Zeynep İşman
  • Hakkımda
  • Eğitim
  • Yazılar
    • Tümü Röportajlar
      Yazılarım

      DOLU DOLU BİR YAZ

      01/08/2020

      Yazılarım

      “Dünyayı değiştirecek şefkat evde başlar”

      25/07/2020

      Yazılarım

      Sanatla dolu yaz tatili için

      11/07/2020

      Yazılarım

      Bu günleri unutmayalım ama takılıp kalmayalım da…

      28/06/2020

      Yazılarım

      “Dışarısı güvensiz” değil “Evimiz güvenli”

      27/06/2020

      Yazılarım

      Çalışan ebeveynler isyanlarda

      26/06/2020

      Yazılarım

      Her liselinin bir mentoru/koçu olsa…

      25/06/2020

      Yazılarım

      Yolun solunda maske takmak zorunlu, sağında çıkarabilirsin!

      24/06/2020

      Röportajlar

      MEHMET TONER RÖPORTAJI, ‘Bir deney, bin okumaya bedel’

      01/09/2018

      Röportajlar

      JUDİTH MALİKA LİBERMAN RÖPORTAJI, Masal dinleyen çocuk hayata…

      18/08/2018

      Röportajlar

      NASUH MAHRUKİ RÖPORTAJI, ‘Çocukları bağımlılıktan kurtarmanın en iyi…

      04/08/2018

      Röportajlar

      NİLÜFER DEVECİGİL RÖPORTAJI, “Doğal oyun oynamayanlar problemli yetişkinler…

      21/07/2018

      Röportajlar

      FUNDA ARAR RÖPORTAJI,

      07/07/2018

      Röportajlar

      SİNAN CANAN RÖPORTAJI, ‘Pornografi ergen beynini bozuyor’

      23/06/2018

      Röportajlar

      AHMET KEMAL ŞENPOLAT RÖPORTAJI, “HAYVAN KARNE HEDİYESİ DEĞİLDİR”

      09/06/2018

      Röportajlar

      BAHAR ERİŞ RÖPORTAJI, “NASA’da çalışan her iki kişiden…

      02/06/2018

  • Önerdim Gitti
    • Tümü Çocuk – Kitap Yetişkin – Film Yetişkin – Kitap
      Önerdim Gitti

      Kahramanın Sonsuz Yolculuğu

      22/07/2018

      Önerdim Gitti

      Masallarla Yola Çık

      14/07/2018

      Çocuk – Kitap

      Madiba Büyüsü

      10/07/2018

      Çocuk – Kitap

      Ezik Kokarca

      30/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KUMKURDU

      18/06/2018

      Çocuk – Kitap

      HAYVANLAR ALEMİ

      02/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KÜÇÜK PRENS

      20/05/2018

      Çocuk – Kitap

      MOMO

      16/05/2018

      Çocuk – Kitap

      Madiba Büyüsü

      10/07/2018

      Çocuk – Kitap

      Ezik Kokarca

      30/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KUMKURDU

      18/06/2018

      Çocuk – Kitap

      HAYVANLAR ALEMİ

      02/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KÜÇÜK PRENS

      20/05/2018

      Çocuk – Kitap

      MOMO

      16/05/2018

      Çocuk – Kitap

      Boşluk

      14/04/2018

      Çocuk – Kitap

      Denizin Altında

      17/03/2018

      Yetişkin – Film

      The Hunt

      07/04/2018

      Yetişkin – Film

      3 Generations

      10/03/2018

      Yetişkin – Film

      Mucize

      17/02/2018

      Yetişkin – Film

      Aramızda Bebek Var

      10/02/2018

      Yetişkin – Film

      Lion

      30/12/2017

      Yetişkin – Film

      Gifted

      23/12/2017

      Yetişkin – Kitap

      Kahramanın Sonsuz Yolculuğu

      22/07/2018

      Yetişkin – Kitap

      Masallarla Yola Çık

      14/07/2018

      Yetişkin – Kitap

      MOMO

      16/05/2018

      Yetişkin – Kitap

      Doğadaki Son Çocuk

      25/04/2018

      Yetişkin – Kitap

      Aktörlük Sanatı

      01/04/2018

      Yetişkin – Kitap

      Çocuklar için beş sevgi dili

      10/03/2018

      Yetişkin – Kitap

      Bir kurbağa gibi sakin ve dikkatli

      10/03/2018

      Yetişkin – Kitap

      Marshmallow testi

      10/03/2018

  • 2 İleri 1 Geri
    • 2 İleri 1 Geri

      Roma

      10/05/2016

      2 İleri 1 Geri

      Prag

      01/09/2015

      2 İleri 1 Geri

      Paris

      10/09/2013

      2 İleri 1 Geri

      St. Petersburg

      05/03/2012

  • Birlikte Büyüyoruz
  • İletişim
Zeynep İşman
  • Hakkımda
  • Eğitim
  • Yazılar
    • Tümü Röportajlar
      Yazılarım

      DOLU DOLU BİR YAZ

      01/08/2020

      Yazılarım

      “Dünyayı değiştirecek şefkat evde başlar”

      25/07/2020

      Yazılarım

      Sanatla dolu yaz tatili için

      11/07/2020

      Yazılarım

      Bu günleri unutmayalım ama takılıp kalmayalım da…

      28/06/2020

      Yazılarım

      “Dışarısı güvensiz” değil “Evimiz güvenli”

      27/06/2020

      Yazılarım

      Çalışan ebeveynler isyanlarda

      26/06/2020

      Yazılarım

      Her liselinin bir mentoru/koçu olsa…

      25/06/2020

      Yazılarım

      Yolun solunda maske takmak zorunlu, sağında çıkarabilirsin!

      24/06/2020

      Röportajlar

      MEHMET TONER RÖPORTAJI, ‘Bir deney, bin okumaya bedel’

      01/09/2018

      Röportajlar

      JUDİTH MALİKA LİBERMAN RÖPORTAJI, Masal dinleyen çocuk hayata…

      18/08/2018

      Röportajlar

      NASUH MAHRUKİ RÖPORTAJI, ‘Çocukları bağımlılıktan kurtarmanın en iyi…

      04/08/2018

      Röportajlar

      NİLÜFER DEVECİGİL RÖPORTAJI, “Doğal oyun oynamayanlar problemli yetişkinler…

      21/07/2018

      Röportajlar

      FUNDA ARAR RÖPORTAJI,

      07/07/2018

      Röportajlar

      SİNAN CANAN RÖPORTAJI, ‘Pornografi ergen beynini bozuyor’

      23/06/2018

      Röportajlar

      AHMET KEMAL ŞENPOLAT RÖPORTAJI, “HAYVAN KARNE HEDİYESİ DEĞİLDİR”

      09/06/2018

      Röportajlar

      BAHAR ERİŞ RÖPORTAJI, “NASA’da çalışan her iki kişiden…

      02/06/2018

  • Önerdim Gitti
    • Tümü Çocuk – Kitap Yetişkin – Film Yetişkin – Kitap
      Önerdim Gitti

      Kahramanın Sonsuz Yolculuğu

      22/07/2018

      Önerdim Gitti

      Masallarla Yola Çık

      14/07/2018

      Çocuk – Kitap

      Madiba Büyüsü

      10/07/2018

      Çocuk – Kitap

      Ezik Kokarca

      30/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KUMKURDU

      18/06/2018

      Çocuk – Kitap

      HAYVANLAR ALEMİ

      02/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KÜÇÜK PRENS

      20/05/2018

      Çocuk – Kitap

      MOMO

      16/05/2018

      Çocuk – Kitap

      Madiba Büyüsü

      10/07/2018

      Çocuk – Kitap

      Ezik Kokarca

      30/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KUMKURDU

      18/06/2018

      Çocuk – Kitap

      HAYVANLAR ALEMİ

      02/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KÜÇÜK PRENS

      20/05/2018

      Çocuk – Kitap

      MOMO

      16/05/2018

      Çocuk – Kitap

      Boşluk

      14/04/2018

      Çocuk – Kitap

      Denizin Altında

      17/03/2018

      Yetişkin – Film

      The Hunt

      07/04/2018

      Yetişkin – Film

      3 Generations

      10/03/2018

      Yetişkin – Film

      Mucize

      17/02/2018

      Yetişkin – Film

      Aramızda Bebek Var

      10/02/2018

      Yetişkin – Film

      Lion

      30/12/2017

      Yetişkin – Film

      Gifted

      23/12/2017

      Yetişkin – Kitap

      Kahramanın Sonsuz Yolculuğu

      22/07/2018

      Yetişkin – Kitap

      Masallarla Yola Çık

      14/07/2018

      Yetişkin – Kitap

      MOMO

      16/05/2018

      Yetişkin – Kitap

      Doğadaki Son Çocuk

      25/04/2018

      Yetişkin – Kitap

      Aktörlük Sanatı

      01/04/2018

      Yetişkin – Kitap

      Çocuklar için beş sevgi dili

      10/03/2018

      Yetişkin – Kitap

      Bir kurbağa gibi sakin ve dikkatli

      10/03/2018

      Yetişkin – Kitap

      Marshmallow testi

      10/03/2018

  • 2 İleri 1 Geri
    • 2 İleri 1 Geri

      Roma

      10/05/2016

      2 İleri 1 Geri

      Prag

      01/09/2015

      2 İleri 1 Geri

      Paris

      10/09/2013

      2 İleri 1 Geri

      St. Petersburg

      05/03/2012

  • Birlikte Büyüyoruz
  • İletişim
Etiket:

anne baba

Çalışan ebeveynler isyanlarda

Zeynep İşman 26/06/2020

Aylardır evden çalışan ve iş yerleri açılmadığı için halen evden çalışmaya devam eden ebeveynler, tükenmişlik sendromu yaşıyor olabilir. Özellikle dönüşümlü olarak çalışan ya da tedbir amaçlı halen evden çalışma sistemini uygulayan küçük ve orta ölçekli şirketlerin çalışanları, iş yerlerine geri dönmek için gün sayıyor. Bu süreçte, evden çalışma ve verimlilik konusunda pek çok araştırma yayımlandı.

Çocuksuz ya da bekâr çalışanların verimliliği arttı.

Çocuklu evlerde verimlilik düştü.

Olaylar şöyle gelişti:

Çalışan ebeveynler, evden çalışmaya başlanılan ilk günlerde, çocuklarıyla olabilmenin mutluluğunu yaşadılar.

Etkinlikler araştırıldı, aktiviteler yapıldı, hasret giderildi.

İlk şok atlatılınca, evden mesai sistemini oturtmak ve işlere odaklanmak için çaba sarf edilmeye başlandı.

Aynı zamanda çocukların uzaktan eğitimlerine destek olmak ve ev işleri konularını planlamak gibi daha önce deneyimlenmeyen konular devreye girdi.

Evin içinde kendine ait bir oda aranmaya ve köşe kapmaca oynanmaya başlandı.

Çocukları oyalamak ve 5 dakika da olsa yalnız kalabilmek için daha başka daha başka neler yapılabilir diye hararetli araştırmalar yapıldı.

Mutfakta çocuklarla bol bol yemek pişirildi.

Denize düşenin yılana sarılması gibi, ebeveynler de tabletlere sarıldı.

Rutinler bozuldu.

Kaotik bir dönem yaşandı.

Ayarlar yandı.

Bir kısım uzman desteği aldı. Bir kısım uzaktan da olsa sosyal destek aldı. Bir kısım ise her şeyi kendi başına halletmeye çalıştı.

Bir süre sonra, fırtına sonrası sessizlik gibi, yeni düzene alışıldı.

İlk baştaki kaygı, panik, endişe yerini “Sağlık olsun yeter” haline bıraktı.

Ve uzaktan eğitim dönemi bitti. Yalandan da olsa yaz tatili başladı.

Normalleşme süreciyle pek çok iş yeri açılsa da, halen açılmayan ve evden çalışma düzenine devam eden iş yerleri var.

Burada çalışan ebeveynler, ne yapacaklarını şaşırmış durumda. İş yerleri açılsın diye işverene mail atanlar ve gün sayanlar var.

Haksız da sayılmazlar. Aylardır nefes alacak bile zaman bulamadılar. Çok bunaldılar. Kendilerini tükenmiş hissediyorlar.

Bu süreçte, evden çalışmaya devam eden ebeveynlerin, öyle ya da böyle bir şekilde kendilerine ayıracak zaman yaratmaları gerekiyor.

Güvenli şartlar altında, çocukların bakımı için destek almak ve kısa da olsa kendilerine mola zamanları yaratmalılar. Çocukların kendimize vakit ayırdığımızı ve özen gösterdiğimizi görmeleri gerekiyor ki onlar da kendilerine özen göstermeyi öğrensinler.

Aylardır fazlasıyla çocukların yanında durduk. Biraz da kendi yanımızda durma vakti!

Koronada ne yapacağımızı şaşırdık…

İki tekerlekli scooter ve bisiklet öğrenme maceralarından sonra şimdi de patene merak sardı kızım. Aylardır evde olunca, çocukların hareket ihtiyacı iyice birikti. Nasıl atacaklarını bilemiyorlar. Biz bu süreci fırsata çevirip, uzun zamandır çalışamadığımız scooter ve bisiklet çalışmalarımızı yaptık. Ve biz vakit ayırabildiğimiz için kısa sürede öğrendi. Şimdi de paten kaymak istediğini söyledi ve evin için dört duvar arasında patenlerle dolaşıp duruyor. Cesaretini ve kararlılığını içten içe takdir etsek de, tabii yüreğimiz ağzımızda. Her düştüğünde endişeyle ve göz ucuyla bakıyorum. Her ebeveyn gibi, çocuğum cesur, kararlı, başarılı ve lider olsun istiyorum. Ama aynı zamanda risk almasın, güvende olsun, zarar görmesin istiyorum. “Döner olsun ama dönmesin” gibi anlamsız bir şey oluyor bu da…

ZEYNEP İŞMAN

https://instagram.com/birliktebuyuyoruz

0 FacebookTwitterPinterestE-posta

Her liselinin bir mentoru/koçu olsa…

Zeynep İşman 25/06/2020

LGS geçti ama etkileri hâlâ sürüyor. Yapılan binlerce yorumdan anladığım, neredeyse hiç kimse memnun değil. Uzaktan eğitim süreci nedeniyle, daha kolay ve öngörülebilir bir sınav olacağını düşünen çocuklar, büyük bir hayal kırıklığına uğramış hissediyorlar.

Sırada 27-28 Haziran tarihlerinde yapılacak YKS sınavı var. Türkiye genelinde 2.5 milyona yakın genç sınava girecek. YKS için de, bu yıla özel bazı farklılıklar olacağı açıklandı. 180 olan baraj puanının, 170’e çekilmesi gibi. Ancak LGS’de olduğu gibi sınavla ilgili bir hayal kırıklığı yaşanacak mı göreceğiz. Çocuklarımızın her yıl bir sınav ile bu derece hırpalanmaları, psikolojik olarak sömürülmeleri çok acı.

Her yıl sınav zamanları, kendi üniversiteye girişimi düşünürüm. Ailem sayesinde ilgi alanlarımın ve yeteneklerimin farkındaydım ama beni yönlendirecek ve besleyecek bir okulum ve öğretmenlerim yoktu ne yazık ki. 17 yaşında bir insan kendini ne kadar tanıyabilir ve hayatının geri kalanı için böylesi önemli bir kararı verebilir ki…

Gençler sınava girmeden önce bunun hayatının en büyük sınavı olduğunu ve her şeyi belirleyeceğini sanıyor. Hepimiz öyle sandık. Ama ilerleyen yıllarda, bundan çok daha zorlu sınavlar olduğunu hatta hayatın her anının bir sınav olduğunu, o nedenle tek bir şansı değil, hayatta pek çok fırsatı olduğunu anlıyor insan. O nedenle, lise yılları, bir mentora ya da bir koça en çok ihtiyaç duyulan dönem. Keşke her lisede, her çocuğa bir eğitim koçu atansa. Özel okullarda göstermelik olarak duran ve ulaşılamayan kariyer danışmanlarından bahsetmiyorum ama. Kendini tanıma, ilgi alanlarını ve yapmak istediklerini keşfetme, seçim yapabilme, birkaç adım sonrasını öngörebilme gibi pek çok kritik konuda destek olunsa. Amerika ve Kanada’da pek çok okul ve aile bunu sağlıyor. Biz de özellikle koçluk mesleğine halen bir ön yargı olduğu ve tam da ne olduğunu bilinmediği için, çok yaygın değil. Ancak bir eğitim koçuyla çalışmak çocuklarımıza;

Eleştirel düşünebilmeyi,

Soru sorabilmeyi,

Farklı cevaplar olabileceğini,

Şüphe duymayı, sorgulamayı,

Değerlerini keşfetmeyi,

Karar alabilmeyi,

Kaos halinde zihnimizi düzene sokabilmeyi,

Elimizde olmayanları değil, olanları görebilmeyi,

Olana enerji harcamayı,

Değişme, bitirme ve başlatma cesaretini gösterebilmeyi sağlar.

Tüm bunları ebeveyn kimliğiyle yapmak her zaman kolay değil. Ama bir mentor ya da koçla direnç kırılır, işler değişir.

Üniversitede Tekstil Mühendisliği seçecek öğrencilerin dikkatine!

Ülkemizin lokomotif sektörlerinden tekstil ve hazır giyim sektörlerinin nitelikli iş gücü ihtiyacını karşılamak için, YÖK ile Tekstil  Hazırgiyim İhracatçı Birlikleri ve Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası (TTSİS) “Tercihim Tekstil Mühendisliği” projesini başlatmış. Projeyle, bu bölümü seçecek öğrencilere burs ve iş garantisi sunuluyor.

Kriterler:

Sınavda ilk 20 bine giren öğrencilere asgari ücret tutarında, 20-50 bin arasına giren öğrencilere asgari ücretin yüzde 70’i, 50- 80 bin arasına giren öğrencilere asgari ücretin yüzde 50’si kadar burs veriliyor.

Burstan yararlanabilmek için Tekstil Mühendisliği bölümünün ilk 5 tercihten biri olması ve öğrencinin bölüme girmesi gerekiyor.

Her yıl 4 üzerinden 2.5 (100 üzerinden en az 65) genel not ortalamasına sahip olması gerekiyor.

Projeyle, öğrencilere üniversitede okurken staj, mezun olduktan sonra da iş garantisi veriliyor.

Gençlerin sektör adına pozitif dönüşümde rol alması için öğrencilere uygulamalı eğitimler veriliyor.

2019 yılında başlayan projeyle, tekstil mühendisliği tercih edilme sayıları bir önceki yıla göre yüzde 208 artmış. Cumhurbaşkanlığı İnsan Kaynakları ofisi tarafından ülkemizin en hızlı iş bulunan bölümü olarak seçilmiş. Bu alana ilgisi olan, gençlerin bilgisine.

ZEYNEP İŞMAN

https://instagram.com/birliktebuyuyoruz

0 FacebookTwitterPinterestE-posta

Yolun solunda maske takmak zorunlu, sağında çıkarabilirsin!

Zeynep İşman 24/06/2020

Yazlık beldelere gelince, sinirlerin ve kıyafetlerin gevşemesi gibi, maskeler de gevşiyor. Sıcak, deniz ve güneşin etkisiyle, standart bir kuralı işletmek epey zor hale geliyor.

Muğla’da maskesiz sokağa çıkmak yasaklandı. Bodrum da Muğla’ya bağlı olduğuna göre, burada da yasak olmalı. Ama güneşin altında, deniz kenarında ya da plajda otururken, gönül yayları gibi, maske ipleri de gevşiyor işte. Son bir haftadır, Bodrum’da gözlemlediklerim, tam bir kara mizah. Örneğin sahilde yürüyüş yaparken, bazı insanlar maske takmıyor.

Maskesiz dolaşan bir grup vatandaş, sahil kenarındaki balıkçılardan birinin girişine gelip, “Yer var mı?” diye sordu.

Garson da “Var ama maskesiz giremezsiniz” dedi.

Adam da “Maskemiz var” dedi ve hemen maskelerini taktılar.

Kaldırımdan aşağı inip, garsonu takip ederek, yaklaşık 100 metre ilerideki masaya oturdular ve maskelerini çıkardılar. Çünkü masada maskesiz oturulabiliyor.

Yani meseleye düz mantık olarak bakarsak, deniz kenarı ile restoran masası arasındaki 100 metrede virüsün bulaşma ihtimali var, diğer yerlerde yok! Bu biraz tuhaf bir hesap oldu!

Burada düzenleyici (kuralı koyucu) ya da uygulayıcıyı eleştirmek değil amacım. Ya da Almanya’da pasaport kuyruğunda mum gibi bekleyen insanımız, Türkiye’ye inince o sırayı bozuyor meselesi de değil. Bir kuralın kabul edilmesi için, uygulanabilirliğine de bakmak gerekli. Örneğin sizin için çok mantıklı ve doğru olan bir kural, çocuğunuz için öyle olmayabilir. Ya da sizin için uygulanabilirdir ama çocuğunuz için değildir. Uymak istese de uyamaz. O nedenle, herkes ve her durum için tek bir kural olamaz. Koşullara, ortama göre esnetilebilir, değiştirilebilir vs… Burada gözlemlediklerim bana bunları düşündürdü.

Ama kesin olan bir şey var ki tüm yaz boyunca bu tip yerlerde, başkalarının ne yaptığından daha çok, kendi bireysel sorumluluğumuzu almak ve maske kullanımı, sosyal mesafe gibi konularda maksimum düzeyde dikkatli olmak zorundayız.

Ne oynasak?

“Dostlar alışverişte görsün.”

“Körler sağırlar birbirini ağırlar.”

“Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu.”

“Gelir bahar ayları, gevşer gönül yayları.”

Ve daha niceleri… Dilimiz, atasözü ve deyimler anlamında inanılmaz zengin. Farkında olmadan konuşmalarımızda çok kullanıyoruz ve bu bilişsel gelişim açısından da fırsat. Çocuklarımızla deyim ve atasözleri hakkında konuşup, bunları bir liste yapabiliriz. Sonra da cümle içinde kullanmaya çalışabiliriz. Hem eğlenmelik, hem öğrenmelik…

Bizim için ‘normalleşme’, doğa için ‘anormalleşme’

İstanbul’da normalleşmeyle birlikte hava kirliliği yüzde 38 artmış. Salgından sonra tüm dünyada hava, toprak ve denizler hızla temizlenmişti. Hiç görmediğimiz balıkları görüyor, duymadığımız bitkileri, kuşları dinliyorduk. Tüm bu felaket içinde, doğa inanılmaz bir hız ve coşkuyla tazelendi. Normaline döndü. Ta ki 1 Haziran’a kadar. Bizim için ‘normalleşme’ başlarken, doğa için de ‘anormalleşme’ başladı. Aynı anda normalleşemez miyiz asla? Yani birimiz normalleşirken, diğerimiz anormalleşmeli mi illa? Yok mu bunun bir ortası?

ZEYNEP İŞMAN

https://instagram.com/birliktebuyuyoruz

0 FacebookTwitterPinterestE-posta

Babalara…

Zeynep İşman 21/06/2020

100 yıldan uzunca bir süredir, ebeveyn ve bebek arasındaki bağlanma araştırmaları hep anneler üzerinde yapılmış. Gerek kültürel, gerek sosyolojik, gerekse biyolojik olarak, doğum itibariyle, bebek için annenin varlığının öneminden konuşup durduk. Oysa hesaba katılmayan ve en az anne kadar önemli olan, elmanın diğer yarısını unuttuk hep. Babaları!

Neyse ki son yıllarda bu konuda hem bilim dünyasında hem de toplumda oluşan yüksek farkındalık ile babaların bebek üzerindeki etkisinin farkındayız. Babalar da kendi duygusal güçlerinin farkında. Ve çok şükür ki “Baba evin direğidir”, “Baba otoritedir”, “Son sözü babalar söyler” gibi babayı hep mesafeli, korkulacak, güçlü, yıkılmaz, duygusuz gösteren insan imajı kırılmaya başladı. Yapılan son araştırmalarda, bebek doğduğu anda, babalarda oksitosin hormonunun anneler ile aynı olduğu tespit edilmiş. (Kaynak: Babies belgeseli) Ve zaman içinde babalar gerçekten ebeveyn rolünü üstlenip, bebekle vakit geçirdikçe, oksitosin hormonu artıyor. Annenin olmadığı ve birincil bakımı üstlenen babalarda da anneler gibi amigdala aktiviteleri olduğu görülmüş. Yani biyolojik ebeveyn olmakla, bebeğin birincil bakımını üstlenen ebeveyn olmak arasında, doğurma eylemi dışında bir fark yok. Özetle, ‘anne’ye yüklenen anlamlar gibi, ‘baba’ya yüklenen anlamlar da şekil değiştiriyor. Sadece bazen biraz cesaretlendirilmeye ihtiyaç duyabilirler. Çünkü o kalıp yargıları aşmak hiç kolay değil. Bu neden önemli? Çoğu zaman annenin desteklemediği, bu şekilde bakmadığı babalarla, çocukları arasında bağlanma problemleri yaşanıyor. Bize yapışık, babasına uzak çocuklar yaratıyoruz. Sonra da kendi yaptığımızın farkında olmadan, bundan şikâyetçi oluyoruz. Bir çocuğun yetişkin olduğunda, kendiyle ve toplumla kuracağı ilişkinin kalitesini, en az annesi kadar, babasıyla kurduğu bağlanma da belirliyor. Toplumsal cinsiyet eşitliğinden, güvenli bağlanmadan, evde iş birliği ve dayanışmadan, sağlıklı çocuklar yetiştirmekten bahsediyorsak, babaların duygusal rolünün farkında olmalı ve buna alan açmalıyız.

Ebeveynlik, zaman içinde, çocuğumuzla birlikte büyürken kurduğumuz ilişkiyle kazandığımız bir sıfattır. Ve bence en kıymetlisi düzenli ve duyarlı bir ilişki kurabilmektir. Çocuğuyla bu ilişkiyi kuran, sevgisi, ilgisi ve emeği ile kalpten bağlantı kuran babalarımızın Babalar Günü’nü kutlarım.

Bu yaz ülkenin güzelliklerinin farkına varabiliriz!

Hafta ortasından beri Bodrum’dayız. Şimdilik oldukça sakin buralar. İnsanlar ve işletmeciler temkinli. Örneğin annem ve babamla bir plaja gitmek istediğimde bazı yerler almıyor. Yaş kriteri önemli. Bu gidişatın nasıl şekilleneceğini önümüzdeki günlerdeki vaka sayıları belirleyecek. Turizm sektörü, 2020 yılını kurtarmak için yurt içi seyahatlere ve yerli turiste bel bağlayacak gibi görünüyor. AB ülkeleri her ne kadar 1 Temmuz itibarıyla Birlik dışı ülkelere kapılarını açacak olsa da, ülkeler vatandaşlarının başka ülkelere gitmemesi ve ülke sınırları dâhilinde seyahatler için öneriler sunuyor. Moskova’da bazı oteller, odalarını tek odalı daire fiyatına kiralamaya başlamış. Belçika hükümeti, yurt içi seyahati hareketlendirmek için, vatandaşlarına 2020 sonuna kadar geçerli ücretsiz tren bileti vermiş. Almanya hükümeti de tüm vatandaşlarına bu yıl Almanya dışında tatile gitmemeleri ve yurt içi alternatifleri değerlendirmeleri yönünde uyarılarda bulundu. Hal böyle olunca, bu yıl ülkemizde de bu anlamda hareketlilik olabilir. Bir kesim hiçbir koşulda tatile çıkmamaktan yana. Bir kısım ise yurt içi alternatifleri araştırıyor. Bu yaz özellikle çocuklu aileler, doğanın içinde tatil alternatiflerine bakmaya başladı. Merkezi klima sistemli oteller, balkonsuz ve birbirine yakın odalar, dar sosyal alanlar ve küçük plajlara sahip tesisler, ne yazık ki bu sezona 1-0 geriden başlayacak. Apart, bungalov, çadır, karavan tarzı tatil anlayışı daha çok ön planda olacak gibi. Belki bu sayede ülkemizin saklı kalan yerlerini de keşfetme şansı buluruz. Sonuçta bu ülke sadece Akdeniz ve Ege sahil beldelerinden ibaret değil. Karadeniz’e yönelim olabilir. Yayla evleri güzel bir alternatif. Denizin öncelik olmadığı durumlarda ise İç Anadolu’da tarih ve kültür turlarına rağbet olabilir. Bakalım yaz neler getirecek?

ZEYNEP İŞMAN

https://instagram.com/birliktebuyuyoruz

0 FacebookTwitterPinterestE-posta

Beni düşündürtme, yapmam gerekeni söyle!

Zeynep İşman 19/06/2020

Ne yazık ki uzman olarak bir konu hakkında öneri sunmak, tavsiyede bulunmak, “Böyle yapılırsa iyi olur” demek işe yaramıyor. İnsanımız, “Bu böyle yapılacak” ya da “Bu böyle yapılmayacak” tarzı bir iletişimden anlıyor. Yani “Mavi hap mı, kırmızı hap mı beni düşündürüp yorma, hangisini almam gerektiğini söyle konu kapansın” zihniyetinde.

Sağlık Bakanı’mızın açıklamaları bana bunu düşündürttü. İstanbul, Ankara ve Bursa’da maske kullanımının zorunlu olmasını önerdiğinden ve hafta sonu LGS sınavı olduğu için kısmi bir sokağa çıkma yasağının iyi olabileceğinden bahsetti. Ama işte ne yazık ki insanımız, “yassak kardeşim” demeden, toplumun menfaatine olan şeyi yapmıyor. Neyse ki sonrasında ilgili valilikler maskeyi zorunlu hale getirdi.

Bunun en temel sebebi elbette eğitim seviyesi. Dikkat edin, okumuş, yazmış, yüksek eğitimli ve bilgiyi içselleştirmiş insanlar, doğru/yanlış ya da siyah/beyaz gibi keskin konuşmaktan çekinirler. Ama kişi ne kadar az bilirse, o kadar çok ahkâm keser. Oysaki bir konuda yardıma ihtiyacı olan birine tavsiyede bulunmak, yapabilecekleri hakkında fikir vermek ve seçenekler sunmak ve sonrasını onun değerlendirmesine bırakmaktır ideal olan. Çünkü her bilgi, her kişiye ve her aileye göre esnetilebilir. Ancak ne yazık ki bunun işlemediğini defalarca gördük. Bilim kurulu üyelerinin “Biz tavsiyelerde bulunuyoruz ancak hiç istemesek de yasaklamalar gelebilir” sözleri bana bunları düşündürüyor.

Okullar kapanıyor, içim buruk

Uzaktan da olsa, okullar bugün kapanıyor. Aylardır evlerde, hem biz veliler hem öğrenciler hem eğitimciler zor, değişik, komik, ağlanası, saçma, tuhaf ama unutulmaz günler geçirdik. Bazen çocukları ekran başında tutmakta zorlandık. Bazen de ekrandan kaldırmakta. Koşullar ne olursa olsun, bugün içim çok buruk. Benim kızım ilkokul 1’e başlamıştı. Ne yazık ki tam okuluna bağlandı derken salgın başladı. Açıkçası pek bir şey anlamadık bu seneden. Ama bugün geldiğimiz noktada, sayısız kazanımlarla çıktığımızı düşünüyorum. 7 yaşında kızım dâhil, hayatın belirsizlikleri karşısında nasıl bir tavır almak gerektiği konusunda kaslarımızı geliştirdik. O nedenle, “şükür bugünümüze.” Ve tüm bu zorlu süreç boyunca, sonsuz fedakârlıkla çocuklarımızı motive etmeye çalışan, kendi zorlanmalarını, kendi çocuklarını, kendi aile yaşamını bir kenara koyup, her gün çocuklarımızla buluşan, onlara iyi hissettirmek için çabalayan öğretmenlerimize sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. İyi ki varsınız, hakkınız ödenmez.

Bu yaz çocukla nasıl bir tatil yapmalı?

Bu yaz için kafalar çok karışık. Hem herkes çok bunaldı ve her zamankinden çok tatile ihtiyaç var. Hem de normalleşmeyle artan vakalar ve tatil beldelerinde sosyal mesafe kurallarının nasıl işleyeceğine dair soru işaretleri, tatil fikrinden uzaklaştırıyor. Ancak tüm yazı evde çocuklarla geçirmek oldukça zor olacak. Bu konuda fikirlerine güvendiğim hem öğretmen hem anne hem de @4bavul1yol’un kurucusu, çocuklu seyahat yazarı arkadaşım Sinem Parkan’a sordum: “Bu yaz çocuklarla ne yapacağız?” diye.

Bakın neler söyledi:

“Bu yıl diğer tüm alışkanlıklarımız gibi tatil anlayışımız da epey şekil değiştirdi. Pandemi gölgesinde çocukla tatil planlayan ailelere için birkaç ufak hatırlatma yapmakta fayda var.

Eğer seçiminiz tekne ya da villa kiralamak gibi daha izole bir tatil değilse şu kriterler doğru tesisi seçmenize yardımcı olabilir.

Doğa içinde

Kalabalıktan uzak

Asansörsüz

Merkezi havalandırma sistemi olmayan

Odaları bir koridora değil açık havaya açılan

Sosyal mesafenin korunabileceği bağımsız konaklama birimlerinden oluşan tesisler bu süreçte en fazla güven verenler.

ZEYNEP İŞMAN

https://instagram.com/birliktebuyuyoruz

0 FacebookTwitterPinterestE-posta

LGS öncesi ailelere ve çocuklara öneriler

Zeynep İşman 18/06/2020

Hafta sonu LGS sınavı var. Milyon-larca öğrenci ve aileleri nefeslerini tutmuş bekliyor. Bu yıl koronavirüs sebebiyle hiç olmadığı kadar stresli ve gerginler. Sosyal mesafe nasıl korunacak? Maskeyle sınav nasıl geçecek? Kafalarda halen soru işareti. Sınav öncesi son bir kez daha yazmak ve sınava girecek tüm öğrencilere bol şans dilemek istedim. Öncelikle kendilerinden, şu andan itibaren medya ve haber kaynaklarını teke indirmelerini, sadece sınavla ilgili güncel gelişmeleri takip edip, diğer tüm söylenenlere kulaklarını kapamalarını rica ediyorum. Aileler için de hiç kolay değil. Ancak çocukların yanında olup, her şeyin başının sağlık olduğunu ve böylesi sıkıntılı bir süreçte, çabalarını takdir etmelerini hatırlatıyorum.

Eğitim Danışmanı Sevgili Elgiz Henden’den aileler ve öğrenciler için son dakika tüyoları istedim. Çok faydalı önerilerde bulundu:

Aileler bir adım geride durmalı

Bu hafta artık aileler bir adım geride durmalı, öğrencilerin yanında sınav hakkında olumlu ya da olumsuz bir yargıda bulunmamalı, çocuklarına güvendiklerini ve çabalarının karşılığını alacaklarına olan inançlarını sadece söylemekle kalmamalı, aynı zamanda onlara göstermeye de çalışmalılar. Psikolojik destek bu dönemde en önemlisi, zira bu sınavlar bilginin yanında psikolojik olarak da hazırlanıp girilen sınavlar haline geldi. Kovid-19’u da düşünürsek çocukların daha çok destekleyici geribildirimlere ihtiyacı var. Özellikle aileler söyledikleriyle söylerken ki beden dilleri ve ses tonlarına çok dikkat etmeliler.

Bildiğiniz sorudan başlamak moral verir

Son haftada kendinizi çözerken zorlandığınız birkaç konu üzerine odaklayın. Kısa dönemli hafızaya gitmesine neden olursunuz ve son dönemde çalıştığınız için hatırlamanız kolay olur. Hatırlamak istediğiniz özel notları, formülleri renkli kâğıtlara yazıp görebileceğiniz ve farkında olmadan okuyabileceğiniz bir yere asmak tekrarlamanıza ve hatırlamanıza neden olur.

Sınavlarda karşınıza 3 tür soru çıkar. Birincisi, çalıştığınız ve kolayca yaptığınız sorulardır. İkinci tür sorular daha önce çözdüğünüz ve üzerinde biraz düşünmeniz gereken sorulardır. Bu soruları daire içine alın. Üçüncü tür sorular ise okuduğunuzda anlamadığınız sorulardır ki bu soruları da üçgen içine alın.

Birinci turda hemen çözülen, alışık olduğunuz soruları yapın, bu size moral kazandıracaktır. İkinci turda daire içine aldığınız soruları çözün ve son turda da üçgen içine aldığınız soruları çözerek sınavı bitirin. Turlama sistemini hem sözel hem sayısal testinde uygulayın.

Hiçbir soruda takılıp kalmayın

Öğrenciler sınava odaklanmalı, rahat ve sakin bir zihinle sınava girmeli ve soruları okurken zihnini susturmalı. Eğer zihninizi susturmak istiyor ama zorlanıyorsanız, kendinize ve zihninize onu biraz sonra dinleyeceğinizi söyleyin ve sorulara dönün. Soru kitapçığınız iki elinizin arasında kalacak şekilde kollarınızı birbirine paralel tutun ve öne doğru hafifçe eğilirken ellerinizi hafifçe kitapçığa doğru yaklaşacak şekilde görme alanınızı daraltarak içe doğru kapatın. Bu odağınızı kitapçığa çevirmenize ve etrafta olanların dikkatinizi dağıtmasına engel olur. Zorlayıcı hiçbir soruya takılıp kalmayın yola devam edin, zamanı etkili kullanın.

Bilmediğiniz soruyu işaretlemeyin 

Sınavda 3 yanlış bir doğruyu götürüyor. Bu nedenle bilmediğiniz, emin olmadığınız soruları işaretlemeyin.
Heyecanlandığınızda nefes egzersizi yapın

1. adım burnunuzdan derin bir nefes alın ve tek seferde ağzınızdan verin.
2. adım burnunuzdan derin bir nefes alın ve iki seferde ağzınızdan verin.
3. adım burnunuzdan derin bir nefes alın alırken nefesin vücudunuzda izlediği yola odaklanın, nefesinizi izleyin ve bu kez 3 seferde ağzınızdan verin.
4. Adım burnunuzdan derin bir nefes alın nefesin burnunuzdan girdiği akciğerlerinizi doldurduğu yola odaklanın, bedeninizdeki her yere nefes aldığınızı
hissedin ve bu kez tam 4 seferde ağzınızdan nefesinizi verin.

Bu egzersizi gün içinde 2 kez yapabilirsiniz. Sakinleşmenize ve odaklanmanıza neden olur.

Hadi bunları da yapın…

Kulaklarınızı tıkayın, sınavla ilgili söylenenleri duymayın.
Sosyal medya ve teknoloji kullanımını bırakın (telefon, bilgisayar vb.).
Son hafta için “Çalışırsam iyi olur” dediğiniz konulardan birini seçin ve yapın.
Heyecan hissediyorsanız, 4 adımda nefes egzersizini uygulayın.
Sevdiğiniz ve hareketli bir müzikle evde dans edin.
Daha önce yemediğiniz gıdalardan uzak durun.
Eğer varsa olumsuz düşüncelerinizi olumluya çevirip yatmadan önce tekrarlayın.
Sınava giderken aksesuar takmayın (bilezik, yüzük kolye, küpe).
Maskenizi unutmayın
Sınav saatinden 30 dakika önce okulunuzda olun.

ZEYNEP İŞMAN

https://instagram.com/birliktebuyuyoruz

0 FacebookTwitterPinterestE-posta

Kovid-19 geçirmiş olmak bir ayrıcalık mı olacak?

Zeynep İşman 17/06/2020

Koronavirüs hayatımıza bir film senaryosu gibi girdi. Öyle de devam ediyor. Virüsün getirdiği yaşam şartları pek çok ilginç uygulamayı da beraberinde getirdi. Hükümetler, vatandaşlarını Kovid-19 geçirip geçirmediklerini anlamak için, antikor testlerinden geçirmeye başlamış. Hatta bazı ülkeler ‘bağışıklık pasaportu’ adını verdikleri bir uygulama başlatmış. Bu pasaportu alabilmeniz için tek bir kriter var: Kovid-19 geçirmiş olduğunuzu belgelemek!

BBC’nin haberine göre, Estonya ve Şili’de “bağışıklık pasaportu” sistemi kurulması için hazırlıklar yapılıyormuş. New York’ta da insanlar, antikor testlerinin fotoğraflarını çekip, bir tür Kovid bağışıklığı belgesi olarak kullanmaya başlamış. Peki, buradaki amaç ne? Bu belge ile Kovid-19 geçirdiğinizi ve virüsün bir kez daha size bulaşmayacağını belgeleyip, kısıtlamalardan muaf tutulmak! Şu an için, bir kere kapıp, atlattıysanız, bağışıklık kazanacağınız ve hastalığı bir daha geçirmeyeceğiniz tahmin ediliyor. Ancak Dünya Sağlık Örgütü, bu teorinin yüzde 100 doğru olduğuna dair bir açıklama yapmadı.

Uygulamayı başlatan ülkeler, bu pasaportu alan kişilerin yaşlı bakımı gibi konularda görevli olabileceğini ve bu sayede büyük bir ihtiyacın karşılanacağını düşünüyormuş. Ancak bunun insanlar arasında kutuplaşmaya sebep olacağını düşünenler de var. Düşünsenize, Kovid-19’a bağışıklığı olan ve tüm kapıların açıldığı, ekonomiyi döndüren, istediği ülkeye girebilen bir üst sınıf ile tutsak gibi yaşayan alt sınıf! Haberde adı geçen Pam Evans adlı bir kadın, internetten tanıştığı bir adamın kendisine, “Testim temiz çıktı, buluşabiliriz” dediğini anlatmış. Gerçekten böyle mi olacak? İnsanlar birbirlerine test sonuçlarını mı gönderecek? Ten rengi, din, dil, ırk ayrımı derken, şimdi de Kovid geçirmiş ya da geçirmemiş diye mi ayrıştıracağız birbirimizi? Kimler nerelere girip çıkabilir ya da giremez? Bunu koronavirüs mü belirleyecek?

Öte taraftan hem ülkemizde hem dünyada koronavirüslü kişiyi hızlı tespit etmek ve temas ettiği noktaları belirlemek amacıyla pek çok mobil uygulama geliştirilmeye başlandı. Yakında tüm ülkelerde kullanıma başlar diye düşünüyorum. Bu da bir çeşit damgalama. Niyet iyi ama hani bir laf vardır ya; cehennemin yolları iyi niyet taşlarıyla döşelidir!

Korona sonrası ilk seyahatte neler yaptım?

Sizler bu satırları okurken, ben ve kızım yazlığa doğru (Bodrum) yola çıkmış olacağız. Dürüst olmam gerekirse, her yıl bu zamanlar mutluluk ve coşkuyla kavuştuğumuz Bodrum’umuza bu yıl gidip gitmemek konusunda çok kararsız kaldım. Orada da evde olacak olmasak, gider miydim hiç emin değilim. Ortamı yoklayıp, anneme ve babama kavuşup, sonrasında duruma bakacağız. Güvensiz olduğunu hissettiğim an, geri dönme niyetiyle çıktım yola.

Peki, yolculuk için nasıl bir hazırlık yaptım? Fikir vermesi açısından yazmak istedim:

– Kızım uzun araba yolculuklarında çok zorlanmasına rağmen, arabayla gitmeyi tercih ettim.

– Yola çıkmadan, arabaya ikimizin de ihtiyacı kadar maske, kolonya, el dezenfektanı ve ıslak mendil koydum.

– Öncesinde alışveriş yapıp, pratik yiyecek ve atıştırmalıklar hazırladım. Çünkü karın doyurmak amaçlı herhangi bir yerde durmayı düşünmüyorum.

– Her ne kadar kızım portatif klozet kullanmak için büyümüş olsa da, yine de arabaya aldım. Umumi yerlere tuvalete sokmak yerine, bununla idare etmeyi tercih ettim.

– Kendim ihtiyaç molası hissetmediğim sürece, durmayı planlamıyorum.

– Kızımla yola çıkmadan önce uzun bir konuşma yaptım. Bu seyahatimizin diğer tüm seyahatlerden farklı olacağını ve sorumluluğumuzda olan konuları anlattım. Bu konuda onun yardımına ihtiyacım olduğunu söyledim. Hatta seyahati kolaylaştırmak için önerilerine ihtiyacım olduğunu söyledim. “Az su içeceğim” dedi.

Bakalım yaklaşık 3.5 aylık ev izolasyonundan sonra, ilk uzun çocuklu yolculuk nasıl geçecek? Gelişmelerden haberdar edeceğim…

ZEYNEP İŞMAN

https://instagram.com/birliktebuyuyoruz

0 FacebookTwitterPinterestE-posta

Maske takmak mı, takmamak mı? İşte bütün mesele bu!

Zeynep İşman 16/06/2020

Normalleşmeyle birlikte hayatımıza yeniden bir kutuplaşma nedeni girdi. Maske takıp, sosyal mesafe kurallarına uyanlar ve uymayanlar. Elbette sürecin en başından beri tüm kurallara uyan, evde kalan ve normalleşme ile birlikte bireysel sorumluluk alıp, sadece kendi hayatını değil, tüm insanların sağlığını düşünen, minimum sosyalleşen ve sosyal mesafe kurallarına uyanlar, tüm bunları ihlal edenleri anlamıyor. Daha da kötüsü, öfke duyuyor. Öyle ki, sosyal medyadaki öfke ve eleştiri bombardımanı nedeniyle, iş yerine bile giderken saklamak zorunda hissediyor insan kendini. Madalyonun diğer tarafı ise son derece rahat. Ülkenin farklı yerlerinden gelen görüntülerde, bırakın sosyal mesafeyi, çoktan maskeleri bile attı insanlar. Kahvehanede maskesiz oturan amcaya mikrofon uzatılınca, “Amaaan… Üç günlük dünya, nasılsa öleceğiz” diyebiliyor mesela. Sağlık Bakanı ve bilim insanları nazik nazik her gün uyarıda bulunsa da, tüm tarihi korku, baskı, yasak ve yaptırımlarla dolu insanımız ne yazık ki ancak dayaktan (!) anlıyor. Darbeler, siyasi suçlar, gözaltında kaybolanlar, kim vurduya gidenler, toplu kıyımlar, şiddet ve daha niceleri… Birileri bir şey demiş ve o yapılmış. Ötesini sorgulamayı kimse düşünmemiş çünkü düşünen susturulmuş. Bu travmaların izlerini silmek ne mümkün.

Ne yazık ki genetik kodlarımızda kurallara sıkı sıkı uymak ve daha önemlisi, kurallara ihtiyaç duymadan toplumsal bakış açısıyla sorumluluk almak diye bir beceri yok. Kurallara uymanın öneminden en çok bahsedenimiz bile, işine gelmediği durumlarda, o kuralları esnetmeyi kendinde hak görür. Bana göre, iki dakika işi var diye, başkasının arabasının arkasına park etmeyi kendinde hak gören ile sokakta, pazarda, toplantıda “Çok bunaldım, iki dakika maskemi çıkardım, bir şey olmaz” diyen arasında bir fark yok.

Kimse anlaşılmadan değişmez!

İşte tam da bu nedenle, şunu biliyoruz ki karşı taraf, yani beğenmediğimiz kesim, eleştirmekle, küfürle, hakaretle ve öfke duyarak değişmiyor. Kimse anlaşıldığını hissetmeden değişmiyor. Karşı tarafta değişmesini istediği şey için, insanın önce kendisini değiştirmesi gerekiyor. Çünkü ancak ‘olma’ hali ile karşı tarafa mesaj gönderebiliyoruz. Ondan sonrası ise bizden çıkmış oluyor. Karşı tarafın bu mesajı almaya kapasitesi ve niyeti varsa alıyor. Yoksa zaten olmuyor ve değişim de gerçekleşmiyor.

Evet, sevgili dostlar! Bu işin şakası yok. Ölüm kalım meselesi dediğimiz şey tam da bu işte. Ne kutuplaşmak için kendimize bir alan yaratalım, ne birbirimize sayıp sövelim, ne de sorumsuzca maskeleri ve sosyal mesafeyi hiçe sayalım. Lütfen ama lütfen biraz daha dişimizi sıkalım ve birlik olup, bu illetten beraber kurtulalım. İş birliği yapmak zorundayız. Başka çaremiz yok. Ya birlikte kurtulacağız ya da topluca dibi boylayacağız. Anlaşsak da, anlaşamasak da, en azından şimdilik, iş birliği yapmak zorundayız!

ZEYNEP İŞMAN

https://instagram.com/birliktebuyuyoruz

0 FacebookTwitterPinterestE-posta

Korona virüs, çocuklarda dijital göz yorgunluğunu arttırdı

Zeynep İşman 15/06/2020

Covid-19 pandemisi, hepimizi sadece psikolojik olarak değil, fizyolojik olarak da oldukça sarstı. Hareketsiz-likten kaynaklı kilo artışı, eklem sorunları, aşırı ekran kullanımına bağlı göz rahatsızlıkları bunlardan bazıları.

Ben zaten gözleri bozuk biri idim ancak pandemi süresince evde görüntülü görüşmeler, toplantılar, gündem takibi, her gün yazı derken, ekran kullanım sürem artınca, gözlerim de nasibini aldı. Daha çok sulanmaya ve ağrımaya başladı. Yaptığım canlı yayınlarda kendimi izleyince, çok sık göz kırptığımı fark ediyorum. Göz sağlığının önemini insan ilerleyen yaşlarda anlıyor ne yazık ki ama günümüzde çocuklar, ekranlar nedeniyle çok erken yaşta göz rahatsızlıkları ile tanışır oldu. Ben böyle hissedince, çocuklar ne alemde diye düşündüm ve Koç Üniversitesi Hastanesi Göz Hastalıkları Bölümü’nden Prof. Dr. Afsun Şahin’e sordum. Kendisi çok faydalı ve pratik önerilerde bulundu.

‘Çocuklar haftada en az 15 saat gün ışığı almalı’

“Okulların kapanması ve sokağa çıkma yasaklarından dolayı çocukların dijital ekran karşısında geçirdikleri ortalama süre tüm dünyada ve ülkemizde önemli derecede arttı. Bu da djitial göz yorgunluğu ve göz kuruluğunun çocuklarda belirgin olarak artmasına yol açtı. Dijital göz yorgunluğu söz konusu olduğunda çocuklar yetişkinlerden farklı değildir. Uzun süre dijital ekrana bakan çocuklar göz kuruluğu, göz yorgunluğu, baş ağrısı ve bulanık görme yaşayabilirler. Semptomlar tipik olarak geçici olmakla birlikte, sık ve kalıcı da olabilir. Bunun yanı sıra, uzun süre yakından dijital ekranlara bakmak ve kapalı ortamlarda kalmak miyopi sıklığını arttırır. Bu yüzden çocukların haftada en az 15 saat gün ışığı almaları gerekir. Uzun süre okuma, yazma veya diğer yakın mesafeden yoğun çalışmalar da göz yorgunluğuna neden olabilir.

18.00’den sonra ekrana bakmamalı

Ekranlardan yayılan mavi ışığa uzun süre ve özellikle saat 18:00’dan sonra maruziyet uykusuzluk, iştahsızlık ve depresyona neden olmaktadır. Bu yüzden saat 18.00’den sonra ekranlardan yayılan mavi ışığı kapatmak ve gece moduna almak gereklidir. Ekran karşısında 20:20:20 kuralı uygulanmalıdır; her 20 dakikada 20 saniyelik bir mola verilerek, 20 feet yani 6 metre uzağa bakılması önerilmektedir. Bilgisayarda çalışırken göz kırpma çok önemlidir. Sık göz kırpmak, kuruluğu ve tahrişi önlemek için gözleri nemlendirir. Dijital ekrana bakarken çocuklar çok daha az gözlerini kırpar (normalin sadece üçte biri) ve ekran karşısında yapılan göz kırpmaları sadece kısmi kapak kapanmalarıdır. Bu yüzden ekran karşısında sık ve istemli olarak gözler kırpılmalıdır.

Çocuğunuzun gözlerini bilgisayar göz yorgunluğundan korumaya yardımcı olacak ipuçları:

– Gözünü dinlendirmesini hatırlatmak için akıllı telefon zamanlayıcısını ayarlayın.

– Oyunda bir seviyeyi tamamladıktan sonra en az 20 saniye ekrandan ayrılmasını sağlayın.

– Eğer tabletten kitap okuyorsa, çocuğunuza gözünü dinlendirmesini hatırlatmak için kitapları her birkaç bölümde elektronik bir ataçla önceden işaretleyin. Bir e-kitapta, aynı efekt için “yer imi” işlevini kullanın.

– Ekrandaki parlama zorlanmaya neden olabileceğinden, tableti ve telefonu dışarıda veya aydınlık alanlarda kullanmaktan kaçının.

– Bilgisayar ekranının parlaklığını ve kontrastını size rahat hissettirecek şekilde ayarlayın.

– Çocuğunuzu dijital medyayı kendisinden daha uzak tutmaya (45 cm ideal) teşvik edin.”

ZEYNEP İŞMAN

https://instagram.com/birliktebuyuyoruz

0 FacebookTwitterPinterestE-posta

Sosyal mesafeli yaz nasıl geçecek?

Zeynep İşman 13/06/2020

Uzaktan eğitimin başlamasıyla eve kapanan çocuklar, zor da olsa yeni düzene alışıyor derken, şimdi de yaz tatili başlıyor. Çalışan anne babalar için yaz okulları hayat kurtarıcı oluyordu; oysa bu yaz böyle bir seçenek imkânsız görünüyor. Çocuklarla parka çıkmaya bile ürkenler için, tüm yaz evde nasıl geçecek? Bu soruların cevabını uzmanlara sordum.

PSİKOLOG ÇİĞDEM DOĞAN BİLGİN:

“TEMBEL EBEVEYNLİK ZAMANI”

– Bu yazın, eski yazlar gibi olmayacağını çocuklara nasıl anlatmalıyız?

Resimlerle ya da farklı şekilde bu sürecin ne anlama geldiği ya da nasıl geçtiği hakkında ilişki kurabilirler. Çocuklarla dürüst, açık, kısa ve anlaşılır bir sözel ilişki kurmak çok önemli. Sosyal mesafeden haberdar olan çocuklarına yeni sosyalleşmenin sınırlarını çizmeliler. Kişisel alanı evde oyun oynayarak yeniden gösterebilirler. Çocuklarıyla “özlediklerim listesi” yaparak, özledikleri şeyleri yeni düzende nasıl dönüştüreceklerini belirleyebilirler. Tüm bunlar yapılırken ebeveynlerin kendi kaygılarını yönetebilmeleri önemlidir. Çocuklar biz yetişkinlere göre pek çok değişikliğe daha kolay adapte olabiliyor. Onları izlemek, ihtiyaçlarını gözlemek ve o sırada yanlarında olmak en kıymetlisi. Bol bol su oyunları, saksıya dahi olsa çiçek ekmek, olabildiğince yeşile ve toprağa temas edebilecekleri doğa gezileri ve tabii evde kalınan süreçte çocuğun en çok keyif aldığı şeyleri yapmayı sürdürerek süreci sağlıklı yönetebilirler.

– Evdeki düzene alışmışken, yeniden düzen değişikliği olacak. Bu geçişlerde neler yapmalıyız?

Çocuklar rutinleri sever ve rutinler içinde kendilerini güvende hisseder. Çünkü onlar için hayat böylece tahmin edilebilir olur. Ebeveynler “Değişikliklere uyum sağlamakta zorlanıyor muyum? Bunu kendim için nasıl kolaylaştırırım? Neye ihtiyacım var?” sorularıyla kendi duygu ve davranışlarını düzenlerken çocuklarına doğrudan destek olmuş olacak.

– Ebeveynlere kendi ruh sağlıkları ve bu dönemi en az hasarla atlatmaları için neler önerirsiniz?

Ebeveynler duygusal dayanıklılıklarını artırmak için kendilerine iyi gelen ev içi aktivitelere zaman ayırmalı. Burada hayatımıza yeni giren “tembel ebeveynlik” kavramından söz etmek isterim. Tembel ebeveynlik iki temel üzerinden şekilleniyor. Birincisi çocuklara özgür bir alan oluşturuyorsunuz, yaşlarına göre yanlarında olmanızın gerekip gerekmediğine karar veriyorsunuz ve oyunlarını yönlendirmeden, kısıtlamadan istediklerini yapmalarına alan tanıyorsunuz. İkincisi ise çocuğunuza eve dair sorumluluklar veriyorsunuz ancak bu sorumlulukları yapmayacakları zamanların olacağını kabullenerek, çocuklara kararlarının sonuçlarını sahiplenmeleri gerektiğini öğretiyorsunuz. Tüm bunlarla birlikte ebeveynlere gün içerisinde yetersiz hissettiklerinde kendilerine şefkatle yaklaşmayı ihmal etmemelerini öneririm.

EĞİTİMCİ-YAZAR BAHAR ERİŞ:

“RUTİN OLUŞTURMAK İYİDİR”

Eğitimci-yazar Bahar Eriş, bu yazı en verimli şekilde geçirebilmek için anne babalara ipuçları olacak önerilerini paylaştı: “Yaz tatilinde çocuklar zamanın büyük bölümünü evde geçirecek. Ekran kullanımları artacak. Uyku düzenleri etkilenecek. Abur cubura daha çok alan açılabilir. Bütün bunlar bağışıklık sistemi için tehdit. Uyku, beslenme, egzersiz çok önemli. Bu nedenle önceden bu konularda plan yapmak ve günlük bir rutini korumaya çalışmak gerekli. Ekran kullanımıyla ilgili net sınırlar belirlemek, bu sınırlara birlikte karar vermek, sınırların tüm aile üyelerini kapsaması, çocukların ekran dışındaki zamanlarını planlamak ve bu zamanlarda ailece vakit geçirmek önerilebilir.”

Aile kuralları

– “Yemek zamanı kimse ekrana bakmayacak” iyi bir kural.

– Sosyalleşmek için FaceTime ya da Zoom gibi uygulamalar üzerinden arkadaşlarıyla oyun randevuları düzenlenebilir.

– Mümkün olduğunca fiziksel aktivite, kitap okuma, doğada zaman ve sosyalleşme zamanı planlanmalı.

– Kitap seçiminde çocuğun ilgi alanlarından yola çıkmak her zaman en etkili yöntemdir. Evde sevimli ve çekici bir okuma köşesi de oluşturabilirsiniz.

Sıkıntı kavanozu

Yetişkin gözetimi olmayan serbest oyun, çocuğun yaratıcılığı ve sağlıklı gelişimi için çok faydalı. Sıkılmak çocuk için iyidir. Problem çözme ve yaratıcılığı geliştirir. Yine de acil durumlar için bir sıkıntı kavanozu yapabilirsiniz. Çocuğun sevdiği aktivitelerin her birini küçük kâğıt parçalarına yazın, hepsini bir kavanozun içine koyun. Sıkıldığında gidip kavanozdan bir aktivite çeksin ve onu yapsın.

Birlikte aktivite

Ailece eğlenceli zaman geçirmek de önemli. Birlikte film gecesi, bahçe işleriyle uğraşmak, birlikte yemek yapmak, sanal müzeleri gezmek, kitap okuma saati gibi aktiviteler önerilebilir. Online yoga, pilates, egzersiz videoları var. Bunu belki çocuğunuzla eğlenceli bir sabah egzersizi rutinine çevirebilirsiniz. Arada müzik açıp hep birlikte hoplayıp zıplayıp dans edebilirsiniz.

Çocuklar ile ebeveynler için eğlenceli, oyun tabanlı öğrenme fikirleri sunan www.LEGO.com/letsbuildtogether platformu var. Ailelerin merakını ve yaratıcılığını canlı tutacak fikirler paylaşılıyor. LEGO® tasarımcıları burada günlük yarışmalar düzenliyor.

Kendinize zaman ayırın

Ebeveynler için çok zorlayıcı bir dönem bu. Kendilerine karşı anlayışlı olmalılar. Oksijen maskesini önce kendinize takın. Ruhsal sağlığınız sadece sizin için değil çocuğunuzun ruhsal sağlığı için de önemli. Evliyseniz eşinizle dönüşümlü olarak sorumlulukları ne şekilde üstleneceğinizi planlayabilirsiniz. Bu zamanlarda çocuğunuza verdiğiniz güven duygusu ve aranızdaki sevgi ilişkisi en önemlisi. Gerisi teferruat!

ZEYNEP İŞMAN

https://instagram.com/birliktebuyuyoruz

0 FacebookTwitterPinterestE-posta
  • 1
  • 2
  • 3
  • …
  • 5

Zeynep İşman

Köşe Yazarı / İletişimci / Etkili Anne Baba Okulu Eğitmeni ... daha fazlası için tıklayın.

INSTAGRAM

birliktebuyuyoruz

Epeydir #önerdimgitti yapmıyordum. Kız anaları Epeydir #önerdimgitti yapmıyordum.
Kız anaları toplaşın, bu önerim size !
Bu kitabı mutlaka okuyun. Sonra konuşalım :)
Hatta bir tane de annenize alın, o da okusun. 
Kitap: Anneler, Kızları ve Beden Algısı / Hillary McBride

#birliktebüyüyoruz #kitapönerisi
Dün İstanbul’da Gabor Mate @gabormatemd rüzga Dün İstanbul’da Gabor Mate @gabormatemd rüzgarı esti. İstanbul’da olmadığım için gidemedim maalesef. Zira kendisini on milyon kez dinleyebilirim. Ben de eskilere daldım. Türkiye’ye ilk gelişinde kendisiyle konuşup, röportaj yapma şansına sahip bir insan olduğumu gururla söylemek isterim :) Bu gördüğünüz faninin yaptığı onlarca söyleşi içinde beni en heyecanlandırandı 🙏🏻
Okumayan kalmasın diye röportajı hikayeye koyuyorum. Yayalım lütfen…

#Repost @birliktebuyuyoruz with @make_repost
・・・
Yıllardır bağımlılık, çocukluk travmaları, ebeveynle bağlanma ve stresin fiziksel hastalıklarla ilişkisi üzerine çalışan Dr. Gabor Mate, @codelotus ve @amerikanhastanesi işbirliği ile İstanbul’a geldi. Duyunca çok heyecanlanmıştım. Bugün tanışıp, röportaj yaparken de çok heyecanlıydım. Cumartesi Milliyet Gazetesi’nde olacak konuştuklarımızın bir kısmı, kalanını ise ara ara paylaşacağım çünkü çok değerli şeyler söyledi. Konuşmamızda bir ara “Hangi konularda yazıyorsun?” dedi. “Çocuk ve aile” dedim. “Çok doğru bir tercih. Çocuklar çok kırılgandır ve tamamen yetişkinlere bağımlıdır. Yetişkinlerle olan ilişkileri, kendilerini ve dünyayı nasıl gördüklerini şekillendirir.” dedi. O an gözlerim doldu, yüreğime hem bir ağırlık, hem bir umut çöktü. Of ben bugünden daha çok şey yazarım :)
.
.
#gabormate #stres #travma #bağımlılık #bağlanma #güvenlibağlanma #çocuk #çocukgelişimi #ebeveyn #aile #çocukluktravmaları #büyümek #gelişim #psikoloji #birliktebüyüyoruz #röportaj
Bu bir teşekkür paylaşımıdır! 40 bin kişili Bu bir teşekkür paylaşımıdır!
40 bin kişilik koca bir aile olmuşuz 🥳 
Hepinize tek tek teşekkür ederim, birlikte büyümeye inandığınız ve istekli olduğunuz için 🙏🏻

6 yıl önce, kızım 3 yaşında iken, iyi bildiğim yollardan sapıp, işi gücü bıraktığımda, girdiğim yolun beni nereye götüreceğini pek bilmiyordum.
Bildiğim şey; başka şeyler yapmak istediğimdi. Aileyi iyileştirecek, anne babayı (bakım vereni) güçlendirecek şeyler yapmak istiyordum. Kendim büyürken, başkalarının büyümesine de eşlik etmek istiyordum. Okumak, öğrenmek, yazmak ve anlatmak istiyordum. Uzun süren eğitimler, terapiler, içsel çalışmalar…

Hedefiniz net, inancınız tamsa, dikkatinizi dağıtan çok şey olsa da, doğru yolu yeniden buluyorsunuz.
6 yıla çok şey sığdırdım. Çok değiştim. Bu bazı şeyleri kazanmama bazı şeyleri kaybetmeme neden oldu.
Ama tüm yolculuklar sancılıdır.
“Ben oldum” demek en büyük aptallık.
Son nefese kadar büyümeye devam … 

#birliktebüyüyoruz #teşekkürler
Geç Pazar kahvaltım… Tereyağlı pişim… Pey Geç Pazar kahvaltım…
Tereyağlı pişim…
Peynirli sıcak poğaçam…
Bal kaymaklı kızarmış ekmeğim…
Çok seviyorum ❤️

En güzel sevgi sözcükleri için sayfama beklerim :))

#birliktebüyüyoruz
Ebeveynler çocuklarının geleceği, eğitimi, mu Ebeveynler çocuklarının geleceği, eğitimi, mutluluğu, başarısı konusunda sürekli çabalarken, çocuklar neden bu kadar duyarsız, mutsuz, sıkılgan, dağınık! Şikayetler genelde bu şekilde değil mi? Sorun nerede başlıyor? 

Sinirbilim Uzmanı Dr. Kerem Dündar @drkeremdundar geçen hafta @momtalkstr ‘ta Londra’dan bağlanarak “Dikkatli Ebeveynlerin Dikkatsiz Çocukları” başlıklı bir konuşma yapmıştı. Öyle çarpıcı şeyler söyledi ki, sonrasında kendisini aradım ve bunun üzerine çok keyifli bir sohbet yaptık.

Yazının tamamı Milliyet Pazar’da ve profilimde, çarpıcı satır başlarını buraya koyuyorum:

⭐️ Çocuğa büyürken eşlik etmek yerine çocuğu büyütmek derdine düşüyoruz. Bunun iki nedeni var: Ebeveynlerin kaygıları ve bu konuda oluşturulan uzman endüstrisi. 

⭐️ Çocuğun bugünkü ihtiyaçları değil, gelecekteki olası kaygılar ebeveynliğin temel aracı olmaya başladı. Bir tarafta kaygı dolu ebeveynler var. Bir tarafta ‘gel sana iyi anne baba olmayı öğreteyim’ diyen bir sektör 

⭐️ Ebeveynler kendilerinin değil, çocuklarının gelişmesi gerektiğini düşünüyor. Halbuki çocuk nasıl gelişeceğini ailesinden öğrenir.

⭐️ Çocukla ilgili sürece eşlik etme eğilimi yerine sürekli sorun çözmeye meyilliyiz. Hatta başarı kavramı bile başlı başına bir sorun görülüyor. Acil planlar, mucizevi yöntemlerle sorun çözme çabası peşindeyiz

⭐️ Kendimizi ne kadar yetersiz hissedersek o kadar çok oyuncak alır, o kadar çok seçenek sunarız.

⭐️ Ebeveynliğin yüzde 100’ü olmaz illa eksik olacak. Hiç eksiltilmemesi gereken koşulsuz sevgi, sınırsız eşlik. 

⭐️ Eksik kalan konular her zaman affedilir ama eksik hissettirmenin telafisi yok. 

⭐️ Çocukların bir durum karşısında sebat etme, tekrar tekrar deneme becerilerinin çok önemli olduğunu unutmayın! Onların yerine yapmak ve karar vermekten vazgeçin. 

⭐️ Sadece kendi çocuğunu severek onun geleceğini garantiye alamazsın. Tüm çocuklar için mücadele etmeliyiz.

#birliktebüyüyoruz #zeynepişman #milliyetpazar
Geçenlerde buradan “Derin çalışmak istiyor” diye yazınca, Bodrum’da evimiz gibi hissettiğimiz, çok sevdiğimiz bir mekan olan @kuytubahce ‘nin sahibi Mesude Hanım, “Çalışmak isterse biz de çok isteriz” dedi 🥰
Şanslı çocuk valla, birkaç yerden daha iş teklifi aldı :)) Ama tamamen kendi değerlendirdi ve “9 yaşındayım ve benim yapabileceğim en çok iş nerede ve para kazanabilir miyim diye düşünüyorum” dedi ve buna göre karar verdi.
Yaratacağı faydaya bakıyor ve karşılığını istiyor, mantıklı :)

Bugün ilk iş günüydü. Şimdilik birkaç saatlik tatlı bir anı ama insanlık için küçük, bizim için büyük bir deneyim.
Ben biraz oturup ayrıldım. 
Çok acayip bir duyguymuş arkadaşlar.
Bizler küçücük yaşlarda çalışmaya başladık. Kimse de acımadı valla. Gayet de sıradan şeylerdi.
Ama zamane çocukları hayatın gerçeklerinden çok uzak büyüyor.
En iyi okul, en iyi eğitim, en iyi kurs, spor, sanat derken eee hayat nerde… Kaçıp gidiyor. Sonra ortada deneyimsiz yetişkin görünümlü ergenler!

Ben kendisinin bu konuda ısrarcı olmasını çok destekledim. İzninizle huzurlarınızda kızımla gurur duyduğumu söylemek isterim :)
Utansa da, zorlansa da kendi istedi.

Ama izlemesi zormuş.
Ay saatlerce ayakta, bacakları mı ağrır?
Ay gelen insanlar nazik davranır mı?
Bir sıkıntısı olursa söyleyebilir mi? 
derken, kalkıp gitmemin hayırlı olacağını anladım :))
Öğlen iş çıkışına geldim kızımın.
Olur da yolunuz düşerse, “Birlikte Büyüyoruz ailesindeniz. Derin hanım bizim masaya bakabilir mi?” diyin 😁
Bu vesileyle, bu fırsatı yaratan @kuytubahce ailesine sonsuz teşekkürler 🙏🏻

#birliktebüyüyoruz
Bugün bu güzellerin 42. evlilik yıldönümü 🧿 
Daim olsun 🙏🏻
Anne,
Baba,
Sizi çok seviyorum ❤️

#birliktebüyüyoruz
Bu anne ne yapıyor? Çocuğu dakikalarca, tekmele Bu anne ne yapıyor?
Çocuğu dakikalarca, tekmeler atarak ağlıyor.
O da sakince yanında oturuyor.
Çocuk biraz sakinleyince, kalkıp annesine doğru ilerliyor ve sarılıp ağlamaya devam ediyor.
Anne o sırada yumuşak dokunuşlar ve hafif sallanmalar yapıyor.
Daha da sakinleşince konuşmaya başlıyorlar.
Şöyle diyebiliriz: kızgın tavayı yıkamadan önce soğutuyor :)

Diyor ki; “Çocuklarıma kendini kontrol edebilmenin önemini öğretmeye çalışıyorum. Çünkü bu paha biçilmez bir yetenek. Ben büyürken yoğun duygulara sahip olmanın ve bunları ifade etmenin doğru olmadığını düşünür, kendimi çok hassas olarak nitelendirirdim. Bu da duygularımın çoğunu bastırmama neden oldu. Ama onlara güçlü duyguların sorun olmadığını göstermeye çalışıyorum.  Ağlayabilirsin. Duygular gelip geçer ve biz bunu birlikte yapabiliriz. Ben senin için buradayım.” 🙏🏻

Altını çizmek istediğim önemli nokta; ebeveynin bunu yapabilmesi için, sinir sisteminin dengede, regüle olması gerekli. Sizin toleransınız sıfır iken, ihtiyaçlarınız karşılanmamış, öfkeli, yorgun, kaygılı ve düşünceli iken bir taktik gibi bunu uygulamanız yarardan çok zarar getirir. Çocuklar sakinleşebilmeyi bizden öğrenir ya da öğrenemez.

Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?

#Repost @mother.ly with @make_repost
・・・
"I try to teach my kids the importance of self-control and self-regulation. I consider them to be invaluable abilities, eventually becoming assets. But at the same time, I also try to show them that it’s 10000% ok to have feelings.

Growing up, I used to think having strong feelings or being expressive were connoted as negative, and I considered myself too sensitive. So that in turn, caused me to suppress most of my feelings, preventing me from experiencing things to the full.

Learning this through self-awareness (and counseling), I’m more intentional with how I allow my kids to express themselves.

If you’ve gotta cry it out, cry it out. But we make sure to realign, regulate together, and get back to our normal state. Feelings are so fleeting, they’ll pass on by.

Parenting is so sanctifying because it really tests my patience. But helping my babies know I’ll be there is always worth it. Presence is everything."—@ckim93
Birbirinden değerli öğretmenlerimin arasında o Birbirinden değerli öğretmenlerimin arasında olmak mutluluk verici.
Pazartesi akşamı “İletişim becerisi yüksek çocuklar yetiştirmek” konusunu masaya yatıracağız.
“Çocuğumla iletişim kuramıyorum.”
“Hiç dinlemiyor”
“Ona ulaşamıyorum”
“Onu anlayamıyorum”
“Hiç konuşmuyor” vs diyoruz ya. Neden ve ne yapmalı? Acaba aynayı kendimize mi çevirmeli?
Bilgi için hikayedeki bağlantıya da bakabilirsiniz 👉🏻@akanselegitimdanismanlik_ 

#birliktebüyüyoruz
Bu ülkede bir kadın olarak, kendimizle ilgili ke Bu ülkede bir kadın olarak, kendimizle ilgili kendimizden başka herkes konuşuyor.
Konuşmayı kendine hak görüyor.
Kadının bedeni, kıyafeti, işi, eşliği, anneliği ve tüm varoluşuyla ilgili söz sahibi olduklarını sanıyorlar. 
Yıllar yıllar önce demişti Duygu Asena kadının adı yok diye.
Senelerdir, baba, koca, abi, sevgili sıfatlı birileri binlerce kadının nefesini kestiler. 
Balkondan attılar, katilleri hala meçhul.
Sokakta dövüp, bıçakladılar, çarşaf çarşaf görüntüler her yerde, delil yetersiz diye serbest kaldılar. 
Yüzüne kezzap attılar, pişkin pişkin izlediler.
Şort giydi diye taciz ettiler.
Konserlere çıkarmadılar.
Memleketin gündüz kuşakları ahlaksızlıktan kırılıyor, dizilere taktılar.
Sütyeninden, donuna, yediğinden, içtiğine, ettiği laftan, aldığı soluğa kadar bık bık bık konuşmaktan bıkıp usanmadılar.
Öldüre öldüre bitireceklerini sanıyorlar heralde.
Bu kadın düşmanlığının son buluşunu biz görür müyüz bilmem.
Ama aile değişirse toplum değişir demişiz bir kere.
Bu inançla yola devam ediyoruz.
Bu dünyaya insan, bu memlekete vatandaş yetiştiriyoruz.
Kız çocukları büyütüyoruz.
Susup oturacak, bu rezillikleri yutacak halimiz yok.
Derdimiz sadece kendi çocuğumuz değil, tüm çocukların geleceği.
Anlatmaya devam edeceğiz.
Ahlakın, fiziksel görünüşle, bedenle ilgili olmadığını, ahlakın görünmeyen içerdeki şeylerle, çalıp çırpmamakla, kul hakkı yememekle ilgili olduğunu, en sıkı ahlak bekçilerinin en büyük ahlaksızlar olduğunu anlatacağız çocuklarımıza. 
Sadece kızlarımıza değil, oğullarımıza da anlatacağız ki yarın kendi varoluşlarını bir kadına bağlamasınlar.
Yolumuz uzun… Ama pes etmek yok.

#gelecekailedenbaşlar 
#birliktebüyüyoruz
Daha Fazla... Instagramda takip edin

Menü

  • Hakkımda
  • Eğitim
  • Yazılar
    • Tümü Röportajlar
      Yazılarım

      DOLU DOLU BİR YAZ

      01/08/2020

      Yazılarım

      “Dünyayı değiştirecek şefkat evde başlar”

      25/07/2020

      Yazılarım

      Sanatla dolu yaz tatili için

      11/07/2020

      Yazılarım

      Bu günleri unutmayalım ama takılıp kalmayalım da…

      28/06/2020

      Yazılarım

      “Dışarısı güvensiz” değil “Evimiz güvenli”

      27/06/2020

      Yazılarım

      Çalışan ebeveynler isyanlarda

      26/06/2020

      Yazılarım

      Her liselinin bir mentoru/koçu olsa…

      25/06/2020

      Yazılarım

      Yolun solunda maske takmak zorunlu, sağında çıkarabilirsin!

      24/06/2020

      Röportajlar

      MEHMET TONER RÖPORTAJI, ‘Bir deney, bin okumaya bedel’

      01/09/2018

      Röportajlar

      JUDİTH MALİKA LİBERMAN RÖPORTAJI, Masal dinleyen çocuk hayata…

      18/08/2018

      Röportajlar

      NASUH MAHRUKİ RÖPORTAJI, ‘Çocukları bağımlılıktan kurtarmanın en iyi…

      04/08/2018

      Röportajlar

      NİLÜFER DEVECİGİL RÖPORTAJI, “Doğal oyun oynamayanlar problemli yetişkinler…

      21/07/2018

      Röportajlar

      FUNDA ARAR RÖPORTAJI,

      07/07/2018

      Röportajlar

      SİNAN CANAN RÖPORTAJI, ‘Pornografi ergen beynini bozuyor’

      23/06/2018

      Röportajlar

      AHMET KEMAL ŞENPOLAT RÖPORTAJI, “HAYVAN KARNE HEDİYESİ DEĞİLDİR”

      09/06/2018

      Röportajlar

      BAHAR ERİŞ RÖPORTAJI, “NASA’da çalışan her iki kişiden…

      02/06/2018

  • Önerdim Gitti
    • Tümü Çocuk – Kitap Yetişkin – Film Yetişkin – Kitap
      Önerdim Gitti

      Kahramanın Sonsuz Yolculuğu

      22/07/2018

      Önerdim Gitti

      Masallarla Yola Çık

      14/07/2018

      Çocuk – Kitap

      Madiba Büyüsü

      10/07/2018

      Çocuk – Kitap

      Ezik Kokarca

      30/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KUMKURDU

      18/06/2018

      Çocuk – Kitap

      HAYVANLAR ALEMİ

      02/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KÜÇÜK PRENS

      20/05/2018

      Çocuk – Kitap

      MOMO

      16/05/2018

      Çocuk – Kitap

      Madiba Büyüsü

      10/07/2018

      Çocuk – Kitap

      Ezik Kokarca

      30/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KUMKURDU

      18/06/2018

      Çocuk – Kitap

      HAYVANLAR ALEMİ

      02/06/2018

      Çocuk – Kitap

      KÜÇÜK PRENS

      20/05/2018

      Çocuk – Kitap

      MOMO

      16/05/2018

      Çocuk – Kitap

      Boşluk

      14/04/2018

      Çocuk – Kitap

      Denizin Altında

      17/03/2018

      Yetişkin – Film

      The Hunt

      07/04/2018

      Yetişkin – Film

      3 Generations

      10/03/2018

      Yetişkin – Film

      Mucize

      17/02/2018

      Yetişkin – Film

      Aramızda Bebek Var

      10/02/2018

      Yetişkin – Film

      Lion

      30/12/2017

      Yetişkin – Film

      Gifted

      23/12/2017

      Yetişkin – Kitap

      Kahramanın Sonsuz Yolculuğu

      22/07/2018

      Yetişkin – Kitap

      Masallarla Yola Çık

      14/07/2018

      Yetişkin – Kitap

      MOMO

      16/05/2018

      Yetişkin – Kitap

      Doğadaki Son Çocuk

      25/04/2018

      Yetişkin – Kitap

      Aktörlük Sanatı

      01/04/2018

      Yetişkin – Kitap

      Çocuklar için beş sevgi dili

      10/03/2018

      Yetişkin – Kitap

      Bir kurbağa gibi sakin ve dikkatli

      10/03/2018

      Yetişkin – Kitap

      Marshmallow testi

      10/03/2018

  • 2 İleri 1 Geri
    • 2 İleri 1 Geri

      Roma

      10/05/2016

      2 İleri 1 Geri

      Prag

      01/09/2015

      2 İleri 1 Geri

      Paris

      10/09/2013

      2 İleri 1 Geri

      St. Petersburg

      05/03/2012

  • Birlikte Büyüyoruz
  • İletişim

İlgi Görenler

  • 1

    Bir kurbağa gibi sakin ve dikkatli

    10/03/2018
  • 2

    Lion

    30/12/2017
  • 3

    Doğadaki Son Çocuk

    25/04/2018

Bülten

"Birlikte Büyüyoruz" bültenimize abone olarak, makaleler, bilgilendirmeler ve fotoğrafları doğrudan e-posta adresinize alabilirsiniz.

Gizlilik Politikası            Kullanım Şartları

  • Instagram
  • E-posta

Zeynep İşman - Birlikte Büyüyoruz®. Tüm hakları saklıdır. İzin almadan kullanılamaz. Geliştirme: W Dijital


Başa Dön