Zeynep İşman
  • Hakkımda
  • Eğitim
  • Yazılar
    • Tümü Röportajlar
      Yazılarım

      DOLU DOLU BİR YAZ

      01/08/2020

      Yazılarım

      “Dünyayı değiştirecek şefkat evde başlar”

      25/07/2020

      Yazılarım

      Sanatla dolu yaz tatili için

      11/07/2020

      Yazılarım

      Bu günleri unutmayalım ama takılıp kalmayalım da…

      28/06/2020

      Yazılarım

      “Dışarısı güvensiz” değil “Evimiz güvenli”

      27/06/2020

      Yazılarım

      Çalışan ebeveynler isyanlarda

      26/06/2020

      Yazılarım

      Her liselinin bir mentoru/koçu olsa…

      25/06/2020

      Yazılarım

      Yolun solunda maske takmak zorunlu, sağında çıkarabilirsin!

      24/06/2020

      Röportajlar

      MEHMET TONER RÖPORTAJI, ‘Bir deney, bin okumaya bedel’

      01/09/2018

      Röportajlar

      JUDİTH MALİKA LİBERMAN RÖPORTAJI, Masal dinleyen çocuk hayata…

      18/08/2018

      Röportajlar

      NASUH MAHRUKİ RÖPORTAJI, ‘Çocukları bağımlılıktan kurtarmanın en iyi…

      04/08/2018

      Röportajlar

      NİLÜFER DEVECİGİL RÖPORTAJI, “Doğal oyun oynamayanlar problemli yetişkinler…

      21/07/2018

      Röportajlar

      FUNDA ARAR RÖPORTAJI,

      07/07/2018

      Röportajlar

      SİNAN CANAN RÖPORTAJI, ‘Pornografi ergen beynini bozuyor’

      23/06/2018

      Röportajlar

      AHMET KEMAL ŞENPOLAT RÖPORTAJI, “HAYVAN KARNE HEDİYESİ DEĞİLDİR”

      09/06/2018

      Röportajlar

      BAHAR ERİŞ RÖPORTAJI, “NASA’da çalışan her iki kişiden…

      02/06/2018

  • Önerdim Gitti
    • Tümü Çocuk – Kitap Yetişkin – Film Yetişkin – Kitap
      Önerdim Gitti

      Kahramanın Sonsuz Yolculuğu

      22/07/2018

      Önerdim Gitti

      Masallarla Yola Çık

      14/07/2018

      Çocuk – Kitap

      Madiba Büyüsü

      10/07/2018

      Çocuk – Kitap

      Ezik Kokarca

      30/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KUMKURDU

      18/06/2018

      Çocuk – Kitap

      HAYVANLAR ALEMİ

      02/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KÜÇÜK PRENS

      20/05/2018

      Çocuk – Kitap

      MOMO

      16/05/2018

      Çocuk – Kitap

      Madiba Büyüsü

      10/07/2018

      Çocuk – Kitap

      Ezik Kokarca

      30/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KUMKURDU

      18/06/2018

      Çocuk – Kitap

      HAYVANLAR ALEMİ

      02/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KÜÇÜK PRENS

      20/05/2018

      Çocuk – Kitap

      MOMO

      16/05/2018

      Çocuk – Kitap

      Boşluk

      14/04/2018

      Çocuk – Kitap

      Denizin Altında

      17/03/2018

      Yetişkin – Film

      The Hunt

      07/04/2018

      Yetişkin – Film

      3 Generations

      10/03/2018

      Yetişkin – Film

      Mucize

      17/02/2018

      Yetişkin – Film

      Aramızda Bebek Var

      10/02/2018

      Yetişkin – Film

      Lion

      30/12/2017

      Yetişkin – Film

      Gifted

      23/12/2017

      Yetişkin – Kitap

      Kahramanın Sonsuz Yolculuğu

      22/07/2018

      Yetişkin – Kitap

      Masallarla Yola Çık

      14/07/2018

      Yetişkin – Kitap

      MOMO

      16/05/2018

      Yetişkin – Kitap

      Doğadaki Son Çocuk

      25/04/2018

      Yetişkin – Kitap

      Aktörlük Sanatı

      01/04/2018

      Yetişkin – Kitap

      Çocuklar için beş sevgi dili

      10/03/2018

      Yetişkin – Kitap

      Bir kurbağa gibi sakin ve dikkatli

      10/03/2018

      Yetişkin – Kitap

      Marshmallow testi

      10/03/2018

  • 2 İleri 1 Geri
    • 2 İleri 1 Geri

      Roma

      10/05/2016

      2 İleri 1 Geri

      Prag

      01/09/2015

      2 İleri 1 Geri

      Paris

      10/09/2013

      2 İleri 1 Geri

      St. Petersburg

      05/03/2012

  • Birlikte Büyüyoruz
  • İletişim
Zeynep İşman
  • Hakkımda
  • Eğitim
  • Yazılar
    • Tümü Röportajlar
      Yazılarım

      DOLU DOLU BİR YAZ

      01/08/2020

      Yazılarım

      “Dünyayı değiştirecek şefkat evde başlar”

      25/07/2020

      Yazılarım

      Sanatla dolu yaz tatili için

      11/07/2020

      Yazılarım

      Bu günleri unutmayalım ama takılıp kalmayalım da…

      28/06/2020

      Yazılarım

      “Dışarısı güvensiz” değil “Evimiz güvenli”

      27/06/2020

      Yazılarım

      Çalışan ebeveynler isyanlarda

      26/06/2020

      Yazılarım

      Her liselinin bir mentoru/koçu olsa…

      25/06/2020

      Yazılarım

      Yolun solunda maske takmak zorunlu, sağında çıkarabilirsin!

      24/06/2020

      Röportajlar

      MEHMET TONER RÖPORTAJI, ‘Bir deney, bin okumaya bedel’

      01/09/2018

      Röportajlar

      JUDİTH MALİKA LİBERMAN RÖPORTAJI, Masal dinleyen çocuk hayata…

      18/08/2018

      Röportajlar

      NASUH MAHRUKİ RÖPORTAJI, ‘Çocukları bağımlılıktan kurtarmanın en iyi…

      04/08/2018

      Röportajlar

      NİLÜFER DEVECİGİL RÖPORTAJI, “Doğal oyun oynamayanlar problemli yetişkinler…

      21/07/2018

      Röportajlar

      FUNDA ARAR RÖPORTAJI,

      07/07/2018

      Röportajlar

      SİNAN CANAN RÖPORTAJI, ‘Pornografi ergen beynini bozuyor’

      23/06/2018

      Röportajlar

      AHMET KEMAL ŞENPOLAT RÖPORTAJI, “HAYVAN KARNE HEDİYESİ DEĞİLDİR”

      09/06/2018

      Röportajlar

      BAHAR ERİŞ RÖPORTAJI, “NASA’da çalışan her iki kişiden…

      02/06/2018

  • Önerdim Gitti
    • Tümü Çocuk – Kitap Yetişkin – Film Yetişkin – Kitap
      Önerdim Gitti

      Kahramanın Sonsuz Yolculuğu

      22/07/2018

      Önerdim Gitti

      Masallarla Yola Çık

      14/07/2018

      Çocuk – Kitap

      Madiba Büyüsü

      10/07/2018

      Çocuk – Kitap

      Ezik Kokarca

      30/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KUMKURDU

      18/06/2018

      Çocuk – Kitap

      HAYVANLAR ALEMİ

      02/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KÜÇÜK PRENS

      20/05/2018

      Çocuk – Kitap

      MOMO

      16/05/2018

      Çocuk – Kitap

      Madiba Büyüsü

      10/07/2018

      Çocuk – Kitap

      Ezik Kokarca

      30/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KUMKURDU

      18/06/2018

      Çocuk – Kitap

      HAYVANLAR ALEMİ

      02/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KÜÇÜK PRENS

      20/05/2018

      Çocuk – Kitap

      MOMO

      16/05/2018

      Çocuk – Kitap

      Boşluk

      14/04/2018

      Çocuk – Kitap

      Denizin Altında

      17/03/2018

      Yetişkin – Film

      The Hunt

      07/04/2018

      Yetişkin – Film

      3 Generations

      10/03/2018

      Yetişkin – Film

      Mucize

      17/02/2018

      Yetişkin – Film

      Aramızda Bebek Var

      10/02/2018

      Yetişkin – Film

      Lion

      30/12/2017

      Yetişkin – Film

      Gifted

      23/12/2017

      Yetişkin – Kitap

      Kahramanın Sonsuz Yolculuğu

      22/07/2018

      Yetişkin – Kitap

      Masallarla Yola Çık

      14/07/2018

      Yetişkin – Kitap

      MOMO

      16/05/2018

      Yetişkin – Kitap

      Doğadaki Son Çocuk

      25/04/2018

      Yetişkin – Kitap

      Aktörlük Sanatı

      01/04/2018

      Yetişkin – Kitap

      Çocuklar için beş sevgi dili

      10/03/2018

      Yetişkin – Kitap

      Bir kurbağa gibi sakin ve dikkatli

      10/03/2018

      Yetişkin – Kitap

      Marshmallow testi

      10/03/2018

  • 2 İleri 1 Geri
    • 2 İleri 1 Geri

      Roma

      10/05/2016

      2 İleri 1 Geri

      Prag

      01/09/2015

      2 İleri 1 Geri

      Paris

      10/09/2013

      2 İleri 1 Geri

      St. Petersburg

      05/03/2012

  • Birlikte Büyüyoruz
  • İletişim
Etiket:

zeynep

BAHAR ERİŞ RÖPORTAJI, “NASA’da çalışan her iki kişiden biri dislektik”

Zeynep İşman 02/06/2018

Dislektik olan ünlüler arasında kimler yok ki… Einstein’den, Muhammed Ali’ye, Stephen Spielberg’den, Picasso’ya pek çok deha dislektik. Çocuklarda üstün zeka ve yetenek eğitimi üzerine çalışmalar yapan akademisyen ve yazar Dr. Bahar Eriş, literatürde “öğrenme güçlüğü” olarak tanımlanan disleksinin, “öğrenme farklılığı” olduğunun altını çiziyor. Alfa Yayınları‘ndan çıkan son kitabı “Gölgedeki Yıldızlar“da disleksi hakkında bilinmeyenleri ya da doğru sanılan yanlışları gözler önüne seren Eriş, “Bu çocuklar tembel ya da geri olarak etiketleniyor. Halbuki sadece beyinleri farklı çalışıyor. Eğitim sistemine uyum sağlayamadıkları için bir ülkenin insan kaynağı boşa harcanıyor” diyor.

– Disleksinin tanımı ve yaygınlık oranı nedir?

Disleksi, bütünü görme, güçlü sezgi, hayal gücü, yaratıcı düşünce, problemlere farklı açıdan bakabilme, güçlü görsel hafıza, üç boyutlu düşünme gibi güçlü yönleri olan bir beyin farklılığıdır. Bu farklılık nedeniyle çocuklar belli şeyleri rahatlıkla yaparken, en basit ifadesiyle okumakta güçlük yaşarlar. Benim şahsi tanımım yetenek odaklı. Literatürde “özgül öğrenme güçlüğü” olarak tanımlanıyor. Oysa ortada ne hastalık var ne zekada bir gerilik. Bilakis, zeki çocuklar… Ancak sözcük ya da sayıları okuma ve çözümleme hızı, çocuğun zekasının gerisinde seyrediyor. Bir çocuk bunu çok güzel anlatmış: “Gözlerim beynimden beş kelime geride!” Disleksinin toplumlarda görülme oranının yüzde 10-20 arasında değiştiği belirtiliyor. Bu çok yüksek bir rakam! Türkiye’de disleksi oranıyla ilgili sistematik ve kapsamlı bir çalışma yok ama ben daha yüksek olduğunu düşünüyorum. Genetik olarak geçiş oranı ise yüzde 25-50 arası.

– Aileler çocuklarının dislektik olup olmadığını nasıl anlar?

Genellikle okula başlayıncaya kadar belli olmuyor. Ön işaretler; emeklemeden yürümek, harflerin yerlerini karıştırmak, yönleri anlamakta sıkıntı, sakarlık, saati okuyamama, kelimeleri yanlış telaffuz etmek, ödevin başına oturmamak için her şeyi yapma, harflere ilgi göstermeme, okuyamama, okumaktan kaçma, üç boyutlu şeyleri takıp, çıkarmaya ilgi duyma olarak sıralayabiliriz. Ama bunların hiçbirine tek başına bakılıp karar verilemez. Hikâyenin bütününe bakmak gerek.

“Sağ beyin odaklılar“

– Diyelim ki çocuğumuz dislektik, ne yapacağız?

Öğretmenlerle, psikologlarla ya da çocuk doktorlarıyla koordine olmak gerekli. Ailenin bilinçli olması çok önemli. Tüm bu insanlar çocuğu desteklemeli. İlgi alanlarına göre yönlendirilmeli. Okuma konusunda baskı yapılmamalı, tahtaya çıkarıp okumaya zorlanmamalı. Hükümet, eğitim, sağlık camiası el ele vermeli.

– Bir dönem modaydı, “Bizim çocuğun sol beyni gelişkin, fazla zeki” diye! Şimdi de sağ beyni gelişkinler için mi aynı şey söylenecek?

Mantıklı bir tespit. Geleceği sağ beyin odaklı bireylerin şekillendireceği savunuluyor. Neden? Sol beynin yaptığı mantıksal işlemlerin hepsini artık bilgisayarlar yapıyor. Bilgisayarın yapamadığı şey büyük resmi görmek ve bağlamı anlamak. Bugünün dünyasında bir adım öne çıkan bireylerin sanat, empati, sezgi, bağlamı görme gibi sağ beyin odaklı özelliklere sahip insanlar olduğu belirtiliyor. Dislektik bireyler sıralı, kurallı, adım adım mantık yürütme gerektiren işlerde zorluk yaşıyorlar. Bir teoriye göre, sol beyin işlevlerinde yaşadıkları bu zorluklar, sağ beyin işlevlerini çok daha ileri boyutlara taşıyor. Bunların hepsi büyük avantaj çünkü devir girişim, yaratıcılık, 3 boyutlu tasarımlar ve ‘big data’ devri.

– Disleksinin varlığından haberdar mı insanlar?

Ya hiç bilmiyor ya da sadece güçlük perspektifinden biliyor. Eğitim sisteminin odağında okuma faaliyeti olunca dislektikler gibi sağ beyin odaklılar hezimete uğruyor. Halbuki bu ayrı bir özellik. Hatta belli noktalarda avantaj. Mesela şu an NASA’da çalışan her iki kişiden biri dislektik. BBC’nin araştırmasına göre, sıfırdan milyoner olanların yüzde 40’ı dislektik. Güzel sanatlarda disleksi oranı 3 kat fazla.

Dislektikler hangi alanlara daha yatkınlar?

En iyi tasarımcılar, peyzaj mimarları, marangozlar, aşçılar, yazılım geliştiriciler, radyologlar, cerrahlar, ortodonti uzmanları, grafik tasarımcılar, fotoğrafçılar, ressamlar, kaptanlar, pilotlar dislektikler arasından çıkıyor. Bunlar “disleksiden zengin” alanlar olarak biliniyor. Çünkü bütün resmi görebiliyorlar.

Dislektik olan ünlüler

Albert Einstein, Thomas Edison, Leonardo da Vinci, Agatha Christie, Richard Branson, Jamie Oliver, Muhammed Ali, Steven Spielberg, Magic Johnson, Tommy Hilfiger, Walt Disney, John Lennon, Pablo Picasso, Henry Ford, Ingvar Kamprad

Aileler neler yapabilir?

– Çocuğa yüksek sesle kitap okumak

– Dikkatle dinlemek

– Bol bol kelime oyunu oynamak

– Hikaye anlattırmak

– Konuşmak istemediğinde zorlamamak

– Kısa ve net yönergeler vermek

– Kıyaslamamak

– Yapamazsın dememek

– İlgi alanlarına yönlendirmek

– Öğretmen ve okul ile konuşmak

ZEYNEP İŞMAN

https://www.milliyet.com.tr/pembenar/zeynep-isman/nasa-da-calisan-her-iki-kisiden-biri-dislektik-2680766

0 FacebookTwitterPinterestE-posta

YASEMİN PAKKAN RÖPORTAJI, “Öğretmen öğreten değil, birlikte öğrenen olmalı”

Zeynep İşman 20/05/2018

Tam 43 yılda sayısız öğrencinin hayatına dokunan Yasemin Pakkan, şu sıralar tarifi zor bir heyecan içinde… 2018-2019 Eğitim-Öğretim yılında İstanbul Beykoz’da açacağı yeni okulu için eğitim kadrosunu oluşturan Yasemin Hoca, “Bu ülkeye borcum var, şimdi onu ödeme zamanı” diyor.

Yasemin Pakkan yaşamının 43 yılını eğitime ve öğrencilerine adamış, kendi alanında efsane bir öğretmen. Bugüne kadar hem pek çok devlet okulunda hem özel okullarda binlerce öğrenciye öğrenme ortağı olmuş. Öyle ki, “Öğretmenliği öğrencilerimden öğrendim” diyor. Birikimlerini aktarabilmek, hâlâ ilk günkü heyecanı ile çocuklarla buluşmaya devam etmek ve bu ülkeye bir borcu olduğuna inandığı için bir okul açmaya karar vermiş. Şu günlerde 2018-2019 Eğitim-Öğretim yılında yeni açacağı okulunun heyecanı ile yaşayan Yasemin Hoca ile doğru okul seçiminden, verimli öğrenmeye kadar pek çok konuda konuştuk. Söylediklerinin anne-babalar hatta eğitimciler için yol gösterici olacağına inanıyorum.

– Anne-babalar okul seçerken nelere dikkat etmeli?

Okul seçiminde tamamen ekibin seçilmesinden yanayım. Birincil olarak çocuğunuzu kime teslim ettiğiniz önemli. Okul bir yaşam yeri. O nedenle orada sıfır hata olmalı. Servis şoföründen ablaya, yemek personelinden hizmetlisine kadar çok önemli. Ve tabii ki öğretmen kadrosunun nasıl olduğuna bakılmalı. Güvenlik çok önemli. Az da olsa açık alanı ve yeşilliğinin olması gerekli. Diğer önemli konu okulun kadrosunun öğrenmeye açık olması ve sürekli eğitim alması. Kendini ve bakış açısını yenilemesi. Tüm bunları yaparken de tevazu sahibi bir okul olması önemli. Okulların yerleri, binaları ve fiziki koşulları elbette ki önemli ama buna çok da takılmamak gerekli. Yani süse püse, vitrine çok da aldanmamalı. Hiçbir fiziki imkanı olmayan ama muhteşem öğrenciler yetiştiren okullar var.

“Çocuğun okuldan hangi duyguyla geldiği size ipuçlarını verir”

Veliler çocuklarının okuldan eve nasıl geldiklerine baksınlar. Mutsuz, bıkkın, yorgun mu geliyor? Bazısı hâlâ enerjik oluyor ve o günü heyecanla anlatıyor. Bazısı elinde kocaman bir kitapla geliyor ve merakla onu incelemeye başlıyor. Bunlar anne babalar için çocuğun okulu sevip sevmediğine dair en büyük ipucu.

“İlkokul ve lise ayrı olmalı”

Yuva ve ilkokulun çok büyük olmamasından yanayım. Büyüdükçe aynı kalitede eğitimi vermek güçleşiyor. Okul öncesinde binalar küçük olmalı, bolca yabancı dil ve aktivite olmalı. Lisenin de ayrı olması gerektiğini düşünüyorum. Lise başka bir dünya. İlgi alanları, hayata bakışları farklı. Aynı bünyede bulunması okulu akademik olarak zayıflatıyor çünkü lisede başarı ve sınav kaygısı oluyor.

– Öğretmen kadrosu nasıl olmalı?

“Ben öğretmenim, kimseden öğrenecek bir şeyim yok” bakış açısına sahip öğretmenler olmamalı. Öğrenmeye açık öğretmenler olmalı. Dünya gelişiyor, değişiyor. Öğreten değil, birlikte öğrenen, çocuğa deneyimleme imkanı sunan, merak eden ve ettiren öğretmenler olmalı. Öğrenen okul, öğrenen öğretmen seçimi yapmalıyız.

– Verimli bir öğrenme nasıl olur?

Merak uyandırarak. Örneğin elektrik konusunu işliyoruz. Çocuğun gördüğü, hissettiği ihtiyaçtan yola çıkıldığında öğrenme daha kalıcı, verimli olur. Sınıftaki lambanın ışığı nasıl, nereden geliyor? Duvardaki kablolar, binadaki sigorta, mahalledeki trafo, şehir dışında yüksek gerilim hatları ve barajlar gibi. Ezber buz üzerine yazı yazmaktır. Boşuna bir uğraştır. Konuyu açacak ilginç birkaç cümle ile sonucu onların bulmasını sağlamalıyız.

– 17 Mayıs Okul Dışarıda Günü idi. Açık havada eğitimi desteklediğinizi her zaman söylüyorsunuz, bunun eğitime katkısı neler?

Öğrenme ortamını sınıfla sınırlandıramayız. Fırsat eğitimi her yerde ve her zaman yapılabilir. Öğretimi sınıf duvarlarının arasına hapsettiğimizde yaşam alanı olan okulu değerlendirmemiş oluruz. Doğada ve açık havada öğretim çok daha keyifli ve kalıcı olur. Öğretmenliğe başladığım ilk yıllarda günün yarısını bahçede geçirirdik. Özelikle yazma etkinliğine gerek duyulmayan derslerin tamamını hava koşulları uygun ise çimenlerde yapardık.

Akademik dersler arasında on dakika bile olsa bahçe oyunları, yarışmalar düzenlerdik. Dünya öğrenmeyi kalıcı ve kolay bir hale getirmek için uğraş veren eğitim bilimcilerle dolu. Bu konuda öğretmen eğitimleri vererek öğretmenleri sınıf dışına alıştırmamız gerekiyor. Deneylerimizi bahçede yapabiliriz. Çamurlu suyun içindeki planktonları yerinde gözlemleyebiliriz. Kurbağanın başkalaşımını her gün izleyebiliriz. Mevsimlere göre bitkilerin ve hayvanların değişimlerini gözlemleyebiliriz.

– Çocuğa sorumluluk nasıl kazandırılır?

Yapabileceği işleri ellerinden almayarak. Kendi işini kendisinin yapması konusunda fırsat yaratarak. Yatağını kapatabilir, tabağını mutfağa taşıyabilir, kurabiyeye şekil verebilir. Çorabını kendi giyip, giysilerini katlayabilir. Ona ihtiyacınız olduğunu hissettirmek çok önemli. Yardım istemeliyiz ondan. Yardım etmenin yüceliğini, kendine yetmenin sağladığı özgüveni hissetmeli.

“Yaramazlık diye bir şey yok”

Çocukları yaramaz diye etiketlemeyi son derece yanlış buluyorum. Yaramazlık diye bir şey yok, merak var. Çocukla aynı frekansta olursak yaramazlık falan da olmaz. Çocuk bir şey yaptığında siz de dahil olun ona. Çocuklarla konuşurken onları incitmemeli. O zaman her şey normale dönüyor. Baskısız, yaptırımsız, otokontrolle yaşanan bir okul mümkün.

Aileler fedakarlıklar yapıyor ama aile bütçesini de göz önünde bulundurmak şart. Bütçeleri kısıtlıysa, iyi öğretmeni olan devlet okulu araştırsınlar. Öğretmenlerin, velilerin inisiyatif aldığı çok iyi devlet okulları var. Dediğim gibi önemli olan öğretmen ve okul kadrosu.

ZEYNEP İŞMAN

https://www.milliyet.com.tr/pazar/ogretmen-ogreten-degil-birlikte-ogrenen-olmali-2672015

0 FacebookTwitterPinterestE-posta

Ben Ne Söylüyorum, Çocuğum Ne Duyuyor?

Zeynep İşman 11/03/2018
Geçen akşam eve geldiğimde, kızımın montu ve beresi holün ortasında yerde duruyordu. Ben de anında, içimden çıkan “anne Zeynep” rolümle, “Eşyalarını hep yere atıyorsun Derin” dedim. Onun bana cevabı da geç gelmedi: “Atmıyorum, koyuyorum anne!”
Bu cevap karşısında beynimden vurulmuşa döndüm. Evet, demek ki onun dünyasında eşyalarını atmıyordu, yere koyuyordu ve iki kelime arasında dağlar kadar fark vardı. Çocuklarla iletişimde algılarımız çok farklı çalışıyor. Algılar farklı çalışınca, kendimizi ifade ediş şeklimizde değişiyor. Ama işte bütün sır da burada yatıyor. Kendimizi nasıl ifade ettiğimizde!
Kendimizi ifade ederken, duygularımızın tuzağına düşüp, yargılayıcı, küçümseyici, etiketleyici ve eleştirel bir tavır takınınca mesaj asla yerine ulaşmıyor. Ulaşmadığı gibi, çocuğumuzla çok daha büyük krizlere sebep oluyor. Bir kelime, amacını aşıp, çok başka yerlere gidebiliyor. Yani biz söylüyoruz ama çocuğumuz duymuyor. Peki yok mu bunun doğru bir yolu?
Sihirli formül
Sihirli formül öncelikle sorunun kime ait olduğunu bulmak. Yani sorun çocuğun mu yoksa ebeveynin mi? Bu neden önemli? Çünkü çoğu zaman anne-babalar çocuğun olan bir sorunu, kendi sorunu gibi sahipleniyor. (Örneğin ödev yapmak) Benim örneğimde, eşyaların ortalıkta kalması benim sorunum, kızımın değil. Benim için dağınıklık olan şey, onun için değil. Benim gözüme batan şeyleri, o fark etmiyor bile. Peki bu durumda ne yapmalıyım? Olumlu bir şekilde kendimi ifade etmeliyim. Yani:
Davranış (suçlama içermeyen tanımı) + Duygu + Etki
Eve gelir gelmez çocuğumu etiketlememin ve “eşyalarını hep yere atıyorsun” dememin altında bir duygu var aslında. O da kızgınlık. Peki neden o manzarayı görünce kızıyorum? Çünkü eşyalarını ben toplamak istemiyorum. Kendi sorumluluklarını bilmesini istiyorum. Evin ortak alanlarında ayak altında eşyaların olmasını istemiyorum. Yani evde işbirliği benim ihtiyacım aynı zamanda. Peki o bu ihtiyacımın farkında mı? Hayır. Çünkü ona ihtiyacımı ve ihtiyacım karşılanmadığında bende olan etkisini söylemedim hiç. Onun yerine sinirli ve tahammülsüz bir tavırla, yargılayıcı bir iletişim kullandım.
Sağlıklı bir iletişim kurup, sonuca ulaşmak için yapmam gereken neydi?
Davranışı dürüstçe tanımlamam: montunu ve beresini dolabına değil, holdeki halıya koyması.
Duygum ne: Kızgınlık.
Bendeki etkisi ne: Evde herkesin eşyalarını toplamak zorunda kalmam.
Peki bu durumda kendimi ifade ediş şeklim nasıl olabilir:
“Eşyalarını dolabına koymak yerine hole bıraktığın zaman sinirleniyorum çünkü evdeki vaktimi eşya toplamaya ayırmak istemiyorum. Ortak alanlarda herkesin kendi eşyalarını kaldırmasına ihtiyacım var.”
Bu cümle kulağınıza nasıl geliyor? Herhangi bir yargı var mı? Etiketleme, aşağılama, emir verme, nasihatte bulunma var mı? Yok. Sadece davranışının bende yarattığı duyguyu ve etkisini söylüyorum ona. Bu sayede çoğu zaman günlük basit dialoglar, krize dönüşmeden, çözüme kavuşuyor. Üstelik çocuk da duygularını, ihtiyaçlarını söylemeyi öğreniyor.
Bu tabii ki bir matematik formülü gibi her probleme işlemiyor. Bazen krizler çok farklı nedenlerden olabiliyor. Anne-babaların kendilerini ifade edecek tahammülleri kalmamış oluyor. Sorun her zaman ebeveynin değil bazen her iki tarafın da oluyor. Ama anne-baba olmanın zorluğu da burada zaten. Kişiye, zamana, duruma göre değişmesi. Yine de denemeye değer.
0 FacebookTwitterPinterestE-posta

Korkuta Korkuta Çocuk Büyütmek

Zeynep İşman 11/03/2018
Şimdi yazacağım örneği konuyu anlatabilmek için veriyorum. Yoksa kimsenin anne-babalığını eleştirmek benim haddime değil. Hatta koşulları, olayları bilmeden sadece görünen üzerinden başka anne-babaları eleştiren anne-babaları da onaylamam.
Geçenlerde oturduğum bir restoranda, yan masada oturan bir anne-oğul vardı, yanlarında da muhtemelen anneanne. Birlikte yemek yiyorlardı. Erkek çocuk tahminimce 4 ya da 5 yaşlarında idi. Anne sürekli ama sürekli çocuğun ağzına bir şeyler sokuşturuyordu. Sokuşturuyordu diyorum çünkü çocuk telefonda oyun oynuyordu ve yemekle ilgili herhangi bir ilgisi ya da ne yediğine dair bir fikri yoktu. Tüm bunlara rağmen halen yemek yemek istemediği için, annesi her lokmada başka bir korkutma (tehdit) yöntemi deniyordu. Birinde “bak garson abiyi çağırıyorum” dedi ve çağırdı. Garson da çocuğa “ama yemeğini yemek zorundasın yoksa oyunu oynayamazsın” gibi bir şeyler söylemek zorunda hissetti kendini. Ve çocuk o lokmayı yuttu. Bir diğer lokmada yine reddedince, anne bu sefer “babanı arıyorum yemezsen” dedi. Çocuk hemen o lokmayı da attı ağzına. Bu süreç bir süre böyle devam etti. Aralarında herhangi bir etkileşim yoktu korkutarak yemek yedirmeye çalışmaktan başka!
Sevgili anne babalar! Lütfen ama lütfen çocuklarınıza korkutarak bir şeyler yaptırmayın. İstediklerinizi yapmıyor diye hemen tehdite başvurmayın.

    Yemek yemezsen dondurma yiyemezsin,
Hırkanı giyinmezsen hastalanırsın, doktor iğne yapar,
Elimi bırakırsan seni kaçırırlar,
Kemerini takmazsan polis hapse atar,
Ödevini yapmazsan, öğretmen ceza verir…
Bu liste böyle uzar gider.

Evet hayatta hepimizin belli rol ve sorumlulukları var. Çocuklarımızın da sorumluluk alanları var ve bazen bunları yaptırmak çok zor olabiliyor biliyorum. Ama inanın çare korkutmak değil. Doğruyu öğreteyim derken, çok büyük kötülük yapıyoruz.
Yetişkin bedeninde ürkek çocuklar
Sürekli birilerinin ceza vereceği, kızacağı, döveceği korkusuyla hareket eden çocuk, büyüyünce her şeyi başkaları için yapar hale geliyor. Çünkü aslında birey olarak neyi gerçekten istediğini ya da istemediğini bilmiyor. Birey olamıyor. Büyüyemiyor. Yetişkin bedeninde ama hala anne-babasının sürekli korkuttuğu çocuk olarak kalıyor.
HAYIR diyememek
Daha da tehlikelisi ne biliyor musunuz? Sürekli korku ve tehditle yetişen çocuk, büyüdüğünde “HAYIR” demeyi bilmez. Çünkü her hayır dediğinde geri püskürtülmüştür. Hayır demesinin hiç önemi olmamıştır. O yüzden hayır demenin yanlış bir şey olduğunu, hayır dediğinde birilerini üzdüğünü ya da hayır dese de bir şeyin değişmediğini öğrenir. Ve genç bir kadın ya da erkek olduğunda, kimseye hayır diyemez.
İnanın o kadar çok hayır diyememekten şikayetçi olan, hayatını hep başkalarının söylediklerini yapmak zorunda hissederek geçiren mutsuz yetişkinler var ki… Temelinde hep bu çocukluğumuzdan getirdiğimiz, aslında çok küçük gibi duran ama etkisi kocaman öğretiler var.
Hayır diyememek sadece kendini başkalarına adamakla sınırlı kalmıyor. Etrafımız çocuk istismarı haberleriyle kaynıyor. Hiçbirimizin yüreği dayanmıyor okumaya bile. Kendinden büyük bir adama ya da kadına hayır demenin yanlış ya da cezaya yol açan bir davranış olduğunu öğrenerek büyümüş bir çocuk, istismara uğradığında nasıl hayır diyebilir? Korkuta korkuta yemek yedirdiğimiz, ödevini yaptırdığımız çocuğumuz, biraz büyüdüğünde “biri sana dokunursa hayır de ona” dememizden ne anlayabilir?! Bir de bu açıdan bakalım lütfen…
https://www.instagram.com/birliktebuyuyoruz/
zeynep@birliktebuyuyoruz.com
0 FacebookTwitterPinterestE-posta

Güne Bir Kutlama ile Başlayalım mı?

Zeynep İşman 11/03/2018

Geçtiğimiz aylarda çok severek takip ettiğim, Şiddetsiz İletişim Derneği’nin “Ebeveynliğin Kalbi” eğitimini tamamladım. Çok değerli farkındalıklar yaşadım elbette ama Şiddetsiz İletişim öğretisinden bana kalan en büyük değer, “kutlama” kültürü.

Nedir kutlama? Başta kendimizi ve sevdiklerimizi; çabalarından, emeklerinden, kat ettikleri yoldan, değişip/dönüştürdüklerinden ve gerçekleştirdiklerinden ötürü kutlamak. Kutlama yapabilmek için, bir an olsun yavaşlayıp, bunu görebilecek şekilde bakmak gerekiyor. Bu da sürekli eksiklikleri görmeye ve eleştirmeye alıştığımız toplumsal kültürümüzde hiç kolay değil.

Peki kutlama yapmak neden kıymetli? Çünkü bence beraberinde sevgiyi getiriyor. Eleştiriyi, yargılamayı, şikayeti ve diğer tatsız duyguları hafifletip, var olan gelişimi ve ilerlemeyi gösteriyor. Bu da iyi geliyor insana. Kendini değerli hisseden ve seven insan, kendine güveniyor, etrafına da şükranla yaklaşıyor. Çocuğunu, eşini, arkadaşını şükranla kutladığında, sevgi dalgası gitgide çoğalıyor.

O nedenle ben izninizle kızım Derin’i kutlayarak bugüne başlamak istiyorum.

Duyusal hassasiyeti olan çocuklar
Derin, duyusal hassasiyetleri yüksek olan bir çocuk. Bebekliğinden beri yüksek seslerden, kalabalık ortamlardan, ani hareketlerden hep çok rahatsız oldu. Tabii bu da pek çok sosyal ortamdan uzak kalmasına neden oldu. Doğum günlerine ya da çocukların bayıldığı oyun ve aktivite merkezlerine gitmeyi asla istemezdi çünkü oralarda aşırı uyarılır ve kendini sakinleştiremediği, ben de onu sakinleştirmeyi bilemediğim için gidemezdik. Gitsek de sonuç hüsran, gözyaşı ve gerilim oluyordu.

Kendine kör olmak
İlk başlarda bunun nedenini anlayamıyordum.  Tüm çocuklar oyun merkezlerinde acayip eğlenirken, doğum günlerine gitmeye can atarken, benim çocuğum neden istemiyordu? Neden oralara gidince korkup, ağlıyordu? Neden? İnsan kendine kör oluyor bu süreçlerde ve çocuğundan büyük beklenti içine giriyor. Ne zamanki sabırsızlığı, kendini baskılamayı bırakıyor, sakince gözlemleme yapıyor, o zaman süreci görmeye başlıyor.

Benim duyduğum bir çocuk çığlığını, etrafımdaki kalabalığı kızımın 10 katı şeklinde duyduğunu fark edince, onun o küçücük bedenindeki çaresizliği ve o durumla nasıl başa çıkabileceğini bilememesini içimde hissedince, onu anlamaya başladım. İhtiyaçlarını gördüm. Bununla baş etmeyi ben bilemiyorsam, trafikte dörtlüleri yakıp yolumu ihlal eden bir sürücüye karşı içimde yükselen duyguları kontrol etmeyi bilemiyorsam, ona nasıl rehber olacaktım? İçten içe ona kızmaya, sinirlenmeye ya da üzülmeye ne hakkım vardı?

Son 2 yıldır bu konuda çok çalıştık. Neler mi deneyimledik?

*Bir yere gitmeden önce ona hep bilgi verdim. Nasıl bir yere gittiğimizi, nasıl bir ortam olacağını anlattım. Önceden bilmek hep rahatlattı.
*Zorlandığı zamanlarda hep yanında olacağımızı, istemediği hiçbir şeye dahil olmak zorunda olmadığını söyledik. Buna inancı tam artık.
*Yeni gittiğimiz bir yerde hemen herkesle kaynaşma ya da hemen oyuna girme baskısı yaşamıyor artık. Çözümleri birlikte buluyoruz. Örneğin 5 dakika benim kucağımda oturmak, 5 dakika benle uzaktan izlemek, 5 dakika yakınlaşıp gözlemlemek gibi… zaten sonrası çorap söküğü gibi geliyor, bir bakmışım oyunun baş kahramanı.
*Sakız çiğnemenin sakinleştirme konusundaki etkisini öğrendik. Rahatsız olup, aşırı uyarıldığında sakız istemeyi öğrendi.
*Çok rahatsız olduğu zamanlarda aramızda bir bakışma modeli belirledik, bana öyle bakarsa gidelim demek oluyor.
*Ve tüm bunların yanında en önemlisi, onu anladığımı, çok zor olduğunu ve onunla birlikte bu süreci deneyimlediğimi hissettirmeye çalışıyorum hep. Böyle şeyler yaşadığı için normal dışı olmadığını.
*Duygularını ve hissettiklerini ona söylüyorum ki, konuşarak ifade edebilsin kendini bana.

Tüm bunlar kolay olmadı. Hiçbir şey kolay değil. Bir evlat yetiştiriyoruz. Ve onunla birlikte her gün biz de yeniden deneyimliyoruz. Ve hayatın kendisi gibi bu süreçte hep değişiyor, bildiğimiz ezberler bozuluyor. Derin bugün 5 yaşında ve bu süreçte kat ettiği yolu düşündüm. Tek kelime ile inanılmaz! Küçücük bir çocuğun büyüme yolculuğu inanılmaz.

Hadi sizde güne bir kutlama ile başlayın!

0 FacebookTwitterPinterestE-posta

Uyku Biraz Uyku, Bütün İsteğim Buydu

Zeynep İşman 11/03/2018
Uyku, her daim ebeveynlerin gündemindeki ilk 5 konudan biri çünkü pek çok anne/baba için sıkıntılı ve içinden çıkılamaz bir konu. Uykunun çocukların bilişsel ve fiziksel gelişimindeki rolünü hepimiz biliyoruz artık. Büyüme hormonu özellikle gece uykusunda salgılanıyor ve yetersiz uyku algısal pek çok soruna yol açabiliyor. Beynin enerji deposu olan glikojen yenileniyor ve bağışıklık sistemi hücrelerinin üretimi artıyor.
İşte belki de bu yüzden uyku konusu biz anneler için hep bir stres ve baskı unsuru.
Her 2 çocuktan birinde uyku problemi var
Uyku bu kadar önemliyken, ebeveynler de çocukları bol bol uyusun isterken, özellikle erken çocukluk döneminde yaşanan en büyük sorunların başında uyku geliyor. Her iki çocuktan birinde uyku problemleri görülüyor. Yeterli uyuyamama, geç saatte uyuma, sabah çok erken uyanma, gece uykularının bölünmesi, uyanıp tekrar uykuya dalamama, uyurgezerlik, kendi yatağında uyumak istememe, tek bir kişi ile uykuya dalabilme gibi sıralayabiliriz bu sıkıntıları…
Öncelikle şunun altını çizelim; her çocuğun gelişimi kendine özgüdür ve her konuda olduğu gibi uyku konusunda da her çocuk farklıdır. Biz yetişkinlerde öyle değil miyiz? Kimine ilk çocukluk döneminde 9 saat uyku fazla fazla yeter, kimi 12 saat uyumadan kendine gelemez. O nedenle mutlak bir doğru olduğuna inanmıyorum bu konuda. Ya da uyku eğitimi verilmeli mi, yoksa öpe koklaya mı uyutmalı, hangisi doğru hangisi yanlış gibi keskin görüşleri sakıncalı buluyorum. Bu her ebeveynin, her çocuğun mizacına göre, o anki sosyal ortama, duygusal ve fiziksel ihtiyaçlara ve niyetlere göre karar verilecek bir konu çünkü. Ama tabi ki ebeveynler olarak, çocuklarımızın sağlığı için kaliteli uyku alışkanlıkları kazandırmaya çalışmak görevimiz.
Kızım da uykuya dalmakta zorlanırdı
Söylemek istediğim asıl şeye gelecek olursak; uyku konusunda ben de sıkıntı çeken annelerden idim. Kızım Derin iyi uyuyan bir çocuktu ama uykuya dalma konusunda çok zorlanırdı. İlk zamanlar anne sütü ile uyuduğu için bu sorunun farkında değildim. Emer sonra da uyurdu. Ancak büyümeye başladıkça benim olmadığım geceler sıkıntı olmaya başlamıştı. Hele ki memeyi bıraktıktan sonra uykuya dalması dakikalar ve hatta saatler sürmeye başladı.
Karşılıklı ağlama krizleri
2 yaşına yaklaştığı dönemlerde, hatırlıyorum da sinirlerim iyice hassaslaşmıştı artık, işten döneceğim ve uyku zamanı gelecek diye saatler öncesinden strese girerdim. 20:00’da girdiğim odadan 22:30’larda çıkardım. Ne ev hayatım, ne eşimle ilişkim, ne de kendime ayırdığım zaman kalmıştı. Dayanacak gücüm kalmamıştı ve bunu çocuğuma da yansıtıyordum haliyle. Bazen uyuması için ona bağırıyor, uyuduktan sonra da hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. “Seni uyutmak istemiyorum artık” diye deli gibi bağırıp, ağladığım zamanları hatırlıyorum 2 yaşındaki çocuğa. Ve tüm bunlar her şeyi daha da zorlaştırıyordu giderek.
Başlamadan biten uyku eğitimi
Artık bir uyku eğitimi almanın zamanı gelmişti. Ve işte falanca tarz bize en uygunu deyip uygulamaya başladık. Öyle ya da böyle uyuyacaktı. Hepsi geçecekti. Sadece biraz ağlamasından hiçbir şey olmazdı. Uyumayı öğrenmek zorundaydı. Gözaltı morluklarım, laçka olan sinirlerim elbet düzelecekti. Uyku eğitiminin 3. günü Derin yatağından atladı ve kolu çıktı. Tam da 2. yaş gününde. Bu tabi ki bizim için uyku eğitiminin bittiği gün idi. Ve her şey eskisinden de kötü olmuştu. Başa değil, sıfırın altında eksilere dönmüştük.
Daha fazla dayanamayıp terapi desteği almaya başladım. Bir sorunumuz var, nasıl çözeceğiz diye başladığım süreç, aylar boyunca sürdü ve bana öyle büyük faydaları oldu ki hiç bitsin istemedim.
Önce kendine şefkat
Ve bu süreçte şunu fark ettim: Uyku meselesi benim için yapılacaklar listesine atılacak bir tik idi. İşten geleceğim, çocuğumla hasret gidereceğim, vakit varsa biraz oyun, sonra yemeğini yedir ve sonra uyuması gereken saatte uyut. Ama anladım ki ben tüm bunların içinde olamıyordum hiç, üstlerinden akıp gidiyordum bir su gibi. Uyumak için yatağa gittiğimizde, Derin’e kitabını hızlı hızlı bir an önce bitsin diye okurdum.
Gözlerinin içine bakıp, o kitabı keyifle, onu da işin içine katarak okuyamıyordum. Ya da masalını anlatırken, sırf çabuk uyusun diye kendim bile inanmadan ve söylediklerimi duymadan hızlı hızlı anlatıp geçiyordum. Saçlarını okşamam uzun sürdüğünde, daha çok sırtımı kaşı anne dediğinde vakit geçiyor diye sinirleniyor ve oflayıp puflayarak kaşıyordum sırtını. İçimde yükselen duyguların, beliren ihtiyaçların, vicdan azaplarının, sorgulamaların hiçbirinin farkında değildim, takıldığım tek bir şey vardı: bu çocuk şimdi uyumalı!
İşte ne zaman ki bu bilince sahip oldum. Ne zamanki bu sadece benim annelik görevimle ilgili değil anladım, varsın bazı geceler uyumasın, bazen geç bazen erken uyusun, bazen kısa bazen uzun sürsün ama ben bunu bu bilinçle, isteyerek, zorlanmalarımı anlayarak, önce kendime sonra çocuğuma izin vererek, hepsini kabul ederek yapmaya başladım. Ne zaman ki kitabı ben de eğlenerek, tiyatral yeteneklerimi de kullanarak okumak için biraz daha erken odaya girelim dedim. Ne zaman ki saçını okşamak ve koklamak bugünün büyüsü, yarın bunları istesem de yapamayacağım, kendine bu şefkati göster Zeynep, göster ki kızına da gösterebilesin dedim. Ne zaman ki bu işin sadece benim görevim değil, karı-koca paylaşmamız gereken bir sorumluluk olduğunu anladım. İşte o zaman uyku konusu sorun olmaktan çıktı. Bugün 5 yaşında ve yine o Amerikan filmlerindeki gibi anne/babasını öpüp, seni seviyorum diyen ve yatağına girip, 2 saniyede uyuyan çocuklardan değil. Ama en azından uyku öncesi savaş meydanı değil evimiz.
Sözün özü her şey önce kendine şefkatle başlıyor. Kendi çocukluğunda birileri seni başını okşayarak uyuttuysa şanslısın. Ama güzel bir uyku anın yoksa, bunu bilip, ihtiyaçlarını görüp, kendinle barıştığında ve ihtiyaçlarını dile getirip, yardım istediğinde geliyor çocuğuna vereceğin şefkatte…
Mışıl mışıl uyumalı günlere…
0 FacebookTwitterPinterestE-posta

Çocuklar için beş sevgi dili

Zeynep İşman 10/03/2018

📌Her çocuğun doğuştan getirdiği, kendine özgü bir mizacı olduğu gibi, kendine özgü de bir sevgi dili var. 📌Hepimizin sevgiyi ifade edişi ya da algılayışımız farklıdır.
📌Bazen her şeyden çok sevdiğimiz çocuğumuz, onu sevmediğimizi düşünebilir. Çünkü sevgiyi gösterme ve hissetme şekli bizden farklıdır.
📌Kimi çocuk sevildiğini hissetmek için fiziksel temas, sarılma, öpme, kucaklama ister.
📌Kimi çocuk öpülmekten hiç hoşlanmaz ama kendisine ayrılan özel zamanların çokluğundan anlar sevildiğini.
📌Kimisi kendisine hizmet edilmesinden, kendisi için birşeyler yapılıyor olmasından hisseder sevgiyi.
📌Kimi küçük hediyelerden…
📌Sizin çocuğunuzun sevgi dili hangisi?

Sevmek, sevgiyi göstermek, sevgiyi hissetmek konularına farklı bir bakış açısı getiren “Çocuklar İçin Beş Sevgi Dili” kitabını okumanızı tavsiye ederim.

0 FacebookTwitterPinterestE-posta

Bir kurbağa gibi sakin ve dikkatli

Zeynep İşman 10/03/2018

Eline Snel bir terapist ve çocuklara yönelik geliştirdiği meditasyon metodu ile Hollanda’da pek çok okulda eğitim veriyor. Kitabı “Bir Kurbağa Gibi Sakin Ve Dikkatli”de bu yöntemi çok güzel özetlemiş. Kitap öyle yalın, öyle dingin ki okurken bile huzur veriyor insana. 🍀Çocuklarımıza duygularını tanımayı, onları hissetmeyi ve herşey gibi duyguların da değiştiğini ve geçici olduğunu öğrettiğimizde, onlara çok önemli bir beceri kazandırmış oluruz. 🍀Duygular bastırılmamalı, ifade edilmesine izin verilmeli ki, bir zaman sonra daha acı bir şekilde patlamasın. 🍀Bazı duygulara dayanmak zordur ama o duyguların bizi yönetip, yönetmemesini sağlamak bizim elimizdedir.
Önce kendinize, sonra çocuğunuza bir iyilik yapın ve bu kitabı okuyun derim😉 İyi hafta sonları…

1 FacebookTwitterPinterestE-posta

Marshmallow testi

Zeynep İşman 10/03/2018

1970’de Stanford Üniversitesi psikologlarından Walter Mischel’in yaptığı “Marshmallow Testi”ni, derinlemesine anlattığı bir kitap bu. Testte 4-6 yaş arasında yaklaşık 600 çocuğun önündeki tabağa bir marshmallow (bir çeşit tatlı) koyuluyor ve iki seçenek sunuluyor çocuklara: Bunu ister şimdi ye ister biraz bekle ve bir tane daha kazan! Sonra da 10 dakika yalnız bırakılıyorlar. Bu çocuklar ilerleyen yıllarda izlenmiş ve bekleyebilen, irade gücü yüksek çocukların hayatta daha başarılı olduğu tespit edilmiş.

Hayatta otokontrol sahibi olabilmek, hazzı erteleyebilmek, hedef belirlemek ve o yolda odaklı ve sabırlı bir şekilde çalışmak elbette çok kıymetli. Walter Mischel, bu kitapta çocuklarımıza bu özellikleri nasıl kazandırabileceğimizi keyifli bir dille anlatmış.

Tavsiye olunur…

0 FacebookTwitterPinterestE-posta

Bir annenin doğuşu

Zeynep İşman 10/03/2018

Annelik hissi içgüdüsel midir? Her anne çocuğunu kucağına aldığında ağlar mı? bilmem ama annelik tecrübesinin bir kadını sonsuza dek değiştirdiği kesin.
Bu kitap işte bu psikolojik süreci bilimsel açıdan detaylı bir şekilde anlatıyor. Taze annelere ve anne olacaklara tavsiyem olsun. Hatta annenin işe dönüşü, babanın rolü gibi konularla da taze olmayan anne-babalara da hitap ediyor 🙂

0 FacebookTwitterPinterestE-posta
  • 1
  • 2
  • 3

Zeynep İşman

Köşe Yazarı / İletişimci / Etkili Anne Baba Okulu Eğitmeni ... daha fazlası için tıklayın.

INSTAGRAM

birliktebuyuyoruz

Şu panoyu yaptırmak için son anda neler çektiğimizi bir ben, bir Bahar bilir. Neyse ki imdadımıza ‘Birebir Baskı Hasan’ yetişiyor ikidir :))

Bu sefer büyük yapalım, meleğin önünde herkes bolca foto çektirir dedik. Ama kendime göre bir ebat yaptıramadım, her koşulda sonuç bu oldu 😂

Artık #tbt olan #momtalks2022 hatırası 😇 

#birliktebüyüyoruz
Epeydir #önerdimgitti yapmıyordum. Kız anaları Epeydir #önerdimgitti yapmıyordum.
Kız anaları toplaşın, bu önerim size !
Bu kitabı mutlaka okuyun. Sonra konuşalım :)
Hatta bir tane de annenize alın, o da okusun. 
Kitap: Anneler, Kızları ve Beden Algısı / Hillary McBride

#birliktebüyüyoruz #kitapönerisi
Dün İstanbul’da Gabor Mate @gabormatemd rüzga Dün İstanbul’da Gabor Mate @gabormatemd rüzgarı esti. İstanbul’da olmadığım için gidemedim maalesef. Zira kendisini on milyon kez dinleyebilirim. Ben de eskilere daldım. Türkiye’ye ilk gelişinde kendisiyle konuşup, röportaj yapma şansına sahip bir insan olduğumu gururla söylemek isterim :) Bu gördüğünüz faninin yaptığı onlarca söyleşi içinde beni en heyecanlandırandı 🙏🏻
Okumayan kalmasın diye röportajı hikayeye koyuyorum. Yayalım lütfen…

#Repost @birliktebuyuyoruz with @make_repost
・・・
Yıllardır bağımlılık, çocukluk travmaları, ebeveynle bağlanma ve stresin fiziksel hastalıklarla ilişkisi üzerine çalışan Dr. Gabor Mate, @codelotus ve @amerikanhastanesi işbirliği ile İstanbul’a geldi. Duyunca çok heyecanlanmıştım. Bugün tanışıp, röportaj yaparken de çok heyecanlıydım. Cumartesi Milliyet Gazetesi’nde olacak konuştuklarımızın bir kısmı, kalanını ise ara ara paylaşacağım çünkü çok değerli şeyler söyledi. Konuşmamızda bir ara “Hangi konularda yazıyorsun?” dedi. “Çocuk ve aile” dedim. “Çok doğru bir tercih. Çocuklar çok kırılgandır ve tamamen yetişkinlere bağımlıdır. Yetişkinlerle olan ilişkileri, kendilerini ve dünyayı nasıl gördüklerini şekillendirir.” dedi. O an gözlerim doldu, yüreğime hem bir ağırlık, hem bir umut çöktü. Of ben bugünden daha çok şey yazarım :)
.
.
#gabormate #stres #travma #bağımlılık #bağlanma #güvenlibağlanma #çocuk #çocukgelişimi #ebeveyn #aile #çocukluktravmaları #büyümek #gelişim #psikoloji #birliktebüyüyoruz #röportaj
Bu bir teşekkür paylaşımıdır! 40 bin kişili Bu bir teşekkür paylaşımıdır!
40 bin kişilik koca bir aile olmuşuz 🥳 
Hepinize tek tek teşekkür ederim, birlikte büyümeye inandığınız ve istekli olduğunuz için 🙏🏻

6 yıl önce, kızım 3 yaşında iken, iyi bildiğim yollardan sapıp, işi gücü bıraktığımda, girdiğim yolun beni nereye götüreceğini pek bilmiyordum.
Bildiğim şey; başka şeyler yapmak istediğimdi. Aileyi iyileştirecek, anne babayı (bakım vereni) güçlendirecek şeyler yapmak istiyordum. Kendim büyürken, başkalarının büyümesine de eşlik etmek istiyordum. Okumak, öğrenmek, yazmak ve anlatmak istiyordum. Uzun süren eğitimler, terapiler, içsel çalışmalar…

Hedefiniz net, inancınız tamsa, dikkatinizi dağıtan çok şey olsa da, doğru yolu yeniden buluyorsunuz.
6 yıla çok şey sığdırdım. Çok değiştim. Bu bazı şeyleri kazanmama bazı şeyleri kaybetmeme neden oldu.
Ama tüm yolculuklar sancılıdır.
“Ben oldum” demek en büyük aptallık.
Son nefese kadar büyümeye devam … 

#birliktebüyüyoruz #teşekkürler
Geç Pazar kahvaltım… Tereyağlı pişim… Pey Geç Pazar kahvaltım…
Tereyağlı pişim…
Peynirli sıcak poğaçam…
Bal kaymaklı kızarmış ekmeğim…
Çok seviyorum ❤️

En güzel sevgi sözcükleri için sayfama beklerim :))

#birliktebüyüyoruz
Ebeveynler çocuklarının geleceği, eğitimi, mu Ebeveynler çocuklarının geleceği, eğitimi, mutluluğu, başarısı konusunda sürekli çabalarken, çocuklar neden bu kadar duyarsız, mutsuz, sıkılgan, dağınık! Şikayetler genelde bu şekilde değil mi? Sorun nerede başlıyor? 

Sinirbilim Uzmanı Dr. Kerem Dündar @drkeremdundar geçen hafta @momtalkstr ‘ta Londra’dan bağlanarak “Dikkatli Ebeveynlerin Dikkatsiz Çocukları” başlıklı bir konuşma yapmıştı. Öyle çarpıcı şeyler söyledi ki, sonrasında kendisini aradım ve bunun üzerine çok keyifli bir sohbet yaptık.

Yazının tamamı Milliyet Pazar’da ve profilimde, çarpıcı satır başlarını buraya koyuyorum:

⭐️ Çocuğa büyürken eşlik etmek yerine çocuğu büyütmek derdine düşüyoruz. Bunun iki nedeni var: Ebeveynlerin kaygıları ve bu konuda oluşturulan uzman endüstrisi. 

⭐️ Çocuğun bugünkü ihtiyaçları değil, gelecekteki olası kaygılar ebeveynliğin temel aracı olmaya başladı. Bir tarafta kaygı dolu ebeveynler var. Bir tarafta ‘gel sana iyi anne baba olmayı öğreteyim’ diyen bir sektör 

⭐️ Ebeveynler kendilerinin değil, çocuklarının gelişmesi gerektiğini düşünüyor. Halbuki çocuk nasıl gelişeceğini ailesinden öğrenir.

⭐️ Çocukla ilgili sürece eşlik etme eğilimi yerine sürekli sorun çözmeye meyilliyiz. Hatta başarı kavramı bile başlı başına bir sorun görülüyor. Acil planlar, mucizevi yöntemlerle sorun çözme çabası peşindeyiz

⭐️ Kendimizi ne kadar yetersiz hissedersek o kadar çok oyuncak alır, o kadar çok seçenek sunarız.

⭐️ Ebeveynliğin yüzde 100’ü olmaz illa eksik olacak. Hiç eksiltilmemesi gereken koşulsuz sevgi, sınırsız eşlik. 

⭐️ Eksik kalan konular her zaman affedilir ama eksik hissettirmenin telafisi yok. 

⭐️ Çocukların bir durum karşısında sebat etme, tekrar tekrar deneme becerilerinin çok önemli olduğunu unutmayın! Onların yerine yapmak ve karar vermekten vazgeçin. 

⭐️ Sadece kendi çocuğunu severek onun geleceğini garantiye alamazsın. Tüm çocuklar için mücadele etmeliyiz.

#birliktebüyüyoruz #zeynepişman #milliyetpazar
Geçenlerde buradan “Derin çalışmak istiyor” diye yazınca, Bodrum’da evimiz gibi hissettiğimiz, çok sevdiğimiz bir mekan olan @kuytubahce ‘nin sahibi Mesude Hanım, “Çalışmak isterse biz de çok isteriz” dedi 🥰
Şanslı çocuk valla, birkaç yerden daha iş teklifi aldı :)) Ama tamamen kendi değerlendirdi ve “9 yaşındayım ve benim yapabileceğim en çok iş nerede ve para kazanabilir miyim diye düşünüyorum” dedi ve buna göre karar verdi.
Yaratacağı faydaya bakıyor ve karşılığını istiyor, mantıklı :)

Bugün ilk iş günüydü. Şimdilik birkaç saatlik tatlı bir anı ama insanlık için küçük, bizim için büyük bir deneyim.
Ben biraz oturup ayrıldım. 
Çok acayip bir duyguymuş arkadaşlar.
Bizler küçücük yaşlarda çalışmaya başladık. Kimse de acımadı valla. Gayet de sıradan şeylerdi.
Ama zamane çocukları hayatın gerçeklerinden çok uzak büyüyor.
En iyi okul, en iyi eğitim, en iyi kurs, spor, sanat derken eee hayat nerde… Kaçıp gidiyor. Sonra ortada deneyimsiz yetişkin görünümlü ergenler!

Ben kendisinin bu konuda ısrarcı olmasını çok destekledim. İzninizle huzurlarınızda kızımla gurur duyduğumu söylemek isterim :)
Utansa da, zorlansa da kendi istedi.

Ama izlemesi zormuş.
Ay saatlerce ayakta, bacakları mı ağrır?
Ay gelen insanlar nazik davranır mı?
Bir sıkıntısı olursa söyleyebilir mi? 
derken, kalkıp gitmemin hayırlı olacağını anladım :))
Öğlen iş çıkışına geldim kızımın.
Olur da yolunuz düşerse, “Birlikte Büyüyoruz ailesindeniz. Derin hanım bizim masaya bakabilir mi?” diyin 😁
Bu vesileyle, bu fırsatı yaratan @kuytubahce ailesine sonsuz teşekkürler 🙏🏻

#birliktebüyüyoruz
Bugün bu güzellerin 42. evlilik yıldönümü 🧿 
Daim olsun 🙏🏻
Anne,
Baba,
Sizi çok seviyorum ❤️

#birliktebüyüyoruz
Bu anne ne yapıyor? Çocuğu dakikalarca, tekmele Bu anne ne yapıyor?
Çocuğu dakikalarca, tekmeler atarak ağlıyor.
O da sakince yanında oturuyor.
Çocuk biraz sakinleyince, kalkıp annesine doğru ilerliyor ve sarılıp ağlamaya devam ediyor.
Anne o sırada yumuşak dokunuşlar ve hafif sallanmalar yapıyor.
Daha da sakinleşince konuşmaya başlıyorlar.
Şöyle diyebiliriz: kızgın tavayı yıkamadan önce soğutuyor :)

Diyor ki; “Çocuklarıma kendini kontrol edebilmenin önemini öğretmeye çalışıyorum. Çünkü bu paha biçilmez bir yetenek. Ben büyürken yoğun duygulara sahip olmanın ve bunları ifade etmenin doğru olmadığını düşünür, kendimi çok hassas olarak nitelendirirdim. Bu da duygularımın çoğunu bastırmama neden oldu. Ama onlara güçlü duyguların sorun olmadığını göstermeye çalışıyorum.  Ağlayabilirsin. Duygular gelip geçer ve biz bunu birlikte yapabiliriz. Ben senin için buradayım.” 🙏🏻

Altını çizmek istediğim önemli nokta; ebeveynin bunu yapabilmesi için, sinir sisteminin dengede, regüle olması gerekli. Sizin toleransınız sıfır iken, ihtiyaçlarınız karşılanmamış, öfkeli, yorgun, kaygılı ve düşünceli iken bir taktik gibi bunu uygulamanız yarardan çok zarar getirir. Çocuklar sakinleşebilmeyi bizden öğrenir ya da öğrenemez.

Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?

#Repost @mother.ly with @make_repost
・・・
"I try to teach my kids the importance of self-control and self-regulation. I consider them to be invaluable abilities, eventually becoming assets. But at the same time, I also try to show them that it’s 10000% ok to have feelings.

Growing up, I used to think having strong feelings or being expressive were connoted as negative, and I considered myself too sensitive. So that in turn, caused me to suppress most of my feelings, preventing me from experiencing things to the full.

Learning this through self-awareness (and counseling), I’m more intentional with how I allow my kids to express themselves.

If you’ve gotta cry it out, cry it out. But we make sure to realign, regulate together, and get back to our normal state. Feelings are so fleeting, they’ll pass on by.

Parenting is so sanctifying because it really tests my patience. But helping my babies know I’ll be there is always worth it. Presence is everything."—@ckim93
Birbirinden değerli öğretmenlerimin arasında o Birbirinden değerli öğretmenlerimin arasında olmak mutluluk verici.
Pazartesi akşamı “İletişim becerisi yüksek çocuklar yetiştirmek” konusunu masaya yatıracağız.
“Çocuğumla iletişim kuramıyorum.”
“Hiç dinlemiyor”
“Ona ulaşamıyorum”
“Onu anlayamıyorum”
“Hiç konuşmuyor” vs diyoruz ya. Neden ve ne yapmalı? Acaba aynayı kendimize mi çevirmeli?
Bilgi için hikayedeki bağlantıya da bakabilirsiniz 👉🏻@akanselegitimdanismanlik_ 

#birliktebüyüyoruz
Daha Fazla... Instagramda takip edin

Menü

  • Hakkımda
  • Eğitim
  • Yazılar
    • Tümü Röportajlar
      Yazılarım

      DOLU DOLU BİR YAZ

      01/08/2020

      Yazılarım

      “Dünyayı değiştirecek şefkat evde başlar”

      25/07/2020

      Yazılarım

      Sanatla dolu yaz tatili için

      11/07/2020

      Yazılarım

      Bu günleri unutmayalım ama takılıp kalmayalım da…

      28/06/2020

      Yazılarım

      “Dışarısı güvensiz” değil “Evimiz güvenli”

      27/06/2020

      Yazılarım

      Çalışan ebeveynler isyanlarda

      26/06/2020

      Yazılarım

      Her liselinin bir mentoru/koçu olsa…

      25/06/2020

      Yazılarım

      Yolun solunda maske takmak zorunlu, sağında çıkarabilirsin!

      24/06/2020

      Röportajlar

      MEHMET TONER RÖPORTAJI, ‘Bir deney, bin okumaya bedel’

      01/09/2018

      Röportajlar

      JUDİTH MALİKA LİBERMAN RÖPORTAJI, Masal dinleyen çocuk hayata…

      18/08/2018

      Röportajlar

      NASUH MAHRUKİ RÖPORTAJI, ‘Çocukları bağımlılıktan kurtarmanın en iyi…

      04/08/2018

      Röportajlar

      NİLÜFER DEVECİGİL RÖPORTAJI, “Doğal oyun oynamayanlar problemli yetişkinler…

      21/07/2018

      Röportajlar

      FUNDA ARAR RÖPORTAJI,

      07/07/2018

      Röportajlar

      SİNAN CANAN RÖPORTAJI, ‘Pornografi ergen beynini bozuyor’

      23/06/2018

      Röportajlar

      AHMET KEMAL ŞENPOLAT RÖPORTAJI, “HAYVAN KARNE HEDİYESİ DEĞİLDİR”

      09/06/2018

      Röportajlar

      BAHAR ERİŞ RÖPORTAJI, “NASA’da çalışan her iki kişiden…

      02/06/2018

  • Önerdim Gitti
    • Tümü Çocuk – Kitap Yetişkin – Film Yetişkin – Kitap
      Önerdim Gitti

      Kahramanın Sonsuz Yolculuğu

      22/07/2018

      Önerdim Gitti

      Masallarla Yola Çık

      14/07/2018

      Çocuk – Kitap

      Madiba Büyüsü

      10/07/2018

      Çocuk – Kitap

      Ezik Kokarca

      30/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KUMKURDU

      18/06/2018

      Çocuk – Kitap

      HAYVANLAR ALEMİ

      02/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KÜÇÜK PRENS

      20/05/2018

      Çocuk – Kitap

      MOMO

      16/05/2018

      Çocuk – Kitap

      Madiba Büyüsü

      10/07/2018

      Çocuk – Kitap

      Ezik Kokarca

      30/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KUMKURDU

      18/06/2018

      Çocuk – Kitap

      HAYVANLAR ALEMİ

      02/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KÜÇÜK PRENS

      20/05/2018

      Çocuk – Kitap

      MOMO

      16/05/2018

      Çocuk – Kitap

      Boşluk

      14/04/2018

      Çocuk – Kitap

      Denizin Altında

      17/03/2018

      Yetişkin – Film

      The Hunt

      07/04/2018

      Yetişkin – Film

      3 Generations

      10/03/2018

      Yetişkin – Film

      Mucize

      17/02/2018

      Yetişkin – Film

      Aramızda Bebek Var

      10/02/2018

      Yetişkin – Film

      Lion

      30/12/2017

      Yetişkin – Film

      Gifted

      23/12/2017

      Yetişkin – Kitap

      Kahramanın Sonsuz Yolculuğu

      22/07/2018

      Yetişkin – Kitap

      Masallarla Yola Çık

      14/07/2018

      Yetişkin – Kitap

      MOMO

      16/05/2018

      Yetişkin – Kitap

      Doğadaki Son Çocuk

      25/04/2018

      Yetişkin – Kitap

      Aktörlük Sanatı

      01/04/2018

      Yetişkin – Kitap

      Çocuklar için beş sevgi dili

      10/03/2018

      Yetişkin – Kitap

      Bir kurbağa gibi sakin ve dikkatli

      10/03/2018

      Yetişkin – Kitap

      Marshmallow testi

      10/03/2018

  • 2 İleri 1 Geri
    • 2 İleri 1 Geri

      Roma

      10/05/2016

      2 İleri 1 Geri

      Prag

      01/09/2015

      2 İleri 1 Geri

      Paris

      10/09/2013

      2 İleri 1 Geri

      St. Petersburg

      05/03/2012

  • Birlikte Büyüyoruz
  • İletişim

İlgi Görenler

  • 1

    Bir kurbağa gibi sakin ve dikkatli

    10/03/2018
  • 2

    Lion

    30/12/2017
  • 3

    Doğadaki Son Çocuk

    25/04/2018

Bülten

"Birlikte Büyüyoruz" bültenimize abone olarak, makaleler, bilgilendirmeler ve fotoğrafları doğrudan e-posta adresinize alabilirsiniz.

Gizlilik Politikası            Kullanım Şartları

  • Instagram
  • E-posta

Zeynep İşman - Birlikte Büyüyoruz®. Tüm hakları saklıdır. İzin almadan kullanılamaz. Geliştirme: W Dijital


Başa Dön