Kumkurdu’nu bilenler? Biz Kumkurdu serisini Derin’le geçen yıl okumuştuk. 3 kitaptan oluşuyor. Yazarın hayal gücü, olaylara hem çocuk, hem ebeveyn dünyasından bakışı hayranlık verici. Tatil bahanesiyle yanımıza almıştık ve yeniden başladık okumaya. Mutlaka tavsiye ederim. Okuma bilen çocuklar için de bir başucu kitabı.
saygıodaklıebeveynlik
Eğer soru, “Karnesi kötü olan çocuğa nasıl davranılmamalı?” olsaydı cevap basit olurdu: Öfkeli, cezalandırıcı, yıkıcı davranılmamalı.
Peki nasıl davranılmalı?
Önce kendinize şu soruyu sorun lütfen: “Çocuğumun karnesi benim için ne ifade ediyor?” Başarısının karşılığı mı, motive olması için bir araç mı, gelişimine destek mi yoksa prestij nedeni mi? Bu sorunun cevabı, karnenin iyi veya kötü gelmesine verilen tepkiyi de belirliyor. Karne bir sürecin sonucudur. Ya da bazen değildir. (Bu da ayrı bir yazı konusu) Süreci görmezden gelip, sonuca tepki vermek, sonucu değiştirmeyeceği gibi, kişiyi ileriye de taşımaz. Oysa sürecin en başından itibaren çocuğun gelişime ve öğrenmesine destek olmak, karneye yüklenen beklentiyi düşürüp, karne günü yaşanacak çatışmaları da azaltır.
Kendimize itiraf edelim
Ebeveynler olarak her zaman çocuklarımızın büyümesini ve başarılarıyla gurur duymak isteriz. Çoğu zaman çocuklarla ilgili gizli hedeflerimiz vardır. (doktor olacak, bilim insanı olacak gibi) Ve ne yazık ki çocuklarımız hakkında başkalarının ne düşündüğünü çok önemseriz. Tabii iş sadece ailede de bitmiyor. Eğitim sistemi öğrenme ve gelişim üzerine kurulu olmadığı için, çocuğun aldığı takdirler, teşekkürler, ödüller, madalyalar ön plana çıkıyor. Çocuklar kendi aralarında bile, notu düşük olan arkadaşlarını etiketleyip, tembel, aptal diye küçümseyebiliyorlar.
Çocuklar merak ederler. Merak doğuştan gelir. Merak duygusu yok edilmeyen ve öğrenme hevesi içine işlenen bir çocuk, kendi gelişiminin sorumluluğunu alır. Öğrenme ve gelişime önem veren bir aile ve çocuk için de karne sadece bir sonuçtur.
Dr. Thomas Gordon’ın çok sevdiğim bir sözü var: “Kabul toprak gibidir, sadece çocuğun kendini gerçekleştirmesine imkan tanır.”
Çocuklarımızın her davranışını kabul etmek zorunda değiliz. Elbette eğitim hayatını boşlamasını, derslerine çalışmayıp, kurallara uymamasını görmezden gelemeyiz. Ama gerçek sevgi, kabul etmediğimiz davranışlarına rağmen değil, o davranışlarla çocuğumuzu kabuldür. Baskı, zorlama, eleştiri çocuğu sadece tepkisel olmaya ya da yalan söylemeye teşvik eder. Tüm ilişkilerimizde olduğu gibi, huzur, mutluluk ve başarı için yapıcı iletişim kurmak zorundayız.
Çocuğunuzun karnesi kötü ise;
Kızmayın/tehdit etmeyin.
Cezalandırmayın.
Karne bahanesiyle, sevdiği şeylerden mahrum etmeyin.
Saatlerce nutuk çekip, öğüt vermeyin.
Başka çocuklarla kıyaslamayın.
Alay edip, küçümsemeyin.
Ne yapılabilir?
Onunla konuşun.
Konuşurken suçlayıcı bir dil kullanmayın.
Gerçekten merak eden biri olarak, notlarının neden bu şekilde olmuş olabileceğini, kendisinin ifade etmesine izin verin.
Dinleyin.
Belki okulla, öğretmeniyle ya da arkadaşlarıyla bir derdi var/anlamaya çalışın.
Belki öğrenme konusunda desteğe ihtiyacı var/destek olun.
Öğretmeniyle iş birliği içinde olun.
Belki bambaşka hayalleri/ilgi alanları var. Anlatmasına izin verin.
Yapılabilecek tek yol, sağlıklı iletişim kurmak. Onun da temeli, çocuğu DİNLEMEK!
Çocuğunuzun içinde bulunduğu sorunda kalmasına ne kadar dayanabilirsiniz?
Ya da şöyle sorayım.
Çocuğunuzun bir sorunla boğuştuğunu görüp, hiç müdahale etmeden, sıkıntı çekmesine ve sonunda kendi çözümünü bulmasına izin verebilir misiniz?
Ebeveynler, bu soruya genellikle “dayanamam, hemen yardımcı olurum” ya da “Ben onun annesiyim/babasıyım, tabii ki sorununu çözmesine yardımcı olacağım” yanıtını veriyor.
Haksızlar mı? Elbette hayır. Ancak burada altını çizmek istediğim şey, müdahalelerimizin sınırı! Her şeyde olduğu burada da asıl olan denge! Elbette çocuğumuzun güvenliğini tehdit edecek, hayati sorunlardan bahsetmiyorum. Örneğin; bebeğimiz uzanmaya çalıştığı nesneyi almaya çalışırken, küçük çocuğumuz oyunda birinci olamadım diye ağlarken, oğlumuz proje ödevini zamanında yapmadığı için evin içinde kıvranırken, genç kızımız ‘neden benim erkek arkadaşım yok’ diye bunalımlardayken müdahale etmeden, sadece yanında olarak ve kabul ederek ne kadar durabiliyoruz?
Yapılan araştırmalara göre, ergenlik dönemini anne/babasından uzakta geçiren (yatılı okulda, yurt dışında vs.) çocukların, kimlik geliştirme konusunda daha rahat bir gelişim gösterdiği izlenmiş. Bu tabii ki genellenemez. Ailenin varlığı ve önemi yadsınamaz. Ailesinin sevgisi ve güvenini arkasında hisseden çocukların, hayata 1-0 önde başladığı da başka bir gerçek. Ancak burada kritik olan, varlığımızla çocuklarımızın yanında iken, onların doğal gelişimlerini nasıl desteklediğimiz ve ihtiyaç duydukları özerkliği ne kadar verebildiğimiz.
Müdahalelerimizin sınırı olmalı
Özellikle ergenlik döneminde anne babadan ayrılma ve yeni insanlar tarafından kabul görme çok önemli bir hal alıyor. Yine bu dönem hormonlardaki yoğun dalgalanımlar, risk alma davranışlarını da arttırıyor. Risk almak anne/babalar için korkutucu. Risk demek tehlikelere gebe olmak demek aynı zamanda. Oysa diğer taraftan risk almak başarı ve gelişimi de tetikleyen bir şey. Dolayısıyla herhangi bir engellenme yaşamayan çocuklar risk almaktan kaçınmıyorlar. Ve bu da kendi doğrularını, deneme-yanılma yoluyla kendilerinin bulmasını sağlıyor. Gelişimleri de bu doğrultuda daha hızlı oluyor.
Sürekli kontrol edilen, sorunları ebeveynleri tarafından çözülen, sorunla uğraşma, çözüm seçenekleri üretme şansına sahip olmayan çocukların dayanıklılıkları da daha zayıf oluyor. Böyle büyüyen çocuklar, büyüdüklerinde de çevrelerinde sorunlarını çözecek birilerini arıyorlar.
Sorunu çözmek değil, çözebilmesine destek olmak
Ebeveyn olmak demek çocuklarımızın sorunlarını çözmek zorunda olmak demek değil. Bu aynı zamanda bizler için çok büyük bir yük. Etkili ebeveynlik, çocuğa sorununu çözebilecek bakış açısı, öngörü, alternatif çözümler üretebilme kapasitesi, zihinsel esneklik ve uyum kabiliyeti kazandırabilmek demek.
Kapanışı Dr. Thomas Gordon’un Etkili Anne Baba Eğitimi kitabından bir alıntı ile yapmak istiyorum:
“Çocuk bir şeyler ile uğraşırken ona karışmamanız, kabullendiğinizi sözsüz olarak ileten güçlü bir iletişim yoludur. Çoğu anne ve baba çocuklarına sürekli müdahale ederek, karışarak, onları kontrol ederek ve yapmakta oldukları şeylere katılarak ne kadar çok kabul etmeme mesajı verdiklerini fark etmiyorlar. Çocuklarının ayrı bir birey olmalarına izin vermeyi reddederek, onların odalarının ya da kişisel ve özel düşüncelerinin mahremiyetini ihlal ederler. Bu genellikle kendi güvensizliklerinin , ebeveynsel kaygıların ve korkuların bir sonucudur.”
https://www.instagram.com/birliktebuyuyoruz/
Bazı olayların bizdeki karşılığı ile çocuk dünyasındaki karşılığı bambaşkadır. Refleksif olarak çocuklarımız bir şey söylediğinde anında tepki ya da cevap verme zorunluluğu hissediyoruz. Bir sorunu olduğunda derhal çözüm bulmak ya da tavsiyemizi paylaşmak istiyoruz. Farkında olmadan tepkisel yaklaşıyoruz. Genellikle çocuğumuzu bazen de karşı tarafı savunmaya geçiyoruz. Tüm bunlar iletişimi ya başlamadan bitiriyor ya da sekteye uğratıyor.
Halbuki biz ne istiyoruz?
Çocuğumuz bizle konuşsun, dertleşsin, hem en iyi arkadaşı olalım (ki böyle bir şey yok) hem de annesi babası olduğumuzu unutmasın, hem her şeyini anlatsın hem de çok özele girip bize kalp krizi geçirtmesin, hem döner olsun hem dönmesin. Böyle bir dünya yok tabii. Ama yapılacak şeyler var.
Birkaç dialog örneği yazacağım, bizim söylediklerimizin çocuk dünyasındaki mealini anlamamız açısından:
Çocuk: Anne, arkadaşımın kardeşini hiç sevmedim.
Anne: Aaa neden ki, ne sevimli çocuk halbuki?
Çocuk: İşte sevmedim, o hiç iyi bir çocuk değil, bir daha gelmesin bize.
Anne: Aman sen de ne şımarık çocuksun, kimseyi beğenmiyorsun!
Veya
Ç: Anne, arkadaşımın kardeşini hiç sevmedim.
A: Hıımm öyle mi?
Ç: Evet, yani aslında sevdim ama oyunumuzu bozuyor.
A: Anladım bu seni sinirlendirmiş olmalı…
Ç: Evet sinirlenmiştim biraz, o yüzden öyle söyledim. Aslında tatlı bir çocuk. Küçük olduğu için anlaşamadık. Galiba bizle oynamak istiyordu.
A: Yaş farkından dolayı uyum sağlayamadınız sanırım birbirinize. Doğru mu anladım?
Ç: Evet doğru. Aslında ona oyalanabileceği şeyler verseydik, bu sorunu yaşamazdık.
Minicik bir soru değişikliği ya da bazen soru sormamak nasıl da sohbetin akışını değiştiriyor değil mi? İlk örnekte konuşma çok kısa sürdü ve ebeveynin çocuğa hakaret etmesiyle sonlandı. Alternatifinde ise bir olay üzerine uzun bir sohbet başladı ve çocuğun kendi çözümünü bulmasına kadar sürdü. Hatta belki arkadaşlık, uyum gibi konular üzerine de devam edebilir bir konuşma olabilir.
Başka bir örnek:
Çocuk: Tatilde kayak kampına gitmekten vazgeçtim baba.
Baba: Ne demek vazgeçtim? Dalga mı geçiyorsun sen?
Çocuk: Hayır dalga geçmiyorum. Gitmek istemiyorum kampa.
Baba: Senin keyfine göre hareket edemeyiz. Gitmek istediğin için kayıt ettirdik seni. Çocuk oyuncağı değil, vazgeçemezsin. Haftaya gidiyorsun tabii ki, konu kapanmıştır.
Ya da
Ç: Tatilde kayak kampına gitmekten vazgeçtim baba.
B: Sahiden mi? Bu kampa gitmeyi çok istediğini sanıyordum.
Ç: Evet çok istiyordum ama artık gidemem.
B: Hıım anlıyorum, bu kadar çok istediğin bir şeyden vazgeçtiğine göre, önemli şeyler olmuş olmalı!
Ç:….. Aslında öyle sayılır. Okulda arkadaşlar ne kadar uzun süredir kaydıklarını anlattılar bugün. O takımın içinde olursam rezil olurum, herkes benimle alay eder. Bunu istemiyorum.
B: Anlıyorum, senin için çok zor olmalı bu. Peki bu duruma bir çözüm bulursan yine gitmek ister misin kampa?
Ç: Evet kesinlikle.
B: O zaman neler yapabileceğimizi düşünelim mi?
Ç: Olur.
B: Aklına gelen bir şeyler var mı?
Ç: Öğretmenimle konuşsak ve bulunduğum takımı değiştirsek olur mu?
Gördünüz mü nasıl da değişiyor konuşmanın seyri.
Bazen çocuğun sıkıntısı, bize göre çok saçma ya da küçücük, önemsiz bir konu olabilir. Ama çocuğu aşağılamak, küçümsemek, derdi ile alay etmek iletişimin katillerindendir. Bunun yerine sabır ve saygı ile sorununu dinlemek, istediği anlarda destek olmak aradaki ilişkiyi canlı tutar.
Özetle; çocukla iletişimde sihirli değnek yok. Az konuşan, hemen heyecanlanıp konuya atlamayan, her şeye öneri getirmeyen ebeveyn var.
https://www.instagram.com/birliktebuyuyoruz/