ama sen çözüm bulabilirsin. Hansel ve Gretel dinleyen bir çocuk, bilir ki hayatta kaybolabilirim ama dönüş yolumu bulabilirim. Mesela süpermarkette kaybolduğunda oturup ağlamak yerine, ne yapabileceğini düşünür.

– Masallardaki üvey anne, cadı gibi semboller ne anlama geliyor?

Modern psikoloji iyi anne ve kötü anneden bahseder. İlk 6 ay çocuk ne yaparsa yapsın her şeyi kabul ediyoruz. O dönem anne, iyi anne. Ama büyüyüp bazı kurallar konulunca, ödev yapmalısın, odanı temizlemelisin, ıspanak yemelisin diyen kötü anne. Masallar bu ikilemi anne ve üvey anne olarak simgeliyor. Çocuklarının ona olan öfkesini duymak, annelerin hoşuna gitmeyebiliyor. Ama bir masal anlattığımızda bir karakter yaratabiliriz. Ve bu üvey anne, özgürce nefret edebildiğimiz bir karakter. Bu sayede gün içinde öfke duyduğumuz otorite figürlerine sarılabiliriz. Masallar bir korku var etmez. Var olan bir korkuyu ifade etmek için simgesel bir dil verir. Bu nedenle de şükretmeliyiz.

“Mutlu sonla bitmesi önemli”

– Hangi yaşa hangi masallar anlatılmalı?

4 yaştan önce hayvan masallarını öneriyorum. Ya da günlük hayattan, aileden çıkan hikayeleri tavsiye ediyorum. 4-5 yaştan sonra çocuklar geleneksel masalları dinlemeye başlayabilir. Ama masalların mutlu sonla bitmeleri önemli. 9-10 yaşında çocuklar korku ve bilgelik masalları seviyor. Ergenler için ise mitolojik masallar harika. Daha büyük yaşlara, hayal kurmak dışında gerçek hayatta işine yarayacak hikayeler anlatmak gerekiyor. Kendimizi ve çocuğumuzu iyileştirmek için hikaye anlatmayı bırakmayalım.

“Hikayeler yaralarımızı iyileştiriyor”

– Çocuklar neden hep aynı hikayeyi duymak istiyor?

Çünkü duymak istediği hikaye ona iyi geliyor. Beyin hikayenin içindeki olayları gerçekten yaşıyor. Ya orada çözmeye çalıştığı bir şey var ya da pekiştirmek istediği bir deneyim var. Hikayeler yaralarımızı iyileştiriyor. Biz yetişkinler de yapıyoruz. Acı veren hikayeleri anlatmak istiyoruz. Travma yaratmamak için hikaye anlatmalıyız.

ZEYNEP İŞMAN

https://www.milliyet.com.tr/pembenar/zeynep-isman/masal-dinleyen-cocuk-hayata-hazirlanir-2726190

0 FacebookTwitterPinterestE-posta

NASUH MAHRUKİ RÖPORTAJI, ‘Çocukları bağımlılıktan kurtarmanın en iyi yolu doğa’

Zeynep İşman 04/08/2018

Macera, aksiyon ve başarılarla dolu geçen bir hayatın ardından, eşi Mine Mahruki ile birlikte çocuklara doğayı sevdirmek amacıyla “Doğada Liderlik” kampları düzenleyen Nasuh Mahruki ile çocuk gelişiminde doğanın önemini ve çocuklarıyla ilişkisini konuştuk.

Milli sporcu, profesyonel dağcı, yazar ve fotoğrafçı Nasuh Mahruki’nin evine girdiğimde yaptığı tırmanışlardan, dalışlardan, motorla dünya gezilerinden, AKUT çalışmalarından kalan eşyalardan, çektiği fotoğraflardan gözlerimi alamadım. Evin her köşesi yaşanmışlıklarla dolu. Müzede ise binden fazla ödül ve plaket var. Böylesine dolu geçen bir hayat sonrası, şimdilerde eşi Mine Mahruki ile çocuklar için doğada liderlik temalı kamplar düzenliyor. Beş yaşındaki oğlu Barlas, üç yaşındaki kızı Bilge, köpekleri, bahçedeki kaplumbağaları, tavukları ve kuşlarıyla evlerinde beni ağırlayan Mahruki çifti ile sıcacık bir sohbet gerçekleştirdik.

– “Nasuh Mahruki Doğada Liderlik Okulu” ile neler yapıyorsunuz?

Doğa sporlarına çok genç yaşta başladım ve uzun zamandır böyle bir proje aklımdaydı. Çocuk sahibi olduktan sonra haliyle hayatımızın merkezi çocuk oldu. Eşim Mine ile artık hayalimizi gerçekleştirelim dedik ve 2 yıl önce kamplara başladık. Durusupark’ta çok güzel bir yerimiz var. Bu kamplarla çocuklara doğa ve doğa sporları bilincini aktarmaya, doğayı sevmeyi ve korumayı göstermeye çalışıyoruz. Kampçılık, doğada yön bulma, iple düğüm teknikleri, barınak yapma, çadır ve uyku tulumu hazırlama, doğada ne, nasıl kullanılır, nelere dikkat etmeli gibi çok temel kampçılık eğitimi veriyoruz. Doğada Liderlik Okulu’nun altında farklı kamplar var. 7-15 yaş arası çocuklar için, 4 gece-5 günlük kamplar var. Bir de anne-çocuk ve baba-çocuk kampları var. Ebeveynler çocuklarıyla birebir vakit geçiriyor. Bu paha biçilemez.

– Doğada olmanın çocuğa faydası ne?

Her şeyden önce asıl özüne, gerçek benliğine yakınlaşmasını sağlıyor. Çünkü hepimiz doğanın çocuğuyuz. Uzun yıllar avcı-toplayıcı idik. Modern hayat çok yeni. Doğanın her koşulunu çok iyi biliyoruz aslında. Etrafımıza ördüğümüz beton kentler bizi özümüzden uzaklaştırıyor. Biz insanları özüne yaklaştırmaya çalışıyoruz. Doğadan ne kadar koparsanız o kadar kendinize yabancılaşırsınız. Doğayı ve şehir hayatını dengeli yaşamak zorundayız.

– Malum hem koşullarımız hem kültür gereği doğayla çok iç içe olamıyoruz. Anne-çocuk ve baba-çocuk kamplarındaki gözlemleriniz nasıl?

Bizim kamplara gelenler genelde daha önce kamp deneyimi olan insanlar. Sonuçta doğa bizim kontrolümüz dışında, riskli alanlardan oluşuyor. İşin kitabına, kuralına uygun hareket etmek gerekiyor; biz de onu uygulamaya çalışıyoruz. Temel bazı farkındalıklar yaratıyoruz. Devam etmek isteyenler bir ileri seviyeye geçiyor. Mesela takım oyunları yapıyoruz. İş birliği ve uyum ile yapabilecekleri aktiviteler oluyor. Bu da ayrı bir beceri. Her kafadan bir ses çıkarsa kimse bir şey yapamıyor. Ama bunu hemen fark ediyorlar. Liderler ön plana çıkıyor. Birbirlerini keşfediyorlar.

“Çocuklarla hayata yeniden başlıyorsunuz”

– Macera ve aksiyon dolu bir hayat yaşadınız. Şimdi çocuklu hayat nasıl?

Ben hep çocuk istiyordum. Geç baba oldum ama zaten yaşam planım buna göreydi. Her sağlıklı kadının ve erkeğin çocuk deneyimi yaşaması gerekli diyorum. Hayatta başka hiçbir şeyle kıyaslanamaz. Hayata yeniden başlıyorsunuz ve kendi çocukluğunuzla ilgili de pek çok şeyi yeniden deneyimliyorsunuz.

– Çocuklarınızla birlikte nasıl vakit geçiriyorsunuz?

Ben onları bol bol bahçeye çıkarıyorum. Hayvanlarımız var. Bunların bakımı çok vakit alıyor. Her gün kaplumbağa ve tavuklara yemek organize etmek bile bir sorumluluk. Ben çocukluğumda hayvanlara çok düşkündüm. Hâlâ çoğu şeyle uğraşıyorum. Bu duyguyu Barlas ve Bilge ile de paylaşmaya çalışıyorum.

– Çocuklarınızın teknoloji ile arası nasıl?

Çocuklarımız dijital dünyanın içine doğdu. Analog dünyayı bilmiyorlar bile. Tabii ki bundan mahrum bırakmak doğru değil. Çünkü gelecek böyle bir gelecek. Ama doğadan kopmamak şartıyla. Biz her kampa Barlas ve Bilge ile gidiyoruz. Onlara da çok iyi geliyor. Barlas’la iPad konusunda mücadele halindeyiz. Okuldan gelince bir zamanı var ama kısıtlı. Günümüzde her şeye sınırsızca ulaşabiliyorlar. Bağımlılık jenerasyonu oluştu. Her şey elinin altında ve bir tuş ile ulaşabilir. Çocukların özgür iradeleri ile bundan kaçınmayı öğrenmeleri çok önemli. Bunun da en kolay yolu doğa.

“Potansiyeli erken yaşta keşfetmeliyiz”

– Başarılarla dolu bir hikayeniz var. Baba Nasuh Mahruki olarak, başarı, liderlik gibi konularda ne düşünüyorsunuz?

Herkes bir kere geliyor hayata. Herkesin kendine özgü bir yeteneği var. Allah vergisi bir şey. Önemli olan onu bulmak. Çocukları da yeteneklerine göre yönlendirmeli. Gelişmiş ülkeler, çocuklara birbirleriyle değil, kendileriyle yarışacak bir eğitim modeli sağlıyor. Bizde ise herkes aynı borudan geçecek. Halbuki biri şişman, biri zayıf, biri güçsüz. Bunu değiştirmek gerek. Türkiye’nin yaş ortalaması çok genç. Geleceğimiz için bunu doğru kullanmak çok kıymetli. Gençlerin içindeki potansiyeli erken yaşta keşfetmeliyiz. Türk gencini ve sporcusunu başarıya ulaştırmak için desteklemeliyiz. El birliğiyle dünya çapında başarılara imza atmak çok basit.

Benim notum:

Doğanın öneminin hepimiz farkındayız, ihtiyacımız olan kendimize ve çocuğumuza bu alanları yaratabilmek. Bu konuda bana yol gösteren Richard Louv’un “Doğadaki Son Çocuk” kitabını, tüm anne-babalara öneririm.

ZEYNEP İŞMAN

https://www.milliyet.com.tr/pembenar/zeynep-isman/cocuklari-bagimliliktan-kurtarmanin-en-iyi-yolu-doga-2718067

0 FacebookTwitterPinterestE-posta

NİLÜFER DEVECİGİL RÖPORTAJI, “Doğal oyun oynamayanlar problemli yetişkinler oluyor”

Zeynep İşman 21/07/2018

Doğal ebeveynlik, bağlanma ve mindfulness eğitimleri ve oyun terapileriyle pek çok ailenin yoluna ışık olan psikolog Nilüfer Devecigil ile oyunun önemini konuştuk.

Nilüfer Devecigil, pek çok anne-baba gibi bana da şifa olan bir terapist. İki yıl önce oyun terapilerini yaptığı odasına girdiğimde, oyun oynamaya dair bildiğim her şey yerle bir oldu ve sıfırdan başladım. Peki ebeveynler olarak oyun oynamakta neden zorlanıyoruz? Oyunun önemi ve gücü ne? Oyun oynamayı bilirsek ne kazanırız? Doğduğumuz andan itibaren oyun oynamayı bilen varlıklar olduğumuzu söyleyen Devecigil, “Çocukların başarılı, kendine güvenen, sosyal yetişkinler olmaları için oyun oynayacak zamanlar yaratmalıyız. Oyun bir zaman kaybı değildir” diyor.

– Çocuk gelişimi için oyun neden bu kadar önemli?

Oyun çocuğun dilidir ve daha doğduğu andan itibaren başlar. Çocuklar başka türlü iletişim kurmayı bilmezler. Çocuğun kendini ifade edebilmesi, sinir sisteminin gelişimi, dış dünyaya uyumlanabilmesi, ilişki kurabilmesi, ebeveynine güvenli bağlanabilmesi için oyun çok önemlidir. Biz farkında olmadan, “Ah canım burdayım, hanimiş, burnu burda” gibi söz ve hareketlerle çocuğa uyumlanıyoruz. Sonra bunlar yavaş yavaş diyaloğa dönüyor, ayaklarını öpmek, fış fış kayıkçı, ce-ee oyunu… Bunlar gelişim süreçleri içerisinde çocuğun ebeveyninden ayrılmayı, kendi kendini sakinleştirmeyi, geçişleri öğrenmesi açısından inanılmaz değerli. Eğer ebeveynlerimiz bizle oynamadıysa, yapamıyoruz. Ama bunu öğrenebiliriz. Emzirirken bile ilişki ve oyun var. “Çok mu acıkmış kuzum” diyoruz, o sırada karnı acıkmış ve sinir sistemi uyarılmış bebeğimizin farkında olmadan sinir sistemini sakinleştiriyoruz.

– Günümüzde sokak oyunlarının yerini oyun merkezleri aldı, bunların etkileri neler?

Spontan yani kendiliğinden oyunu mahvettik. Çocuğu hep yapılandırılmış şeylere sokuyoruz. Aktiviteler, kurslar spontan şeyler değil. Doğal oyun kalmadığı için bugün pek çok çocukta regülasyon problemi yaşıyoruz. Sokak oyununda doğal olarak regülasyonu pratik ederdik. Yaratıcılık, öğrenme, dikkat becerisi doğal oyunlarla öğrenilirdi. Ama şimdi kapalı kapılar altında, bilgisayar başında ya da oyun ablalarıyla söyleneni yapmayı pratik ediyor. Sonra da diyoruz ki bu çocuk neden sıkılıyor, oturamıyor bir türlü. Çünkü hareketsiz oturma müthiş bir regülasyon becerisi gerektirir. Bir travma yaşamış ve hiç spontan oyun oynayamamış çocuklar problemli yetişkinler oluyor. Ama tabii travma yaşamış çocuğun spontan oyun oynamasını da beklemiyoruz.

– Duyu bütünleme bozukluğunun bu kadar çok olmasında bunun bir etkisi var mı?

Hiçbir şeyin tek bir nedeni olamaz. Ama mesela bebekler artık yüzükoyun yere konmuyor. Battaniye falan koyuyorlar. Onu yapma bunu yapma, oyun alanı yaratamıyoruz sonrasında da duyusal alanlarda sorun yaşıyoruz. Teknolojiyi çok kullandırarak bu hakkı çocukların elinden alıyoruz. Oyun oynamadığı için duyusalı gelişmiyor. Can sıkıntısı ile başa çıkamadığı için regülasyonu gelişmiyor. Hepsi birbiri ile bağlantılı.

– Ebeveynler doğal oyun oynamakta zorlanıyorlar ama?

Oyunun anlamını bilmek çok önemli değil. Çocuk etraftaki her şeyi oyunla pratik ediyor. Sürekli oyunla bir şeyler anlatıyor bize. Anlattığı şeyi anlamasak da anlatmasına izin vermek inanılmaz değerli. Diyelim ki annesinin işe gitmesinde zorlanıyor. Kendi anne oluyor, annesi bebek. İşe gidiyor ve annesine ağla diyor. Ebeveynin yapacağı şey, ağlamak ve çocuğun duygusunu hissettirmek. Ama ebeveynler çocuğu sakinleştirip öğreten pozisyona geçiyor. Ya da çocuk oyunda kötü şeyler yapıyor, yalan söylüyor diye ebeveyn korkuyor. Halbuki oyunda öğrenmeye, deneyimlemeye çalışıyor. Oyunun içerisinde güç çocukta ve ben ebeveyn olarak sadece çocuğumun bana verdiği rolü oynamalıyım. Müdahale edince çocuk hiçbir şey anlatamıyor.

– Oyun oynamakta zorlanmanın üstesinden nasıl gelebiliriz?

Güvenli bağlanma, çocuğun ebeveynin gözlerinde istendiğini ve sevildiğini hissetmesidir. Eğer oyunda sınır koymazsam o sevgiyi hissedemiyor çocuk. Ebeveyn olarak sistemim ne kadar izin veriyorsa, oyun zamanını çocuğumla planlayabilirim. Her hareketimin, günü kurtarmasına değil, uzun vadede neye hizmet ettiğine bakmalıyım. İçine stres koyduğum her şey çocuğa sorun olarak geri dönüyor. Diş fırçalaması için devamlı hadi hadi dersem davranışı değiştiremem ama yavru aslanın sırtıma atlaması ve diş fırçalama avına çıkmamız kadar eğlenceli ve başarılı bir şey olamaz. Ebeveynler genelde “Ben oyuncu değilim” diyor. Zaten olmasınlar, oyuncu olan çocuktur. Sadece oyun oynamaya izin versinler. Hiç fikir bulamıyorlarsa evde komik danslar, en çirkin olma gibi doğaçlama bir sürü şey var. Çok büyütmemeliyiz gözümüzde. Eve gelir gelmez çocuğumla 3 saat oynayacağım diye bir şey yok.

– Oyun oynamanın yaşı var mı?

Ergenliğe kadar doğal oyun kapasitesi var. Terapide 11-12 yaşa kadar kullanılıyoruz. Ergenlikte bile sessiz sinema, dans gibi araçlarla devam ediyor. İnsanın kendi çocuğuyla oyun oynaması hiç kolay değil. Hele ki ebeveynim benle oyun oynamadıysa çok zor. Orada da kendine şefkat vermek önemli. Kendi oyun oynama kapasitemi bilip ona göre planlayabilirim. Biz bunu becerdikçe, çocuklarımız kendi çocukları olduğunda bunu baştan becerebilecek.

“Stresle baş etmeyi öğretiyor”

– Ce-ee ve saklambaç sinir sistemi için önemli mi?

Bebeklikten itibaren oynanmaya başlayan ce-ee oyunu ile çocuklar ebeveyninden ayrılmayı ve sonra buluşmayı öğreniyor. Sinir sistemimiz hayata geldiğimiz andan itibaren esnek halde başlamıyor. Dışardan gelen uyaranlarla ve ilişkilerin içinde öğreniyoruz esnetmeyi. Saklanma anında çocuk strese giriyor, heyecanlanıyor sonra yeniden sakinleşmeyi yaşıyor. Oyunla sinir sistemini regüle etmeyen çocuk büyüdüğünde sınav stresi, meslek seçimi, ilişkiler, depresyon vs ile baş edemiyor.

ZEYNEP İŞMAN

https://www.milliyet.com.tr/pembenar/zeynep-isman/dogal-oyun-oynamayanlar-problemli-yetiskinler-oluyor-2709861

0 FacebookTwitterPinterestE-posta

FUNDA ARAR RÖPORTAJI,

Zeynep İşman 07/07/2018

esi, müziği, duruşu, aile hayatı ile yıllardır hayranlıkla takip ettiğimiz bir sanatçı Funda Arar. Geçtiğimiz günlerde oğlu Aras’ın 5. yaş gününü kutlayan Funda Arar’la nasıl bir anne ve nasıl bir çocuk olduğunu konuştum.

Hayranı olduğum insanlara bakarken, hep nasıl bir çocuk olduklarını, bugün geldikleri noktaya gelmelerinde nelerin etkili olduğunu düşünürüm. Ve tabii eğer çocukları varsa, nasıl bir anne ya da baba olduklarını… Sevdiğimiz sanatçıları, kameralar aracılığıyla çok yakından tanıyoruz. Peki ya kameraların arkasında anne, baba, evlat, eş rolleriyle nasıl bir hayatları var? Yıllardır büyük bir sevgi ve saygı ile dinlediğimiz Funda Arar’a nasıl bir anne ve nasıl bir çocuk olduğunu sordum.

– Annelik hayatınızda neleri değiştirdi?

Yaşamımda bana verilen en büyük ödül çocuğum. Aşk neymiş evlat sahibi olunca anlıyor insan. Ne yapsam onu düşünüyorum. Anne olduktan sonra daha çok çalışıp, daha çok üretmem gerektiğini anladım.

– ‘Anneliği 3 kelime ile anlatın’ desem, nasıl tanımlardınız?

Aşk, koruma, fedakarlık.

– Biz sanatçı Funda Arar’ı tanıyoruz. Ebeveyn Funda Arar nasıl biri?

Her fırsatı oğlumla geçirmek istiyorum. İşten eve büyük bir özlemle geliyorum. Onun gözünden bakmaya çalışıyorum dünyaya. Ama bir çocuğu büyütürken büyük sabır gerekiyor. İyiyi, kötüyü, varı, yoğu elimden geldiğince anlatmaya çalışıyorum. Tabii daha çok öğreneceği şey var. En önemlisi mutlu bir çocuk olması…

– Anne olarak kendinizde en beğendiğiniz özelliğiniz ne?

Çok zor bir soru. Aras’a sevgiyi aşılamaya çalışıyorum. Bence dünyada sevgi zamanla azalıyor. Çocuklarımıza sevgiyi aşılamamız gerek.

– Annelikte en zorlandığınız konular neler?

Annelik çok sabır gerektiriyor. Çocuklar bazen istediklerini ağlayarak yaptırmaya çalışıyorlar. Dik durmak ve sabırlı davranmak gerekiyor.

– Konserler, albümler çok yoğun bir tempodasınız. Bu tempoyu ve Aras’la olan ilişkinizi nasıl dengeliyorsunuz?

Özellikle turne dönemleri özlem oluyor tabii. Ama iş dışındaki zamanlarımı hep onunla geçirmeye çalışıyorum. Artık yaptığım işin bilincinde olduğu için konsere veya stüdyoya girmem gerektiğini biliyor. Bazen “Ben de geleyim” diyor ama ikna edebiliyorum.

“Ağaç tepelerinde, sürekli şarkı söyleyen bir çocuktum”

– Birlikte oyun oynamayı seviyor musunuz? En çok hangi oyunları oynuyorsunuz?

Onunla oynamak çok eğlenceli. Zaten stresli bir işim var. Oyunla her şeyi unutuyorum. Aktivite yapmayı çok seviyor. Kesme, yapıştırma gibi. Erkek çocuk olduğu için top oynama, hoplama, zıplama gibi oyunları çok seviyor. Bir de öğretmencilik oynamayı çok seviyor. Hep o öğretmen oluyor tabii.

– Çocuklar model alarak öğrenir diyoruz. Sizin evde bu durum nasıl? Mesela Aras’ın müziğe ilgisi nasıl?

Aras evde bütün enstrümanlarla ilgileniyor. Şarkı söylemeyi de çok seviyor. Ama ileride müziği meslek olarak seçer mi bilmiyorum.

– Müziğin, sanatın çocuk gelişimine katkısı nedir?

Sosyal açıdan büyük katkı sağladığını düşünüyorum. Aynı zamanda da kültürel. Müzik bir anlatım biçimi olduğu için çocuğun kendini ifade etmesinde de büyük rol oynuyor. Aslında en saf haliyle sanatın bir köşesinde olan her insan biraz başka bakar hayata. Daha derin, daha sevgi dolu…

– Peki siz nasıl bir çocuktunuz?

Ağaç tepelerinde, sportif, aktif bir çocuktum. Tabii sürekli şarkı söyleyen.

– Müziğe ilginiz nasıl başladı?

Ben kendimi bildim bileli müzik hep hayatımda vardı. Şarkı söylemeyi o kadar çok seviyordum ki duyduğum ne varsa hepsini öğrenmeye çalışıyordum. Radyoda, televizyonda bir şarkı çalsa hemen sözlerini yazar, söylemeye başlardım. Sonra ilkokulda müzik dersleri başladı ve sonra konservatuvar…

– Şu anki Funda Arar olmanızda, çocukluğunuza dair en etkili şey ya da kişi kim?

Tabii ki ailem. Bana çok destek oldular. Çoğu aile çocuğunun müzisyen olmasını istemez. Ama benim ailem gerçek bir sanatsever. Kardeşim de güzel sanatlar okudu.

– Sizce etkili bir anne-baba nasıl olmalı?

Anne baba olmayı ciddiye almak gerek. Bir insanın geleceği sizin ellerinizde. Armut dibine düşer. Önce biz güzel ve doğru olacağız ki çocuk da gördüğünü yapsın. Çocuğumuzun isteklerine tabii ki saygı duyacağız ama her istediğini de yapmak ona faydadan çok zarar verir. Kuralların olması şart bence. Benim naçizane fikirlerim tabii.

Benim notum:

Dünyanın neresinde ya da kim olursak olalım, anne-baba olmak zor. Kültürler, yaşantı, çevre bambaşka olsa da anne-baba olunca aynı kaygılarda, aynı çabalarda, aynı hatalarda, aynı heyecanlarda ve mutluluklarda buluşuyor insan. Hata yapmaktan korkmamak, mükemmel olmaya çalışmamak, sevgiyi ve saygıyı temel alıp çocuğumuzla birlikte büyümek en güzeli diye düşünüyorum.

ZEYNEP İŞMAN

https://www.milliyet.com.tr/pembenar/zeynep-isman/cocuklarimiza-sevgiyi-asilamaliyiz-2701544

0 FacebookTwitterPinterestE-posta
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5

Zeynep İşman

Köşe Yazarı / İletişimci / Etkili Anne Baba Okulu Eğitmeni ... daha fazlası için tıklayın.

INSTAGRAM

birliktebuyuyoruz

“Enflasyon oranındaki %1’lik her artış, suça sürüklenen çocuk sayısını yaklaşık 1029 kişi artırıyor.” 
Bu bilgiyi geçtiğimiz günlerde TBMM’de katıldığım Çocuk Hareketi toplantısında öğrendim. TÜİK verileri. 2024 yılı yok içinde. Ben sayının çok daha yüksek olduğunu düşünüyorum.

Evet enflasyonun artışının ve eğitime ayrılan bütçenin azalmasının, suça karışan çocuk konusuyla direk ilgisi var.

Suçun içinde büyüyen çocukların, herhangi bir suça karışma ihtimalleri de çok ciddi yükseliyor. 

Son dönemde neden çok sık, bilmem kaç sabıkası olan ve sokaklarda dolaşan çocuk haberleri okuyoruz nedeni belli. Şu yaşımda, iki üniversite bitirmiş ve epeyce sosyal çevresi olan biri olarak, ‘Bana bir silah bul’ deseniz nereye gideceğimi bilemem. Ama bu çocuklar her tür maddeyi peynir ekmek gibi buluyor. 

Tek bir çocuğun bile güvende olmadığı bir toplumda, hiçbirimizin çocuğu güvende değil. Çocukları korumak sadece anne babaların görevi değil.

#çocuk #suçakarışançocuklar
Momtalks ailemiz genişliyor. Bu sefer de Adana’ Momtalks ailemiz genişliyor. Bu sefer de Adana’daydık. 2017 yılından beri ülkenin dört bir yanında binlerce ebeveyn ve eğitimci ile buluşuyoruz🧿.
Dün sadece Adana’dan değil, Hatay’dan, Mersin’den, Gaziantep’ten, Kahramanmaraş’tan, Adıyaman’dan, Kayseri’den gelenler de vardı. Eğitim sevdalısı hepinize teşekkür ederiz. Ülkemizde eğitime verilen değer ortada, o nedenle sizleri gördükçe umutla yolumuza devam edebiliyoruz 🙏🏻.

Dün bizlerle olan ve konuşmacı olmak dışında tüm heyecanımıza da ortak olan dostlarımıza tekrar teşekkürler. İyi ki varsınız💕

22 Aralık’ta Ankara’da görüşmek üzere. Bu sefer online da katılabileceksiniz. @momtalkstr 

#birliktebüyüyoruz #gelecekailedenbaşlar #momtalkstr #momtalksadana #eğitim #aile #çocuk #ebeveyn
İlham dolu bir röportaj ile karşınızdayım bu İlham dolu bir röportaj ile karşınızdayım bu pazar sayfamda ✨ 

Fizyoterapist Zeynep Büyükardıç’ın @zeynepbuyukardc hikâyesi tam anlamıyla bir yaşama azmi ve kararlılık örneği. Büyükardıç, 6 Şubat depremlerinde Kahramanmaraş’taki kliniğindeydi. Enkazdan 2 gün sonra kurtarılabildi. Sağ kolunu ve bacağını kaybetti. Uzun bir tedavi sürecinden sonra, vazgeçmek ve köşesine çekilmek yerine mesleğine devam etmeyi ve kendisi gibi ampute hastalarına umut olmayı tercih etti. Hayattaki en büyük tutkusu mesleği olan Büyükardıç, bu tutkunun ve güçlü yapısının kendisini ayağa kaldırdığını söylüyor. 
3 Aralık Dünya Engelliler Günü öncesinde GBB Ortez-Protez merkezinde çalışan fizyoterapist Zeynep Büyükardıç ile konuştuk. Kendisine çok teşekkür ediyorum 🙏🏻

Yazının tamamı Milliyet Pazar’da ve profilimde …

#birliktebüyüyoruz #milliyetpazar #3aralıkdünyaengellilergünü #engeltanımayanlar
Yorulduk morulduk ama değdi be Adana 💕 Emeği Yorulduk morulduk ama değdi be Adana 💕
Emeği geçen, bizle birlikte haftalardır koşuşturan tüm dostlarımıza, çok değerli konuşmacılarımıza ve salonu dolduran Adana ve çevre illerden gelen sizlere sonsuz teşekkürler 🙏🏻 Biz kocaman bir aileyiz 🫶🏻 @momtalkstr 

#gelecekailedenbaşlar #momtalkstr #momtalksadana #birliktebüyüyoruz
Sevgili Ahmet Baran @baranahmet ile muhteşem bir Sevgili Ahmet Baran @baranahmet ile muhteşem bir Momtalks Adana ❤️🙏🏻 @momtalkstr 
Başladık… 

Babacım çok sevdiğini biliyorum. Senin için 💕 @mehmethalilisman 

#gelecekailedenbaşlar #birliktebüyüyoruz #momtalkstr
Evet Adana! Biz geldik, siz nerdesiniz? 😁 
Yarın sabah 09:30 itibarıyla tam burada, Orhan Kemal Kültür Merkezi’ndeyiz @momtalkstr @dr.bahareris 

#gelecekailedenbaşlar #momtalkstr #momtalksadana #aile #eğitim #çocuk #ebeveyn #ergen #birliktebüyüyoruz #işbirliği
Böyle kucaklaşmalara hazır mısınız sevgili A Böyle kucaklaşmalara hazır mısınız sevgili Adanalılar? 
30 Kasım Cumartesi oradayız. Yerinizi alın 👉🏻 @momtalkstr 

Çukurova Belediyesi Orhan Kemal Kültür Merkezi
Program:
09.30 Karşılama ve kayıt
 
09.45​ Zeynep İşman-MomTalks Partner
10.00 ​Dr. Bahar Eriş- MomTalks Fikir Annesi
​​
“İlham Verenler”
10.15​​ “Nasıl Başardım?”
Nesrin Olgun Arslan / Yüzücü

10.55​ “Başarının Sol Anahtarı”
Ahmet Baran / Kanun Sanatçısı

11.45 ​​Kahve Molası
 
12.00 ​“Çocuklarda Matematiksel Düşünme Becerisi”
Burcu Haboğlu Baba / Matematikçi-Eğitim Girişimcisi

12.40​ “Sınavlarda Başarı İçin Etkili Çalışma Yöntemleri”
Emre Dalkılıç / Yazar
Filiz Özdemir / Eğitim Danışmanı
 
13:30​ Öğle Arası
 
14.30 “Rağmenci Olmak“
Mümin Sekman / Başarı Uzmanı - Yazar

15.15​ “Akran Zorbalığı”
Yasemin Meriç Kazdal / Klinik Psikolog

15.50​​ Kahve molası

16.15​ “Hocam Ne Olacak Bu Çocuğun Hali?”
Ferhat Aydın / Psikolog

#momtalkstr #momtalksadana #gelecekailedenbaşlar #birliktebüyüyoruz
Bugün @gelecegedokunananneler ve Başkent Üniver Bugün @gelecegedokunananneler ve Başkent Üniversitesi ev sahipliğinde, Çocuklukta Duygusal İhmal konusunda çok değerli paylaşımlar dinledim. @prof.dr.ferhundeoktem hocamın anlattığı bir olay ilgimi çekti ve paylaşmak istiyorum.

Yıllar önce Susam Sokağı dizisinde bir karakter ölmüş ve Amerika’daki tüm ekip, çocuk psikologlarıyla toplanıp, bu durumu çocuklara nasıl anlatacaklarını konuşmuşlar. Bir kısım karakteri tatile çıkaralım dese de çoğunluk bunun yanlış olduğunu, çocukların güvenini kaybedemeyeceklerini söylemiş. Sonunda ölümle ilgili kısmın gösterileceği bölüm bir tatil dönemine denk getirilmiş çünkü çocukların aileleriyle izlemeleri isteniyormuş. Bu sırada okul öncesi dönemde çocuğu olan aileler izinli sayılmış ve ailelere çocuklarıyla ölümü nasıl konuşabileceklerine dair bilgilendirilme yapılmış.

Ülkemizde ise yine geçmiş yıllarda bir öğretmen sınıfta çocuklara öldüklerinde kendi cenazelerinin nasıl olacağını tüm detayına kadar tarif edip, ahirete hazırlık adı altında ders (!) anlatmıştı. O dönem o okuldaki çocuklar titreme, ağlama, kusma belirtileri ile hastaneye getirilmiş.

İki yaklaşım arasında nasıl farklar görüyorsunuz? Çocukluk özen gerektirir. Bu hassas dönem emek ister. 
Çocuk istismarı sandığımızdan çok daha kapsamlı bir konu. Çocukları ihmal etmek ve istismar etmek arasındaki geniş çizgide gidip geliyoruz. En çok da en yakınlardan geliyor bu durum ne yazık ki.

#çocukluktaduygusalihmal #ihmal #istismar #birliktebüyüyoruz
Soğuk Ankara’dan günaydın ❄️ Poz vereyim Soğuk Ankara’dan günaydın ❄️ 
Poz vereyim diye bir artistlik yaptım önce ama son fotoda görüldüğü gibi dondum:)

Bugün @gelecegedokunananneler ile “Duygusal İhmal Sempozyumu”ndayım. Konu görünmeyen/fark edilmeyen ama çok yaygın bir durum olduğundan çok mühim. Notlarımı paylaşacağım.

#birliktebüyüyoruz #çocukluktaduygusalihmal #duygusalihmal
Adana’da büyüyen ve bunun psikolog olmasında Adana’da büyüyen ve bunun psikolog olmasında çok etkisi olduğunu söyleyen @barpsikologu Ferhat Aydın, “Hocam ne olacak bu çocuğun hali?” başlıklı psiko-gösteriyle Momtalks Adana’nın kapanışını yapacak. ☺️

Dopdolu bir gün sizleri bekliyor. Tadı damağınızda kalacak. Ayrıntılar @momtalkstr sayfasında ve profilimde…

#momtalkstr #momtalksadana #adana #adanaetkinlik #gelecekailedenbaşlar #birliktebüyüyoruz #eğitim #aile #çocuk #ebeveyn
Daha Fazla... Instagramda takip edin

Menü

  • Hakkımda
  • Eğitim
  • Yazılar
    • Tümü Röportajlar
      Yazılarım

      DOLU DOLU BİR YAZ

      01/08/2020

      Yazılarım

      “Dünyayı değiştirecek şefkat evde başlar”

      25/07/2020

      Yazılarım

      Sanatla dolu yaz tatili için

      11/07/2020

      Yazılarım

      Bu günleri unutmayalım ama takılıp kalmayalım da…

      28/06/2020

      Yazılarım

      “Dışarısı güvensiz” değil “Evimiz güvenli”

      27/06/2020

      Yazılarım

      Çalışan ebeveynler isyanlarda

      26/06/2020

      Yazılarım

      Her liselinin bir mentoru/koçu olsa…

      25/06/2020

      Yazılarım

      Yolun solunda maske takmak zorunlu, sağında çıkarabilirsin!

      24/06/2020

      Röportajlar

      MEHMET TONER RÖPORTAJI, ‘Bir deney, bin okumaya bedel’

      01/09/2018

      Röportajlar

      JUDİTH MALİKA LİBERMAN RÖPORTAJI, Masal dinleyen çocuk hayata…

      18/08/2018

      Röportajlar

      NASUH MAHRUKİ RÖPORTAJI, ‘Çocukları bağımlılıktan kurtarmanın en iyi…

      04/08/2018

      Röportajlar

      NİLÜFER DEVECİGİL RÖPORTAJI, “Doğal oyun oynamayanlar problemli yetişkinler…

      21/07/2018

      Röportajlar

      FUNDA ARAR RÖPORTAJI,

      07/07/2018

      Röportajlar

      SİNAN CANAN RÖPORTAJI, ‘Pornografi ergen beynini bozuyor’

      23/06/2018

      Röportajlar

      AHMET KEMAL ŞENPOLAT RÖPORTAJI, “HAYVAN KARNE HEDİYESİ DEĞİLDİR”

      09/06/2018

      Röportajlar

      BAHAR ERİŞ RÖPORTAJI, “NASA’da çalışan her iki kişiden…

      02/06/2018

  • Önerdim Gitti
    • Tümü Çocuk – Kitap Yetişkin – Film Yetişkin – Kitap
      Önerdim Gitti

      Kahramanın Sonsuz Yolculuğu

      22/07/2018

      Önerdim Gitti

      Masallarla Yola Çık

      14/07/2018

      Çocuk – Kitap

      Madiba Büyüsü

      10/07/2018

      Çocuk – Kitap

      Ezik Kokarca

      30/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KUMKURDU

      18/06/2018

      Çocuk – Kitap

      HAYVANLAR ALEMİ

      02/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KÜÇÜK PRENS

      20/05/2018

      Çocuk – Kitap

      MOMO

      16/05/2018

      Çocuk – Kitap

      Madiba Büyüsü

      10/07/2018

      Çocuk – Kitap

      Ezik Kokarca

      30/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KUMKURDU

      18/06/2018

      Çocuk – Kitap

      HAYVANLAR ALEMİ

      02/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KÜÇÜK PRENS

      20/05/2018

      Çocuk – Kitap

      MOMO

      16/05/2018

      Çocuk – Kitap

      Boşluk

      14/04/2018

      Çocuk – Kitap

      Denizin Altında

      17/03/2018

      Yetişkin – Film

      The Hunt

      07/04/2018

      Yetişkin – Film

      3 Generations

      10/03/2018

      Yetişkin – Film

      Mucize

      17/02/2018

      Yetişkin – Film

      Aramızda Bebek Var

      10/02/2018

      Yetişkin – Film

      Lion

      30/12/2017

      Yetişkin – Film

      Gifted

      23/12/2017

      Yetişkin – Kitap

      Kahramanın Sonsuz Yolculuğu

      22/07/2018

      Yetişkin – Kitap

      Masallarla Yola Çık

      14/07/2018

      Yetişkin – Kitap

      MOMO

      16/05/2018

      Yetişkin – Kitap

      Doğadaki Son Çocuk

      25/04/2018

      Yetişkin – Kitap

      Aktörlük Sanatı

      01/04/2018

      Yetişkin – Kitap

      Çocuklar için beş sevgi dili

      10/03/2018

      Yetişkin – Kitap

      Bir kurbağa gibi sakin ve dikkatli

      10/03/2018

      Yetişkin – Kitap

      Marshmallow testi

      10/03/2018

  • 2 İleri 1 Geri
    • 2 İleri 1 Geri

      Roma

      10/05/2016

      2 İleri 1 Geri

      Prag

      01/09/2015

      2 İleri 1 Geri

      Paris

      10/09/2013

      2 İleri 1 Geri

      St. Petersburg

      05/03/2012

  • Birlikte Büyüyoruz
  • İletişim

İlgi Görenler

  • 1

    Bir kurbağa gibi sakin ve dikkatli

    10/03/2018
  • 2

    Lion

    30/12/2017
  • 3

    Doğadaki Son Çocuk

    25/04/2018

Bülten

"Birlikte Büyüyoruz" bültenimize abone olarak, makaleler, bilgilendirmeler ve fotoğrafları doğrudan e-posta adresinize alabilirsiniz.

Gizlilik Politikası            Kullanım Şartları

  • Instagram
  • E-posta

Zeynep İşman - Birlikte Büyüyoruz®. Tüm hakları saklıdır. İzin almadan kullanılamaz. Geliştirme: W Dijital


Başa Dön